444 0 160 Yazan: Hasan YİĞİT Resimleyen: Eda KAYMAZ Düzenleyen: Tuna DURAN ISBN: 978-605-67503-9-7 Beyoğlu Belediyesi Yayınıdır. Yayınevi Sertifika Numarası: 35491 Tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında, yayınevinin yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz, kullanılamaz. Basım Tarihi: 1. Baskı Ocak 2019 2. Baskı Mart 2019 Yapımcı Firma: İşaret Organizasyon Baskı: Şenyıldız Matbacılık Matbaa Sertifika No: 11964 Bu kitap, tarihi olaylardan ilham alınarak yazılmış bir kurgu-hikâyedir. 444 0 160 Git bu mevsimde, gurup vakti, Cihangir’den bak! Bir zaman kendini karşındaki rüyaya bırak! Yahya Kemal BEYATLI Hezarfen Kitap okumayı, yeni bilgiler edinmeyi sever. Babası ile Ga- lata Mevlevihanesi’ne gitmek- ten ve sema gösterisi izlemek- ten hoşlanır. Araştırmacı bir ruha sahiptir. Yeni bilgiler öğ- renmekten çok hoşlanır. İshak Hezarfen’in arkadaşı. Saygılı, bilgiye önem veren, arkadaş- larını çok seven, takım çalış- masına uyumlu biridir. Zeynep Hezarfen’in arkadaşı. Biraz alıngan, disiplinli çalışmayı sever. Toraman adında yara- maz bir kedisi var. Sultan II. Selim (1524-1574) Babası Kanunî Sultan Süley- man, annesi Hürrem Sultan’dır. Sultan II. Selim, 1566-1574 yıl- ları arasında 8 yıl padişahlık yapmış olup, Osmanlı Devle- ti’nin 11. padişahıdır. Sokullu Mehmet Paşa Osmanlı Devleti’nde Rumeli Beylerbeyi, kaptan-ı derya ve vezir olarak görev aldıktan sonra Kanunî Sultan Süley- man, Sultan II. Selim ve Sul- tan III. Murad’ın dönemlerinde veziriazam olarak görev yap- mış devlet adamıdır. 1579 yı- lında vefat eden Sokullu Meh- met Paşa, kendi ismini taşıyan camii, külliye ve köprü gibi pek çok eser yaptırmıştır. Beyoğlu ilçesindeki So- kullu Mehmet Paşa Camii (Azapkapı) günümüze ula- şan eserleri arasındadır. Müezzinzade Ali Paşa Osmanlı sarayında yetişmiş, yeniçeri ağası olarak görev yapmış olan Ali Paşa, Zigetvar seferinde gösterdiği başarılar- dan dolayı 1568’de kaptan-ı derya olarak tayin edilmiş- tir. İnebahtı deniz savaşında, 1571 yılında şehit olmuştur. Kılıç (Uluç) Ali Paşa 1500’lü yılların başında doğ- duğu tahmin edilmektedir. Trablusgarp Beylerbeyliği, Cezayir Beylerbeyliği görev- lerini yapmış, pek çok sefere katılmıştır. Sultan II. Selim ta- rafından kaptan-ı derya gö- revine tayin edilmiştir. Kısa zamanda Osmanlı Donan- ması’na yeni gemiler yapılmasını sağlamıştır. 95 yaşı civarında vefat etmiştir. “Koca Kaptan” olarak anılan Kılıç Ali Paşa, 1580’de Tophane’de bir camii, hamam ve çeşme yaptırmıştır. Cihangir Camisi’nde Son ders zili çalınca Zeynep hızla toparlandı. Çantasını omzuna astı, pencereden meraklı gözlerle dışarıya bakan Hezarfen’in yanına gitti: “Haydi Hezarfen, geç kalmayalım!” Hezarfen eliyle dışarıyı gösterdi. Boğazın hemen bitiminde iki büyük yolcu gemisi demirlemişti. Ge- milere bakarak: “Zeynep, hep pilot olayım diyordum ama şu gemileri görünce vazgeçtim!” dedi. Ayağa kalkar- ken Zeynep’e yandan göz atarak “Artık kaptan ola- cağım!” diye ekledi. Zeynep, Hezarfen’in dediklerini değil, yeni gör- düğü gemileri ilginç bulmuştu. Onları bir süre hay- ranlıkla seyretti, sonra da mırıltıyla: “Gemilere bakılırsa bu yıl çok turist gelecek!” dedi. Akdeniz ülkelerini dolaşan bu tür büyük yolcu gemileri, İstanbul’a uğradıklarında okullarının he- men altındaki kıyıya demirliyordu. Burası boğazın 7 Tophane sahiliydi. Sağ altta Kılıç Ali Paşa Camisi bü- tün güzelliğiyle dimdik ayakta duruyordu. “Söz!” dedi, Hezarfen. “Kaptan olduğumda seni ücretsiz gezdireceğim.” -RESİM 1- “Üf Hezarfen, gevezeliği bırak! Geç kalacağız.” Hezarfen hızla toparlandı. Zeynep’in ardına ta- kıldı. Cihangir Münir Özkul Ortaokulu’nun bahçe kapısından dışarı çıktılar. Hezarfen basamakların en üstünde durdu. Özen- siz bağlanmış spor ayakkabısının bağcığını çözdü, yeniden bağladı. “Şimdi oldu!” dedi gülümseyerek... Bir süre, özenle boyadığı tablosunu haz duyarak seyreden bir ressam tavrıyla bağcıklara baktı. Sonra da yaptı- ğını beğenerek “Şimdi daha güzel oldu!” diye ekledi. Zeynep de gözlerini bu sefer güvertesi tıka basa konteyner dolu, Karadeniz yönüne gitmekte olan büyük bir kuru yük gemisine dikmişti: “Anlayamadım. Ne dedin?” diye sordu. “Bağcıkları diyorum, bu kez çok düzgün bağla- dım. Derste yine çözülmüş. Geçen gün bağcıklar- dan birinin üstüne bastım, öyle kaydım ki, nere- deyse başımı yere çarpacaktım.” “Funda Öğretmen gelmiştir” dedi, Zeynep. Hızla yürümeye başladı. Arada bir arkasına, Hezarfen’e bakıyordu. Bu sırada içinden şöyle diyordu: 8 9 ‘Hezarfen iyisin, hoşsun, zekisin, meraklısın, üs- tüne aldığın işi bitirmeden bırakmazsın. Galiba bi- raz dalgınsın. Ayakkabı bağcıklarını bağlamayı unut- man da biraz dalgın olduğunu gösteriyor. Neyse ki adın gibi çok bilgilisin. Araştırmaya, öğrenmeye çok heveslisin. Zaten bu yüzden sınıfın da en iyisi sen- sin. Sayısalda, sözelde, senin üstüne -bizim sınıfı bırak- diğer sınıflarda bile öğrenci çıkmaz. Tam bir bilgi küpüsün; ah, bir de bana böyle davranmasan ne güzel olur.’ Böyle düşünüyordu ama yine de Hezarfen’le didişmekten, onunla tartışarak çalışmaktan hoşla- nıyordu. Zeynep’in hızlı yürümesine yetişemeyen Hezar- fen, arayı koşarak kapattı: “Biraz yavaş, Zeynep Hanım! Sanki hasta yetiş- tireceğiz.’’ “O ne demek şimdi?” “Şu demek: Gereksiz telaş edene, hızla bir yere yetişmek isteyene ‘Doktora acele hasta mı yetişe- cek?’ denir.” “Acele, gereksiz ve Zeynep… Hiç de birbirine ya- kışan sözcükler değil… Daha zarif bir deyim bula- bilirdin. Funda Öğretmen ‘dersten çıkar çıkmaz ge- lin!’ diye tembih etti, biliyorsun.” “Elbette biliyorum. Ama Cihangir Camisi de ol- duğu yerden kaçacak değil… Hem itiraf edeyim, at- letizm yapan bir insan kadar hızlısın maşallah…” 10
Description: