T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TİYATRO (TİYATRO YÖNETMENLİĞİ) ANABİLİM DALI FEMİNİST KURAM DOĞRULTUSUNDA BİR OKUMA/SAHNELEME VE BİR ÖRNEK ÇALIŞMA: DENİZDEN GELEN KADIN Doktora Tezi Hakan ALTUN Ankara-2008 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TİYATRO (TİYATRO YÖNETMENLİĞİ) ANABİLİM DALI FEMİNİST KURAM DOĞRULTUSUNDA BİR OKUMA/SAHNELEME VE BİR ÖRNEK ÇALIŞMA: DENİZDEN GELEN KADIN Doktora Tezi Hakan ALTUN Tez Danışmanı Yrd.Doç.Dr. Gülayşe Temeltaş Ankara-2008 T.C. ANKARA UN~VERS~TES~ SOSYAL B~L~MLEERN ST~~SU T~ATRO(T ~ATROYO NETMENL~G~) ANAB~L~DMA Ll Doktora Tezi Tez Dan~~rna: Gn~iii ay~eT erneltag Tez Jiirisi uyeleri Ad1 ve Sovad~ Tez Sinav~T arihi: 25/06/2008 -tanıdığım tek deniz kızı maria’ ya en az onun kadar cadı olan yeğenim damla’ya yerleşmemek için direnen tüm çingenelere/ruhen çingenelere ve aynı dünyayı paylaşmaktan onur duyduğum kızıl emma’ya- İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 5 GİRİŞ 8 A- Tahakküm ve Direniş 8 B- Karnavalın İzleri- Düzenin İlgası 11 C- Geride Bırakılanlar 13 D- Anahtar Kavramlar 13 E- Bölümler/Kapsamlar 15 I- KAVRAMSAL KURAMSAL ÇERÇEVE 17 A- Araştırma Modelinin İnşası 17 B- Feminizmin Öncülleri ve Feminist Kuramlar 20 1- Ataerkil Yarılmanın Kökleri ve 20 Ataerkil Yapıya Direnmenin İzleri 2- Kızkardeşliğin Temeli: Dayanışma Kültürü 30 3- Feminizmin Ortaya Çıkışı 35 4- Farklılıklar Dayanışma ve Feminist Kuramlar 41 4.a- Liberal Feminist Kuram 45 4.b- Kültürel Feminist Kuram 49 4.c- Anarşist Feminist Kuram 52 4.d- Marksist Feminist Kuram 55 4.e- Sosyalist Feminist Kuram 60 4.f- Feminist Hareketin Yeni Dorukları: İkinci Dalga 63 4.g- Varoluşçuluk, Psikanaliz ve Feminizm 66 4.h- Radikal Feminist Kuram 70 4.i- Eşikte Kurulan Köprü: Fransız Feminist Kuramı 76 4.j- Farklılıkların Dayanışması: Üçüncü Dalga 89 4.k- Siyah ya da Renkli Feminist Kuram 100 4.l- Lezbiyen Feminist Kuram 102 4.m- Eko-feminizm 104 4.n- Sömürgecilik Sonrası Yeni Emperyalizm ve 105 Üçüncü Dünya Feminist Kuramı 4.o- Yaşam Tarzı Feminizmi 109 4.p- Genç Kuşak ve Feminizm: Punk 109 4.r- Post-Feminizm 113 C- Öznenin Failliği 116 1- Öznenin Performatif Kurulumu: Butler 116 2- Eylemin Kuramı ve Eyleyici Öznenin Yapısal Evreni: Bourdieu 126 3- Karşı- Hegemonya ve Homo Rebellis: Scott 133 4- Homo Nomas: Braidotti 141 II- DRAMATURJİK ÇERÇEVE 145 A- Dramaturjik Yaklaşım 145 1- Biçimsel Dramaturjik Strateji 146 2- Tematik Dramaturjik Strateji 155 3- Dilsel Dramaturjik Strateji 159 4- Tabiyet/Tahakküm Analizi 163 5- Mikro-Dramaturjik Stratejiler 164 B- Feminist Bir Okuma Denemesi: Denizden Gelen Kadın 165 ya da Denizden Gelen Gacı/Çingeneleşmek III- REJİ AÇISINDAN DENİZDEN GELEN KADIN 218 A- Yönetmen Yorumu 218 1- Alan Tasarımı ve Kostüm: Toplumsal Cinsiyet/Sınıf 220 1.a - Alan, Toplumsal Cinsiyet ve Statü 220 1.b- Toplumsal Cinsiyeti/Sınıfı Giymek: Kostüm 225 2- Dans ve Müzik: Türk Tiyatrosunun Vazgeçilmezleri 227 3- Işık ve Makyaj: Etkisiz Elemanlar 229 3.a- Işık Tasarımı 229 3.b- Makyaj Tasarımı 230 4- Ekleme, Budama ve Dönüştürme Stratejileri 230 5- Doğaçlama/Çalışma Modeli 231 B- Hedef İzleyici Kitlesi: Yapısı ve Beklentileri 233 C- Nitelik Açısından “yeraltı” 235 D- Oyunun Gerçekleşme Koşulları 239 E- Oyunun Biçemi 242 F- Reji Defteri 254 1- Başlangıç Bölümü 254 2- Orta Bölüm 256 3- Son Bölüm 305 SONUÇ 306 KAYNAKÇA 311 EKLER 310 ÖZET 366 ABSTARCT 367 ÖNSÖZ Feminizm, farklı alanlar arasında köprüler kurarak dünyaya eleştirel bakmanın, bu bakışla/yeni bir gözle dünyayı okumanın ve okunan dünyayı yeniden kurmanın bir yoludur. Üç dalga ve bu dalgaların içinde konumlanan farklı kuramlarla örülmüş, kendi içinde de söyleşen, geniş bir kuram ve etkinlik alanıdır. Feminizmin önemi farklılıkları bir güç olarak olumlayabilmesinde yatar. Dayanışma kültürü, sağladığı güç ve bağımsızlaştırma motivasyonu ile de ezilenlerin direnişine olanak sağlar. Eleştirel duruşunu önemsediğimiz feminizmin geniş alanı içinde biz ağırlıklı olarak feminist kuramların sistem/ideoloji eleştirisi ile ilgilendik. Bu bağlamda feminist kuramlar üzerine yolculuk yaparak malzememizi biriktirdik. Farklı disiplinlerden de yararlanarak bir feminist eleştiriye ulaşmaya çalıştık. Ancak feminist eleştiri yalnızca bir metin okuma yöntemi değil, metin aracılığıyla direnme olanakları açan politik bir eylemliliktir de. Feminizmin/feminist eleştirinin dünyayı okumaya çalıştığı tek boyutlu bir kanal yok. Diğer kuram ve hareketlerle çabuk ilişki kurabilme/diyaloga açık olama yetisi oldukça önemli bir özelliktir. Böylece disiplinler arası/disiplinler üstü bir gözle sorgulama ve dünyayı dönüştürme olanağını sunar. Feminizm diğer direniş kuramları ile ilişkiye geçebilen, onlarla etkileşebilen devrimci bir politik tutumdur. Dünyadan radikal bir dönüşüm talep etmesi ve bunu yaparken ertelememesi yöntemin/bakışın/kuramın kendisini doğrudan eyleme dönüştürmektedir. Dolayısıyla dramatik bir metni ya da formu tartışmak, tiyatro topluluklarının yapılanma biçimlerinin ve politikalarının yarattığı cinsiyetçi ideolojiyi sorgulamak, cinsiyetçi/baskıcı ideolojiyi dönüştürmeye çabalayan bir praksise bürünür. Bizim için odak feminizmin/feminist eleştirinin/ feminist kuramların tiyatro ile etkileştiği noktada ona sağladığı açılımlar oldu. Öncelikle teatral alanda kuram, uygulama ve yapılanma arasındaki ayrımı ortadan kaldırarak önemli bir katkı yaptığı kanısındayız. Feminizmin yol haritasıyla metni okumak, sahnelemek ya da feminizmi de dikkate alan bir grup politikası oluşturmaya çalışmak (ille de feminist bir topluluk olmayı gerektirmeden); metne bakıştan, sahneleme diline ve örgütlenme biçimine kadar derinlemesine bir sorgulamaya yol açar. Feminizm tiyatro ile etkileşime geçtiğinde eleştirel bir bakışla metinden biçeme, örgütlenmeye varana kadar tüm teatral alanı sarstığından tiyatronun farklı ve taze bir gözle yeniden radikalleşmesine olanak sağlar. Bu radikalleşme feminist tiyatrocuları ya da tiyatro topluluklarını ortaya çıkarır anlamına gelmez. Kuşkusuz feminist itkiyle tiyatro yapan feminist topluluklar ve feminist tiyatrocular feminizmin politik hedefleri doğrultusunda işler yaparken yeni damarları da ortaya çıkaracaklardır. Ancak feminizmin tiyatroya en büyük etkisi, feminist kuramın katkısıyla yeni bir bakış kazanan teatral alanın tiyatroya can verecek yeni damarlar bulması ve buralarda kazı yapmaya başlamasıdır. Serüvenimizde öne çıkan ise feminizmi önemseyen/onunla etkileşen (ama feminist olma iddiasında olmayan) bir yapının çalışma biçiminden tiyatroya bakışına kadar kendini yeniden kurmasıdır. İlk adım duruşumuzu belirlediğimiz kavramsal/kuramsal çevresini inşa etmek oldu. Farklı feminizmlerden değişik öğeleri seçerek yol haritamızı oluşturduğumuzda dramaturginin de temellerini atmış olduk. Dramaturginin rotası ise günlük yaşamda tahakküme direnişi olanaklı kılan ve öznenin failliğini ortaya koyan kuramların ortak paydası oldu. Bununla birlikte toplumsal cinsiyetin değişebilir kültürel/toplumsal bir inşa olduğunun izi göçerlik/gezerlik üzerinden takip edilerek kimliğin akışkanlığı ve öznenin düşümselliği tartışmalara dahil edildi. Akışkanlık, özerk alanlar ve olumsallık sahnenin dili olarak da performansa dahil oldu. Denizden Gelen Kadın süreci feminist bir itkiden yola çıkarak ve feminizmin sunduğu eleştirel bakış/yöntemle geleneksel tiyatronun içinde taşıdığı karşı kültürel izi takip ederek teatral bir direniş alanını/estetiğini var etmeye çalıştı. Gelenekselin içinde egemen/eril ideolojinin işgali altında olan karşı kültürel iz bir direniş alanı olarak, ancak egemen/eril ideolojinin boyunduruğundan kurtarılması halinde tiyatroya can suyu olabilecektir. Çalışmamızla yapabildiğimiz ise derinlikli çalışmalara ve yoğun çabaya gereksinen bir alana küçük bir kapı açmak oldu sadece. Bu çalışmanın arkasında, “yeraltı” yoğun bir emek ve dayanışma ile durmasa ortaya çıkması mümkün olmazdı. Her alanda ve her zaman, gereğinde şehir ve dahi ülke dışından bile katkılarını hız kesmeden sürdüren, gereğinde sabahlara kadar uykusuz kalarak Denizden Gelen Kadın’ı var eden yeraltı insanlarının hepsine ayrı ayrı teşekkürü borç bilirim; bu çalışmanın gerçek mimarları bu süreci sevgiyle ve emekle dokuyan arkadaşlarımdır. Çalışmaya temel olan düşünsel yapının oluşumunda vi arkadaşlarım Cezmi Koca, Beliz Güçbilmez ve Zerrin Yanıkkaya’nın katkıları olduğu muhakkak, onlarsız da olmazdı. Tanıdığım ilk feminist ve güzel-yürekli insan Berrin Yanıkkaya’nın ise bu çalışmaya katkısı tahminler ötesidir. Geniş bir alanı kaplayan bir malzeme ile çalıştığımdan kaynakları toparlamak her zaman meşakkatli bir iş oldu. Bu bağlamda özellikle ABD’den kaynak yollamada çok emeği geçen Margaret Elliget’e, Üniversitesi kütüphanelerini etkili bir biçimde kullanmama aracı olan İnci Çalışkan’a, Cem Nalbant’a, Simal ve Kaan Güryuva’ya ne kadar teşekkür etsem azdır. Ayrıca Lorca’nın duende kavramını İspanyolca’dan çeviren Zerrin Yanıkkaya’ya minnettarım. Alıntılarda kullanılan diğer çevirilerin sorumluluğu ise bu çalışmanın yazarına aittir. Karanlıkta Diyaloglar belgeselinin bir bölümünü sahnelemede kullanmamıza izin veren Melek Taylan Ulagay’a ve bu bölümü yeniden kurgulayan Mrt Seçkin’e de teşekkür etmeliyim. Ayrıca düzeltmelerde yardımlarını esirgemeyen Fulya Paksoy’u ve Birol Tezcan’ı, kostümleri yetiştirebilmek için insanüstü çaba harcayan Senem Gökçe’yi de unutmamalıyım. Dekor yapımı yoğun emekleri geçen Ramazan Deliçay’a, Yılmaz Angay’a, Burak Acıl’a ve Ertuğrul Söyler’e; başka bir kentte yaşamasına karşın, yapım aşamasında oluşan sorunları çözme becerisiyle birlikte sürecin parçası olan Cem Nalbant’a; sıkıntılı zamanlarına kostüm tasarımına coşkuyla ayırdığı vakit için Firuze Engin’e kucak dolusu teşekkürler. Gösterdiği sabır, destek ve yardımları için danışmanım Yrd.Doç.Dr Gülayşe Temeltaş’a ve yine yardım ve katkılarından dolayı Doç.Dr. N. Selda Öndül’e de teşekkürleri borç bilirim.Ailemin desteği de bu çalışmanın var olabilmesi için yaşamsal oldu. Ailem adına varlığıyla mutluluk duyduğum, büyürken dilin oluşumunu onunla irdelediğim, üç yaşında üç saatlik oyunu izleyerek beni hayretlere düşüren ve cadı olduğundan neredeyse emin olduğum Damla Tuana Altun’a teşekkür ediyorum. Son olarak: yitirdiklerimizin düşman değil bizi var eden bir parçamız olduğunu açıkça görmemi sağlayan ve bu nedenle yok etmeye çalıştığımız diğer “öteki”lere daha fazla özen göstermeme vesile olan; “deniz kız” ve “cadı” olgularını yoğun bir biçimde ilgi alanıma sokan bir Rebetissa’ya, Maria Kalafati’ye sonsuz teşekkürler. İyi ki varsın Maria mou. Esai mesa stin kardia mou.∗ ∗ Kalbimdesin anlamına gelen Yunanca bir deyim. vii GİRİŞ Bir tek deniz kızlarıdır göz yaşları olmayan, işte bu yüzdendir daha fazla acı çekmeleri. H.C. Andersen Sizlere bir prens vermemi istemezsiniz herhalde. Sizler için yapabileceğim bir şey varsa, o da, prensi öldürmektir. Pamuk prensesi de beraber tabii… En ufak bir saygınlık, gurur ve gerçeklikten nasibini almamış o aşağılık köle kurtulamaz elimden. L. Zografu A- Tahakküm ve Direniş Yaşam ve sanat birbirlerini yansıtmak zorunda değilse de birbirlerini karşılıklı inşa ederler. Birbirlerinden ayrı ve özerk olan bu alanlar, aynı zamanda birbirleriyle bağlantılı ve ilişkilidir. Tahakküm ve tahakküm eden sınıf bloğu bu sanatın ve yaşamın şeklini belirler; yaşam gibi sanat da tahakküm ile direniş arasında konumlanır ve bir mücadele alanıdır. Tarihe geniş bir perspektiften bakıldığında paradigmatik bir yarılmayla oluşan sınıflı toplumların tarihi, insanların yeniden özgür olabilecekleri bir dünya için savaşım verdikleri bir aralıktır. Hakim sınıflar düzenlerini yeniden üreten kültürle bu paradigmayı korumaya çalışırken, direnen sınıflar da direnişlerini örgütleyen karşı-kültürle paradigmayı aşmaya çalışırlar. Sınıflı toplumların tarih sahnesinde çıkmasıyla insanlar özgürlüklerini geride bırakarak tabi olmaya ve yeni birçok baskı ve ezilme biçimlerini öncekilere ekleyerek ilerlemeyi sürdürdüler. Bu baskı ve ezilme biçimlerinin en eskisi ve tarihsel olarak en derinde duranı ise cinsiyetçiliktir. Böylece Ataerki diğer baskı biçimlerine model olmuş, onlarla etkileşime girmiş ve onları güçlendirmiştir.
Description: