ebook img

Baudelaire PDF

163 Pages·2003·3.057 MB·Southern Sotho
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Baudelaire

�i\.RTR� UIE. AN-PA JE C Jean-Paul Sartre 21 Haziran 1905’te Pariste doğdu. Ecole Normal Superieu- rdden arkadaşlanyla birlikte genç yaşta sınıfının, burjuvazinin de­ ğer ve geleneklerini eleştirmeye başladı. Bir süre Havre Lisesi’nde felsefe öğretmenliği yaptı, sonra felsefe eğitimini Berlin’deki Fran­ sız Enstitüsü’nde sürdürdü. İlk felsefi metinlerinden itibaren varo­ luşçuluğa götürecek bir düşüncenin özgünlüğü göze çarpar. Sart­ re büyük kitlelerce daha çok anlatılanyla tanındı. Zamanının so- runlannı ele almaya özen gösteren Jean-Paul Sartre yaşamının so­ nuna dek yoğun bir siyasal etkinlik gösterdi. 15 Nisan 1980’de Pa­ ris’te öldü. lthaki Yayınları - 230 Çağdaş Dünya Edebiyatı - 2 ISBN 975-8725-87-4 Jean-Paul Sartre / Baudelaire 1. Baskı İstanbul, 2003 Kitabın özgün adı: Baudelaire Baudelaire Çeviren: Alp Tümertekin Yayma Hazırlayan: Prof. Dr. Osman Senemoglu © Éditions Gallimard, 1947, renouvelé en 1975 © lthaki Yayınlan, 2003 Jean-Paul Sartre Bu eserin tüm haklan Orık Ajans Ltd. Şti. aracılığıyla alınmıştır. Yayıncının yazılı izni olmaksızın alıntı yapılamaz. Yayın Koordinatörü: Füsun Taş Kapak Tasanmı: Murat Özgül Düzelti: Şule C. Koçak Sayfa Düzeni ve Baskıya Hazırlık: Yeşim Ercan Çeviren: Kapak ve İç Baskı: Kitap Matbaacılık Alp Tümertekin Cilt: Yıldız Mücellit lthaki Yayınlan Mühürdar Cad. llter Ertüzün Sok. 4/6 81300 Kadıköy İstanbul Tel: (0216) 330 93 08 - 348 36 97 Faks: (0216) 449 98 34 www.ithaki.com.tr ithaki@ithaki. com. tr lthaki Yayınları - 230 Çağdaş Dünya Edebiyatı - 2 ISBN 975-8725-87-4 Jean-Paul Sartre / Baudelaire 1. Baskı İstanbul, 2003 Kitabın özgün adı: Baudelaire Baudelaire Çeviren: Alp Tümertekin Yayma Hazırlayan: Prof. Dr. Osman Senemoglu © Éditions Gallimard, 1947, renouvelé en 1975 © lthaki Yayınlan, 2003 Jean-Paul Sartre Bu eserin tüm haklan Orık Ajans Ltd. Şti. aracılığıyla alınmıştır. Yayıncının yazılı izni olmaksızın alıntı yapılamaz. Yayın Koordinatörü: Füsun Taş Kapak Tasanmı: Murat Özgül Düzelti: Şule C. Koçak Sayfa Düzeni ve Baskıya Hazırlık: Yeşim Ercan Çeviren: Kapak ve İç Baskı: Kitap Matbaacılık Alp Tümertekin Cilt: Yıldız Mücellit lthaki Yayınlan Mühürdar Cad. llter Ertüzün Sok. 4/6 81300 Kadıköy İstanbul Tel: (0216) 330 93 08 - 348 36 97 Faks: (0216) 449 98 34 www.ithaki.com.tr ithaki@ithaki. com. tr Sunu Charles Baudelaire’in yeteneğini -kendisinin seçtiği, istediği, en azından kabul ettiği almyazısı, yoksa edilgence katlandığı yazgı değil- saptamak ve de şiirinin bir mesaj taşıyıp taşımadı­ ğını ve ele aldığımız örnek çerçevesinde, söz konusu iletinin en geniş anlamıyla insanca hangi içeriğe sahip olduğunu belirle­ mek. Bu konuya felsefecinin yapacağı müdahale, eleştirmenin ve -hekim olsun ya da olmasın- ruhbilimcinin müdahalesi kadar, toplumbilimcinin müdahalesinden de farklıdır. Felsefeci burada Baudelaire’in şiirini kantara vurmayacağı gibi -yani, bu şiire iliş­ kin bir değer yargısı ileri sürmeyecek ya da bu şiiri çözmeye ya­ rayacak bir ipucu vermeye çalışmayacaktır- Kötülük Çiçekleri’ni kaleme alan şairin kişiliğini, fizik dünyadaki görüngülerden biri gibi, analiz de etmeyecektir. “Lanetli şair”in neredeyse efsaneleş­ miş ilk-örneği olan Baudelaire’in yaşadığı deneyimin, görünür yanlarını -yani, dışardan inceleyerek- ele almakla yetinmek ye­ rine, tam tersine içerden yeniden yaşamaya çalışmak. Bunun için de, gerçek anlamda yapıtı denilen bütünün dışında, kendi­ sine ilişkin yaptığı itirafları ve yakınlarıyla yazışmalarından edi­ nilen verileri asıl temel olarak kabul etmek: işte, elinizdeki çalış­ manın yazarı, bir felsefeci olarak, böyle bir amacı benimsemişti; ancak, şimdi yeni basımı yapılan bu metin, ilk yayımlandığında Baudelaire Jean-Paul Sartre 7 6 hakkında bilinenlerden insan olarak Baudelaire’in anlamını çı­ bir Ecrits intimes derlemesine “giriş” oluşturmaktan öteye geçme­ kartmayı seçti: başka deyişle, her insanın kendi durumunun diği için, yazar da amacını belirli sınırlar içinde gerçekleştirebi­ tarihsel açıdan tanımlanmış duvarı dibinde, işin en başında ve lecektir. Bu metnin, şimdiye kadar payına bir tek suçlunun teki de her an yeniden yaptığı gibi, kendi kendine ilişkin yaptığı se­ ve de şair olmakla övünmek düşen ve de toplumun gerçekten çimi —bunu olmak, şunu olmamak— ortaya koymak söz konusu­ yıllar boyu duvarlar ardına hapsettiği birine -gerek kişiliği ge­ dur. Kimi en sert koşullarda bile ezdirmez kendini, kimiyse iş­ rekse yazdıkları konusunda ne düşünürsek düşünelim- adandı­ ler kolayken çeker teslim bayrağını; Baudelaire ise, bizlere kara ğını söylemek sanınm yararsız olmayacaktır. bahtı nedeniyle haksız yerebunaltılmış, cehennemlik biri imge­ Çeşitli bölümleri gözüpek bir bakış açısıyla yapay biçimde si bıraktıysa da, kötü talih ile bir tür ortaklık kurmuş olduğu da düzenlenen bu inceleme, Baudelaire’in şiirleri gibi düzyazıların­ doğrudur. Dolayısıyla, sofu ya da lütufkar yaşam öyküsü yazar­ da da neyin biricik olduğunu saptamak savında değildir; tam da larının iyi kurban Baudelaire’inden uzakta bulunduğumuz vede indirgenemez olduğu için değer kazanan bir şeyi ortak bir ölçü­ bunun azizlere yaraşır bir yaşam olmadığı doğruysa, klinik bir te indirgemeye en ufak biçimde bile yeltenilmemektedir, zaten vaka betimlemesi olmadığı da doğrudur; bu, daha çok, bir öz­ peşinen başarısız olurdu böyle bir girişim; bu giriş yazısını kale­ gürlüğün, başka bir özgürlük sayesinde tanınmasını sağlayan, me alan yazar, son sayfalarda ve de sırf benimsediği yordamın zorunlu biçimde görünüşe dayanan macerasının izini sürmektir. doğruluğunu sınamak amacıyla, elbette şiirin değil de, Baudela­ Çemberin dörtköşe olma olanaksızlığının —her şairin kendine ire’in “şiir olgusu” dediği şeyi incelemeyi göze aldığında, bile is­ özgü yolda ilerleyerek ulaşmak istediği varlık-varoluş kaynaş­ teye, kapının eşiğinde durdurur kendini. ması— peşine düşmeyi andıran bir macera bu. Kanlı bölümleri Aynı şekilde, zihinsel, hatta fizyolojik dişlilerin nasıl işlediği­ olmasa bile, gene de tragedyayı andıran bir macera bu, iki kut­ ni öğrenmek amacıyla en ufak bir kendini beğenmiş girişimde bun, karışıklık ve şiddetli anlaşmazlığın, ertelenmesi olanaksız, bile bulunmaz ve böylesi bir işe girişen kişinin saygınlığını sar­ üstesinden gelinmez ikiliğinin, bizim içinse kaynağın, itkisiyle sar, onu bir şey, “zavallı” şey durumuna düşürür, ama tümüyle başlayan macera. Bu yapıtın sonuç sözlerini alıntılarsak insanın duyarsız olmadığını göstermekte ısrar ederse ellerine herhangi kendi üzerinde yaptığı özgür seçiminin, alınyazısı dediğimiz şeyle bir merhamet eldiveni de geçirir. Varlık ve Hiçlik'in görüngübi- tümüyle özdeş”olduğu vede rastlantının yeri yokmuş gibi görün­ limcisi için, ülküsel bir edebiyat ders kitabının “Baudelaire” bö­ lümünü, duygulu ya da bilgiç bir üslupla kaleme almak nasıl söz düğü macera. Söz konusu savın -yazarın “kökensel seçim” dediği şeyeiliş­ konusu olamazsa, çoğu son derece aşağı düzeydeki açıklamala­ kin düşüncelerini başlıca postulat olarak kabul eden savın—ki­ ra bir tane de kendi işliğinden katmak amacıyla, örnek bir şair milerince nasıl benimsenebileceğini bir kenara bırakırsak, Ba­ yaşamına patilerini yalancı bir iyilikseverlikle sokması da söz udelaire gibi güç bir şairi bir şemaya yerleştirilecek nesne olarak konusu olamaz. Tüm etkinliğinin elle tutulur ereği olarak bir öz­ benimseyen akılsalbir yeniden kurma çabasında biraz ileri gidil­ gürlük felsefesi kurmayı seçen Sartre için, Baudelaire’in kişiliği Baudelaire Jean-Paul Sartre 7 6 hakkında bilinenlerden insan olarak Baudelaire’in anlamını çı­ bir Ecritsintimes derlemesine “giriş”oluşturmaktan öteye geçme­ kartmayı seçti: başka deyişle, her insanın kendi durumunun diği için, yazar da amacını belirli sınırlar içinde gerçekleştirebi­ tarihsel açıdan tanımlanmış duvarı dibinde, işin en başında ve lecektir. Bu metnin, şimdiye kadar payına bir teksuçlunun teki de her an yeniden yaptığı gibi, kendi kendine ilişkin yaptığı se­ ve de şair olmakla övünmek düşen ve de toplumun gerçekten çimi —bunu olmak, şunu olmamak— ortaya koymak söz konusu­ yıllar boyu duvarlar ardına hapsettiği birine -gerek kişiliği ge­ dur. Kimi en sert koşullarda bile ezdirmez kendini, kimiyse iş­ rekse yazdıkları konusunda ne düşünürsek düşünelim- adandı­ ler kolayken çeker teslim bayrağını; Baudelaire ise, bizlere kara ğını söylemek sanınm yararsız olmayacaktır. bahtı nedeniyle haksız yere bunaltılmış, cehennemlik biri imge­ Çeşitli bölümleri gözüpek bir bakış açısıyla yapay biçimde si bıraktıysa da, kötü talih ile bir tür ortaklık kurmuş olduğu da düzenlenen bu inceleme, Baudelaire’in şiirleri gibi düzyazıların­ doğrudur. Dolayısıyla, sofu ya da lütufkar yaşam öyküsü yazar­ da da neyin biricik olduğunu saptamak savında değildir; tam da larının iyi kurban Baudelaire’inden uzakta bulunduğumuz ve de indirgenemez olduğu için değer kazanan bir şeyi ortak bir ölçü­ bunun azizlere yaraşır bir yaşam olmadığı doğruysa, klinik bir te indirgemeye en ufak biçimde bile yeltenilmemektedir, zaten vaka betimlemesi olmadığı da doğrudur; bu, daha çok, bir öz­ peşinen başarısız olurdu böyle bir girişim; bu giriş yazısını kale­ gürlüğün, başka bir özgürlük sayesinde tanınmasını sağlayan, me alan yazar, son sayfalarda ve de sırf benimsediği yordamın zorunlu biçimde görünüşe dayanan macerasının izini sürmektir. doğruluğunu sınamak amacıyla, elbette şiirin değil de, Baudela­ Çemberin dörtköşe olma olanaksızlığının —her şairin kendine ire’in “şiir olgusu” dediği şeyi incelemeyi göze aldığında, bile is­ özgü yolda ilerleyerek ulaşmak istediği varlık-varoluş kaynaş­ teye, kapının eşiğinde durdurur kendini. ması— peşine düşmeyi andıran bir macera bu. Kanlı bölümleri Aynı şekilde, zihinsel, hatta fizyolojik dişlilerin nasıl işlediği­ olmasa bile, gene de tragedyayı andıran bir macera bu, iki kut­ ni öğrenmek amacıyla en ufak bir kendini beğenmiş girişimde bun, karışıklık ve şiddetli anlaşmazlığın, ertelenmesi olanaksız, bile bulunmaz ve böylesi bir işe girişen kişinin saygınlığını sar­ üstesinden gelinmez ikiliğinin, bizim içinse kaynağın, itkisiyle sar, onu bir şey, “zavallı” şey durumuna düşürür, ama tümüyle başlayan macera. Bu yapıtın sonuç sözlerini alıntılarsak insanın duyarsız olmadığını göstermekte ısrar ederse ellerine herhangi kendi üzerinde yaptığı özgür seçiminin, alınyazısı dediğimiz şeyle bir merhamet eldiveni de geçirir. Varlık ve Hiçlik'in görüngübi- tümüyle özdeş” olduğu ve de rastlantının yeri yokmuş gibi görün­ limcisi için, ülküsel bir edebiyat ders kitabının “Baudelaire” bö­ lümünü, duygulu ya da bilgiç bir üslupla kaleme almak nasıl söz düğü macera. Söz konusu savın -yazarın “kökensel seçim” dediği şeye iliş­ konusu olamazsa, çoğu son derece aşağı düzeydeki açıklamala­ kin düşüncelerini başlıca postulat olarak kabul eden savın— ki­ ra bir tane de kendi işliğinden katmak amacıyla, örnek bir şair milerince nasıl benimsenebileceğini bir kenara bırakırsak, Ba­ yaşamına patilerini yalancı bir iyilikseverlikle sokması da söz udelaire gibi güç bir şairi bir şemaya yerleştirilecek nesne olarak konusu olamaz. Tüm etkinliğinin elletutulur ereği olarak bir öz­ benimseyen akılsal bir yeniden kurma çabasında biraz ileri gidil­ gürlük felsefesi kurmayı seçen Sartre için, Baudelaire’in kişiliği Jean-Paul Sartre Baudelaire 8 9 miş olamaz mı? Dahası, böyle bir bilince haneye tecavüz ederce­ nin neyin peşinde olduğunu aydınlatmaya yönelik benzer giri­ sine -böyle bir şey tasarlansa bile- girmek, gayet basit biçimde şimler başkasının alanına adım atıp hakaret etmek anlamına gel­ kutsala saldırmak değilse bile, en uç durumda, biraz fazla ser­ mez. Üstelik, daha güçlü bir ışık karşısında ayakta kalamayacak best davranmak olmaz mı? çelimsiz sırlara bel bağlayanlar dışında, kimse de bu girişimler Bütün büyük şairlerin, insanlığın ötesinde, göğün ayrı bir ka­ nedeniyle herhangi bir şeyin gerçekşiiresıçrayıp çürütebileceği- tında yaşadıklarını, insanlık durumunun kendini en iyi biçimde ne inanmaz; gerçekşiirin, dayandığı insan varlığını, yaklaşık ol­ yansıtacağı seçilmiş birer ayna olmak yerine, kendilerini insan­ duğu kadar kaçınılmaz da olan, heryeni kavrayış biçimi, bu var­ lık durumundan mucize, eseri kurtardıklarını ileri sürmekle bir­ lığın daha derin yankılanmasına neden olur bir tek. dir bu. Büyük şiir diye bir şey varsa, bunun sözcüsü olmak iste­ Şiire -kendisinin de itiraf ettiği gibi- bu kadar yabancı olan yenleri sorgulamak ve insan olarak neyi düşledikleri konusunda ve tutkulu şiir yandaşlarına karşı -örneğin, Edebiyat nedir? adlı daha açık-seçik bir düşünce edinebilmek için en derin yanlarına denemesinde alelacele gerçeküstücülüğün idam kararını verme- sızmaya çalışmak da doğru olacaktır. Ve de böyle bir şeyin pe­ si- zaman zaman, en azından eşi görülmedik ölçüde katı olabi­ şindeysek, dinsel bir korkuya kapılıp dilimiz dolaşmadan -man­ len Sartre’ın hesabına, burada, Baudelaire’in yapıtının çok bilin­ tığın kesin gücüyle olabildiğince donanıp- yanlarına gitmek, meyen bazı nağmelerini seslendirmiş ve önünde sonunda, en teklifsizce söyleştiğimiz komşularımızmış gibi -kendi tikellikle­ yüce anlamıyla efsanesayılacak bir yaşamın “talihsizlik”ten baş­ rine ne denli kıskançlıkla sarılsalar bile- davranmaktan başka ka bir şey olmadığını göstermiş olmayı da eklemek gerekir; efsa­ yol var mı? ne kahramanı, alınyazısmı kendi iradesine göre biçimlendirir, Sartre’m girişimi -son derece cüretkar olduğuna kuşku yok- kaderi kendi heykelini yontmak zorunda bırakır sanki. Baudelaire’in dehasına en ufak bir saygısızlıkta bulunmuyor, şi­ Michel Leiris irin onda ne denli hüküm sahibi olduğunu -bu konuda ne de­ nilirse denilsin- bilmezlikten de gelmiyor. Adım atmanın yasaklandığı bir alan -akılcılığın işe yaramadı­ ğı, şiir olarak şiir alanı- olarak kalmış olsa bile, bu şiir bize ka­ dar bir elin yönlendirdiği kalemin ürünü olarak geldi; bu elin kendisi de, yazı yoluyla, bir adamın belirli bir hedefe nişan al­ masıyla harekete geçmişti. Okumayı bilen, okuduğu da düşün­ mesine neden olan her bireye, zekasının olanaklarım böyle bir amacı aydınlatmak için seferber etme hakkını tam olarak ver­ mek gerekir kuşkusuz. Kimi ayrıcalıklı varlıkların neyin peşinde olduklarını daha kesin biçimde anlayarak, son kertede, kendisi­ Jean-Paul Sartre Baudelaire 8 9 miş olamaz mı? Dahası, böyle bir bilince haneye tecavüz ederce­ nin neyin peşinde olduğunu aydınlatmaya yönelik benzer giri­ sine -böyle bir şey tasarlansa bile- girmek, gayet basit biçimde şimler başkasının alanına adım atıp hakaret etmek anlamına gel­ kutsala saldırmak değilse bile, en uç durumda, biraz fazla ser­ mez. Üstelik, daha güçlü bir ışık karşısında ayakta kalamayacak best davranmak olmaz mı? çelimsiz sırlara bel bağlayanlar dışında, kimse de bu girişimler Bütün büyük şairlerin, insanlığın ötesinde, göğün ayrıbir ka­ nedeniyle herhangi bir şeyin gerçek şiire sıçrayıp çürütebileceği- tında yaşadıklarını, insanlık durumunun kendini en iyi biçimde ne inanmaz; gerçek şiirin, dayandığı insan varlığını, yaklaşık ol­ yansıtacağı seçilmiş birer ayna olmak yerine, kendilerini insan­ duğu kadar kaçınılmaz da olan, her yeni kavrayış biçimi, bu var­ lık durumundan mucize, eseri kurtardıklarını ileri sürmekle bir­ lığın daha derin yankılanmasına neden olur bir tek. dir bu. Büyük şiir diye bir şey varsa, bunun sözcüsü olmak iste­ Şiire -kendisinin de itiraf ettiği gibi- bu kadar yabancı olan yenleri sorgulamak veinsan olarak neyi düşledikleri konusunda ve tutkulu şiir yandaşlarına karşı -örneğin, Edebiyat nedir? adlı daha açık-seçikbir düşünce edinebilmek için en derin yanlarına denemesinde alelacele gerçeküstücülüğün idam kararını verme- sızmaya çalışmak da doğru olacaktır. Ve de böyle bir şeyin pe­ si- zaman zaman, en azından eşi görülmedik ölçüde katı olabi­ şindeysek, dinsel bir korkuya kapılıp dilimiz dolaşmadan -man­ len Sartre’ın hesabına, burada, Baudelaire’in yapıtının çok bilin­ tığın kesin gücüyle olabildiğince donanıp- yanlarına gitmek, meyen bazı nağmelerini seslendirmiş ve önünde sonunda, en teklifsizce söyleştiğimiz komşularımızmış gibi -kendi tikellikle­ yüce anlamıyla efsane sayılacak bir yaşamın “talihsizlik”ten baş­ rine ne denli kıskançlıkla sarılsalar bile- davranmaktan başka ka bir şey olmadığını göstermiş olmayı da eklemek gerekir; efsa­ yol var mı? ne kahramanı, alınyazısmı kendi iradesine göre biçimlendirir, Sartre’m girişimi -son derece cüretkar olduğuna kuşku yok- kaderi kendi heykelini yontmak zorunda bırakır sanki. Baudelaire’in dehasına en ufak bir saygısızlıkta bulunmuyor, şi­ Michel Leiris irin onda ne denli hüküm sahibi olduğunu -bu konuda ne de­ nilirse denilsin- bilmezlikten de gelmiyor. Adım atmanın yasaklandığı bir alan -akılcılığın işe yaramadı­ ğı, şiir olarak şiir alanı- olarak kalmış olsa bile, bu şiir bize ka­ dar bir elin yönlendirdiği kalemin ürünü olarak geldi; bu elin kendisi de, yazı yoluyla, bir adamın belirli bir hedefe nişan al­ masıyla harekete geçmişti. Okumayı bilen, okuduğu da düşün­ mesine neden olan her bireye, zekasının olanaklarım böyle bir amacı aydınlatmak için seferber etme hakkını tam olarak ver­ mek gerekir kuşkusuz. Kimi ayrıcalıklı varlıkların neyin peşinde olduklarını daha kesin biçimde anlayarak, son kertede, kendisi­ (Boş Sayfa “Hak ettiği gibi yaşayamadı.” Baudelaire’in yaşamı, bu teselli edici sözün görkemli bir örneği gibi görünüyor. Kuşkusuz ne bu anneyi, ne ömür boyu katlandığı bu rahatsızlığı, ne bu vasimah­ kemesini,1 ne bu cimri metresi, ne de bu firengiyi hak etmişti. Hele erken ölümünden daha haksız ne olabilir ki?Ancak, düşü­ nünce, bir kuşku beliriyor insanda: Çünkü Baudelaire’in kendi­ sini de incelersek, o da kusursuz ve, görünüşe bakılırsa, çelişki­ siz değil: bu yoldan çıkmış adam bir daha geri dönmemecesine, en bayağı veen keskin ahlakı benimsemiş; bu ince ruhlu kişi en sefil fahişelerle düşüp kalkmıştır, onu Louchette’in zayıf bedeni yanında tutan ise sefaletten aldığı tattır ve de “korkunç Yahudi kızına” beslediği aşk, daha sonraları Jeanne Duval’eduyacağı aş­ kın bir ön-biçimlenişi gibidir; bu yalnız adam dehşet korkar yal­ nızlıktan, hiç yalnız çıkmaz sokağa, bir yuva özlemi, bir aile öz­ lemi içindedir; çalışıp çabalamayı savunan bu kişi, kendini dü­ zenli bir çalışmaya zorlayamayan “iradesiz” biridir; seyahateçık­ maya çağırır herkesi, insanların yer değiştirmesini ister,bilinme­ yen ülkelerin düşünü görür, ama Honfleur’egitmeden önce altı ay tereddüt ederve de yaptığı tek yolculuk uzun bir işkence gi- 1) 1844 Temmuzunda, babadan kalan mirası hesapsız harcayan Baudelaire, vasi mahke­ mesi tarafından denetim altına alınır veservetini noter Bay Ancelle yönetir. Veona ayda 250 frank verir. CYHN.)

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.