ebook img

Baş Veren Inkılapçı - Ali Suavi PDF

110 Pages·1997·0.45 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Baş Veren Inkılapçı - Ali Suavi

http://genclikcephesi.blogspot.com paylaşım: enginel B A Ş V E R EN İNKILÂPÇI http://genclikcephesi.blogspot.com Dizgi - Baskı - Yayımlayan: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Ağustos 1997 http://genclikcephesi.blogspot.com B A Ş V E R EN İ N K I L Â P ÇI ( A Lİ SÜAVİ) F A L İH R I F K I A T AY Cumhuriyet GAZETESININ OKURLARINA ARMAĞANIDIR. http://genclikcephesi.blogspot.com ÖNSÖZ Ali Suavi der ki: "Türkiye kocamıştır ve can çe­ kişmektedir fikri yeni çıkma değildir. İngiltere Kra­ lı Birinci Charles'm sefiri Sir Thomas Roe, 1623 ta­ rihinde, Osmanlı Devleti'nin kocamış ve Türklerin bitmiş olduğundan bahis ile, Türkiye'yi Avrupa dev­ letleri arasında taksim etmek layihasmı (tasarısını) yazmıştır. Meşhur Volney de bu fikirleri neşretti. Hat­ ta bu mesele hakkında yazmış olduğu kitap General Bonaparte'm elinden düşmezdi. Volney'den sonra bu fikir Avrupa'da yayıldıkça yayıldı. Hatta geçen sene göçen meşhur Lamartine de bu itikatta idi. Şimdiler­ de ise Türkiye'yi beş devlete taksim eden haritalar, Paris'in her sokağmda satılmaktadır. Şurası bilinme­ lidir ki, Türkiye kocamıştır fikri Avrupa'ya girdiğin­ den beri, buna karşı bu memlekette, Türkiye gençtir fikri doğmuştur. Bu gençlik fikrinde olanların bizce en tanınmışı Köprülüzade Fazıl Paşa'dır ki, 'Her sı­ nıf tebaaya emniyet', 'Vergi tayin etmek', 'Asker ter­ tip etmek' gibi Gülhane Hattı esaslarını, 1108'de 5 http://genclikcephesi.blogspot.com (1792), 'Nizam-ı-Cedid' namı ile ilan etmiştir. Do­ ğup da hâlâ bir ehliyetli taya (çocuk bakıcısı erkek) eline düşmeyen bikes (kimsesiz) Tanzimat ise Fazıl Paşa'nm ana kanuna düşürdüğü 'Nizam-ı-Cedid'den ibarettir.' (1) Bizim inkılap tarihimiz, Osmanlı devlet ve halk adamlarının ilkuyannuşlanndan "Batıp göçme" teh­ likesinin sezildiği ve "Yenilenip kurtulma" ihtiyacı­ nın duyulduğu günlerden başlamaktadır. Ali Suavi'ye göre bu savaşın tarihi iki buçuk asrı geçiyor ve her devirde ayn bir karakter taşıyor. 1878'de kırk yaşmda fikri ve davası uğruna ba­ şını veren Ali Suavi de bundan yetmiş beş yıl önce­ ki "Genç Osmanlılar" devrinin adamıdır. "Hind" adlı kitabımın ön sözündeki bir hikâye­ yi tekrarlamak istiyorum. Japon kurtuluş tarihini ya­ zanlar, bunun başlangıcım 1771 yılı Martı'mn dör­ düncü gününe kadar götürürler: "O gün iki Japon ta­ lebesi Sugita Gempaku ve Maeno Riyotaku, bir ka­ tilin cesedini parçalayıp, insan vücudunun Hollanda anatomi kitaplarının yazdığı gibi olduğunu göstere­ rek Garp ilminin üstünlüğünü ispat ettiler." Demek ki Japon kurtuluş davası, Çin medresesinin karanlı- (1) Ulûm (Bilimler) gazetesi, ikinci cilt, salya 789. Tırnak için­ deki fıkraların mesuliyetini yazarına bırakıyoruz. 6 ğı içine müspet ilimler ışığını tutarak ileri atılmıştır. Arap medresesine karşı bu zafer bizde ancak yirmin­ ci asrın ilk yirmibeş yılı içinde kazamlabilmiştir (2). Osmanlı devletinin garp alemi önünde yıkılıp gide­ ceğini anlamakta Japonlardan çok önce, tam çarele­ rini bulmakta ise bir buçuk asır soma geliyoruz. 31 Martta (1909 gericilik olayı günü) mektebe gider­ ken çantamdaki resimli kitaplar parçalanmıştır. Oku­ duğum üniversitede hür tefekkürden eser yoktu. İlk Kuvayi Milliye Meclisi Anadolu'da yüzlerce medre­ se açmıştır ve resim dersini yasak etmiştir. Coğrafyanın, Osmanlı saltanatım halk katışıklı­ ğının, Islahatçılardaki anlayış darlığının, aman ver­ mez iki büyük düşmanla ara vermez harplerin, Sa­ ray, Babıâli ve fikir adamlarındaki türlü zaafların bu gecikmede esaslı tesiri olmuştur. Bununla beraber, Türk inkılabının kökleri bu uzun geçmişin bağrında- dır ve her devirde Türk kurtuluşu için doğru fikirler ve asil duygularla kalpleri çarpanlar, Türk kortulu- şunun müjdecileridir. İsmail Hami Danişmend'in "Ali Suavi'nin Türk­ çülüğü" adlı broşürünü okuduktan sonra, bu inkılap­ çı) Bu eseri bir hayli önce yazmıştım. Bugünden daha iyimser- mişim. 7 çının hayat ve eserini öğrenmek istedim. Milli Eği­ tim Bakanlığı Müsteşarı dostum İhsan Sungu'dan "Ulûm gazetesi koleksiyonu ile Ali Suavi'nin Paris'te çıkardığı Türkçe ve Fransızca eserleri aldım, okudum. O devrin Osmanlı rüştiyelerinde ve medresele­ rinde kendi kendini yetiştiren bir adam, Arapça ve Farsçası ile ne kadar öğrendiğini bilmediğimiz Fran­ sızca ve İngilizcesi ile nasıl bir tefekkür nizamı ku­ rabilir? Vaktiyle şöhretlerinden geçilmeyen çağdaş­ larının en tanınmışlarından hangisinin eserini, yer y- er, çocukça bulmuyoruz? Namık Kemal'in bir kita­ bını zevkle ve kanarak okuyabiliyor muyuz? Hatta Edebiyat-ı-Cedide'nin eskiden o kadar sanldığımız ciltlerine yıllardan beri el sürebiliyor muyuz? Han­ gisi tezattan tezata düşmez? Ne yapalım ki onlar da­ ha eskilerinden, biz de onlardan geliyoruz. 8 En çok ışık veren Bütün bunlar arasında geleceğe doğru en çok ışık veren Ali Suavi'dir. İlk Türkçüdür. İlk Türkçecidir. Hatta laisizm prensiplerini ilk ortaya atan odur. Os­ manlı saltanatının kurtuluşu üzerine müspet teklifle­ ri de onun yazılarında okudum. Bu küçük eseri dosyalarımın arasında saklayıp duruyordum. İnönü Ansiklopedisi'nin ikinci cildinin onuncu fasikülünde Ali Suavi fıkrasını okuyunca not­ larımı neşretmek şurası geldiğine hükmettim. Ansik­ lopedideki fıkrayı kirnin yazdığını bilmiyorum. Bu bir kısa hal tercümesidir. Ali Suavi Çankırı'nın Çay kö­ yünden İstanbul' a gelerek kâğıt mühreciliği (yazılma­ ya hazırlama) yapan Hüseyin Efendi'nin oğludur. Aksaray'da doğmuştur. Mekteplerde ve medreseler­ de okumuştur. Rüştiye öğretmenliği rnıtihanlarmı bi­ rincilikle kazanmıştır. Simav ve Bursa rüştiyelerinde hocalık etmiştir. İstanbul'a dönerek bir müddet son­ ra Filibe rüştiyesine tayin edilmişse de orada cemaat teşkilatı yaptığı için azledilmiştir. Tekrar İstanbul' a ge­ len Suavi Muhbir gazetesinde heyecanlı makaleler yazmaya ve camilerde vaazlar vermeye koyulmuştur. Yazıları ile vaazlarından bir kısmı iyi karşılanmadığı için Kastamonu'ya sürülmüştür. 1869'da buradan Av­ rupa'ya kaçarak Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa'mn Genç- 9 Osmanlıları araşma katılmıştır. Londra'da Muhbir ve Paris'te Ulûm gazetelerini neşretmiştir. Alman ordu­ ları Paris'e yaklaştığı vakit, Lyon'a giderek "Muvak­ katen" adı altmda bir küçük gazete çıkarmıştır. Be­ şinci Murad tahta çıkınca İstanbul'a gelerek Basiret gazetesinde çalıştığı sırada Mekteb-i-Sultani (Galata­ saray Lisesi) müdürlüğüne geçirilmiştir. Abdülhamid kendisini bu müdürlükten azletmiş, altı ay işsiz kal­ mıştır. Beşinci Murâd'ı tekrar tahta çıkarmak için giz­ li bir cemiyet kurmuş ve 20 Mayıs 1878'de 500 kadar Rumeli muhaciri de Çırağan Sarayı'na hücum etmiş­ tir. Beşinci Murad'ı dairesinden çıkarmış iken, vaka yerine yetişen Beşiktaş Muhafızı Hasan Paşa'nın so­ pası ile ölmüştür. Yıldız yakınlarında gömülü ise de mezarı belli değildir. Fıkra Ali Suavi'nin "Zeki, heyecanlı ve atılgan" olduğunu, Türk tarihine, dine ve felsefeye dair küçük kitapları, siyasi ve milli meselelere dair türlü yazıla­ rı bulunduğunu, Paris'te Ulûm gazetesine ekleyerek forma forma çıkarmaya başladığı ve ancak 80 sayfa­ lık bir kısmı neşrolunabilen Kamus-ül-Ulûm vel-ma- arifi'nin (Bilim ve Eğitim Sözlüğünün) bizde ilk re­ simli ansiklopedi olduğunu söyler. Fakat fıkrada Mek- teb-i-Sultani'ye tayin edilmesinin sebebim, Basiret gazetesinde Mithat Paşa aleyhindeki yazılarının hoşa gitmesi ve azledilmesinin sebebini de bazı taşlan ha­ reketleri ile beraber idaresizliği olarak gösterir. 10

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.