Okurlarımıza parasız ek Cumhuriyet 11 TEMMUZ 1995 SALI * A Z I Z N E S İ N ÖZEL EKİ O bir bayraktı Büyük bir uyarıcıydı! Sarsıp silkeleyen bir aydındı! Türkiye’nin de bir şansıydı. Böylesi bayrak açan aydınların kıtlığını yaşıyor dünyamız da. SERVER TANİLLİ’nin yazısı ■ 2. Sayfada Azizim Aziz... Gerçeğe hu!..Ne ki binlerce öyküsünden, seksen yüz kitabından, seksen yıl haykırdığı düşüncelerinden, dobra dobra sözlerinden nasıl kurtulacaklar? FlKRET OTYAM’ın yazısı ■ 5. Sayfada Gözyaşı ve gülm ece O, bütün yaşamı boyunca topluma borçlu olduğuna inandı. Yoktan var ettiği Nesin Vakfı, onun ‘topluma borç ödeme’ anlayışının somut göstergesi oldu. ALPAY KABACAU’nın yazısı ■ 7. Sayfada KALEMİNDEN İlk gerçek savunma ■ 3. Sayfada Niçin başka türlü değil? ■ 6. Sayfada Mahkeme ve hapishane günleri ■ 8 ve 9. Sayfalarda ÖZEL EK ----------------------------------------- 1 AZİZ NESİN I------------------------------------------ Son konuğum a m ektup C analıcıma, etmeye değil. Uykumda birden dimdik kucakla, al götür. Pusu ağırıdır. Dilersen, en beklemediğimi Uykumdayken, bastırma ki, bunca yıldan beri kurma, arkadan vurma. Ayakta Herkes gibi ben de seninle ilk ve sandığın zaman gel. Beni hiç kancıkçasına baskın gelişini gözlediğim en gerçek ve karşılaşalım soylucasına... Öyle son olarak yalnız bikez şaşırtmayacaksın, çünkü hep verme! Gelince de en son konuğuma göstermem çelebicesine gel ki seninle karşılaşacağım. Bu aklimdasın, beynimde bir kıymık saygısız konuklar gibi gereken saygıda bir eksikliğim gitmek için istekleneyim. Senin karşılaşmamız, nerede, ne gibi... Korkmadan bekliyorum oturup, yerleşip, siftinip olmasın. Saygıyla ayağa kalkıp gelişinle ikimizin birden gidişi zaman, nasıl olsun diye, zaman gel! çöreklenme! Seni bir müzmin seni buyur edeyim. Almak bir olsun. Şimdi var, şimdi yok zaman çok değişik istekler Hiçkorktum mu? tedirginlik olarak derime istediğini, sana onurla kendim olalım. Bekletme beni. Elini geçirdim içimden. Kahraman yapışmış, canıma sıvışmış olarak sunarak vereyim. Bir yaşam çabuk tut. Her şey birdenbire olmak istediğim dönemlerim Nice yaşadımsa, seninle baş kendimde duymayayım. Düşün boyu çektiklerimi az bulup, bana olup bitsin. oldu. Kahramanlar ilk başa, diş dişe döğüştüm. Pekçok ki ben seni, varlığımın bilincine bir de sen çektirmeye kalkma! Bu ceza bana yeter savaşlarında ölmeyen, son kez yendiğim de, yenildiğim de vardığımdan beri Her ne çektimse hepsine savaşlarından da sağ oldu. Canım ki, en kutsal olan beklemekteyim. Bunca zamandır güleryüzle katlandım, onları salt Sen öyle bir kesin gerçeksin ki, çıkmayanlardır. Seninle son her şeyim benim, onu elbet bana beklenen bir konuğa yaraşır bir kendim bildim. Üzünçlerimi sana yalan da söylenemez. Bütün savaşımda karşılaşmayı istedim yakıştığı gibi ayakta, saygıyla, saygınlıkla gel! Sana olan kendime sakladım, sevinçlerimi yaşamımda çağdaşlarımdan hiç bir zamanlar. Savaşm, yaşam yiğitçe vermek isterim; teslim saygımı yitirtme bana. el’le bölüştüm. Sonum da böyle birini kıskanmadığımı bilirsin; boyu sürdüğünü, yaşadıkça sonu olmadan... Bir armağan gibi Gürültülü patırtılı gelme! olsun isterim. Bilirim, güçlüsün. iyi yürekliliğimden değil, olmadığım bilmiyordum. vermek canımı! Sen de, yeniğin Kimseler duymasın geldiğini. Kimselere eğilmemiş başım, hiçbirini kendimden büyük Sonsuzca süren bu savaşımın kalemini -ki o kalem hep kılıçtı- Bir sen bil, bir de ben bileyim, senin önünde eğilebilir; ama görmediğimden... Yine bilirsin, öyle bir yerinde gel, öyle bir teslim alırken iki elinle başının yeter. Gelişin, herkesleri ayağa bunu bana yaptırtma! Bana yaptıklarımla da yapmayı güzel gel ki, sana gülümseyerek üstüne saygıyla kaldırarak al kaldırmasın. Tam bana göre, yaşamımı yadsıtıp, sonunda beni tasarlayıp dahaca elimi uzatıp, ‘Merhaba!’ beni! Lekesiz, an-duru, yaşamı bana uyan bir davranışla gel. kendimden utanchrtma! Senin yapamadıklarımla da diyebileyim. Bir zamanlar da süresince hep kendi kendini Sessiz sessiz, sürdürdüğüm amansızlığmdan böyle bir böbürlenirim. Bana verdiğin uzun uzun yaşayıp bitkiselliğe arıtan bir cana saygılı ol, benim bunca yıllık yaşamıma yiğitlik bekliyorum, bana önünde mühlet içinde, tasarladıklarımı dönüşmeyi, bitkisel yaşamımda sana saygılı olduğum gibi. yaraşacağı üzre suskun, susuk baş eğdirtme! Güleryüzle gel, yapamadımsa, evet, suç gelişini bile bilmemeyi istedim. Kimselere demedim, sen de gel! Çünkü benim için gülümseyerek karşılayayım kimsenin değil, benim... Bu ceza Şimdiyse, ne kahramanlık kendine of dedirtme bana. geleceksin, beni almaya seni... yeter bana; çünkü acısını gösterisinde, ne bitkisel Ne kahramanlıkta, ne geleceksin, başkalarını tedirgin Dimdik yaşadım, sen de beni duyanlar için cezaların en bitikliğinde gelmeni istiyorum. bitkisellikte, işte şimdi olduğum gibi bir sıra, elimde kalem; önümde kâğıtla daktilom, böyle bir zamanımda gel! istersen gece, istersen gündüz, istersen yazm, istersen kışın gel; kapım da, yüreğim de her zaman açık sana! Yeter ki, kendi gözümde kendimi küçültme bana, kimseden su istetme, yardım diletme bana... Seninle yiğitçesine döğüşmedim mi? Bunları istemeyi hak etmedim mi? Bana ille de of dedirteceksen, hiç olmazsa bunu ikimizden başkası duymasın. Bunca yıl durmaksızın karşı karşıya savaşmış iki savaşçıyız. Üstelik benim savaşım, seninkinden çok daha yüceydi. Çünkü sen, Mehmet Ali Aybar, Yalçın Küçük, Aziz Nesin, Uğur Mumcu ve Bilgesu Erenus. (17 Şubat 1986) sonunda nasıl olsa utkunun senden yana olacağını Bir bayrak-insandı... biliyordun. Oysa ben, sonunda nasıl olsa yenik düşeceğimi biliyordum. Yenileceğimi bile bile, ama hiç yenilmeyecekmişim gibi, beni yenecek olanın üstüne üstüne SERVER TANİLLİ__________ İçine mizahın tuzu ve biberi de lıp, gericiliğin, hele hele şeriatçı ge radım gidiyoruz. Olacak toplumsal varmadım mı? Bir an olsun Aziz Nesin öldü. katılmış olarak... riciliğin üzerine olanca hışımla yü depremin uğultularım duymakta korktum mu, ya da kaçmayı Mizah anlayışının “yıkıcı” değil, rümesi, bunun sonucudur ve pek an yım.” Bu cümlenin özgün hiçbir yanı düşündüm mü? “yapıcı” olduğunu söylerdi. Ger lamlıdır. Diktatörlüğe, faşizme, da Büyük bir uyarıcıydı! yoktur. Hepimizi hükmü altında tu çekten öyledir: Diyelim bir öykü ha da genel olarak çağdışı baskıla O da ne demek, sarsıp silkeleyeÖn lümü hak etmek isterim tan bir doğa yasasma o da baş eğe sünü mü okudunuz, attığınız bir ra karşı sürdürdüğü kavga ne denli bir aydındı! cekti ve eğdi. “Uyudun uyanmadın kahkaha, daha güzel bir dünyaya unutulmaz olursa olsun, dinci geri Türkiye’nin de bir şansıydı. Birazcık daha yaşayabilmek için, olacak” diyor şair. Aziz Nesin de, açılan bir kapıdır da. ciliğe karşı verdiği mücadele örnek Böylesi bayrak açan aydınların birazcık daha iyi yaşayabilmek 250-300 kitabını imzaladığı bir gü Olanca çileyi de göğüsleyerek olarak kalacaktır. kıtlığını yaşıyor dünyamız da. için, bunca güzelim bu yeryüzü nün yorgunluğunun arkasından dal güldürdü insanları. Böylece çağını içine sindirmiş bir Aydınlığa nasıl çıkacağımızı dü uğruna bile, sana bir kıpı ödün dı sonsuz uykusuna. Ye düşündürdü. aydın olduğu kadar, dört dörtlük bir şünmeden önce, ya da düşünürken, verdim mi?Yaşamayı hak etmeye Ne güzel bir ölüm, dostlar başına! Üstelik, alabildiğine pervasızlık cumhuriyetçiydi de. önümüze açılmış karanlık uçurum çalıştığım gibi; ölümü de hak Arkaya kalan ne ondan? Şu anda la yaptı bunu. Bu ikisi, etle tırnak gibi birbirine lara, Aziz Nesin’den sonra daha da etmek istiyorum. Bu hakkı bana önemli olan bu! Fontenelle, “Avuçlarım dünyanın bağlıdır ülkemizde. dikkat etmek zorundayız. tanı! Çünkü bu sonsuz Kitaplığımda birkaç rafı birden gerçekleriyle dolu olsaydı, açabilmek Aziz Nesin, kaim bir çizgiyle çiz Çünkü yaşarken, bir tehlike anın güzellikler açan güzelim dolduran eserlerine takılıyor gözle için onlan, bin kez düşünürdüm” miştir bu gerçeğin altını. da, “Nasıl olsa Aziz Nesin var, kal dünyaya, ben de gücümce rim, Uzun bir ömürle açıklanabile dermiş. Sakınarak konuşmayı öğüt Son kitaplarından birinde, bütün kar düşer önümüze” diyorduk. Kal güzellikler katmaya çalıştım. Bir cek türden bir birikim değil bu. leyen bir söz. Aziz Nesin, bunun ter Türkiye’yi gözlerimizin önüne ye kıp düşüyordu nitekim. Bu tür bir güzel ada, atlasta görünmeyecek Maksim Gorki için, devrim öncesi si bir görüşteydi. niden serdiği Bir Tutam Avdınlık’ta, rahatlığa bizi alıştırmıştı da. denli küçük diye yok sayılabilir Rusya’nın “insanlık komedyasıdır Her iki avucu da açık dolaştı. olan bitene bakarak gelecekten ha Oysa bugün yok artık o! mi? Benim katkım da atlasta bütün yazdıkları derler. Bunu, Aziz Dahası, bağıra bağıra... ber verir ve şöyle der bir yerde: Ne yapacaksak biz yapacağız, görünemeyecek denli küçücük Nesin’in tüm eserleri için de söyle Tabulara gömülü bir toplumda “Ben bir yazarım, yazmaktan ve ko birlikte ve kenetlenerek. olsa da, var. Ne mi yaptım? yeceğim. Edebiyatın hemen hemen yürek ister bunun için! nuşmaktan başka bir şey gelmiyor Birkaç gün öncesinden çok daha Ortaçağ simyacıları taşı altına bütün türlerini kapsayan bu dev yı Çağının büyük gerçeklerinin ya elimden. Şimdiye dek olduğu gibi, büyük bir sorumluluk altına girmiş çeviremedi. Ama ben bir ğın, çağının aynasında bir ülkeyi, nı sıra içinde yetiştiği toplumun ta şimdi de haber veriyorum: Öncele tir omuzlarımız. Aziz Nesin’in ölü ülkemizi anlatır büyük bölümüyle. rihsel doğrularına da sahip çıktı. ri yavaş yavaş, ağır ağır, adım adım münün asıl ağırlığı budur bence. simyacıyım, gözyaşlanmı Ama her şeyiyle: Olanca güzel Özellikle son yıllarda, laik dünya kötülük uçurumuna doğru gider Kendi hesabıma, şaşkın ve kaygı gülmeceye çevirerek dünyaya liklerinin yanı sıra, kiri pasıyla da. görüşünün bayrağına dört elle san- ken, gittikçe hızlanarak şimdi koşa- lıyım... sundum. Saygıyla, gel bekliyorum. ÖZEL EKİ N E S İN imtiyaz Sahibi: Berin Nadi, Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç , Genel Yayın AZİZ NESİN Koordinatörü: Hikmet Çetinkava, Yazı İşleri Müdürleri: İbrahim Yıldız, Dinç Tayanç 9 Haziran 1974 Yayımlayan ve Baun: Yeni Gün Haber Ajansı, Basm ve Yayındık A.ş. (Sorumlu), Görsel Yönetmen :Fikret Eser, Ek Koordinasyon: Erden Sidal (Varlık, Eylül 1975) AZIZ NESİN İlk gerçek savunma Haber Merkezi -Aziz Nesin, Türkiye gazetesinde Ergun Göze Nesin’in ordudan çıkarılmasına ilişkin iddialara da yer verilmişti. tarafından bir yazıda kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle Bu durum karşısında Aziz Nesin tepkisini 21 sayfalık bir dilekçe Ankara Asliye 17. Hukuk Hâkimliği ’nde tazminat davası açmış, ile dile getirmiş ve bu dilekçe Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ’nde 14 mahkeme Göze ile Türkiye gazetesinin 10 milyon lira tazminat Şubat 1995 günü yapılan duruşmada avukatı Veli Devecioğlu ödemesine karar vermişti. Göze 'nin avukatlarının Yargıtay ’a tarafından okunmuştu. başvurması üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 28.12.1993 Aziz Nesin, ordudan uzaklaştırılmasına gerekçe gösterilen tarihinde tazminat kararını bozmuştu. Dairenin, iki üyenin karşı olayları yaşamında ilk kez anlattığını vurguladığı bölümde şöyle oyuna karşılık üç üyenin oyu ile aldığı kararın gerekçesinde Aziz demişti: 80 yıl Elimdeki Yüksek gelmesi düşünülemez. Ne Mahkeme kararına, yani var ki, bu düşünülemeye altında sîzlerin imzaları cek şey, olmuştur. nız bulunan hükümle, ba Sizler, deneyimli birer na bütün bu hakaretleri yargıç olarak, zimmet ve yapan adamı (Ergun Gö hırsızlık suçlarına üç ay 1915 - (20 Aralık) İstanbul, ze’yi), akladığınıza gö on gün hapis gibi çok ha Heybeliada’da doğdu. re... fif bir ceza verildiğini hiç 1925 - İstanbul’da Yani, tarih ve toplum duydunuz mu? Süleymaniye’de “Kanimi Sultan önünde beni açıkça mah Hakaret eden adamı ba Süleyman iptidai Mektebi”nin kûm ediyorsunuz. na tazminat ödemekten üçüncü sınıfına girdi. (Sonradan Peki ama, benim hain, aklayarak kurtaran, beni okulun adı, İstanbul 7. İlkokul hırsız, zimmetçi.. oldu de hem de davacıyken oldu.) ğumu nereden öğrendi toplum önünde ve tarih niz? gözünde suçlayan beşte 1926 ■ Darüşşafaka Lisesi’nin Sizin bir tek kaynağı üç oranındaki kararından ilkokul bölümü dördüncü smifina nız var, o da bana bunca sonra, Yargıtay bana önü girdi. hakareti yapan adamın ne gelen herkesin hırsız 1928 ■ Cağaloğlu’ndaki Vefa yalanlan. Böyle bir ada ve zimmetçi diye hakaret Ortaokulu altıncı sınıfına girdi, let olabileceğini düşüne etmesine de izin vermiş devamsızlıktan sınıfta kaldı. miyorum bile. bulunmaktadır. Bundan Varsayalım ki ben bü sonra hırsız ve zimmetçi 1929 ■ Davutpaşa Ortaokulu tün bu suçlan işledim. diyenleri, bana hakaret altıncı sınıfına girdi. Sizler, bir yüksek mahke edenleri Yargıtay’ca izin 1930 ■ Çengelköy Askeri menin yargıçtan olarak li oldukları için mahke Ortaokulu yedinci sınıfına girdi. bana “hain, hırsız, zim meye de veremeyeceğim. 1935 - Kuleli Askeri Lisesi’ni metçi...” diyerek hakaret Bu nasıl adalet? edilmesine izin mi veri bitirip Harp Okulu’na geçti. Yani hakkımı aramak yorsunuz? Ben öyleleri 1937 - Ankara’da Harp Okulu’nu ni, bana hakaret ettiler di için adalete de sğmamaya- cağım. Yanılıp mahkeme bitirip asteğmen oldu. ye dava ettiğimde sizin de hakkımı aramaya kalk 1939 - İstanbul’da Maçka’daki bu kararınızı göstererek sam, Yargıtay’ınızın kapı aklanacaklar mı? Yeryü Askeri Fen Tatbikat Okulu’nda iki gibi kararını önüme daya- zünde hiçbir yasa, top- yıl okurken bir yandan da İstanbul yacaklardır. Böyle bir ka lumlann genel-geçer Güzel Sanatlar Akademisi Doğu ran veren bayan ve bay mantığına, insanlığın or Süsleme Bölümü’nde öğrenciydi. yargıçlar, hiç kuşkusuz tak akıl ve değerlerine ay- (Minyatür, tezhip, hat, çinicilik, vicdanınızın sesi olan bu km olamaz. ciltçilik dersleri aldı.) Teğmen karardan sonra öğrenmek rütbesiyle Fen Okulu’nu bitirdi. Akıl ve mantık istiyorum: Bu ne biçim 1940 - 3. Kolordu istihkâm Açıkça görülüyor ki bu hukuktur, nasıl adalettir? Benim zimmetçilik ve Taburu 2. Bl.’te takım subayı karannız her şeyden ön hırsızlıkla suçlanmama, olarak Muratlı’da bulundu. ce akıl ve mantığa, dola Evlendi. yısıyla hukukun evrensel hem de elinizde bir belge ilkelerine aylandır. Sîz olmadan katıldığınıza gö 1941 - 2. Dünya Savaşı yıllarında ler en yüce mahkemenin re, benim sözümü kesme iki yıl Trakya’da çadırlı ordugâhta üyeleri de olsanız, bana den dinlemek zorundası görev yaptı. hakarete izin vermeye nız; eğer Türkiye’de de 1942 - Erzurum Müstahkem hakkınız yoktur, olamaz. adalet varsa. Zamanınızı Mevkii İstihkâm Tb. Bölük Böylece, bırakınız hu almış olsam da savunma Komutanlığı’na atandı. Bir bomba kuku, salt insani değerler mı yapmak zorundayım. kazasında yaralandı. Erzincan’da açısından bakıldığında Bilindiği gibi, beni devlet depremde yıkılmış olan ordu bile, tarih ve toplum birçok kez mahkemeye cephaneliğinin boşaltılmasıyla önünde asıl mahkûm verdi, o davalarda savun görevlendirildi. edilmesi gerekenlerin ma biçiminde olsa bile kimler olduğu açıkça or Yaşamı boyunca birçok soruşturmaya uğrayan Aziz Nesin, İstanbul bunlar gerçekten savun 1942 - Kars Müstahkem Mevkii taya çıkmaktadır. Adliyesi önünde bir duruşma sonrasında. (31 ocak 1966) madan çok daha başka bir İstihkâm Taburu’na atandı. Bayan ve Bay Yargıçlar: şeydi. Yaşamımdaki ilk Üsteğmenliğe yükseldi. Ben yaptıklarımla, ya gerçek savunma, bu dilek Müstahkem Mevki’de Birinci Şube pamadıklarımla hallamın onurunu şi, toplumun yakından ilgilendiği bi yı aklayıp davacı olan beni tarih ve çemin bu bölümüdür. Müdür Yardımcısı olarak görev temsil ediyorum. Bu sıfatı bana siz ri ise dikkatler daha da yoğunlaşa toplum önünde mahkûm eden en Evet, 51 yıl önce, 23. Tümen’in yaptı. ve hiç kimse bahşetmedi; bütün ha caktır. O zaman, ilgi ve merak onun yüce adalet mercii 4. Hukuk Daire İstihkâm Bölük Komutan Vekiliy 1942 - İlk çocuğu Oya dünyaya ta ve kusurlarını, sevap ve günahla- bilinmeyen yanlarına da yönelir. Öy si’nin beşte üç üyeleri nasıl ve ne ken, tümenin askeri mahkemesine nm açıkça yüzüne söylediğim hal le ki, geçmişi güncelleşir ve biy ogra reden öğrenmişlerdir benim hırsız verildim. Suçum, düşmanlarımın geldi. kım verdi. Bu, benim, bugüne de fisi, olay dolayısıyla yayımlanır du lığımı ve zimmetçiliğimi? Ellerin sandığı ve yazdıkları gibi, salt zim 1943 - İkinci çocuğu Ateş ğin aldığım tüm ödüllerden daha ruma gelir. Kişi, yaptığı çıkışla geç de, bana hakareti alışkanlık yapan met ve hırsızlık değil, bir de görev dünyaya geldi. değerlidir. mişinin sergilenmesine böylece rıza adamın dilekçesindeki Peyami Sa ve yetkimi (vazife ve selahiyetimi) 1944 - Ankara’da Harp İşte bu kimliğimle, bir fani için göstermiş hale girer; çünkü, isteye fa’nin bir yazısından başka bir res kötüye kullanmaktı. ulaşılabilecek bu en yüce rütbemle rek yaptığı çıkışla yaşamının ortaya mi belge var mı? Görev ve yetkimi kötüye kullan Okulu’nda açılan ilk tank kursuna kendi adıma, halkım adına tüm suç dökülmesini dilemiş olur”deniyor. Her şey bir yana, söz konusu, mam, er ve subaylara iznin kesinlik katıldı. lamaları reddediyorum ve 3/5 ’lik Buna hakaret etmeyi alışkanlık aleyhimdeki yargılama ve mahke le yasak olduğu savaş yıllan içinde 1944 - Safranbolu’da bulunan 23. karan Türk ve dünya kamuoyu haline getiren ve hakaretleri yukar me kararının verilişinin üstünden bölüğümle iki ere, görev ve yetkimi Tümen Bağımsız İstihkâm Bl. önünde protesto ediyorum. da ancak bir bölümünü sıralayabil 51 yıl geçmiştir. Bu 51 yılda, bildi aşarak izin vermiş olmamdı. Zim Komutanlığı’na atandı. Elli bir yıl önce işlenmiş ve üze diğim yalanlarına dayanan bu ada ğime göre, 3 ya da 4 kez genel af met suçum ise o iki eri yetki ve gö 1944 - Zonguldak’ta uçaksavar rinden dört kez genel af geçmiş bir mın en ağır hakareti benim hırsız ve ilan edilmiştir. 51 yıl önce işlenmiş revimi aşarak (gayriresmi) izinli olayı yeniden söz konusu etmek, zimmetçi olduğumdur. Varsayalım bir fiili, tazminat ödemekten kurtul göndermiş olduğum için, o iki eri top mevzileri yaptırmakla genel af kavramının anlamını bil ki ben, gerçekten hırsız ve zimmet- mak için kanıt olarak göstermek ge günlükyoklamadan düşemiyordum. görevlendirildi. memek demektir. çiyim. 51 yıl önce işlenmiş böyle nel af kavramının anlamım bilme Böylece iki erin istihkakı olan iki ta 1944 - Bağlı olduğu tümenle Kararda “Bir toplantı ya da gös bir suçun ve tümen askeri mahke mek demektir. Diyelim, avukat da yınla, her gün bölük kazanında pişen birlikte bütün birlikler yaya olarak teri nedeniyle çok değişik bir hare mesinin bu suçtan aleyhime veril olan davalı genel af kavramını bil yemeklerini ben yemiş ya da satmış Safranbolu’dan İstanbul’a kette bulunan kişinin kamunun dik miş bir karan var. Bir yalancının id- miyor, ama bir Yargıtay dairesinin ya da herhangi bir biçimde kendi ya gelip Rami kışlasına yerleşti. ^ katlerini çekeceği doğaldır. Eğer ki- dialanna uyarak, onu, yani davalı bunu bilmemesi ya da bilmezden ranma kullanmış oluyordum, t ÖZEL EK AZİZ NESİN 1944 - Görevini kötüye İşte bu suç, erlerin istihkakını zim subayım Halil Tufan (soyadını unut bilmeyişime çok şaştı. Benim bölü gün için izne gönderdim. Er gitti, kullanmak suçundan üç ay on gün mete geçirmek oluyordu. Ve ben o tum) ve biri sonradan Yargıtay üye ğümün erkeklerinin köpeklerle cin ama 15 gün izinden dönmeyince be hapse mahkûm edilerek ordudan iki erin izinde olduğu günlerde on si olan iki yedek subayın ve değerli sel ilişkide bulunduklarını, bunun ni erin köyünün yolu üzerindeki çıkarıldı. ları bölüğün günlük yoklamasında bir asker olan assubay Haşan Başça için de köpeklere arttırdıkları tayın Kurtboğan Boğazı denilen yerde ti 1945 - Nuruosmaniye’de izinli diye gösteremediğim için, on vuş, kendilerini tanık göstermem larından verdiklerini, kendi erlerine piden boğularak ölmüş olması kor bakkallık yaptı. ların tayınını ve yemeklerini ben al için yalvarıyorlardı. Benim emrim köpeklerine yiyecek vermeyi yasak kusu sardı. Denildiğine göre Kurt 1945 - Karagöz gazetesinde ve mış oluyordum, yani zimmetçiydim. le, ama keçi yavrularını kendileri sa ladığını, bu yüzden köpeklerin bi boğan Boğazı’nda her yıl birkaç ki Hırsızlığım ise iki küçük keçi yav tıp erlere kiraz aldıklarını, yasağa zim bölüğün ardından geldiğini, şi tipiden ölürmüş ve köylüler böy Yedigün delgisinde redaktörlük ve rusunu, bütün 23. Tümen yaya ola karşın izinli gönderdiğim ve bu yüz onun bölüğünün ardından gelmedi le bir ölüm olmazsa o yılın bereket yazarlık yaptı, profesyonel olarak rak taa Safranbolu’dan Davutpaşa den yoklamadan düşüremediğim iki ğini söyledi ve şunu ekledi: “Bura li geçmeyeceğine inanırlarmış. Kış yazarlığa başladı. sırtlarına dek yürüyerek gelirken, erin hiçbir zaman tayınlarıyla ilgi da eşek de olmadığına göre, başka ne tı. Amansız 1941 kışı. Isı, eksi 38. 1945 - Tan gazetesinde köşe yürüyüş sırasında öğle yemeği için lenmediğimi tanık olarak mahkeme yapabilirler!...” Bir erle bir onbaşıyı, erden haber yazarlığına başladı. (4 Aralık’ta Sapanca’da mola verdiğimizde, o iki de söylemek istiyorlardı. Ama yasak Eşekle cinsel ilişki getirmeleri için erin köyüne yolla tek parti iktidarı üniversite keçi yavrusunu takım komutanları emrine karşın iki ere izin verdiğim, dım. Er benim kendisine yazılı izin gençlerine Tan gazetesini yaktırdı.) olan subaylara ve assubaya sattırıp yani görev ve yetkimi kötüye kullan Fahamettin’in bu konuda başka kâğıdı verdiğimi -yani suçlu olduğu parasıyla aldığım kirazı öğle yeme dığım yadsınamaz bir gerçekti ve söylediklerini burada açıklamak is mu anlatıyor- şimdilik kışlaya dön 1945 - Yayımlanmış ilk bağımsız ğinden sonra bölüğümün erlerine izinli gönderdiğim bu ila erin şikâ temiyorum. Cinsel konuda duyduk meyeceğini söylüyor. Bir haber da yapıtı “Parti Kurmak Parti verdirmemdi. yetiyle mahkemeye verilmiş bulu larıma göre, özellikle kırsal bölgede, ha getirdiler. O erin karısını kaçır Vurmak” adlı on altı sayfalık Düşmanlarım bu keçi hırsızlığı nuyordum. insanlarımızın eşekle cinsel ilişkide dıkları yalanmış. Askere gelirken, broşürü çıktı. mı yazıp durdular. Bunlar, “Orduda Peyami Safa’ya benim aleyhime bulunduklarını biliyordum. Hatta bir kansını askerlik süresi için bir baş 1945 - “Cumartesi” adlı haftalık istihkâm bölüğünde keçi ne arar” di olan mahkeme kararını MİT’in ver Zürih mahkemesi, oradaki bir Tür ka erkeğe kiralamış. Karısını alan, bir magazin çıkardı. (Sekiz sayı ye düşünmediler. En düşünenleri, diğini biliyorum. O tarihte MIT’in kün eşekle cinsel ilişkideyken su kirayı iki taksitte ödeyecekmiş, ilk sürdü). “Sen levazım subayı miydin” diye önemli işlerinden biri de iktidara çüstü yakalanması üzerine bu ilişki taksidi peşin vermiş. Aradan iki yıl sordular. muhalif gazete yazarları için gizli nin Türklerde bir ulusal gelenek ol geçtiği halde ikinci taksidi ödeme 1946 ■ Yaşamında ilk ve son kez İşte görev ve yetkiyi kötüye kul yaşamlarım, yaşamlarının gizli yan duğuna karar vermiştir. Bu belgeyi yince, parasını almaya köyüne git bir partiye girdi. Arkadaşı Esat lanmak, işte zimmetçilik, işte hırsız larını, yalanlarla donatıp fotoğraf aşağıda sunuyorum. Gerekli görü miş. Karısının kirasını almadan dön Adil Müstecaplı’nm kurduğu lık. larla, basılı metinlerle yaymaktı. Ör lüyorsa okurum. meyecekmiş. Türkiye Sosyalist Partisi’nde neğin, ünlü bir gazeteci yazarın -bir O savaşta, cephedeki Amerikan Sonunda döndü. ancak iki ay üye olarak kaldı ve Hâlâ utanıyorum suçmuş gibi- anasının Ermeni oldu askerleri, daha çok kadın olan sine Bu olaydan bir süre sonra 23. Tü- istifa ederek ayrıldı. Ben “Bu suçlan işlemedim "demi ğu, başka birinin bir kadın çantasını ma yıldızlan, şarkıcılar, tiyatro ve men’in bağımsız (müstakil) istih 1946 - Sabahattin Ali’yle birlikte yorum. Mahkemede de “İşleme çaldığı, birinin de evlilik dışı bir ka müzikal oyuncuları aracılığıyla mo kâm bölük komutanlığına atandım, Markopaşa ve süreği olan gülmece dim” demedim. Bütün suçlarımı ka dınla ilişkisi olduğu gibi... ral kazamyor, herhangi bir biçimde iki yedek subayım, Halil Tufan adlı gazetelerini çıkardı. bul ettim ve 3 ay 10 gün hapisle or Niçin ordu buyruğunu dinleme- doyuma ulaşıyordu. 2. Dünya Sava- bir muvazzaf teğmenim ve çok de 1946 - 16 Aralık’taki büyük dudan ihraç cezasına çarptırıldım, kendimi hiç savunmadım. tutuklamada Emniyet Niçin bu yüz kızartıcı suçlan ka Müdürlüğü’nde (Sansaryan Han) bul ettim? Çünkü utandım, hâlâ da gözaltına alınarak on yedi gün ağır utanıyorum. İşte utandığım için, bu sorgu altında hücrede tutuldu. güne dek hırsızlığımı, zimmetçiliği- 1946 - Amerikan emperyalizmi mi yazanlara da yanıt veremedim. ve Türkiye’ye uygulanmaya Yargıtay’ın beni tarih ve toplum başlanan Truman doktrinine karşı önünde mahkûm eden karan, beni yazdığı bir broşürden dolayı bu konuda gerçekleri ilk kez yazma sıkıyönetimce tutuklandı ve ya zorladı. tutuklu görülen yargılanması Niçin, 23. Tümen askeri mahke sonunda askeri mahkeme on ay mesinde yüklenen bütün suçlan ka hapse mahkûm etti. bul ettim ve niçin böyle bir cezayı al mış olmaktan utanıyorum? iki keçi 1947 - Bursa’ya süıgün edilerek yavrusunu satarak hırsızlık yaptı güvenlikçe gözaltında tutuldu. ğım, izinli iki erin tayınını alarak 1948 - îki çocuğunun anası olan zimmetçilik yaptığım, görev ve yet ilk eşiyle ayrıldılar. kimi kötüye kullanarak iki ere izin verdiğim için utanmıyorum. Bana 1948 - İkinci kitabı olan utandıncı gelen, benim onurumu kı “Azizname” adlı taşlama kitabını ran, bu suçlan işlemiş olmam değil; çıkardı. Bu kitap için İstanbul 2. bu suçlarla suçlanmış olmamdı. Ba Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava na utanç verici gelen, “Ben hırsız de açıldı. Dört ay tutuklu olarak süren ğilim, ben zimmetçi değilim!” diye yargılanma sonunda aklandı. kendimi savunmaktı. Bana ağır ge 1949 - lng iltere Prensesi len, bu yüz kızartıcı suçlarla suçlan- mamdı. Beni, görev ve yetkimi kö Elizabeth, Iran Şahı Rıza Pehlevi, tüye kullanıyorum, izinli iki erin ta- Mısır Kralı Faruk, her üçü birden, yınlannı çalıyorum, iki keçi yavru Ankara’daki elçilikleri aracılığıyla sunu sattınp parasım cebime atıyo Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na rum diye ihbar edenler, kendilerine yip kesin yasağa karşın, görev ve şı olduğu için iki-üç yıl, hatta daha ğerli bir de assubayım vardı. Bölü resmen başvurarak, bir yazısında izin verdiğim o iki erimdi. yetkimi kötüye kullanarak iki ere da uzun süre, hem de izinler yasak ğü teslim aldığım, Doktor lakabıyla kendilerini aşağıladığı savıyla Madem ki bu yüz kızartıcı suçlar izin vermiş olduğum, toplum gözün olduğu için hiç izne gitmeden yap anılan, sonradan general olan, aleyhine dava açtılar. Altı ay hapse la suçlanıyordum, üstelik bu suçla- de ve tarih önünde Yargıtay kararıy tıkları -vatani vazife olarak bilinen- OYAK’ın başına geçen Yüzbaşı Ke mahkûm edildi ve ceza infaz. nn çok daha ağırlannın çokça işlen la mahkûmiyetime neden olan konu askerlik hizmetinde 20-25 yaş ara mal, bölük yazıcısına izne göndere edildi. ^ diği bir ortamda, o zaman kendimi, nun anlaşılabilmesi için çok önem sında bulunan delikanlı erler yorul ceğine değgin söz verdiğini, ama sö “Ben hırsız değilim” diye savunmak lidir. maz, uyumaz, üşümez, acıkmaz, zünü tutmaya zaman kalmadan baş onursuzluğuna düşmektense, ma 1941 yılında 26 yaşında 3 yıllık cinsel istekleri de olmayan bir yara ka birliğe atandığını söyledi. dem ki beni suçluyorlar, benim de bir genç subayken, Kars Müstahkem tık, bir savaş robotu olarak görülü Bağımsız bölük komutanı oldu suçu kabullenmem daha onurlu ola Mevkii’ne bağlı istihkâm taburunun yordu. Erlerin, hem de komutanla ğuma göre izin verme yetkim vardı. caktı ve öyle de yaptım. Çünkü be iki bölüğünden birinin bölük komu rın izniyle “askerlere ucuz biletli” Ama savaş sürüyor ve kesin izin ya nim için, hırsız diye sanık olmak bi tan vekiliydim. Her sabah bölüğümü pomo filmlerini dahaca Amerikalı sağı da sürüyordu. Yüzbaşı Kemal’e le yeterince onursuzluktur. Böyle bir talime çıkarırken, benim bölüğe ge lardan öğrenmemiştik. İşte o gün izinler yasak olduğundan bölük ya onur sorununu, bana hakaret eden lişimden öncelerinden beri alışık ol lerde, uzun boylu, iri yapılı bir er zıcısını izne gönderemeyeceğimi adamın anlayabileceğini hiç sanmı dukları için 20-30 kadar köpek de izin için bana başvurdu. Söylediği söyleyince “Canım, idare edersin!” yorum. bölüğün ardına takılır, talim yerine ne göre, iki yıllık asker olan bu er bir demişti. Belgeyi MİT verdi gelirdi. Mola verdiğimizde erler, kö yakın köydendi ve en çok iki gün iki Kars’ta başıma gelen o tatsız olay peklerle oynaşırdı. Doğrusu görü gecede köyüne gidip gelebilirdi. As dan sonra ne bölük yazıcısına ne Şunu açıkça itiraf edeyim ki bu nüm güzel değildi ama, hayvanlara kere gelmeden kısa bir süre önce ev başkasına izin vermek niyetindey- suçlanmamın, günün birinde MİT aşırı sevgim yüzünden olayı gör lenmiş olan bu er, aldığı bir mektup dim. Bölük yazıcısı İzmirli Ali Rıza eliyle Peyami Safa’ya iletileceğini, mezden geliyordum. Ayrıca köpek tan karısının kaçırılmış olduğunu admda bir erdi. El yazısı çok güzel onun da bu konuyu basındaki tartış lerin bölüğün ardına takılıp gelme öğrenmişti. di. Askere geldiğinden beri hiç tali mamız sırasında Milliyet gazetesin meleri için erlerin köpekleri kovma lyiniyeti suiistimal me çıkarılmamıştı. Hatta acemi er de yayımlayacağını ve Peyami Sa ya çalışmaları, köpeklerin gelmele talimine bile çıkmamıştı. Elli yaşın fa’dan sonra onun ardıllarının ağız rinden daha güzel de olmayacaktı. Köyüne gidip kansını alacak, da, hatta daha yaşlı göründüğü ve larına sakız edeceklerini ve 51 yıl Öbür bölüğün komutam, bizden kendi akrabalarının evine bırakarak yazısı da güzel olduğu için hiç tali sonra bugün bile karşıma çıkacağı bir sınıf olan Fahamettin adlı bir teğ hemen dönecekti. Ben bölük komu me çıkarılmayıp yazıcı yapılmış ol nı ve ne yazık ki Yargıtay’ın da be mendi. Fahamettin, bölüğünü tali tanı olarak izin vermeye yetkili de malıydı. Askerlik için yaş haddini ni toplum ve tarih önünde aşağıla me çıkanrken köpekler onun bölü ğildim. Savaş zamanı olmasa ancak doldurmamış olmalıydı ki askere masına neden olacağını o zaman dü- ğünün arkasından gitmiyordu. Ni tabur komutanı izin verebilirdi. Bu alınmıştı. Olduğundan yaşlı görün şünebilseydim, elbette mahkemede çin onun bölüğünün ardından gitmi na karşın, hem de yetkim yokken, mesinin nedeni, memleketi İzmir’de kendimi savunur ve hiç kuşkusuz yorlardı da bizim bölüğün ardına ta erin cinsel gereksinimini de göz bir adamı bıçaklayarak öldürdükten aklanırdım. kılıyorlardı? Önceleri bunu, bizim önünde tutarak dört gün içinde dön sonra uzun yıllar hapis yatmış ve ha Bana zor ve ağır gelen; suçtan bölük erlerinin hayvan sevgisi olarak mesi ve bu riski de göze aldığım için, pisteki son yıllarını bir günü üç gün çok, suçlanmaktı. Kendimi savuna yorumlamıştım. Fahamettin’e bu bir namus cinayeti işlememesi koşu sayılan Zonguldak kömür ma bilir ve ak!anabilirdim. Çünkü takım nun nedenini sorduğumda, benim luyla, pek çok yalvaran bu eri dört denlerinde çalışarak geçnmiş- ^ ÖZEL EK AZİZ NESİN Mapusane içinde üç ağaç incir... FİKRET OTYAM di, “Hayrola yahu, kimsin sen?” mma. Halk türkülerini sevmezdi. Güneydo “Son Saat gazetesindenim, Güzel Sanatlar ğudan bir dönüşünde derlediğim kaçakçı türkü Bin dokuz yüz elli yılının eylül ayı sonlan Üs Akademisi’nde Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun öğ lerini dinlerken gelmişti eve, Bedri Rahmi Ho küdar Ceza ve Tevkif Evi’nin bahçesindeyim. rencisiyim, röportaja gelmiştim...” Anlattım.. ca da vardı ve nice yazar, şair, ressam dost. Aziz Burası çok iyi bildiğim bir yer.. “Sizi tanıyorum, siz Aziz Nesin’siniz.” kükredi: “Kesin şunu yahu!-” Ve neden sevme Şair ağabeyim Nusret Kemal’le her pazar bu Vurduk çayların ve muhabbetin gözüne gö diğini tabesabah anlattı! Kendince haklıydı. Rö 1950 * “Baştan” dergisini çıkardı. radayız. Suat Abla’nın (kan yakınımız Suat Der züne.. portajımda bunu da konu etmiştim, hâlâ utan Bu dergi kapatılınca “Yeni Baştan” viş) eski eşi Reşat Ağabey’i (Reşat Fuat Bara- Bu, 45 yıllık bir dostluğun, bir arkadaşlığın cını taşıdığım bir cümlemle: “Nesin ulan sen?” adlı başka dergi çıkardı. Dergide ner) ziyaret ederiz.. Daha sonralan bir yazısın başlangıcı olmuştu. Markopaşa ve nice paşalı O röportajları, Kemal Tahir ile ortak kurdu Fransızca’dan çevrilmiş, Fransızca dan ötürü mapus damına tıkılan gazeteci Turan mizah dergilerinden, öykülerinden tanışmayı da ğu Düşün Yayınevi basacaktı, ne ki polis daha bilmediği için kendisinin Aziz Beler’i.. katarsak, bu yarım asırdır. önce bastı çalışma yerini, bizim yazılar ve fo çevirmediği bir yazı yüzünden Cezaevinin başgardiyanı Zafer Amca aslen Demirtaş Ceyhun can, ona hep “Aziz Bey” toğraflar da gitti! Aziz dobra bir insandır.. Po mahkemeye verildi (TCK. 142), on Boyabatlı, dedemin akrabası) bize önce bir çay derdi. Her Aziz Bey deyişinde, benim “Aziz” di lis sorar: “Aziz Nesin bu fotoğraflar senin mi?” altı ay hapse ve on altı ay da içirir, sonra salardı içeri. ye seslenmem ayıp mı kaçıyor diye sıkıntıya Yanıtlar: “Hayır, keşke benim olaydı bunlar, Fik mgüavheknûlimkç eed gilödzi.altında tutulmaya pCoiGhrtaaatzj eBhtaaebzcıiarlnilağ, ebb iabrk agaşüllıanmd ı”“ğ Cdımeezr aSdeeovmnle erSzian, adstoe’mnlu bğsiuar h Üribösi dziümşe Ardziimz”,d yi.azışmalardaki seslenişim ise “Azi rdeı.t OKtiytaapm, ’Ainndti rY.”a Oyıynslaa nA’znicza, ibyais bılidr ıf ovteo ğArazfizçiımy 1952 ■ Üsküdar Paşakapısı küdar’da almıştım. Zafer amcanın yamma kat Son Saat’te yazı dizim başladı, “Mapushane Aziz, Tanin gazetesinde tastamam üç gün, çift Cezaevi’ndeyken, cezasımn tığı gardiyan, “Şura hariç, istediğin yere gir” İçinde Üç Ağaç İncir” ve Aziz’in dediği çıktı, sütun, gazete boyu eleştirdi yazılarımı! Aynı bitmesine kırk gün kala Nevşehir demişti, ama aklım hemen o hariç yere takıldı, onunla ilgili yirmi sayfalık bölüm, dizi yazıdan yerde on beş satırlık bir yanıtım çıktı ve 22 Ara Cezaevi’ne gönderildi. biraz oyalandıktan sonra merdivenleri çıkıp o atılmıştı! Çünki o, “aşın bir komünist”ti ve ol lık 1961 tarihli mektubunda, “Kardeşim Ot Nevşehir’den tahliye edildi. ‘hariç’ yerdeyim.. O hariç yerde siyasiler vardı nedenle mapus dammdaydı! Mapus damların yam, oldukça ağır olan eleştirime darılmadığı 1952 - İstanbul’da yeni da ondan orası hariç demişti gardiyan!. da uzun yıllarını yitiren yazar dostlarımdan iki na sevindim. Bizde bu tür eleştiriler kırgınlık do kurulmaya başlanan Levent’te bir Bir açık kapı.. Karyola, masa, bir sandalye ve si seksen yaşı buldu, Rifat Ağabey (İlgaz) ve ğuruyor nedense. Ama o eleştiride haksız olma dığıma inanıyorum. Amacım, yalnız sen değil dükkân kiralayarak “Oluş ak donlu, ak atletli, ayağında nalınlar, kısa boy Azizim Aziz. Kitabevi”ni açtı. Sabahlan lu, tıknaz birisi. “Meraba” dedim, elindeki çay Ankara’ya gelişlerinde evimizde konuk et sin..” Mektup uzayıp gidiyor, yazıda duygucu- Levent’teki evlere gazete danlıkla kalakalmıştı, “Meraba” dedi ve ekle mek mutluluğumuzdu tüm aksiliklerinin rağ- luğa yer olmadığını savunuyordu. Çok duygu lu bir öyküsü üzerine yıllar sonra yazıvermiş dağıtıyordu. tim: “Azizim Aziz, bir daha böyle duygulu öykü 1953 - İki küçük çocuğuyla yazarsan seni okumayacağım..” birlikte Levent’teki kitabevinden Her sergimize çocuklarıyla gelirdi Vakıf’tan. geçimini sağlayamayınca, Kavilleştik, her yaz bize Gazipaşa’ya, deniz Beyoğlu’nda Bursa Sokağı’ndaki den de yararlansınlar diye iki bebesini gönde yeni yapılmış hanın bir odasında recekti. Gönderdi. On altı yaşında bir kız, on ye “Paradi Fotoğraf Stüdyosu”nu di yaşında bir delikanlı! Kızdan söz ederken kurdu, bir ortağıyla birlikte. “Bu okumayacak, belki Filiz ona tezgâhta çalış 1954 - Fotoğrafçılıkla da mayı öğretir, ben de hemen bir tezgâh yaptırı rım ” demişti, ne ki kız razı gelmedi. “Ben böy geçinemeyince Yusuf Ziya le ağır işe gelemem!” Sanırım Aziz’i de çok üz Ortaç’m önerisiyle Akbaba müştü ki vakıftan uzaklaştırıldığım duyduk. gülmece dergisinde yazmaya Azizim Aziz de çekti gitti aramızdan, nicele başladı. İmzasıyla yazı ri gibi yok oldu! Öldürmek istediler yıllar yılı, yazdınlmadığmdan, bu yıllarda iki inadı inat kendi isteğiyle öldü. Bir güzel inan yüzden çok takma adla gazete ve mış ermişti benim için özü sözü doğru ve cesur. dergilerde yazılar yazdı. Seksen yıl kahır çekmiş bedenim bile belki 1955 - 6/7 Eylül faciası olarak işe yarar diye kesilip biçilmeye bıraktı. tarihimize geçen İstanbul’daki Aziz öldü diye nice insan sevindi, defolup azınlıklann ev ve dükkânlannın gitti dünyamızdan! Gerçeğe Hu!.. Ne ki binler korkunç yıkımına suçlu aranmaya ce öyküsünden, seksen yüz kitabından, seksen başlanmıştı. Aziz Nesin de suçlu yıl haykırdığı düşüncelerinden, dobra dobra olarak sılayönetimce tutuklandı. sözlerinden nasıl kurtulacaklar? Onlar için ce 1955 - Harbiye Askeri hennem azabı bundan soma başlayacak. Cezaevi’ndeyken Meral Çelen’le Azizim Aziz, sen bir insanlık onuruydun. Bu nişanlandı. Altı ay tutukluluktan onur, salt bu onur seni hep, ama hep yaşatacak. sonra sorguya bile gerek Seni özledikçe yazılarını, mektuplarını okuya görülmeden salıverildi. W 2 Aralık 1983 hastanede... cağım. 4 ti. Görünüşüne göre halim selim lar dahaca renkli fotoğraf yoktu- bir na resmi mührü basıp imzaladım. disi izin vermişti; elimde imzalı, mü şaşırtıcıydı. denilen, yumuşak, hatta sevimli bir çocuk resmi çıktı. Bir buçuk, iki yaş- Bir Kel Çavuş vardı. Ali Rıza’mn hürlü izin kâğıdı var” demiş. Her şeyi sonradan öğrendim. Olan adamdı. lannda güzeller güzeli bir kız çocuğu. gidişinin ertesi günü o da gelip, Ali Rıza, birkaç ay sonra kendili lar, yıllarca cezaevinde yatan ve ha- Evim, kışlanın karşısındaydı. He Fotoğrafın arkasında, aşağı yukan şu - Komutanım ben de izin istiyorum, ğinden çıkageldi. Nasıl geldiğini, ce pishaneciliği çok iyi öğrenmiş olan men her gün ya kışlada ya evime ge anlamda yazılmış bir yazı: dedi. zaevinden nasıl çıktığını bilmiyorum. İzmirli Ali Rıza’nın başının altmdan lerek izin vermem için yalvarırdı. “Canım babacığım, ben şu yaşıma Bu açıkça bir şantajdı. Sana izin Onunla hiç konuşmadım, bir şey de çıkıyordu. Bizim üç uyuz er, piyade Doğrusu, içimden ona izin vermeyi bastım. Sen beni hâlâ görmedin bile, vermiyorum demek yiğitliğini göste sormadım. Salt takım subaylarına, alayındaki uyuzlara para vererek uyuz çok istiyordum ama, Kars’taki olay ben de seni görmedim” filan gibi çok remezdim. Hiç de bana yakışmayan bundan böyle onun yazıcılık yapma mikrobu almışlardı. Uyuz, el kol de dan ders aldığım için İzmirli Ali Rı- acıklı bir şeyleryazılı... ÇocuĞara an biçimde ona izin kâğıdı düzenleyip yacağım, talime çıkacağını söyledim. risinin, bir uyuza sürtünmesiyle ko za’nm isteğim hep geri çeviriyordum. latılamaz zaafım var. Sonradan düşü verdim. Kaç günlük izin verdiğimi Bölükte uyuz salgını layca ve hemen bulaşıyordu. Ali Rı Kesinlikle övünmek için değil, ama nüyorum da, sonraki olaylara baka anımsamıyorum, ama iki haftalık ol za, kendisini ancak birkaç gün talime gerçeği belirtmek için söylemek zo rak, belki de benim çocuklara düş duğunu kestiriyorum. Bu olaydan birkaç gün sonra, bütün çıkardığım için bana kızgındı, düş rundayım ki uyku ve yemek saatleri künlüğümü anlayan İzmirli Ali Rıza, Ali Rıza’nın dönüşünü beklerken 23. Tümen Safranbolu’dan İstanbul’a manım kesilmişti. dışındaki bütün zamanım, gerçekten o acıklı mektup senaryosunu kendisi bir ay kadar sonra aşağı yukan şu an yaya olarak gitmek emrini aldı. Yola Kel Çavuş da ifadesini aldırmak is çok sevdiğim erlerimle geçiyordu. Er hazırlamıştır diyorum. lamda bir mektup aldım: çıkmadan bir gün önce İzmirli Ali Rı tediğim için düşmanım olmuştu. İs lere gelen mektupları açar ve hepsini Er cezaevine düştü______ “Komutanım, za uyuz oldu. Uyuz bulaşıcı olduğun tanbullu aşçının neden bana düşman okurdum. Bu mektupları okumamın Sen bana insanlık gösterdin, ama dan Ali Rıza’yı yürüyüş sırasında er olduğunu bilemiyorum. Üç uyuz ka yararlan olduğu da söylenebilir. Ge Ali Rıza’yı çağırıp mektubunu ver ben sana layık olamadım. İzmir’de do lerden ayırdım ve onu ayrı bir çadır fadar, yol boyunca gece gündüz bir rek kışlada ve yatılı okullarda gerek dim. laşırken eski hasımlanmla karşılaş da yatırdım. Bir gün sonra Kel Çavuş ayrı çadırda kalarak benim aleyhim cezaevinde yetkililerin, erlerin ya da - Sen kaç gün izin istiyorsun? diye tım. Onlardan birini yaralamak zo da uyuz oldu. Daha ertesi gün bölü de komplo hazırlamışlar. Davutpaşa hükümlülerin ya da öğrencilerin mek sordum. runda kaldım. Şimdi cezaevindeyim.” ğün aşçılığını yapan bir er uyuz oldu. sırtlarında ordugâha geçtiğimiz gün, tuplarım okumanın insan haklanna - Bir haftada gider gelirim komu Zarfin üstünde, cezaevinin, bir de Bu aşçı İstanbul’da bir külhanbeyiy- daha önce yazdığım suçlarımdan do aykm olduğuna tarihte dahaca düşün tanım. “Görülmüştür” damgası vardı. di ve ikinci kez yedek olarak yapmak layı, beni, hem de burada yazılması müyordum. - Sana iki hafta izin. Kel Çavuş bir ya da bir buçuk ay üzere askere alınmıştı. gereksiz olan nedenlerden dolayı be Bir gün er mektuplarım okurken “23. Tümen İstihkam Bölüğü” baş sonra geldi. Hiç olmazsa bir gözdağı Aynı yürüyüş kolunda olduğumuz ni hiç sevmeyen tümen komutanı Ali Rıza’ya eşinin yazmış olduğu lıklı kâğıda Ali Rıza’ya yazı makine vermek için teğmen Halil Tufan ’a Kel piyade alayında uyuz Olduğunu bili Tuğbay Behzat Bey’e şikâyet ediyor mektubu okudum. Zarfın içinden sinde şu tarihten şu tarihe dek izinli ol Çavuş’un ifadesini almasını söyle yordum. Ama benim bölüğümde, çok lar. kahverengi karta basılmış -o zaman duğunu belirten yazıyı yazdınp altı dim. İfadesinde, “Bana komutan ken titizce özendiğim için uyuz çıkması Olay işte budur 9 ÖZEL EK AZİZ NESİN 1955 ■ Meral’le evlendi. Nesin ’le nasıl dost olduk? Yalman ’ın en ufak teferruatı düşünerek başarı ile sahneye koyduğu 1955 - Halil Lütfü Dördüncü’nün piyeste Rauf Ulukut unutamayacağımız bir Mateh Usta çıkarıyor. Öncü piyeslere Şehir Tiyatrosu ’nun gösterdiği ihtimam ve ilgi “Yeni Gazetesi”nde köşe yazarlığına başladı. Yıl 1945: Eminönü Halkevi’nin tiyatro kurslarına yazılan yirmi tiyatroseverleri çok sevindiriyor. Aziz Nesin ’in piyesi gerçekten yerini kadar gençten biriyim. Hocalarımız İ. Galip Arcan (oyunculuk), bulmuş.” Ne var ki oyun sahnelendikten bir süre sonra Ulukut 1956 ■ İtalya’da (Bordighera’da) Nusret Safa Coşkun (diksiyon), Salih Zeki den (mitoloji) rahatsızlandı, iki haftalık rapor aldı. Oyunu ezbere bildiğim için yapılan uluslararası (yirmi iki oluşuyordu. Üç aylık kurstan sonra bir de temsil sunduk. iki hafta boyunca Mateh Usta ’yı oynamak bana düştü. Aziz Nesin, ulus) gülmece yarışmasında Çoğumuzun yaşı yirminin altındaydı. Dersleri arka sıradan birincilik ödülü olan Altın “İlle gelip o rolde seni de göreceğim ” diye haber iletince izleyen bizlerden on yaş kadar büyük bir öğrenci temsile Palmiye’yi “Kazan Töreni” adlı heyecandan ölecektim. Neyse ki sınavı atlattık, hoşnut kaldı. katılmadı, ama hiçbiri dersi de kaçırmadı. Adı Aziz Nesin olan bu öyküsüyle kazandı. Ölümünün ertesi günü ‘Biraz Gelir Misiniz? in reji dosyasını öğrenciyle aramızda sıcak bir dostluk gelişmişti. Yaş farkımıza 1956 - İkinci eşinden üçüncü rağmen senli benli olduk. On sekiz yıl sonra hocam Muhsin açmak geldi içimden. Karşıma Aziz Nesin 'in tiyatro programı için çocuğu Ali dünyaya geldi. Ertuğrul. Aziz’in ilk oyununu ‘Biraz Gelir Misiniz?’i sahneye yazdığı ‘Niçin Başka Türlü Değil?’ başlıklı olağanüstü ilginç bir yazısının elde kalmış tek nüshası çıktı. İlhan Selçuk ’u aradım. 1957 - Yine İtalya’daki aym koymak görevini bana verdiği zaman mutluluktan uçuyordum. uluslararası yarışmada “Fil Sanat-Edebiyat adlı bir dergi oyunu şöyle özetlemişti: “Fatih “Hemenyolla” dedi. Aziz Nesin 'in tiyatrocu ve sanatçı yönlerini Hamdi” adlı öyküsüyle ikinci kez Tiyatrosu ’nda başlayan Nesin ’in öncü piyesi Tepebaşı, Kadıköy derinlemesine yansıtan bu yazıyı Cumhuriyet okurları ile birincilik ödülü olan Altın sahnelerinde dolaştıktan sonra şimdi de Üsküdar ’a gi diyor. Tunç paylaşmaktan kıvanç duyuyorum. TUNÇ YALMAN Palmiye’yi kazandı. 1957 ■ Dördüncü çocuğu Ahmet Niçin Başka Türlü Değil? dünyaya geldi. 1959 ■ Akşam gazetesinde köşe yazarlığına başladı. 1960 - Italy a’da kazandığı ilk Altın Palmiye’yi devlet hâzinesine • İkin oyun yazışımı “Bunun biçimi başka türlü bağışladı. / yadırgadılar. “Mi olmalıydı” diye düşünmemi- zahçılığı, hikâyeciliği şizdir. Biçiminden ayırdığı 1961 - Tanin gazetesinde köşe küçümsüyor da...” mız zaman baklayı tasarla yazarlığına başladı. dediler. Bunca yıllık yanlayız bile. 1961 - Tanin gazetesindeki uğraşımı küçümser miyim Oyunlarımdaki kişilere, yazılarından ötürü (TCK.142. hiç, öper başıma komm kut örneğin Ahmet, Fatma değil madde) tutuklanıp Balmumcu sal ekmek gibi... Nerden bi de Mateh, Zani, Effer gibi Cezaevi’ne konuldu, dört ay leceklerdi, daha ondört ya adlar verdiğim için “Kolay tutuklu yargılandıktan sonra şımdayken oyuncu olmak ca uluslararası olmak istedi aklandı. için Ertuğrul Muhsin Bey’e ğinden böyle adlar uydur başvurduğumu? Boğazında muş” diyenler bile oldu. Oy 1961 - Zübük adlı haftalık bir düğüm, gözleri buğulu, du sa bu oyunlarda seyirciyi av gülmece gazetesi çıkarmaya dakları bükülmüş bir çocu layacak bütün kolaylıklar başladı. ğun o kapıdan çıkışım Muh dan, ucuzluklardan vargü- 1962 - Sahibi bulunduğu Düşün sin Ertuğrul da hatırlaya- cümle kaçındım. Oyundaki Yayınevi anlaşılamayan bir maz. İlk şimdi açıklıyorum kişilerin, yalnız kişiliklerin nedenle bir gece yandı. Üst bunu; demek otuzüç yıl bu den değil, adlanndan bile, fiyatlan 3 milyon lira tutan sim yalnız kendim için sak herhangi bir çağrışımla se (bugünkü para değeriyle en az lamıştım. yirciye bir gerçek kişiyi ha yanm milyar lira) depodaki Sonra, kırküç yaşımday tırlatmasını istemedim. Yok kitapları yandı. ken ilk oyunumu bastırdı sa supi adında gerçekten ol ğım için de kınadılar. “Kır mayan bir müzik aleti, Ma 1965 ■ Elli yaşındayken kından sonra azmış” gibi teh adında bir supici yerine, ilk kez pasaport alabildi, yurt geliyordum onlara. Bile örneğin Eyüp’teki bir oyun dışına çıktı. Çağrılı olduğu mezlerdi ki... Askeri orta cakçı karakterini alabilir Berlin ve Weimar’daki Antifaşist okulun yedinci sınıfında dim; bu da yazar olarak ba Yazarlar Toplantısı ’na katıldı. Türkçe öğretmenimiz Bah na, rejisöre, oyunculara, se Altı ay süren bu ilk yurtdışı ri Baba, derste tiyatro bölü yirci olarak da sizlere her gezisinde, Polonya, Sovyetler münü anlatırken, dalmışım, yönden kolaylık sağlardı. Birliği, Romanya ve#Bulgaristan’a dalmışım da dalıp gitmişim. Bu oyundaki kişiler, aynı gitti. Bahri Baba çocuklara, zamanda herkes, yine aynı 1966 ■ Bulgaristan’da yapılan - Görürsünüz, piyes mu zamanda hiç kimsedir, hepi uluslararası gülmece yarışmasında harriri olacak! derken ken miz ve hiçbirimiz, tıpkı sıfır birincilik ödülü olan Altın Kirpi’yi dime geldim. Suçüstü yaka gibi, sıfırın gerçeği gibi... in “Vatani Vazife” adlı öyküsüyle lanışımdan bir utandım ki... san zekâsının en gerçeğe uy kazandı. Oysa biz o sıralara general gun, en doğru soyutlaması 1968 - Milliyet gazetesinin açtığı olmak için oturmuştuk. olan sıfır, nasıl hem doğada Karagöz oyunu yanşmasında “Üç Altıncı sınıfla sınavlar yok, hem doğadaki her şey Karagöz” oyunuyla birincilik bitmişti. Müzik öğretmeni de var ve var olanlan anla ödülü aldı. miz Hulusi Bey altın yaldız mamıza yardım ediyorsa, bu la basılmış bir davetiye ver oyundaki soyutlamaları, 1969 ■ Moskova’da yapılan di: Darülbedayi’de konser... sembolleri de gerçeği özün uluslararası gülmece yanşmasında Yeni elbiselerimi giydim; yenim şımdan bu yana oyun yazmakta eksiltiyor, daha fazla eksiltmek, ta den kavramamıza yardımcı olsun “İnsanlar Uyanıyor” adlı başkasının eskisiydi. Hulusi Bey’in yım, gizliden, durmadan... viz vermek istemedim de ondan diye kullandım. Bu bakımdan ger öyküsüyle Krokodil birincilik kim olduğunu bilmezdik; konseri Bir plak çalarken, belli bir süre böyle oyunlar yazdım. Abartarak çekçi bir oyun yazdığım kanısında ödülünü kazandı. yönetirken gözümde bir büyüdü, de bir şarkı dinleriz. Plağm dönü söyleyeyim: Kedi, aslanın taviz yım. bir büyüdü... İşte o yaldızlı daveti şünü hızlandıralım, hızlandıralım, vermişidir; aslan taviz vere vere ke 1970 - Türk Dil Kurumu’nun Bir de “Biraz Gelir Misiniz?”i ye ile, daha onüç yaşımda tiyatro gittikçe çabuklaşan şarkı anlaşıl di olmuş. Kurt da taviz vere vere oyun ödülünü “Çiçu” adlı buğulu, kapalı, karanlık buldukla kanıma girdi. maz olur. Daha da hızlandıralım, köpek olmuş. Onun için belediye oyunuyla kazandı. rı, seçkin aydınlar için yazılmış Şehremini’ndeki evimizden her plak bir-iki saniyede bütün dönüşü ciler kedilerle köpekleri sokaklar sandıklan için beğenenler var. Oy 1972 ■ Kimsesiz çocuklan gazar Tepebaşı’na yayan gelirdim. nü tamamlarsa, pırt, tırt filan gibi dan toplatıp öldürtüyorlar. sa böyle değil... Bu oyunu da bü yetiştirmek için Nesin Önce paradi biletimi alır, sonra Te- bir ses çıkar; güzelim şarkı bir tırt Bu oyunun neden böyle olduğu tün yazılanm gibi, halk için, anla Vakfı’m kurdu. ^ pebaşı’ndaki Bulgar pastacıdan ye- olur. nu kısaca açıklayayım: Başka tür şılması için yazdım. Halkın bu oyu dibuçuk kuruşuna birpasta yer, (kı Tırt sesinin gülünçlüğü lü olamazdı da ondan... “Birazge nu anlayacağına inanıyorum, be yardım, param da bitmiş olurdu. lir misiniz”de bir yenilik, bir baş ğenip beğenmemek, sevip sevme Tiyatrodan çıkınca yürüyerek Şeh- Bir solukta anlatamam ki... Oy kalık, bir değişiklik, bir ayrılık gö mek ayn... remini’ne dönerdim, kış gecesi. sa anlatmak da istiyorum; ya sus rüyorsanız, ben bunu değişiklik, Biz seyirci olarak bir tiyatronun Çocukluğumda, bütün gençliğim malıyım, ya da onbeş-yirmi oyun özgünlük olsun diye özentiyle böy kapısından girerken, diyelim “A” de sahneyi paradiden seyredebil yazmalıyım. Yoksa bir yaşam şar le yapmadım. Bunu böyle yapan, isek, çıkarken “A” artı “X” (AX) dim. Oyunun bazı yerlerinde ken kısı tırt sesinin gülünçlüğüne düşe bunu sağlayan, oyunun kendisi, olmalıyız. Son perde inerken bu dimi paradiden sahneye atasım ge cek. özüdür. Bana göre bu öz, ancak oyun sîzleri arttırmışsa mutluyum, lirdi. İçimden biri iterdi beni; düş Yalmz basılı iki oyunumu oku böyle verilebilir ve başka hiçbir arttırmamışsabeceriksizim; her iki sel değil, gerçekten iterdi. Sanır yanlar, yadırgayanlar, beni kına türlü verilemezdi. Bu oyunda anlat durumda da sizlerden esinlenip, dım ki, düşmeyeceğim de, uçarak yanlar oldu. “İşte bir sürü hikâyen, mak istediklerimi, ne herhangi bir kendi kendimin en zamansız eleş o tanrısal kişilerin yanına konuve- bir yığın romanın... Neden bunlar oyun biçiminde, ne hikâye, ne de tirmeni olarak öğrenmeye, iyisini receğim. dan, ya da bunlar gibi bir oyun yaz roman olarak verebilirdim. yapmaya çalışacağım. İçimdeki Darülbedayi ’yi tanımadan bir yıl mıyorsun?” Sanatçının kafasına bir düşün, hiçbir şey yapamayacağım korku önce Ferah Tiyatrosu’na giderken Sanatçının yeryüzünde aldata- biçimiyle birlikte geliyor, birlikte su, bana belki yapabilirim umudu oyun yazmaya kalkışmıştım. mayacağı tek kişi var: Kendisi... Bir gelişiyor. Badem içi gelişirde, son nu veriyor. Şimdi bunları çok utanılası bir sanatçının kendisi kadar amansız, radan biçimine, ölçüsüne göre üs şeymiş gibi, yine de utanarak, ilk insafsız eleştirmeni olamaz. Top tüne kılıf, kabuk kalmaz ki... Hiç AZİZ NESİN sizlere açıklıyorum. Yirmiüç ya- lum bizi durmadan kendimizden birimiz, örneğin baklaya bakıp da (Ekim 1962) ÖZEL EK AZİZ NESİN 1974 - Asya-Afrika Yazarlar Birliği’nin Lotüs ödülünü kazandı. Gözyaşından gülmeceye 1975 ■ Lotüs ödülünü almak için Filipinler’in başkenti Manila’da yapılan törene katıldı. 1976 - Bulgaristan’da Gabrovo kentinde düzenlenen gülmece ALPAY KABACALI zi çevreleyen ahmaklıklara kitabı uluslararası yarışmasında karşı bilinçli bir dille başkal- birinciliği elde ederek Hitaf Petar Kim ne derse desin, son yıl dıran” kara mizah örnekleri ödülünü kazandı. larda Aziz Nesin halk arasın yer alır; ama her ikisinde de 1977 - Türkiye Yazarlar da bir bilge, bir ermiş katma belirgin bir iyimserlik ege yükseltilmişti âdeta... Aşağı Sendikası Genel Başkanı seçildi. mendir. daki sözleri çağdaş bir ermiş Öykü ve romanlannda he 1978 ■ “Yaşar Ne Yaşar Ne ten başka kim söyleyebilirdi? men her çeşit toplumsal, eko Yaşamaz” adlı romanıyla Madaralı “Ben bir simyacıyım, göz- nomik, kültürel olaydan; kişi roman ödülünü kazandı. yaşlanmı gülmeceye çevirerek lerden, kuruluşlardan, yaşa 1980 - İkinci eşiyle ayrıldılar dünyaya sundum. nılan değişimden esinlenen Belki de ben, bu öyküleri ya (9 Mayıs). Aziz Nesin, kolay yazan bir zabileyim diye bunca uzun ya usta olmanın da verdiği ra 1982 - Vietnam'daki Asya-Afrika şadım; salt bu öyküleri değil, hatlıkla, çağının tanığı oldu. Yazarlar Birliği toplantısından bu romanları, bu oyunları, bu Bunu, “deha seviyesine va dönüşte Moskova’da kalp şürleri yazabilmek için ve dün ran mizah sezgisi, hayatın hastalığından hastaneye kaldırıldı. yayı karıştırıp düzeltmek ve içinden işine yarayan malze “Kalp Hastalıkları Araştırma güzelleştirmek umudu için... meyi fazla zorluk çekmeden Merkezi”nde bir ay kalarak tedavi Kendimi, gitgide Türki seçip almasmı sağlayan göz gördü. ye’deki bütün insanların en lem alışkanlığı” ile sağlarken 1983 - ABD’de Indiana yakın akrabası, akrabadan da bir yandan da halk masalları öte, herkesin gizdeşi olarak Üniversitesi ’nin düzenlediği nın sonsuz olanaklarından duyumsamaya başladım; öy uluslararası toplantıya çağrıldı. yararlanıp yeni anlatım yolla lesine yakın ki, kendilerinden Pasaportu geri alındığı için bu rı araştırdı. Hatta sumamele- bile saklamaya çalıştıkları toplantıya katılamadı. re, şenliknamelere kadar git gizlerini insanlar bana açıkla 1983 - Sağ yanma inme indi. Bir mayı gereksiniyorlar. Dinle ti... Aziz Nesin’in kendisinden ay yattığı Çapa Gureba Hastanesi diğim başkalarının gizlerini önceki mizah yazarlarıyla kı Nöroloji Kliniği’nde tedavi edildi. ben de yaşıyorum. Böylece yaslanmayacak ölçüde başa Üç ay da hastane dışında tedavi Türkiye’de nice insan varsa, rıya ulaşmasında, yapıtların gördü. ben de onca kalabalıklaşıyo daki iç tutarlılığın büyük pa 1984 - (20 Aralık) Şan rum.” yı vardır. Cemal Süreya şu Sineması salonunda 70. doğum Mehmet Nusret’in karşılaştırmayı yapıyor: günü töreni yapıldı. Aziz Nesin oluşu “Olayın tutariı bir biçimde 1984 - Aydınlar Dilekçesi bir olguya bağlanması, Aziz girişiminde bulundu. Onu bu öyküleri, bu roman Nesin’in öykülerine Türk mi ları yazmaya yönelten neydi? zahı içinde benzersiz bir du 1985 - Ekin AŞ’nin kurulması Aziz Nesin, 1940’lann rum sağhyor. Gerçi Hüseyin girişiminde bulundu. ikinci yansında kendi çıkar Rahmi de gerçekçi bir tutum 1985 - İngiltere PEN Kulüp onur dığı ya da yönetimine katıldı la toplumun türlü kesimleri üyeliğine seçildi. ğı Markopaşa’yla ve onun sü ne eğilmişti; değişmeler kar reği olan mizah gazeteleriyle şısındaki uyumsuzluklara ışık 1985 - Federal Almanya PEN (Merhum Paşa, Başdan, Yedi düşürmek istiyordu, ama Hü Kulüp onur üyeliğine seçildi. Sekiz Paşa, Hür Markopaşa, seyin Rahmi’de çok şey Ukel 1985 - TÜYAP’ın düzenlediği Bizim Paşa, Ali Baba, Öküz kalmıştır; Cevdet Kudret’in “Halkın seçtiği yılın yazan” Mehmet Paşa, Medet) Türk de değindiği gibi okuru eğlen ödülünü kazandı. mizahında yeni bir dönemin dirmek, makale çeşnili felsefi açılmasına öncülük etmişti. 1986 - TÜYAP’ın düzenlediği Toplumsal muhalefeti son sı- düşünceler ve olay dışı bilgiler her şeyi aksatır onda. Ercü “Halkın seçtiği yılın yazan” mnna vardırarak işlevsel mi ment Ekrem’in yapıtları ise ödülünü kazandı. zahın en özgün örneklerini or gevezelikten, boşboğazlıktan 1989 • “Demokrasi taya koyan bu dönem çok kı ileri gitmez. Daha nitelikli gi Kurultayı”nın toplanmasında etkin sa sürdü. Ve öncülerinin (Aziz bi görünmesine karşın, Refik görev aldı. Oluşturulan Nesin, Rıfat İlgaz, Sabahattin Hafit, güllaca batırdığı söz “Demokrasiyi İzleme Ali) başına büyük belalar gel cüklerle tatlanmış öykülerin Komitesi”nin iki başkanından biri. di. de temelsiz bir betimsellikle Sonra birtakım “dış et 1989 • Sovyet Çocuk Fonu’nun yetinir.” kenler, “piyasa koşullan” ilk kez verilen “Tolstoy Altın Aziz Nesin’in mizahındaki onu mizah yazarlığına yönelt Madalyası”na değer görüldü. iç tutarlılık, Adnan Binya- ti. Başka bir deyişle, o günkü zar’a göre, “güldürme öğesi, 1990 - (19 Mart) Ankara’da ortamın zorunlulukları... Da mantık toplumsal eleştiri, tip Sanat Kurumu’nda 75. yaşı ha önce basının değişik alan leri çizme ve öyküleme”nin kutlandı. larında çalışmış, bu arada kö 1991 - 1995 - Yoğun mşeı şytaı.zGarelçığimı iynaip smağışl,a möyakkü ilçeirn ybaazş- rdae’nd ay adzüazrelanrlıenn kenat, ılydiırğmı yi aikniş mülakdea mmüannlüa mn iozlauhş töuyrukyüolerr.i ve mizah ro- ge yairyaitcme ı“şs oallmgınaslaınşdmaınş” i,l ebriir gdeelni etkinliklerle geçen yıllar. ka işlere girişmişti. Yoğun mizah birincilik ödülü Altın Palmiye’yi Bu roman ve öykülerinde Aziz yor. 1995 • 5 Temmuz - uğraşına kırk yaşlarındayken, baş alana kadar... “Kazan Töreni” ad Nesin, toplumsal olaylan, durum Hiç kuşkusuz ki Aziz Nesin, ge Çeşme’deki imza günü sonrası, yazı ve çeviri öykü dışında Akba lı öyküsüyle birinciliği kazanınca, ları yalın bir dille anlatır. “Ko lecek kuşaklarca daha iyi anlaşıla saat Ol.05’te öldü. ba dergisinin bütün yazılarını ka basın adından ve başarısından söz mik”, anlattığı olayın kendisinde- cak, değerlendirilecek, geniş ince leme aldığı dönemde yöneldi. etmek zorunda kaldı. Ertesi yıl ay dir. leme ve araştırmalara konu ola “tç etken”e gelince... Aziz Ne- nı yarışmayı bir kez daha “Fil Usta anlatımı komiğin belirgin caktır. ^Yapıtları arasında öncü ti sin’e göre bu, mizah yazarının ken Hamdi” öyküsüyle kazandı. leşmesini, ortaya çıkmasını sağ yatro oyunlarının özel bir yeri ol di yetişme koşullarıydı. Yokluklar, Mizahının özellikleri lar. Olağan gibi görünen, göze bat duğu gözlerden uzak bulundurul yoksunluklar içinde yetişmiş ol mayan toplumsal çarpıklıklar bir mayacaktır. masıydı... Ona göre genellikle Soyadı Yasası çıkınca, nüfusta denbire belirginleşir. Toplumumuzun aydınlanma, yoksunluk ve yoksulluk yaşamın ki adının (Mehmet Nusret) sonuna Ona, “çağımızın Nasreddin Ho çağdaşlaşma ve demokratikleşme dan gelen bir kırgınlık, bir öfke, kendi kendine sorduğu “Nesin”i cası” denilmesini haklı kılan da si yolunda son gününe kadar elin bir hırs alma biçimiydi mizah. An eklemişti. Mizah öykülerinde tak yapıtlarının bu özelliğidir. Nasred den gelen çabayı harcayan duyar cak mizahçı bu duygularını ger ma ad olarak Aziz’i kullanıyor, ki din Hoca fıkralarında da aynı öğe lı ve özverili aydın kimliği de hiç çekten yıkılması gereken hedefe mi kez Aziz Nesin diye imza atı lere rastlanmaktadır. unutulmayacaktır. yöneltebilir ve mizah silahım halk yordu. Bu çerçevede ilk dikkati çeken, Bütün bunlann dışındaki uzun yararına kullanabilirdi. Çevresinin, kendisini tanıyanla “yabancılaştırma” etkeninin ba uzun anlatılması gereken kişilik Markopaşa döneminden sonra rın kullandığı Nusret adı gitti, Aziz şarıyla kullanılmasıdır: Aziz Ne- özellikleriyle de yaşayacaktır. Aziz Nesin, soğuk savaşın koşul- Nesin geldi... Artık çok sevilen bir sin’in yapıtlarında da Nasreddin O, bütün yaşamı boyunca toplu ladığı bir ortamda yaşanmasının mizah yazan olmuştu. Kitaplan ’Hoca fikralannda da dünyaya ve ma borçlu olduğuna inandı. Yok etkisiyle, sürekli olarak toplumla birbiri ardınca yayımlanıyor, çeşit olaylara uzaktan bakılır. Aziz Ne tan var ettiği Nesin Vakfı, onun ilişkisi kesilmek, basın dışında tu li dillere çevriliyordu; yurtdışmda sin bunu bilinçli olarak yapar ve “topluma borç ödeme” anlayışı tulmak istenen bir kişi olmuştu. ve içinde birçok ödüle değer görül “çemberin dışında kalmak” diye nın somut göstergesi oldu. Ve ö, Ancak takma adlarla yazabiliyor dü. açıklar. borcunu ödediği gibi alacaklı da du. Aziz Nesin ’ in yüz dolayında ki Aziz Nesin’in yaratılarında ve çıktı. Şimdi toplumumuz ona Ta ki 1956’ya, İtalya Bordighe- tabı var. Bunlann büyük bir bölü- Nasreddin Hoca fikralannda “bi borçludur. 8 ÖZEL EK ÖZEL EK AZİZ NESİN AZİZ NESİN M ahkem e ve hapishane g ü n le rin i a n la tıy o r Pamuk Hakkınızı Helâl Prenses Edin Doğurdu Dostlar Sabahattin Ali’yle ortaklaşa Büyük Britanya devletinin Türkiye 'deki bü çıkardığımız Markopaşa yükelçiliği aracılığıyla aleyhime dava açma gülmece gazetesinin ilk sına neden olan yazımın konusu, Prenses Eli- sayısı 25 Kasım 1946 günü zabeth, yazının yayınlandığı tarihte devlet yayınlanmıştı. başkanı olmadığından bu davadan beraat et Markopaşa’nın ilk miştim. Yargılanmamın ilk duruşmasında sayısındaki fıkram şudur: okunan iddianamede, Ankara daki Ingiliz Bü Tatlı, acı günler geçirdik yükelçisi nin önce Mısır Büyükelçisi 'ne gel dostlar, belki kırdık diği, sonra ikisinin birlikte İran Büyükelçi birbirimizi, hakkınızı helâl si 'ne gittiği, daha sora üçünün birlikte nasıl edin! Türkiye Dışişleri Bakanlığı'na giderek baka Komşular, birbirimize na şikâyette bulunup dava açılmasını istedik hakkımız geçti, sizler de leri ayrıntılarıyla anlatılıyordu. Dava konu helâl edin hakkınızı! su olan küçük yazıyı aktarıyorum: Çok sevgili babam, seninle ‘Zincirli M izah’tan iki yazı (Ankara radyosunun hırıltı, dırıltı ve gü- de helâllaşalım, hakkını niltüsü arasından güçlükle duyulmuştur) - helâl et, oğlunu affet! Üstünde güneş batmayan, ama sömürge in Gelin, öpeyim çocuklar sizi; sanları batan şahane İngiltere İmparatorlu belki göremezsiniz ğumun nazenin pamuk prensesi Elizabeth, babanızı bir daha, gidiş var Eminönü meydan saati ayarıyla dün gece ama dönüş var mı, Cezaevlerine kapatıldığım zaman, Hakkı Müftüoğlu ile cezaevi yönet dı. Bu nedenle, İzzet Akçal’a yazı çesinin adi iyede sözde yitmiş olma yor, baskı makinelerini kırdırtıyor, saat üçü on birbuçuk dakika, dört saniye ge bilinmez.Gel benim yaşam infaz savcılarıyla cezaevi yönetmen meni, bu sözlerimi tanıtlamaya çağı- yazacağımı, ama dışan çıkarmayaca sından dolayı yazdığım bir yakınma gazete dağıtıcılarına muhalefet ga çe doğurmuştur. Krali yumurcağın haşmet yoldaşım! Kalım var, ölüm leri ve görevlileri, cezaevinde yazı nnca da satıcılardan bir paket eroin ğımı söyledim. ve kınama yazısıydı. zetelerini dağıttırmıyor, gazete satı li validesinden dünyaya gelişi sırasında İn var, sen de hakkını helâl et! yazmamı, yazdığım yazılan ceza alıp kendisine hediye etmiştim. O günden sonra İzzet Akçal, on- Zincirli Hürriyet’i o gün cezaevi cılarına sattırmıyor, gazetelerimizi giltere İçişleri Bakanı dünya kapısında, Dı Ne oluyor böyle, sefere mi evinden dışan çıkarmamı ve bunla Harbiye’deki cezaevinde de yazı onbeş günde bir koğuşumuza gelir, ne getirtemedik. Ancak ertesi günü zorla toplatıp alanlarda yaktırtıyor, şişleri Bakanı da dış kapıda nöbet tutuyor gidiyorum? Hayır! rın yayınlanmasını yasaklarlardı. yazmamam için, kantinden bana ka oturur, konuşur, söyleşir, denetledi bir yolunu bulup Zincirli Hürriyet’i sol dergi ve gazetelerin satışlarını lardı. Bu şahane doğum münasebetiyle, yol Uzun yolculuğa mı Oysa böyle bir yasak kaymaya kim lem, kâğıt, defter satışı yasaklanmış, ği izlenimini vermemeye çalışarak, elde edebildik. Birinci sayfasında zorbalıkla önlüyordu. Özel basıme gitmez, kuş uçmaz, kervan geçmez, doktor çıkıyorum? Hayır! senin hakkı olamazdı. Yazmak, yasa bu tedbir de yeter görülmeyerek ge sanki merak ediyormuş gibisine kâ- Mehmet Ali Aybar’m “İleri değil, vi sahipleri, polis baskısıyla, sol ga bilmez, bakan uğramaz köylerimizde da Savaşa mı bu gidişim? lara göre kimsenin engelleyemeyece celeri bile ranzamın yanında bekle ğıtlanmı kanştınr, yazılanını okur geri gittik” başlıklı bir başyazısı, Sa zete ve dergileri basmamaya zorlanı vullar zurnalar çalınacak, ileri gelenlerimi Hayır! ği hakkımdı. Yasalan uygulamalan yen benim için bir özel nöbetçi gö du. bahattin Ali’nin “Asıl büyük tehlike yordu. Tan gazetesi, Yeni Dünya ga zin ve büyüklerimizin etekleri zil çalacak Canalıcı mı bekliyor gereken savcılar, yasalara uymalan revlendirilmişti. Bu nöbetçi, yazı ya Bigün Mehmet-Ali Aybar ziyare bugünkü ehliyetsiz iktidarın devamı zetesi vb.lan yıktırılmış, basım ma tır. Prensesle prensin ilk randevularından başucumda? Hayır! gereken cezaevi yönetmenleri, ada zarsam, gidip ilgililere haber vere time geldi. Savcı izzet Akçal’ın mü dır” başlıklı bir yazısı, Cami Bay- kineleri kırdınlmıştı. Nâzım Hikmet tam dokuz ay, dokuz gün, dokuz saat, do İntihara mı kararlıyım? let bakanlanmn buyruklanna uyarak cekti. Bu durumda yazılarım! ancak saadesiyle, ziyaretçilerimizle, ceza kurt’un bir mektubu vardı. Son say bu faşist baskıyı, 6 Aralık 1945’te kuz dakika, dokuz saniye sonra şahane yav Hayır! ydmkaıokasSvmtauoadn şkyıt uşausılsro dyamnuakrağslaa aua nkymçalaıam lzharı baemkzirol ,dicy raaeudn zyisc.auoaeçrkvl agyinröaddyrıüeı. n lYyülaarasnzzeı hntyıöüelmYlbkaesaıdeştzaçtkııi tym eybaya.ez dzkaHimlb.e iüaZtliicmloyreroeanlnrmu dbikn uilr ima çht ibe.ünkuc, rpkpeeayenpnec ıckeseırarnepeydaseai ekcdHveoeü irn çrguy ıiakşö dçaanlıbnıek i tdaİlmmireyareiocgşnra,id inğnsuiıoinnknn ı.s rAoüsaödr yekyabğalsaeipır ndoa, idhtl.ıaa alDc mföataakzıhşlgtı aıküo. ö rlBbacninuer yfszşaüuıoldnzarau’rüu ıbzlmnm”e nı, keni“kam Erbtei yabkdş eaTilştrıüü k”yrrl,a klaez“r rıFıİmi şa ştyşlöeaie ys,rH tlaMie!ley”misdm,a ıi“şp: tU S ı“.Vey DlkYeâruümai- TknlOeiea tn,gna lae bavyterienvr üımiY ngmieiüşnnitndi i :iyDDnık üüdtşnıümryşıalmam nga aaanszdııel dıtoı eşrllaieiyrriıin yüdlzeee dirkiii ryliu asn öiusznpl eadrtü ienntiym tauiyştattiu rgk.ellamrıensıi Y,b lianrş gka2iesl6ıiz nz Kdl,e ayarhiasnaıvm rndue ü 1 kdn9reya4nal8. NgbMfıaukeaz rdgreaikatcrezo ıö ekpçyt aıeylkşyeaaayezr .samm edÖ,aıı şnmnn.dc eıBea vi iAbsart irelr?ld aihle’ar , yazmamam için çok özenli düzenler çıkarak oradan, artan ekmeklerimi derginin arka sayfasını benim yaz Dostlara”, “Adalet Bakanı’na Açık sevgilim, Markopaşa sonra basın yasasına kuruluyordu. Bu yüzden çok şaşıla güvercinlere verirdim. Bir gün bir mamı söyledi. Elbet yazacaktım, iz Mektup.” akar suyun, sığınıp, yazacağım. sı olaylar yaşadım. Örneğin, Sulta den baskın yapıp beni bu durumda zet Akçal ’ ın savcı olarak, yazımı ya Zincirli Hürriyet’in bu sayısı daha meyve çağında ağacın, Açıklama: Prenses Elizabeth’in aşkı, evlen Bilinmez, ne olur ne olmaz. nahmet Cezaevi Yönetmeni, bir ge gören bir ilgili, güvercinlerle yazı ka yınlatmak istemeyişi, yasadışı bir hü yayınlandığı gün kapışıldı. Karabor Serpilip gelişen hayatın düşmanı. mesi, sonra da doğurması olayı, bizim radyo, İçki şişede, kalem cepte ce geç saatte, beni koğuşumdan oda çırdığımdan kuşkulanarak beni uzun kümet buyruğuydu. sada satıldı kimi yerlerde. Zincirli Çünkü ölüm vurdu damgasını ajans ve gazetelerimizde aylarca o denli ayrın durduğu gibi durmaz! sına getirtmiş, dışan yazı çıkarma uzun sorgulara çekmişti. Başka bir ziyaret günü Aybar’a Hürriyet’e yalnız okurlar değil, hü ahularına: tılarına dek uzun uzun yayınlanmıştı ki, Türk Dostlar, komşular, evim mam için ricayı da aşarak yalvarmış Buyruk hükümetten_____ yazdığım yazılan verdim. İkinci di kümet de çok ilgi göstermişti. CHP, - çürüyen diş, dökülen et - halkını hiç de bu denli ilgilendirmeyen bu ola halkı! Helâl edin hakkınızı, tı. Lise öğrencisi bir oğlu, üniversi zi olarak Zincirli Hürriyet’in ilk sa o dönemde üniversite gençlik örgüt bir daha geri dönmemek üzre ya basm-yaymda bu denli geniş yer verilmesi basın yasasına güvenerek tede okuyan bir kızı olduğunu, ceza 1947 yılında, Amerikan emperya yısı 5 Şubat 1948’de çıktı. Arka say lerini kendi buyruğunda kullanıyor, yıkılıp gidecekler. ni eleştirmek amacıyla bu küçük yazıyı hiç evinden dışan yazı çıkanryayınlatır- lizmine, Truman doktrininin Türki fanın başlığıysa “ZİNCİRLİ Mİ polis de bir bölüm halkı iktidarın is (......■) önemsemeden yazmıştım. Bu yazı yüzünden fıkra yazmaya gidiyorum. sam -başka adla ya da imzasız yayın ye’ye uygulanmasına ve sözde Ame ZAH ”tı. teği doğrultusunda ilericiler üstüne Atatürk’ün kurduğu CHP’nin koskoca Büyük Britanya devletinin aleyhime 25 Kasım 1946 lansa bile benim yazdığımı polisin rika’nın Türkiye’ye yardımına karşı Zincirli Hürriyet’in çıktığı sabah. kışkırtıyordu. Daha yayınlanır yayın buyruğuyla gazeteler yıktırılıyor, ba dava açacağı hiç de aklıma gelmemişti. Markopaşa hbeuml’deann bairn tlaaşyraac caeğzıaneı-v inoen auta yİasctaakn- ylıa bzidrı bğrıomş ü“rN neerdeeynei yGleid miyaohrkuûzm?” eaddi Dsıraahlaa ndyerdgı.i ySi agvöcreınmıne mbieşntii mis. tSedaaiğt ionni tlearnimlera,z t Zopinlacnirmli aHlaürr,r piyreott’ees ktoalraşrı gböasş skıımşk ımrtmakaiynıe lerCi HkPır dıörırlgıyüotlrüdyuo. rdBuu. Adalet Bakanı’na Açık Mektup lannı, ev düzeninin bozulacağını, ço- lip Üsküdar’da Paşakapısı Ceza söyledi gardiyan. Savcılık, cezaevi lamıştı. Hükümetin isteğiyle polis Ayaklanan saldırganlar, CHP’nin cuklannm okuyamayacağını anlat evi ’ne kapatıldığımda, cezaevine ba nin bitişiğindeki adliyeyapısındaydı. ten destek gören birtakım zorbalar, sağladığı demir çubuklar, sopalarla mış. kan savcı, sonradan DP iktidarında iki candarma beni savcının odasına Zincirli Hürriyet’i gazete satıcıların donatılmıştı. Çok açığa çıkan bu ör ‘Nereye gidiyoruz?’ Adalet Bakam olan ve 27 Mayıs son götürdü. Masasında oturan İzzet Ak dan toplayıp alanlarda gösteriyle gütlü kışkırtıcılığın hiçbir gizlene rasında Yassıada’da yargılanan İzzet çal, candarmalara dışan çıkmalannı yakmıştı. Ertesi günkü gazeteler, bu cek yanı kalmamıştı. İşte bütün bu Bay Bakan! tirildim. Savcılık soruşturma bürosunda, di maya kendimi yetkili görmüyorum. Ne yapa vâyı geciktirse bile, O’ndan kelepçelerim, zin - Çocuklanma acıyın! demişti. Akçal’dı. söyledi. Yüzü sertelmişti. Neden gürültülü gösteri haberlerini veriyor durumları “Ey Türk Faşisti!” başlık Amerikan sermayesinin Türkiye’ye girme lekçemdeki şikâyetlerime değgin bikez daha yım ki, daha pek çok şeyleri sormuyor ya da cirlerim, prangalarım ve kemiklerim hesap so Ben de şöyle demiştim: Paşakapısı Cezaevi’nde siyasi ko- Zincirli Hürriyet’e yazdığımı sordu. du. lı kısa yazımda belirtmeye çalışmış si ve Amerika’dan borç alınmasının Türk ulu çok geniş biçimde ifadem alındı. Aradan za soramıyorum. racaktır. Bunun böyle olduğu cümlece ve zat- - Benim de iki çocuğum var; biri Yazmamın yasal hakkım olduğunu, Asıl tehlike iktidar_______ tım. sunun çıkarlarına aykırı olduğunu yazdığım man geçip yine bir sonuç çıkmayınca Ahba Yalnız, hak adına, adalet adına, hürriyet ve ı devletlerince biline devletlû efendim. altı, biri beş yaşında. Yazı yazarsam, yazılanmda suç bulunursa adli ko Bahane olarak ileri sürülen “Ey için, “millî menfaatlere aykırı” davranmış sa ba adlı mizah dergisinde, ölümümden önce demokrasi adına ve hatta 12 Temmuz bildiri Zincirli Hürrivet sizi bir taşra cezaevine yollarlar, ço- yazı çıkarmamam koşuluyla ne is vuşturmanın açılacağı cevabım ver Zincirli Hürriyet’e, yayınladığı Türk Faşisti!” başlıklı yazının yarat yıldığımdan, 2. sayılı Sıkıyönetim Mahkeme sözügeçen davânın görülmesi için Cumhuri ri adına ve güvenebildiğimiz daha nelerimiz 9 Şubat 1948 cuklannız okuyamaz. Ama yazmaz tersem yapılacağım, her kolaylığın dim. Doğrusu, İzzet Akçal’ın neza mız öteki gazete ve dergilere olduğu tığı tepkiler sonunda, korku, baskı ve si kararıyla 10 ay hapis ve üçbuçuk ay sürgün yet Savcılığı’na seslenen bir açık dilekçe ya varsa bütün hepsi adına dileğim şudur: Has EK - Bu şikâyetimin arkasını bırakmadım; sam, bu kez de benim çocuklarım aç gösterileceğini söyledi, izzet Akçal keti karşısında ben de üzülmüştüm. gibi, saldırılmasının gerçek nedeni, o yılgı yüzünden hiç bir basımevi Zin cezasına mahkûm edildim. yınladım. tayım. Uğradığım sürekli haksızlıklar, işken dilekçe üzerine dilekçe verdim. Gazetelerde kalır. Çünkü yazarlıktan başka geçi ince bir adamdı, tatlı, yumuşak konu Sözlerime, Zincirli Hürriyet’e verdi günkü baskıcı CHP iktidarının sol cirli Hürriyet’i İstanbul’da basmadı. Mahkûmiyetimi Askerî Cezaevi’nde çek Şimdi tutuklu bulunduğımı Üsküdar Ceza celer, maddî sıkıntılar, manevi eziyetler yü yazabildikçe bu konuyu yazdım. Sonunda ge mim yok. şuyordu. Cezaevinden yazı çıkarma ğim yazılann eski yazılanm olduğu düşünceye ve muhalefete hiç daya Yanlış anımsamıyorsam, Aybar, Zin mekteyken, İstanbul eski Emniyet Müdürü evi ’ne, sözügeçen dilekçeyi verdiğim tarihten zünden zayıf düştüm. len cevapta, bilmem hangi yasaya göre - sanı Başka bikez de, Sultanahmet Ce- yacağıma değgin söz vermemi isti nu ekledim. Gerçekten de verdiğim nıksız oluşuydu. Gerçek neden bu ol cirli Hürriyet’i bir süre daha, sıkıyö Ahmet Demir aleyhinde, işkence, tehdit ve beş ay sonra, kabarık bir yazılar tomarı geldi. Dilekçemin işleme konulacağı güne dek rım “memurin muhakemat kanunu” - üst de zaevi’nde infaz savcısı olan Hakkı yordu. Bu, O’nun kendi isteği değil, beş yazının üçü, cezaevine gelmeden duğu halde, saldırıların bahanesi ola netim bölgesinin dışındaki İzmir’de hakaret ettiğinden, kamu davâsı açılması için, Bu tomarın en üstündeki yazıda, şikâyet dilek sabrım olsa bile gücüm otamaz. Ensonunda receden bir memur aleyhine yurttaşın davâ Müftüoğlu, yazılan dışan çıkarmamı CHP iktidarının adalet ve içişleri ba önce yazdıklanmdı. İzzet Akçal, bu rak benim beş yazımdan birini gös yayınlamıştı. bundan altı ay önce bir dilekçe vermiştim. Bu çemin Cumhuriyet Savcılığı ’nda bulunamadı beş yaşındaki oğluma miras bırakabileceğim açabilmesi için Adalet Bakanlığı’nın izin ver kesin yasaklayınca, ona, cezaevine kanlanmn, yani hükümetin isteğiydi. yazılan, koğuşa geldiğinde defterim teriyorlardı. “Ey Türk Faşisti!” baş Zincirli Hürriyet.’teki, sözünü etti dilekçe, sıkıyönetim binası içinde odalardan ğı bildiriliyordu. Bunun üzerine, olup biteni ne evim, ne bir dikili ağacım var. Üstelik O’na mesi gerektiği, benim Ahmet Demir aleyhine kitap sokulması ve cezaevinden ya Buyruk, hükümetten geliyordu. de okuduğunu söyledi. lıklı bu küçük yazımı, cezaevi koğu ğim öteki yazım “Adalet Bakanı’na odalara iki ay süreyle işlem gördükten sonra, bikez daha olduğu gibi yazarak cezaevi yönet miras olarak bir bu davâyı bırakmak istemi davâ açabilmem için ise Adalet Bakanlığı’nın zı çıkanlması yasak edildiği halde, Nasıl olsa o günlerde yazımı ya izzet Akçal ’ın defterimde müsvet- şunda, Atatürk’ün nutkundaki Genç Açık Mektup” başlıklıydı. Bu iki ya İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na gönderildi. menliği aracılığıyla savcılığa gönderdim. Al yorum.Bununla birlikte ben, salt Ahmet De- izin vermediği bildiriliyordu. cezaevine esrar, eroin, afyonun, bı yınlayacak dergi, gazete kalmamış tesini okuduğu “Adalet Bakam’na liğe Sesleniş bölümünden, aklımda zımı Geriye Kalan adlı kitabıma ak- Savcılıkta ne tür bir işleme uğradığını bilemi tı ay geçti, yine bir cevap yok. mir’i mahkemeye vermiyorum, O’nun kişili çak, tabancanın girdiğini, cezaevin tı. Hepsi kapatılmıştı. Başka gazete Açık Mektup” başlıklı, o zamanki kalanlara göre, esinlenerek yazmış tanyorum. Feneryolu yorum. Dilekçeyi verişimden aşağı yukarı üç Bay Bakan! ğinde temsil ettiği bütün gelmiş geçmiş zap Feneryolu, 17 Temmuz 1975 de eroinin özgürce satıldığını, yazı lerde, dergilerde, takma adla bile ol İstanbul Emniyet Müdürü Ahmet tım. O yıllarda CHP, örgütlerinin kış buçuk ay sonra, Askerî Cezaevi’nden candar İşlem görmüş bir dilekçenin nasıl olup da tiye nazırlarını mahkemeye veriyorum. Ah nın eroin olmadığını söylemiştim. sa yazımın yayınlanması olanaksız Demir aleyhine açtığım davâ dilek kırtmalarıyla basımevlerini yıktırı 17 Temmuz 1975, Perşembe ma gözetiminde Cumhuriyet Savcılığı’na ge Cumhuriyet Savcılığı’nda kaybolduğunu sor met Demir, türlü bahane, vesile, taktikle bu da Kaynak: Aziz Nesin Bütün Kitapları CiltI. (Karacan Yayınları 1991) ÖZEL EK AZİZ NESİN Aziz Nesin'den görüşler, açıklamalar Gülmece Yazan Nasıl Yetişir? X . W T Ü R K İ Beni mizah yazarlığına iten dış etken, o gün ye Yaz kü ortamın koşullarıydı. AŞTA AFRİKA S , EHDİKASİ İç etken dediğiniz şey, mizah yazarının ken .ÄS» di yetişme koşullandır. Kısaca şunu söyleye 5HR VE M ü z K g S ■S yim; genellikle yoksunluk ve yoksulluk yaşa mından gelen bir kırgınlık, bir öfke, bir hırs al Ş İ İ R VE K O N U S M A ! - t ma biçimidir mizah. Tanınmış mizahçılann r . i A yaşamlanm incelersek, bunlann rahat ve nor * ONUR KONUĞU M İ Ki STHEOOOIÂkh ASYA AFRİKA YAZARLAR BİRLİĞİ S S l mal yaşam sürmediklerini, dar geçitlerden ge OKTAY AKBAl,AZİZ NESİN,İLHAM SLiCUK çip zor yerlerden geldiklerini görürüz. (Şarlo, Mark Twain, Bernard Shaw, Molière, O. Hen A . M Ü Z İ K V £ GÖSTER İTiRi; it ry, Çehov, Zoşçenko vb.) Rahat bir çevrede, f s ^ “u T ÎfÎu « l| §0 normal koşullarda yetişen varlıklı ailelerden r gelen insanlardan mizahçı çıkamaz. Her zor ■ :k CİHAT TA M EW €A N W «M |«™ ^ >. > luk, her acı çeken ille de mizahçı olmaz elbet, ama bu ağır koşullar kişinin mizahçı yetene :|İÎUHCUFi,r«İZTÜ.«t| ğini geliştirir. Yukarda anlatmaya çalıştığım mizah orta CÂ ' ^ SİSAAr20.00A8Dİİ^^1 mıyla, mizah yeteneği olan kişi denk düşürse, aARAUKCUMART»1^ i bir zamana gelirse, o zaman mizahçı önem ve :*x değer kazanır. Dünyada mizah yazarının az ol ' (i>n)TV S K .»-^“'aÎ" U ması, mizahçının az yetişmesinin başlıca ne ■ H»r k**' deni budur. Her zaman, dış ve iç etkenler, ya ni mizah yeteneği olan kişiyle mizah ortamı denk düşmez.Mizahçınm yetişmesi için ge rekli bireysel koşuldan da anlaşılacağı üzere mizah bir yıkıcılıktır. Mizahçı, kızgınlıklarını, Gülmece Kara Gülmece Konu Bulmak nefretini, kinini, öfkesini, hıncım, bilinçli bir biçimde gerçekten yıkılması gereken hedefe Konu bulmakta hiç sıkıntım yoktur. Benim yöneltebilir ve mizah silahını halk yararına Anlayışı Genellikle gülmecenin her türü, duygusal zaman bulmakta sıkıntım oluyor. Çünkü yazı kullanabilirse, bir olumlu yıkıcı olur. Bunun olmaktan çok kurgusal bir yapımdır. Gönül yazma zamanım giderek azalıyor. İnsan geldi tersi, inançsız alaycılıkta, her şeyi yıkıcılıktır; değil kafa işidir, zihinsel bir çalışma ürünüdür ği yerin bedelini ödemek zorunda. Sendika ça bu olumsuz yıkıcılığa en iyi örnek PitigrilM’dir. Benim gülmecem, ve konusuna -içine girmeden- dışından, yukar lışmaları, kültür çalışmaları, açık oturum, kon Haincesine zeki, ama olumsuzluğu yüzünden 1- Geleneksel Türk halk gülmecesinden dan ve uzaktan bakar. Bu nedenle de kıyıcıdır, ferans falan gibi şeyler çok zamanımı alıyor. büyük mizahçı değildir. Marcel Ayme ise he kaynaklanır, acımasızdır. Ama bunu yapmak lazım. Artık gülmece yaz defini bilen mizahçıdır. 2- Toplumun sorunlarından esinlenir. Kara gülmece ise öteki gülmece türlerinden (1973) 3- Çağdaş dünya insanının sorunlarını anla daha zihinsel, daha kurgusal bir çalışmayı ge mak üçüncü dördüncü işim gibi oldu. Konula nım gazetelerden, kitaplardan, dinlediğim in Gelenekten rektirir. ta.Kısacası yaptığım, halk gülmecesidir. Halk Bir benzetmeyle anlatmak gerekirse, insan sanlardan alır, bunlan dosyalanm, 500’ü aştı. gülmecesi demek, bir işe yarayan, bir işlevi ların acıdan aldıkları tada benzer. Örneğin, bi En gelişmiş olan öyküyü, kitabı hemen yaza Yararlanmak olan gülmşcedir. İşlevi nedir, ne işe yarar? İn ber acıdır, ama kimileri çok acı biber yemek rım. Yani bana öyle geliyor ki hiç yaşamasam, sanları güldürme yoluyla düşündürmeye yarar. ten hoşlanırlar; acıdan ağızlan yandığı, yüzle hiçbir yerden kaynaldanmasam, elimdeki mal Bu çok önemli bir konu... Geleneksel gül- Damemaçetıkr,. bana göre gülmece bir araç, düşünmek rdien ey iantee şd eb aasctıı ğbıi,b geör zyleemrinedketenn y aayşn g beilrd tiağti ahlaırl Yzeimnee ydie y abzitaibreilmmeemm. içBinu n2a0 0ç osekn eü zfaüllaüny olarzuımm.. meceden “yararlanmak için yararlanmak”tan lar. Çünkü benden sonra bu notlar hiç kimsenin işi yana değilim. Bu yararlanma, kendiliğinden Gülmecelerimle okurlarıma şunu düşündür Kara gülmeceden alman tat da biberden alı ne yaramayacak. Sanatın bir şanssızlığı var... olur ve olmalıdır. Ben gerek öykülerimde ge mek istiyorum: nan tat gibi acı verir, göz yaşartır. Bilim veya teknik konulan gibi değil. Teknik rek oyunlarımda geleneksel gülmecemizin her Yaşadığımız toplum ve bu toplumsal yapı Kara gülmece de güldürür, ama kahkaha at buluşlar, bilimsel buluşlar o adam olmasa bile türünden kendiliğinden yararlanmış oldum. adaletli değildir ve içinde bulunduğumuz ko tırmaz, hatta yüz ve kann kaslannı bile pek kı başka biri tarafından bulunabilir. Toplum, do- Çünkü ben bu toplumun insanıyım ve bu ge şullar da güzel değildir. pırdatmaz. ğakoşullan bunu buldurur. Aynı bilgilerin dün leneklerin kalıtımıyla, bu geleneklerin içinde Adaletsizliklerden, çirkinliklerden kurtul Bütün bu nitelikleriyle öteki gülmece türle yanın değişik yerlerinde birbirlerinden haber yetiştim. Bu gelenekler, benim için hava ve su mak için başta kendimiz olmak üzere; çevre rinden aynlır ama, onlardan üstün ayncalıklı siz olarak bulunuşlarından bunu anlıyoruz. gibidir, başka türlüsünü istesem de yapamaz mizi, toplumumuzu, dünyamızı değiştirme öz demek değildir. Her gülmece türü kendi ölçü Ama sanat öyle değil. Örneğin Shakespeare, dım. lem ve isteği yaratmak. leriyle değerlendirilmelidir. Hamlet’i yazmamış olsaydı, Hamlet yazılma (1977) (1986) (1982) mış olurdu. (1981) ^ Yapıtlarını nasıl değerlendirdiler İsmet İnönü diyor ki... beş yılını hapishanede geçirdiği yi tasarlamışlar. Faşizmin kara ölüm Kralı. getirmesine engel olamamaktadır. Menderes döneminde en iyi eserle listelerinin başına onun adını koy Dost dergisinin bu sayısında Aziz rini vermiştir. muşlar, onu daha iyi bir yüceltmiş Su götürmez bir başka gerçek de, Önemli bir kertede geleneksel gül- Nesin hakkındaki ankete cevap ve (Türkler, İst 1973) ler. Ne sanıyorlar, Aziz Nesin ölür Nesin’in mertliği, yürekliliği. Güzel mececi olan Aziz Nesin, bunun ya ren İnönü, “Aziz Nesin’in her yazısı mü sanıyorlar? sözler, zekice sözler edebilmenin ya nı sıra ulusal özgünlükte bir yazar nı yeni Türkçenin bir ileri eseri ola Yüksel Pazarkaya Aziz Nesin, kuşaktan kuşağa ya nı sıra, insanın davranışlarının da al dır. Derler ya hani, tepeden tırnağa rak görmeye çalıştığını, bu inançla ve şayacak. Hem de kuşaklan bin yaşa tından olması gerekir. (...) Sanatçılı Türktür. Yaratıcılığını kendi hafta zevkle okuduğunu” belirttikten son Bir Nâzım Hikmet’in, bir Aziz tarak. Daha güzel dünyalarda, daha ğa ancak böylece erişilebilir, sanat nın yaşamı beslemektedir, anlatıları ra şunları söylemiştir: “Siyasi bakım Nesin’in büyüklüğü her dile, her ça insan düzenlerde. çı ancak böylece zamanın sınırlan nın gülmececi (komik) konulan uy dan bir yazısı aleyhimde olsa bile, onu ğa, her ulusa en büyük onum vere (Giirola, F. Almanya) dışına taşar, dünyayı bir bütün olarak durulmuş, “kafadan” çıkanlmış de da Türk edebiyatının ve dil devrimi- bilir. Bu onur, dünya halkları içinde, görür ve yüzyılımızın gerçeğini kav ğildir. Onlar özellikle bunun için, ne nin bir başansı sayarak değerlendi en başta biz Türkçenin çocuklarmın- N. Fyodorenko rar. • » rede yaşarsa yaşasm, her okura gül ririm. Dilimizin, büyük amacına, az dır. (Yazın Sorunları Dergisi, Mos dürmekte ve etkilemektedir. çok zaman geçse de mutlaka erişece Gerçekliğin en tipik olaylannı, du- kova, Haziran 1982) Aziz Nesin’in masallan da tıpkı ğine inanıyorum. Bu amaca varma Aziz Nesin hem büyük, hem çok rumlannı, karakterlerini yakalayan böyle özlü bir anlatım gücüne sahip da, Aziz Nesin adı, safta saygı kapla üretken, çok verimli bir yazar. Bize ve bunlan yaratıcılığında kullanan Leonid Lenç tir. Yergisel minyatürün en gelenek yanlardan biri olacaktır.” yaşından çok, birbirinden güzel, bir bir yazar Aziz Nesin. Onun yazarlı sel bir türü olan bu türde o, ulusal (Akşam, 24.5.1969) birinden önemli ve yararlı yapıt ver ğının en ayırt edici özelliği, yaşamın Aziz Nesin, bugün, yazdığı ve olarak özgündür.Aziz Nesin’in bu di. Peki, bizim düzenimiz kırk yıldan içinden alınmış gerçek olay ve olgu yazmakta olduğu öyküler, anlatılar, yazınsal portre taslağını, onun “Eğer David Hotham beri ona ne verdi: larla, kendine özgü bir yazarlık gö yergi romanlan ve oyunlarla ülkesi Kadın Olsaydım” kitabına yazdığım Baskı, yasak, kelepçe, tutuklama rüşüne, kendine özgü bir sanatsal dü nin onurudur. Fakat o sadece yazar önsözün son sözcükleriyle bitirmek Mizah yazarları arasında en yete lar, mapusluklar, geçim sıkıntıları, şünüşe varan groteski birbirine uy değil, tıpkı yazarlık yeteneğinde ol istiyorum. “Sizi... hayır, öyküleriniz nekli ve düş gücü zengin olanı, 30 acılar, mutsuzluklar... gun biçimde birleştirebilmiş olması, duğu gibi, zaptolunmaz bir toplum de pek de saygıyla davranmadığınız yıllık yazarlık mesleğinde yetmişe Ve bunlann hepsi, Aziz Nesin’in örneğin Gol Kralı, bu bakımdan son sal canlılığa sahip toplum eylemci Allah değil, düdüğüyle gülünçlü ve yakın kitapla iki binden çok kısa hi büyüklüğü, kalıcılığı yanında birer kerte başarılı bir roman. İnsan er sidir de. Banş ve ilerlemenin, insan küstah ezgiler çalan, çağdaşlarından kâye yazan Aziz Nesin’dir. Nesin, fiske kaldı; aradan yıllar geçince an demlerini aşağılayan, halkın ahlak lığın en güzel geleceğinin tanınmış kiminin tanıklığıma Tanrı, kimileri yalın, fakat alaycı bir söyleyişle bü lıyoruz. sal ve ruhsal değerlerini hiçe sayan savaşçıları arasında seçkin bir yere nin düşüncesince insan olan keçi- rokrasinin bütün gülünç yanlarını Şimdi bakıyoruz, bir ölüm eksik toplumsal kötülüklere karşı şaha sahiptir. Hiçbir kovuşturma, hiçbir ayaklı atamız korusun.” çok ince bir dille eleştirir. Özellikle ti vermek istedikleri, onu da verme kalkmış tam bir yergi-roman Gol iftira, inandığı aydın görevini yerine (Literatumaya Gazetta, 16.3.1983) * ÖZEL EK AZİZ NESİN Masallardan okurken değil, okurken anlamak için değil, okuyup anladıktan sonra yorumlamak, üzerin de düşünmek için çaba harcamak, zorlanma- Yararlanmak hdır. Ben bunu yapmaya çalışıyorum. (1986) Özenti olarak masallardan yararlanalım, di Ben nasıl yazıyorsam öyle yaşıyorum, na ye eser meydana getirilebilir mi bilmiyorum. sıl yaşıyorsam öyle yazıyorum. Benim içten Ama benim masallardan yararlanmama ge liğim, bütün yazarlık yaşamımda aynı şeydir. lince... Bunlar kendiliğinden oluyor. Kendili- Bunu özellikle yapmıyorum. Sanıyorum ki ğindenlik, yani kendi kendine, spontane ola yapıtlarımın yaygınlığının birisi de bu içten rak meydana gelmiş oluyor. Bir de masallar, lik olmuş oluyor. özellikle siyasi masallar, yani büyük çocuklar, (1986) çocuk masalı değil, masal biçimine bürünmüş politik yazılar. Yönetim baskısının çok ağır ol Tiyatro Anlayışı duğu zamanlarda alegorik ve dolaylı yollar dan, sembolik yollardan bir şey anlatmak is Genel sanat görüşümde olduğu gibi, tiyat tiyorsunuz. O zaman meydana geliyor. Ayrı roda da ulusal ve sımfsal tiyatrodan yanayım. ca öyle büyük etkisi oluyor ki okurlar üzerin Ne var ki şimdiye dek sahnelenmiş ya da ya de, o konuyu siz doğrudan doğruya söyledi yımlanmış oyunlarımın ulusal olmadığı sanıl ğiniz zaman o kadar etkili olmuyor. Fakat böy mıştır. Çünkü, özellikle tiyatroda ulusalla ye le masal, benzetme, sembol yollarıyla anlattı rel ve bölgesel birbirine karıştırılmaktadır. Ör ğımız zaman çok daha etkili oluyor. neğin, kim Faust’un ulusal olmadığını söyle Mesela “Biraz Gelir inisiniz?” adlı oyunu yebilir? Ama hiç de yerel değildir. mun çekirdeği bir masaldır. Ama ben o oyu Tiyatroda ulusal olmayı, kısaca, o ulusa öz nu yazarken masaldan yararlanayım diye yaz gü genel davranış niteliğini tiyatro biçiminde madım. Masal zaten benim içimde idi. Ken yansıtmak diye tanımlayabilirim. Ulusal de dimin bir parçası, yani psikolojik varlığımın mek, o ulus insanlarının özellikleri dışında bir parçası idi. O düşüncelerime koşut geldi o herhangi bir olay, herhangi bir durum karşı masal, uygun geldi ve o eser ortaya çıktı. sında takındıkları ve yalnız o ulus insanlarına Geriye doğru dönüp de masaldan yararla özgü ve genel olan davranış demektir. narak eser meydana çıkarmak... Bunun yan (1970) lış olduğunu sanıyorum. Veya bunun gibi her hangi bir şeyden yararlanmak... Bir insanın Sanatın İşlevi kendi içinde, bizatihi yazarın kendisinde, var lığında bir parça ise olabilir bu. Sanatın işlevi, bence seslendiği insanları bu Nasıl Yazıyor? sanat hangi yolla olursa olsun, ister resim, is ter tiyatro, ister yazın- seslendiği insanlarla önce kendilerini değiştirme yönünde istek Aslında sanıldığının tersine, ben çok zor uyandıracak bir iştir. Benim sanatımda, ben yazıyorum. Yani ben kolayca yazan bir adam önce kendimi değiştirmek, memnun olmasın değilim. Ama bütün boş zamanlarımı yazmak lar, iyiye doğru kendilerini değiştirsinler isti la geçirdiğim için çok yazmamın nedeni odur. yorum. Ama ben onları bir peygamber gibi de Ama ben kolay okutan bir yazarım. Onun için karıştırıyorlar birbirine. Yani bir yazının ko Kendisi gibi, köktendincilerin tepkisine uğrayan Bengladeşli yazar Teslime ğiştirmek istemiyorum. Ben kendimi yazdık lay okunması, o yazının kolay yazıldı*' . gös Nesrin ile 8 Aralık 1994 tarihinde Stockholm’de görüşmüştü. larımla değiştiriyorum. Okurlarımın da ken dilerini değiştirmelerini istiyorum. Böylece termez. Tam tersine, eğer bir yazı kolay ve ra hat okunabiliyorsa, yazar o yazının veya o ki Neden Çok sal topografyasının ortaya çıkmasını istiyo dünya daha güzele doğru gidebilir. Tabii ki ya tabın üzerinde çok çalışmış, çok yorulmuş de rum. zın yoluyla bu değişme olmaz. Ama insanla mektir. Ben gerçekten çok yorulurum. Örne 2 - Her kesimden, her sınıftan, her katman ra, değişme ve değiştirme isteği verir yazın. ğin şurada bir öykü var. Bu öyküyü 1965 yı Okunuyor? dan gelen bütün okurların yazdıklarımı anla (1987) lında kurmuşum. Ben onu ancak bir hafta ön malarına çalışıyorum. Her okur, kendi kültür ce yazabildim. Size şunu da söyleyeyim, ro anteninin alıcı gücüne göre yazdıklarımı an Sanatın, özellikle anlatı sanatlarının işlev manlarımı beş-altı kerede yazarım. Oyunla Kitaplanmın yaygınlığının pek çok neden lamalıdır. Bu yüzden kitaplarım köylerden bü lerinden başlıca biri de insanı insana tanıt rımda ise on beş-yirmi kez yazdıklarım ol leri olabilir. Ama benim saptayabildiğim ne yük kentlere dek her eve girebiliyor, yoksulu maktır, romanıyla, şiiriyle, oyunuyla yazın, muştur. denler şunlar: zengini, aydını, az okumuşu, en seçkini ve en bir yazarın önce kendisini ve kendi toplumu- Onun için benim bütün kitaplarım, öyküle 1 - Yazılanında ilk kalkış dayanağım Türdüşkünü yazılanım okuyabiliyor. nun insanlannı başka insanlara anlatarak ta rim, bütün yazılarım on-on beş yıl bekler, bir kiye’nin gerçekleri. Bu gerçekleri mizah biçi 3 - Kimi şair ve yazarlar, yazdıklanm anla- nıtması demektir. Böylece, yazın yoluyla bir denbire yazdığım bir yazı yoktur. Yazı benim minde yansıtarak yaşadığım çağda Türki malan için okurların çaba harcamasını, zorlan toplumun insanlarını başka toplumlann insan kafamda önce gelişir ve oluşur. Yazıncaya ka ye’nin toplumsal topografyasını vermeye ça masını isterler. Bence bu, kendini beğenmiş ları tanımış olur. Başka hiçbir araç, insanları dar, aradan yıllar geçer. Onun için ben öldü lışıyorum. Yüzeyleri resimli tahta tüplerden lik ve kendini üstün görmektir. Yazdıklanmı insanlara, toplundan toplumlara, halklan ğüm zaman ilerde yazılması gereken yüzler çocuk oyuncaklan vardır; çocuklar bu küple anlayabilmek için okur zorlanacağına, okur halklara, uluslan uluslara yazın kertesinde an ce, binlerce şey kalacak. Bunların çatısı var, ri uygun biçimde yan yana ve üstüste koyarak çaba harcayacağına, ben yazdıklanmı okura latıp tanıtamaz. Çehov’la, Gorki’yle, Tolstoy ana hatlan kafamda var, notlan dosyalanmda köyler, istasyonlar, fabrikalar kurarlar. Ben de anlatabilmek için zorlanmalıyım, çaba harca- ve Dostoveyski’yle Rus insanını, Şolohov’la, var. yazdıklanm böyle yan yana ve üstüste konu malıyım. Gerçekten de bunun için büyük ça Simenov’la, Cengiz Aytmatov’la, Resul Ham- (1987) larak, yaşadığım çağdaki Türkiye’nin toplum ba harcanm. Bence okur, kitabı, bir yazıyı zatov’la Sovyet insanını tanınz. Servantes’le, Yapıtlarını nasıl değerlendirdiler Akis Cemal Süreya yoruz. Halk sorunlan nasıl görüyor, değişen hayatı nasd görüyor? Aziz Aziz Nesin, Türk edebiyatı mizah Yazarlık girişimim büyük bir tut Nesin öykü kişisini buna en elveriş vadisinde bir dönüm ve bir başlangıç kuyla sonuca dek götürmesini bilen, li bir kesimden seçecektir: İğreti bir noktasıdır. Bunu elde etmek için faz az rastlanır bir yazar olarak görüyo kişi, bir küçük burjuvadır o; genel la eser bile vermiştir. Bugün 25 kita rum onu. Dev bir yazar. Özellikle likle küçük memurdur ya da esnaf bı, büyük şöhreti, Akşam gazetesin 1960’lardan sonra yazdığı öyküler tan biri. Bir bela, bir yanlışlık, bir deki sütunu ile cemiyetin her katın de ayrı bir aşamaya girdiği de bir uyumsuzluk, her şey, öykünün içine da kabul edilmiş bir kıymettir. Aziz gerçek. Daha doğrusu, yapıtının bo atar onu. Rus mizahçısı Zosçenko’da Nesin, tuttuğu yolda yapacağını yap yudan bu yıllardan sonra daha bir da aynı öykücü tavrını görürüz. Ne mıştır. Bu noktada kendisinde bir ye belli oluyor, aysberg daha bir ortaya dir ki Zosçenko’da düğüm, olaydan ni adım atmak mesuliyetini duymak çıkıyor. çok anlatımdadır, daha çok da kişi tadır. Son yazı lannda “olmuş, duyul lerin yanlış konuşmalanndadır. Bu muş, müşahede edilmiş” hadiselerin Milliyet bir Yaşar Kemal kadar Batı’da tanı Günümüzün bu en tutunmuş, en yüzden onun öyküleri başka bir di bağlantısından sosyal realiteye var nıp ünlenmiş bir yazardır. Kitapları çok okunan yazannın öykülerinde le aktarıldığı zaman çok şey yitire mak ve bu realiteyi bir mizah örgü Dünyanın sayılı büyük gazetele hemen hemen bütün yabancı dillere ki özü birkaç sözcükle nasıl özetle biliyor. Aziz Nesin’de ise olay da bü sü içinde okuyucuya vermek yolun rinden Corriere della Sera (İtalya) çevrilmiş, oyunları da yine Batı sah yebiliriz acaba? Sanınm, Aziz Ne- tün ağırlığıyla ortadadır. dan ayrılma denemeleri içindedir. bu yıl ilk defa uluslararası bir soruş nelerinde seyirci karşısına çıkarılmış sin’in, güldürünün ötesinde büyük Olayın tutarlı bir biçimde bir ol (...)Aziz Nesin, büyük ustalığı ve mi turma yaparak her ülkeden bir gaze tır. Eksilmeyen bir edebiyat çabası bir kaygısı var. Değişen Türk toplu guya bağlanması Aziz Nesin’in öy zah gücüyle Saçkıran romanında da tenin kitap tanıtma yazarına 1970 nın adamıdır. Bir “Zübük” romanı mu içinde halkın yeni kurumlan, ye külerine Türk mizahı içinde benzer başarıya ulaşıyor. Bütün sayfalar bo Nobel Edebiyat Armağanı adayını -bence- Adıvar ve Karaosmanoğlu ni araçlan, yeni düşünceleri nasıl siz bir durum sağlıyor. Gerçi Hüse yunca devam eden tertemiz bir Türk- sormuştur. Türkiye’den seçilen gaze kuşağı da dahil, çağdaş edebiyatımı karşıladığını, bunlar karşısındaki yin Rahmi de gerçekçi bir tutumla çeyi de başarıya ilave etmemiz gere te Milliyet; sorulan, kitap tanıtma zın en başarılı romanıdır. Nobel Ede uyumsuzluklannı, sürtüşmelerini toplumun türlü kesimlerine eğilmiş kir. Ancak yazarın bugün tuttuğu yol yazan da arkadaşımız Tank Dursun biyat Armağanı, bilindiği gibi, bir ya anlatmak. Dikkat edersek, gündelik ti; değişmeler karşısındaki uyum ve yapmak istediği şey bu kitabın dı K’dır. Tank Dursun K. 1970 Nobel zarın edebiyat alanındaki bütün ça hayatın en sıradan verileri onun öy suzluklara ışık düşürmek istiyordu, şında kalmaktadır. Bu yeni yolunda Edebiyat Armağanı’na kendi adayı lışmalarım kapsar. Ama Aziz Nesin külerinde hep böyle bir konum için ama Hüseyin Rahmi’de çok şey ilkel da Aziz Nesin’in muvaffak olacağı olarak Türk yazan AzizNesin’i gös yalnız Zübük romanıyla buna çok de beliriyor. Yine, sanırım, siyasal kalmıştır; Cevdet Kudret’in de de na inanmamak için sebep yoktur. termiş ve gerekçesinde şunlan be tan hak kazanmış bulunuyor.” eğilimin azaldığı öykülerinde bu du ğindiği gibi, okuru eğlendirmek, (20 Ekim 1959) lirtmiştir: “Aziz Nesin, bizden en az (7.10.1970) rumla daha sık karşdaşmaya başlı makale çeşnili felsefi düşünceler ve *
Description: