ebook img

Ayı-Adası PDF

36 Pages·2016·0.17 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Ayı-Adası

1 MÜZEYYEN ENGİN ERİM AYI ADASI (Yazarın “Yeryüzünün En Değerli Avı ” adlı öyküsünden) KİŞİLER:________________ DADI LALA ÇOCUK KAPTAN 1.YABANCI 2.YABANCI KRAL KRALİÇE BAŞDANIŞMAN 1.DANIŞMAN 2.DANIŞMAN 3.DANIŞMAN KORUYUCULARIN BAŞI KRALİÇENİN BÜYÜK KIZI KRALİÇENİN İKİZ KIZLARI KRALİÇENİN ÜÇÜZ KIZLARI DELİKANLI GÖZCÜ / ÇIĞIRTKAN / TAYFALAR / ASKERLER / BORAZANCILAR HALKTAN BİRİ / DİĞERİ / ÖTEKİ / BAŞKASI / BİR BAŞKASI ÇOK YAŞLI DEDE / ÇOK GENÇ BABA / KOCAMIŞ DENİZCİ YAŞLI KADIN / TARİH ANA / VALİ / VALİNİN HABERCİSİ AYI ADASI HALKI.......... Not: Çocuk ve Kraliçenin kızları önce küçüklüklerinde ve yedi yıl sonra büyümüş halleriyle oyuna katılırlar. Olaylar çok, çok eski zamanlarda geçer. 2 AYI ADASI 1. PERDE BÖLÜM 1: GEMİDE (Sahne bir eski zaman gemisinin güvertesidir. Soğuktan koruyucu giysileriyle DADI, LALA ve oniki yaşlarındaki OĞLAN ÇOCUK, seyirciye göre soldan girerler. Gözleriyle denizi araştırarak küpeşte çizgisi boyunca ilerlerler. Deniz seyircilerin bulunduğu yerdedir.) ÇOCUK- Brrrrrr.... Çok soğuk! LALA- Ama dalgalar bitti, bak, tek bir kıpırtı yok! DADI- Deniz süt liman... LALA- Neden? Çünkü adaya çok yakınız. Buzdağının koylağına girdik! ÇOCUK- Ama hâlâ daha göremedik. LALA- Sis olmasa, çoktan görünürdü. Sabret... GÖZCÜ- (Sesi yukarıdan gelir.) Ay’ Adası göründüüüüü!!!! DADI - (Sevinçle) İşte, gördün mü? Görünmüş! ÇOCUK- (Görmek için zıplar.) Hani nerde? Hani nerede? YANKI- (GÖZCÜ’nün sesini getirir.) Ay’Adası göründüüüüü!.... ÇOCUK- Bu ne? LALA- Bu, yankı!... Burada görkemli yankı oluşur. (Bir tayfa koşarak gelir. Görmeye çalışır.) TAYFA- Ay adası görünmüş! Gelmişiz! ÇOCUK- (Bir yandan zıplar.) Hani, nerede? Hani, nerde? LALA- Bekle... Sisi yaralım, biz de göreceğiz!... Dinle, ortalık nasıl sessiz... (Birden olanca gücüyle seslenir.) Ay' Adasıııııı!... YANKI- (Sesi geri getirir.) Ay' Adasııııııl... ÇOCUK- (Öykünerek seslenir.) Ay Adasııııııı!... 3 YANKI- (Çocuğun sesini getirir.) Ay Adasııııııı!... LALA- (Seslenir.) Biiiz geeel-diiiiik! ÇOCUK- (Hemen ardından seslenir.) Biiiiz geeel-diiiiiik! YANKI- (Erkek sesi ile) Biiiz geeel-diiiiik! (Çocuk sesi ile) Biiiiz geeel-diiiiiik! (Güverteye başka tayfalar da gelir. Hepsi,küpeşte boyunca dizili, sessizce adanın görünmesini beklerler.) LALA- (Birden, bir mucize görmüş gibi fısıldar. ) İşte!... Ay Adası! TAYFALAR : (Hep bir ağızdan) OOOOOOOOO!....... YANKI- (Tayfaların sesini getirir. ) OOOOOOOOOOO! ....... ÇOCUK - (Sızlanır.) Göremiyorum!... (Lala onu omuzuna bindirince o da görür.) Oooooooo!... Ay Adasıııı!... Gelmişiz! TAYFALAR- (Koro halinde gürlerler.) Heeeeyyy!... Yaşa! Yaşasınl Yaşadık! Yolun sonu!... İşte geldik, Ay’Adası!... Gene geldik! Biz geldik! Ay’adası, işte geldik! Biz geldik! Korsanlarla kapışmadan, Buzdağıyla çarpışmadan, Vardık sana! Bulduk seni! Sana geldik. Biz geldik! KAPTAN- (Önce sesi gelir. Sonra kendisi görünür.) Koynundayız, Ay’ Adası! Vardık sana! Bulduk seni! Çömlek yüklü, silme çömlek! Çömlek dolu koca gemi! TAYFALAR- Yolun sonuuu! Yolun sonuuu! Vardık sanaaa! Bulduk seniii! BİRLİKTE- Kara Korsan tutamadan, Buzdağına bindirmeden, Vardık sanaaa! Bulduk seniii! Çömlek dolukoca gemi! (Lala çocuğu omuzundan indirir. Hepsi sevinçle sıçrar, danseder, perende atarlar.) ÇOCUK- Yaşa! Yaşasın! Yaşadık! (DADI'yı yakalayıp çevresinde döner. Birden durup sorar.) Peki, biz niye onlarla birlikte böylesine çok seviniyoruz? DADI . Çünkü biz de geldik! ÇOCUK- Geldik mi?... Biz de mi Ay Adasına gidecektik?... Söylememiştiniz... DADI- (Kahkahayla güler.) Söylemedik mi? Ama Kraliçenin adasına gideceğimizi söyledik, değil mi? İşte 4 orası, burası! KAPTAN- (Yanlarına gelir.) Burası, işte orası! Yeryüzünün en kuzey ülkesi!... Daha ötelerde insan yaşamaz. DADI- Sana anlattığım mutlu Kraliçe bu adada yaşıyor. Altı minik kızı ve Avcı Kralı ile birlikte. ÇOCUK- (Neşesi kaçmış) ...Öyleyse, onlar da şimdi orada beni bekliyorlardır. DADI- Onlar, orada, senin gibi bir çocuk bekliyorlar; doğru! Ama henüz seni değil! Ama o sen olunca, hele seni tanıdıktan sonra, o çocuk sen olduğun için, çok sevinecekler. Seni çok sevecekler. LALA - Bu adaya biz de daha çocukkengeldik. Kralla Kraliçeye arkadaşlık ettik. Onlar da daha çocuktular. Nasıl ki sen de onların çocuklarına arkadaşlık edeceksin. DADI- Ondan biliyoruz. Çok çabuk alışacaksın. ÇOCUK - Ama keşke bari oğlan olsalardı. Niye oğlan değiller sanki?... Üstelik, altı tane!... Altı tane kız!!! DADI- Kralla Kraliçe de buna üzülüyorlar. Ama ne yapsınlar? Bütün çocukları, kız doğdu. İlk kızları, tek başına geldi. Sonrakiler, ikizdiler. İki tane kız! Üçüncü doğanlar da kız, hem de üçüz gelince, elde altı tane kız çocuk oluverdi! KAPTAN- Kral da artık, korkudan, erkek evlat istemekten temelli vaz geçti. ÇOCUK - Hiç bilmiyorum orada ne yapacağım onlarla... DADI- Oyun oynayacaksın... Ders çalışacaksın... Arkadaşlar ne yaparlarsa, onları yapacaksın. Bunları konuştuk. LALA- Haydi, haydiiii! Titreme. Kızlardan korkulmaz; cesur ol! ÇOCUK- Bırrrrr... Ne korkması? Üşüdüm de ondan. Her yer buz! GÖZCÜNÜN SESİ- Buz dağına dikkat! KAPTAN– Bu buzdağları kuzeyden kopup gelirler. Bu gördüğümüz, belki yüzyıllar önce buradaki buruna takılmış kalmış. Adanın buzuyla kaynaşınca, bu liman oluşmuş. ÇOCUK- Her yeri buzdan bir ada!... Yiyecek nerden buluyorlar peki? KAPTAN- Ooooo! Onların beyaz ayıları vardır! Onları, beyaz ayıları yaşatır. Onu avlarlar. Etini yerler. Postunu giyerler. Barınak yapar, ısınır, aydınlanır, süslenir... Adada öğrenirsin, daha kimbilir neler yaparlar. Yaman avcıdırlar, haaa! Hele Avcı Kralları, çok ünlüdür. Ayıları yalnız kendisi avlasın diye halkına av yasağı koymuş. (Lalaya) Bu doğru mu? LALA - Doğru! Şu sıra ayı az. Ayıları yalnız Kral avlıyor. Ama avladıklarının hepsini dağıtıyor. Hem akıllı Kraldır haa! Halkı boş oturtmuyor. Avı depolatmak için, durmadan depo yaptırıyor. Buzdan depolar! (Tayfalar adımlarıyla ritmi yakalıyarak, sözcüklerle eğlenip dansederler.) TAYFALAR KOROSU- Depo-lamak için depo! Buz-dan depo!... Depo-lamak için depo! Buz-dan depo! Buz-dan depo!....... ÇOCUK- Peki, bu adanın biçimi, nasıl?... Sini gibi dolunay mı? Yarım ay mı?... Kanca gibi yeni ay mı?... (Kendisine şaşkınlıkla baktıklarını görünce açıklar.) Adına, Ay Adası diyorsunuz ya! 1.TAYFA- Sen ne diyorsun, çocuk! (Herkes güler.) TAYFALAR KOROSU- (Ritme uyarak) Sini gibi dolun-ay mı? Yarım ay mı? Kanca gibi yeni ay mı? 5 LALA İLE DADI- (Birlikte) O, Ayı Adasıdır! TAYFALAR KOROSU- Ayı-adası! Ayı-Adası! Ayı-Adası!... Ay’-Adası! Ay’Adası!... Ay’Adası!.... DADI- Sözün akışı... Lafın ağızdan çıkarken kısalışı!... Ayı Adası, zaman içinde Ay’Adası olmuş!... KAPTAN- O, Ayı Adası’dır. Beyaz ayıların adası! (Yabancı oldukları giysilerinden belli iki adam, zor sürükledikleri çuvallarıyla soldan girerler.) 1.YABANCI- Kaptan! Limana girdik. KAPTAN- Evet. Gözünüz aydın! Geldiniz! 2.YABANCI- Düşündük de Kaptan... Biz gemiden törenle inmeliyiz! KAPTAN - O da neden? 2.YABANCI- Kralla Kraliçeye, saygın kişiler görünmeliyiz. 1.YABANCI- Onlarla, törenle tanıştırılalım istiyoruz. 2.YABANCI- Ne de olsa buraya hazinelerini görmeye geldik. LALA- O hazine, her gelen yabancıya zaten gösterilir. Bu töredir. 2.YABANCI- Olsun. Biz önemli birileri, görünelim de... 1.YABANCI- Önemli ve güvenilir... KAPTAN- Siz güvenilir değil misiniz yani? 2.YABANCI- Kaptan! Sen istediğimizi yap; sana para vereceğiz. (Verir.) Şimdi bu kadar... 2.YABANCI- İsteğimiz olsun; o kadar daha! (Kaptan parayı alır. Yabancılar sevinirler.) 1. ve 2. YABANCI. (Seyirciye dönerek) Oldu bu iş! KAPTAN- Hele, heleee! Bu adada bir iş, bir dümen çeviremezsiniz. Bakın, haberiniz olsun! 1.YABANCI- (Alıngan) Ne işi? Ne dümeni? TAYFALAR- (Ritim tutarlar) Bir iş! Bir dümen!... Bir iş! Bir dümen!... 2.YABANCI- Biz namuslu tüccarlarız. İşte, yükümüz! KAPTAN- Evet, neymiş şu yükünüz? Görelim. 1.ve 2.YABANCI- (Birlikte) Bizim yükümüz kurdeledir! DADI- (İlgiyle çuvalların başına gider.) Kurdele mi?... Gösterin bir göreyim şunları! 1.YABANCI- Evet, sayın bayan! Yükümüz kurdeledir! Yükümüzle, tıpkı sizin gibi, Kraliçe deilgilenecektir. (Yabancılar çuvaldan çıkardıkları kurdele şeritlerini açarlar. Kurdelelerle rengârenk bir gösteri yaparlar.) 1.ve 2.YABANCI- Yükümüz kurdeledir. Gördüğünüz, binbir renktir! İşimiz kar beyazı, buz beyazı üllkelere Gökkuşağı indirmektir. KAPTAN- (Kahkahayla güler.) Demek siz taa buralara kurdele satmaya geldiniz. Bu beyaz ayı ülkesine! Post giyinen insanlara!... Onlar kurdeleyi ne yapsınlar? 1.YABANCI- Ooooo! Kurdeleyle, neler neler yapılmaz!... Beyler! Sayın Bayan! Anlaşılan Ayı Adası, bizim çapımızda pazarlamacılar, henüz görmemiş. Siz yalnızca, bekleyin ve tanık olun!... Şimdi lütfen, kurdeleler çuvallara geri konsun beyler!... Lütfen çıkardığınız kurdeleleri çuvallara geri koyalım. Lütfen beyler!... (Kurdelelerle danseden tayfalara söz dinletmeleri zaman alır.) ÇOCUK- Heeeey! Kıyıya bakın! Kalabalığa bakın! Herkes gemiyi karşılamaya çıkmış. 6 KAPTAN- Burada her gelen gemi, işte böyle şenlikle karşılanır. Kralla Kraliçe bile limana gelir. Bak, gelmişler işte. İşte, oradalar! Gördün mü? ÇOCUK- Önlerinde dizili şu küçücük şeyler mi kızları?... ...Ama, çok küçücükmüşler!... DADI- Hep küçücük kalamazlar. Değil mi? Hep birlikte büyüyeceksiniz. Korkma!... (Çocuğu sever.) Çabucak büyürsünüz. Yaşar da görürsek, bize göz açıp kapayıncaya kadar gelecek. LALA- Kraliçe bizi gördü! El sallıyor. KAPTAN- İskele alabandaaa! TAYFALAR KOROSU– Burası yolun sonu. Bize de şenlik günü. Ay’Adası, işte geldik! Sana geldik! Biz geldik! Kara Korsan tutamadan, Buzdağına bindirmeden! Vardık sana, bulduk seni. Çömlek dolu koca gemi! (Lala çocuğu gene omuzlarına bindirir. Kıyıya el sallayarak tayfalarla birlikte, soldan sahneyi boşaltırlar.) (Işıklar söner...) BÖLÜM 2. ADADA (Işıklar yanar. Ayı Adasında liman açığa çıkar. Geride görünen buzdağıyla, burası bütünüyle buzdan bir alandır. Buzdağının duvarında, bilmediğimiz bir yazının işaretleri kullanılmış, büyük bir deri gergi asılıdır. Ayı Adası halkı toplanmakta, ÇIĞIRTKAN zilini çıngıllayarak ortalıkta dolaşmaktadır.) ÇIĞIRTKAN- Duyduk duymadık demeyin!... Duyana, duymayana çağrıdır! Limanda toplanılsın!... Kralımızın buyruğu asılıdır. Okunsun, bilinsin!... Bundan böyle Ay’Adasında kurdele takınılacak! Herkesin rengi belliolacak!... Toplanın! Limanda kurdele takınmak öğretilecek!... Toplanın; Kralımız, halkına konuşacak!... Duyduk duymadık demeyin!... Gemi ayrılmadan önce Kralımız bir konuşma yapacak!... Gemiyi uğurlamaya gelin!... Kralı dinlemeye gelin! Limana gelin!.... (Zilini çalarak halkın arasına karışır.) HALKTAN BİRİ- Bakalım daha neler göreceğiz. HALKTAN DİĞERİ- Kurdele takınmaya sen karşı mısın? HALKTAN BİRİ- Ne gerek var? HALKTAN DİĞERİ- Bence eğlenceli olacak. Üstümüzdeki postlarla içimiz dışımız boz beyaz. Çocuklarımızı düşün. Oynarken cıvıl cıvıl!... Gözlerimiz renk görecek. ÖTEKİ- Kurdeleyi fiyonk yapıyormuşsun. Postun üzerine tutturuyormuşsun! Kızlar başlıklarına, oğlanlar omuzlarına takacaklarmış. BİR BAŞKASI- İstediğim yerime takarım. Kim karışır? BİRİ- Kral ne konuşacak? Bilen var mı? DİĞERİ- Beyaz ayıdan başka ne konuşur o? 7 ÖTEKİ- Adada beyaz ayı bulursa konuşsun! DİĞERİ- Bu ne diyor, bu? Ağzında ne geveliyor? BİR BAŞKASI- Adada beyaz ayı kalmadı, diyor. Doğru söylüyor. Bütün gözcüler gözlüyoruz. Yok! Bitti! Tükendi! Kral hepsini avladı. BİRİ- Hiç öyle şey olur mu? Beyaz ayı tükenir mi? BİR BAŞKASI- (Ortalığa seslenir.) Heeey! Dinleyin! Soruyorum. Bir tek beyaz ayı izine raslayan var mı?... (Uzaklara doğru bağırır.) Beyaz ayııı!... Koca ayııı!... Nerdesin? Var mısın?... KORO– Hey, hey, hey, heeey! Beyaz ayı! Koca ayı! Dengim ayı! Varlığımda, soluğumda, Kanımda canımda payı. Doyuranım, donatanım, Beni soylu yaşatanım! Neredesin? Sen her zamangönlümdesin. Ama neredesin, neredesin? Yiğitlikte eşsiz örnek! Her ayıya bir avcı denk. Her bir dövüş ölesiye, Ölesiye ve teketek! Pençelerinde de ölsek, Öveceğiz sonsuza dek. Gönlümde sen, türkümde sen, Hakkın nice böbürlensen. Hiç acınmam beni yesen! (Dadı ile çocuk girerler. Adalılar gibi beyaz post giyinmişlerdir.) DADI- Sen şarkıyı sevdin mi? ÇOCUK- Brrrrr! O ayının pençelerinde ölmek istemem! DADI- Duracağın yeri şaşırma. Yerin, Kraliçenin büyük kızının yarım adım sol gerisi. Bu adada törenler önemlidir. (Taşıyıcılar çok büyük ve ağır ağaç koltuklar getirirler.) ÇOCUK- Heey! Bunlar da ne? DADI- Onlar, Kralla Kraliçenin tahtları! ( Dadı taşıyıcılara yer gösterir. Tahtlar yerleştirilir. Kraliçe sahneye girer. Gelişi saygılı bir toparlanmaya neden olur. Kraliçe göğsünde çaprazlama tuttuğu kollarını dadıya açar. Göğsüne iliştirdiği kurdeleleri gösterir. Sırtı halkına dönüktür.) KRALİÇE- Bu kurdeleleri takınmak, yaşamımda yaptığım en aptalca iş! Kendimi bağışlamayacağım! 8 Benekli süs yumurtasına döndüm. DADI- Ama, güzel olmuş, Kraliçem! HALKTAN BİRİ- Sen oradan duyuyorsun! Kraliçe ne diyor? HALKTAN DİĞERİ- Diyor ki... Süslü kuş yumurtasına dönmüş! HALKTAN ÖTEKİ- Bize dönse de görsek. (Kraliçe, postunu süsleyen mor renkli kurdele fiyonklarını göstermek üzere halkına döner.) HERKES- OOOOOOOOO!......... ( Başdanışman girer. Kraliçenin önünde eğilir.) KRALİÇE- (Başdanışmana) Bu süslerle uğraşmak yüzünden değerli gündüzümüzden onca zaman yitirdim! BAŞDANIŞMAN- Ama, Kraliçemiz! Böyle çok güzel! Çok güzel oldunuz. KRALİÇE- Hıh!... Ben neysem oyum. DADI- Kızlarınız da hazır. Gelmeyi bekliyorlar. Gelsinler mi? KRALİÇE- Elbette gelsinler! (Kraliçenin kızları, eflatun fiyonklarla süslenmiş postlarıyla gelip dizilirler. Gemiyle gelen çocuk da yerini alır. Halk hayranlık belirtir.) HERKES- OOOOOOOOO!....... BAŞDANIŞMAN- Kızlarınıza bir bakın! Her günkünden güzeller! KRALİÇE- Gözü daha fazla oyalıyorlar. Hepsi o! (Kral, mor fiyonklarla süslenmiş postuyla girer.) HERKES- OOOOOOOOOOO! ...... BAŞDANIŞMAN- (Krala duyurarak konuşur.) Bakınız, Kraliçem! Kralımızdaki şu heybete bakınız! KRALİÇE- O her zaman heybetlidir. BAŞDANIŞMAN- Ama şimdi daha da heybetliler! (Kral, Kraliçenin yanına gelir. Kendilerini iyice gösterdikten sonra birlikte koltuklarına otururlar.) 1.YABANCI- (Krala duyurarak yanındakilerle konuşur.) Doğru seçim! Mor, her zaman buyurganların rengidir. (Trampetçilerle borazancılar girerler. Sarı kurdeleli postlarıyla set üzerine dizilirler.) HALKTAN BİRİ- Çalgıcılara sarı rengi vermişler. İyi de yapmışlar! Sarı, göze çarpan bir renktir. (Halk kaynaşır. Kırmızı kurdeleli askerlerin geçişi için yer açarlar.) HALKTAN DİĞERİ- Askerler kırmızı takınmış! Bu da iyi! Ne de olsa kan rengi! HALKTAN ÖTEKİ- Mavi avcıların, yeşil yabancıların, deniyor. Sarayda yaşayanlarınki pembe imiş. Peki halk ne renk takınacak? HALKTAN BİRİ- Ben danışmanların rengini merak ediyorum. BAŞDANIŞMAN- (Krala açıklar.) Danışmanların rengiiçin biraz zorlandık, Kralım. Serinkanlı ve ileri görüşlü nitelikleri, maviyi hakediyor! Bilgelik ve sağduyuya sarıyı yaraştırdık. Yargı görevleri karayı, Kral yardımcılığı moru gerektirdi. Komuta yetkileri için kırmızıyı, saraydan oldukları için de pembeyi ekledik... HALKTAN BİRİ- Vay canına! Bizim danışmanlar, neymişler... BAŞDANIŞMAN- Çok renkli bir tasarım üzerinde çalıştık. KRALİÇE- Bütün renkler bitti! Halka ne kaldı? 9 HALKTAN ÖTEKİ- Evet, Kraliçem, biz ne takınacağız? (Saray terzisi yanında taşıyıcı çıraklarla girer. Başdanışmana yeni postu giydirilir.) HERKES- OOOOOOOOOOOO!......... (Çok renkli postlarıyla danışmanlar gelip yerlerini alırlar.) SARAY TERZİSİ- (Çıraktan aldığı bir kurdele topunu Kraliçeye gösterir.) Bu kurdele topu elimizde kaldı. Ne renk olduğu belli değil. Onun için ne yapacağımızı bilemedik. KRALİÇE- Doğrusu pis bir renk! 2.YABANCI- Bağışlayın! O hatalı toptu. Geri alalım. 1.DANIŞMAN- İsteyene verelim. Şimdilik onu bölüşsünler. HALKTAN BİRİ- Ne biçim renk bu? Ne renk bu? HALKTAN ÖTEKİ- (Alay eder.) Söyleyeyim mi ne renk? Kaka rengi bence! HALKTAN DİĞERİ- (Alay eder.) Eh, bildik bir renkmiş! HALKTAN BİRİ- (Safça) En çok biziz. Kime yetecek? HALKTAN ÖTEKİ- “Bölüşün,” dendi ya! Minik, minicik, miniminnacık; görünmez fiyonkçuklarımız olacak. HALKTAN BİRİ- Doğrusu ilk kez, halktan biri olmaktan hoşlanmadım. Ben pembe takınmak isterdim. HALKTAN ÖTEKİ- Kurdele girdi; daha şimdiden ayrım başladı. Yok, buyurganlarmış; yok, dövüşgenlermiş! Saraymış, halkmış! 1.DANIŞMAN- (Halkı yatıştırır. ) Sızlanmayın. Size de kurdele getirtiriz! Bol bol, herkes için getirtiriz. 1.YABANCI- Bizde harika renkler var. Yeter ki siz isteyin. 1.DANIŞMAN- (3.Danışmana) Getirtilecek mallara kurdeleyi de yaz. 2.DANIŞMAN- (Ellerini ovuşturur. ) İnanılmaz sürüm olacak... Bu işte çok büyük kâr var. 3.DANIŞMAN- (Ellerini ovuşturur.) Adada çılgın bir tüketim başlatıyoruz desene. KRAL- (Başdanışmana) Borucuları arka sete geçirelim. Renkleri iyice görünsün. KRALİÇE- (Krala) Artık konuşmanı yapacak mısın? KRAL- Bekle biraz. (Kraliçe kalkar, sabırsızca dolaşır. Başdanışman çalgıcıların yanından ayrılırken geri geri gelir. Kraliçeyle sırt sırta çarpışırlar. Kraliçe şaşkın, çatıkkaşlı ve kımıltısız kalır.) BAŞDANIŞMAN- (Kraliçeyi sırtından iter.) Çekil yolumdan, sersem! (İttiğinin Kraliçe olduğunu görür.) Amman!... Kraliçem!... Bin kez, özür dilerim! Sizi halktan biri sandım!... (Sitem eder.) Neden sırtınıza da kurdele koydurtmadınız? Artık ayırdedilme şansımız var, değil mi?... Lütfen!... Bu ayrıcalığı kullanın!... (Kraliçeyi şaşkın bir halde bırakarak Kralla ilgilenmeye gider.) ...Kralımızın yüzü gülmüyor!... Acaba bir şeye mi sıkıldılar? KRAL- Evet! Canım sıkılıyor! Kimin sıkılmaz? Avlanamamak, başıma ilk kez geliyor. Nerede bu ayılar? Adada bir tek beyaz ayı yok! HALKTAN BİR BAŞKASI- (Krala seslenlr.) Bu doğru, Kralım! Çünkü hepsini avlayıp bitirdiniz. BAŞDANIŞMAN- Üzülmeyin! Buzdağlarıyla gene gelirler. KRAL- Gelirler de, ne zaman? HALKTAN BİRİ- (Yanındakine) Adamızda beyaz ayı tükendi mi yani? HALKTAN BİR BAŞKASI- Kral son ayıyı avlayalı üç fırtına geçirdik. KRALİÇE- (Yanında duran Dadıyla dertleşir.) Kral, avlanabilmek için, Kuzey Karasına gitmekten söz ediyor, Dadı... DADI- Atalarımız korusun!... O yolun, gidişi var, dönüşü yoktur. (Kral ayağa kalkarak orta yere çıkar.) 10 KRAL- Sevgili halkım! Toplanın! Önemli bir şey konuşacağım. BAŞDANlŞMAN- (Saray terzisinin taşıdığı pelerini alarak Kralın karşısında durur.) Yiğit ve soylu yüce Kral! Önce, sunmak istediğimiz bir armağanımız var. Bu pelerin yalnızca size özeldir. Rengi katıksız maviden... Bütünü kurdele örgüsü... Korkusuz ve gözüpek avcılık yıllarınızda avladığınız bütün beyaz ayılar için!... (Kral, halkının alkışları ve çığırışları arasında pelerini omuzlarına koydurur. Bando beyaz Ayı’yı çalar. Kral susturur.) KRAL- Yeter, sevgili halkım! Hepinize teşekkür ederim!... Şimdi beni dinleyin. Ben, Avcı Kral'ım!... Yeryüzünün en değerli avını avlamalıyım ki, yaşamın benim için, eksiksiz anlamı olsun. Şimdi... Değerli Danışmanlarıma, hepinizin önünde soruyorum. Yeryüzünün en değerli avı, nedir? Söylesinler bana! BAŞDANIŞMAN- Yüce Kralım! Hiç kuşkusuz, yeryüzünün en değerli avı ülkemizin beyaz ayısıdır. Sayısız insan, pençelerinde can vermiştir. Hattâ, Kara Kral, bunlardan biridir. Taa sıcak ülkelerden buraya, avlanmak yerine eceline gelmiştir. Hep anlatırlar. KRAL- Evet, biliyorum... Fakat yeryüzünde başkaavlar da var. Sevgili Kaptan dostumdan sayısız öykü dinledim. Açık denizlerde buzdağları büyüklüğünde balinalar avlarlarmış... Bu saygın yabancılar, uzak güneyde, erimiş ayı yağı kadar ılık nehirlerde timsah denen yaratıklardan sözettiler. 1.YABANCI- İzin verin, düşüncemizi açalım, yüce Kral! Bir avın tehlikesi ne denli büyükse, o avın değeri o denli büyüktür. Sıcak ülkelerde arslan, kaplan, fil, timsah ve gergedan avı bunlardandır. 2.YABANCI- Uzak sıcak ülkelerde insanın başından geçecek tehlikeli serüvenler, gökteki yıldızlar kadar çoktur. KRAL- (Kraliçeye döner.) Kraliçem!... Karşı çıkmazsan eğer, bu kez de ben, o Kara Kral’ın ülkesine gitmeyi deneyeceğim... (Halk heyecanla kaynaşır.) Geçtiğim her yerde avlanırım. Yeryüzünün en değerli avı hangisidir, böylece kendim karar veririm. KRALİÇE- (Kısa bir an düşünür. Önce halkına seslenir.) Halkım tanıktır ki, karşı çıkmıyorum!... (Kral’a döner.) İçin rahat git... Kuzey Karasına gitmendense, bütün Güney Yeryüzü, daha az tehlikelidir. KRAL- (Emreder.) Hazine sandığı gelsin! (Koruyucular hazine sandığını getirir, iki yabancının tam önünde açarlar. Yabancıların gözleri parlar.) KRAL- Hazinemizi Kraliçeme bıraktığıma, halkım tanık olsun! O, benim yokluğumda ülkemi yönetecek... Ben bunların yalnızca birazcığını yanımda götürmeye karar verdim. BAŞDANIŞMAN- (Öne çıkar.) Hazinemizi bölmeye, törelerimiz izin vermez, Kralım! KRAL- Harcamayacağım ki. Yanımda dursun yeter. Uğur getirsin diye. 1.YABANCI- Hem de saygınlık kazanmak için gerekli. Göreceksiniz. Bu hazinenin birazcığı yanınızdayken, insanlar size hizmette nasıl yarışacaklar. BAŞDANIŞMAN- Ama bölemezsiniz!... Töreler... KRALİÇE- (Kralın üzülmesini istemez.) Bölemeyeceğine göre, ille de istiyorsa, olduğu gibi yanında götürmesi gerekecek. (Krala) Bu da bir çözüm, sevgili Kral’ım. 1.YABANCI- Evet! En doğrusunu Kraliçe söyledi. Bunun çaresi, sandığı götürmektir. 2.YABANCI- Çaresiz!... Sandığı! Yani içinde ne varsa hepsiyle! Olduğu gibi! KRAL- Bu bilgeyabancılar da böyle öğütleyince... Tamam, Kraliçem. Senin dediğin olsun. Sandığı olduğu gibi götürüyorum. 1. YABANCI - (Seyirciye döner. Anlamlı anlamlı) Gerçi tehlikeli olur... 2. YABANCI - (Seyirciye) Kimse, yolda başa neler geleceğini kestiremez. KAPTAN- (Öne çıkar.) Geminiz hazır, Kralım! BAŞ ASKER- (Öne çıkar.) Asker hazır, Kralım! KRAL- (Sandığı gösterir.) Gemiye taşıyın!

Description:
Korkmadan yaklaşmışlar. Ona, “Son Beyaz .. Kraliçe bir şey konuşuyor. Ne söylüyor, duyalım! . Sanıyorum ona bir iyilik borçluyum. DADI - İyilik mi?
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.