ebook img

Avrupa ve Biz PDF

240 Pages·2008·10.163 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Avrupa ve Biz

ILBER ORTAYLI İÇİNDEKİLER Önsöz ·········································· ..............IX Giriş BatKıü ltüvreüT ürki..y...e . . ............ 1 GeneGlö rüş.. . ................. ··············· ······················ ················ . ........ 1 I BaıtllıaşmaS ürevceiT epk.i. . .................................... 23 Türk'üGnö zündAevr upalı... ......... . .................. .33 BatılılOalşamyaı nNıend envieN asıKla rşılan.d..ı..ğ..ı. .. ..... .36. ........ II BatılılDaöşnmeam Kia drol..a.r..ı . .. . . ..49 BatılılvaeşS miay asMaulh alefet ........ .53 III Batılılaşma, vUelP uasraçlaclıaİlnmıapkna rato.r. l .u ..k. ''' ,, ....6 1 IV OsmanlMıi llSeits tevmeBi a t..ı . . . . . .. .. ... . . . . . . . . . . .. .. .. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . ............ .7 5 V Garbcıİlsalra,m cvıelH aurk ukR eforml.a.r.ı. ............... ......8 .5.. .............. ... VI AvrupialG ee çmişvteeG eleceSkityea Bsüit ünle.ş me . .....1 03 AvrupBai rliğGie'lneicne ğ....i... ........ .... ............................... ............1 41 AvrupMae vzuatUıynuam ........ ... . ___ ............... .............................. .143 VII Tarihi İSçüerreiçs Aivnrduepi alİ ek tisBaüdtiü nleSşomreu n..u. .. ... 145 Başlgaıncınd1a9.n A srKaa dar ................ ................................. .. 145 ModerZna mandAav rupa .....1 60 20. Yüzyılİdkat isDaedğii şi....m.. ............... . ...... 164 vm AvrupSai yaBsiir lviıeğA iv rupal.ı.l.a....r..... ......... .. .......... . . ... .179 Doğu- BatSıo run.u. ... ........ . .. ............ . . ..... .179 Avrupa'Knüılnt üKriemll iği ...... .182 Avrupa'YneınnKi i mli. ği . ....................................... .187 AvrupSai yaBsiir liğ.i. ........... ........... ............. ... ....... ..... ......1.9 7 IX AvrupKaü ltüvreüT ürkiye ............................................... 209 Romaİ mparatoKrülltuükr .ü.... ...................... ............ . ......... 216 BatıTliıp iKna rşıDtoığulu TipV arm ı?. . .. . ...·. .... 218 BatıM edeniyveetH iı ristiy.a...n...l....ı....k... :. ..................................... .224 Sonu__ ç BatAıv rupa-İvselD aemm okraSsoir un..u.... ..................... ..................... 229 Bibliyog.r. . . .a . . . f. . . . y. . .a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........ . . .... .237 Dizin ..... .240 Ön söz Türkiye'de hemen bütün partilerin üstünde uzlaştıkları kalıcı politika Avrupa Birliği'ne giriştir; hatta siyasi hayatımızcia Avrupa Birliği'ne karşı olmak kuvvetle telaffuz edilemez, Avrupa Birliği'ne karşı olarak siyaset yoluna çıkanlar bile bugünkü hükümet çevre­ 'lerinde görüldüğü üzere, AB yolunda önemli tavizler vererek uzlaş­ mayı tercih etmişlerdir. Gerçekte de bu konuda ne ciddi bir siyaset izlenmiş, ne de ciddi sloganlar atılmıştır. Medyada Avrupa karşıtlığı ancak ihtiyatlı bir üslupla ele alını­ yor. Genelde AB karşıtlığı ciddi bir içerikle yürütülemiyor. Aslında AB taraftadığı için de aynı şeyi söylemek gerekir. Esaslı tahliller yapılmamaktadır. Kaldı ki AB artık sadece bir iktisadi birlik, bir siyasi ortak hareket olmaktan öteye kültürel bir yapılanma oldu­ ğu halde; Türkiye, Avrupa ile müşterek kültürel tarihini inceleme­ ye almamıştır: Bu kitapta bir başlangıç denemesi söz konusudur. 1990'lı yılların başında, o zamanki TC Merkez Bankası Eğitim İşleri Genel Müdür Yardımcısı olan okul arkadaşım ve dostum Dr. Mehmet Özdemir'in teşvikiyle mali bürokrasimizin mensuplarına bu konuda konferanslar vermeye başlamıştım. Bu seminerler bila­ hare basıldı. Üzerlerinde çalışmak, onları derierken yeniden ele al­ mak ise zamana bırakıldı. Doğrusu bu zaman uzun sürdü. Bazı ko­ nuların uzun bir süreç içinde derlenip sunulması gerekir. 1960'ların başında Ortak Pazar'a yanaşan Türkiye, moda de­ yimle kalkınan ülkelerdendi. İnsanlarımız ve gençliğimiz Türki­ ye'nin kalkınması konusunda umutsuzdu. Unutmayalım, elektrik­ siz bir Türkiye'den bahsediyoruz. 40 yıl içinde Türkiye yapısal bir değişiklik geçirdi. Ne var ki kültürel değişim, sanayi ve ticaret ka­ dar dengeli değildir. AB ülkelerinin ise, bu alanda bizden çok da­ . ha uzak bir yerde durduğu anlaşılıyor. Geçen süre içinde Türkiye kamuoyu, kamusal ve özel kurumlar aradaki farklılıkları, değişi­ min yarattığı sorunları tartışmayı hep ihmal ediyorlar. Bu mütevazı çalışmayı Sayın Suna Kıraç'a ithaf ediyorum. Bu­ nun dostluğun ötesinde bir nedeni var; çalışma disipliniyle, dosya­ sına hakim olmasıyla Türkiye sanayiinin içinde düşünen, olayları izleyen ve ciddiyede kaydeden bir endüstri duayenidir. Koç grubu­ nun kültürel hayattaki kururnlaşması da büyük ölçüde onun ka­ radan ve ısrarlı takibiyle yürümüştür. Ümid edelim, bu çalışma tartışma yaratacak bir deneme olur. İlber Ortaylı Mart, 2007 1 Giriş Batı Kültürü ve Türkiye Genel Görüş. Bugün, Türkiye'de Avrupa Birliği denen iktisadi ve siyasi oluşu­ mun kültürel boyutu çok az tartışılmaktadır. Kültür bir hayat tar­ zını ve geçmiş kuşakların mirasını ifade ettiğine göre, Avrupa ve Türkiye bir uyum içinde midir? Tarihsel geçmiş, hal ve gelecek açı­ sından bu uyum sorununun tartışılması icab eder. Oysa toplumu­ muzda hem idare edenler, hem de idare edilenler, Avrupa Birliği'ni sadece iktisadi refah, serbest işgücü dolaşımı konuları etrafında ve bir kısım çevreler de insan hakları gibi kurumlar açısından düşün­ mekte olup; asıl önemli sorunun tartışılmasından herkes kaçınmak­ ta, belki de hoşlanmamaktadır. Avrupa Birliği'nin Hıristiyan birliği olduğu keyfiyeti, bir dini inanç veya içimizdeki dini azınlıkla uyum sorunu olarak ele alınıyor. "Bunu bazı reform kanunları çıkararak çözümleriz" deniyor. Oysa laik Türkiye'nin dini ideolojiden çok, dinlerin getirdiği kültürel miras ve kültürel tortu ile sorunu vardır. Dini miras bir hayat biçiminin kültürel sonucudur. Avrupalılar ta­ rafından bazen belli belirsiz ihsas ettirildiği, bu dünyada "bizimkin­ den" başka ethik değerlerin var olduğu yine aynı çevreler tarafın- 2 dan sık sık tekrarlandığı halde; bizim dü�ünce dünyamızın bu söy­ lemin üzerine eğilmemesi, bu konuyu tab u haline getirmesi bir de­ ve ku�u tutumudur. Ku�kusuz böyle bir tartı�maya girildiği takdir­ de, Avrupalıların kendileri için koydukları ve var olduğunu ileri sürdükleri ayırırncı kıstasların da eleştiriye tabi tutulacağı ve muh­ temelen gerçekliğini yitireceğini söylemek mümkündür. Avrupa Birliği'ne pragmatik bir yakla�ımımız var: Türkiye muhtaç olduğu iktisadi hamleyi gerçekle�tirmek için birtakım engellerin kalkmasını istiyor. Bu nedenle de Avrupa Birli­ ği ile iktisadi bütünlüğünün sağlanması, bu safhada Türk idari makamları kadar akademik dünyayı da çok me�gul etmektedir. Meseleye bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin Avrupa Birliği ile so­ runları bir ölçüde çözüınlenmi�tir denebilir. Mesela hukuki mev­ zuatın, kanunlarımız� bu dünyaya uyumu açısından bu iddia ile­ ri sürülebilir. Şurası bir gerçektir ki Türk hukuk mevzuatı Avrupa Birliği ile, sadece Birliğin yeni adaylan olan eski sosyalist Doğu Avrupa halk cumhuriyederinin durumu açısından değil, hatta bir ölçüde kıdemli üye Yunanistan'dan daha fazla uyuni içindedir. Türkiye İmparatorluğu aslında 19. asırdan beri hukuk sistemini Romanize ederek Batı Avrupa ile hukuki bütünle�meye gitmi� ve 1926'da Medeni Kanun'un kabulü ile bu süreç tamamlanını�tır. Daha Tanzimat'la, Ticaret Kanunu (1850 yılı Fransız kaynaklı) Ti­ caret-i Bahriye Kanunu (1863 yılı); Ceza Kanunu (Mayıs 1840 ta­ rihli kanun 1858'de Fransızların 1810 tarihli metnine göre yeni­ den düzenlendi); ceza usulü ve idari sahada Avrupa benzeri karar­ name ve nizamnamelerle bir hayli yol alınmı�tır ve hatta 1293 ta­ rihli Kanun-ı Esaside (1876) bu sürecin bir sonucudur. Türkiye tarihinde sanayi medeniyetinin temelleri eskiye uzanır, · çarpık ve yavaş gelişen bir sınai yapı, her şeye rağmen teknolojik bilgi birikimi ve usta bir mühendislik temelleri üzerinde geli�mi�tir. Dolayısıyla Türkiye ile Avrupa bütünleşmesinde temel sorun sınai ve teknolojik bilgi ve uyum yeteneği de değildir. Türkiye'nin Avru­ pa ile bütünleşmesi, bütünüyle kültürel yapı, kültürel tercihler gibi ·sorunlar etrafında biçimlenınektedir. Kültürel yapı ve kültürel bi­ çimlenme birçok yerde teknolojiden ve sanayi medeniyetinin icabı 3 olan alt yapısal unsurlardan ayrılamaz. Yani Ziya Gökalp'in kendi zamanında dahi tenkit edilen hars ve medeniyet ayırımı sun'idir ve kolaylıkla uygulanabilecek bir ayırım değildir. Bununla birlikte sa­ nayi medeniyetinin kendisi de sanıldığı kadar üniversal ana hatla­ ra sahip değildir. Sanayinin renkleri, yapısı, kuruluşu, işçi-işveren ilişkileri, işçi sınıfının bilinci de her ülkenin tarihi mirası, coğrafya­ sı ve tarihi kültürel yapılanmasından bağımsız değildir. Kaldı ki sa­ nayinin karakteri, bünyesinde büyük ölçüde üniversal hatları ba­ rındırsa da kültürel yapı toplumun bilincinin eseridir. Kültürel yapının objektif (en soi) varlığını coğrafi ve tarihi olu­ şum tayin etse de, onun algılanması ve toplumun bilincinin yerleş­ mesi ile kültürel yapı somut anlamıyla var olur. Kültürel çevre ve yapıyı algılayamayan bir toplumun yaratacağı kültür (pour soi) yoktur; çünkü onun tarifini yapıp, görünümünü saptayamayan bir toplum kültürel bilince de ulaşamamıştır ve dolayısıyla .ortada o topluma has bir kültür yoktur. Tabii böyle bir ideal durum mutlak anlamda var olamaz. Ancak bir ölçüde gerçekleşir. Dolayısıyla bu kültürel bilinç o kültürü saptamak, öğrenmek ve öğretmekle mümkün olur. Bu unsurlan öğrenip benimseyemeyen bir toplu­ mun, maalesef kimliği de aslında her toplumda bulunan lisan ve din gibi iki temel ayıncı unsurun varlığına rağmen yeterince sağ­ lam temellere oturamaz. Zira lisan ve din bir toplumu diğer top­ lumlardan ayıran iki önemli kimlik tayin edici unsur olsa da, asıl o lisan ve dinin, toplumun tarihi oluşumundaki rolü, bunların et­ rafında gelişen toplumsal kurumlar ve renkler toplum üyeleri tara­ fından algılanmadıkça, toplum dış dünyaya karşı yeterli direnç ka­ zanamaz. Her zaman her toplumun yabancı kültürlerle karşılaş­ ması kaçınılmazdır; ama belirttiğimiz durumda bu halin olumlu alışveriş ve sentezlerle sonuçlanması yerine, yerli kurumların zede­ lenmesi, yıkılınası ve yenisi ile ikame edilernemesi gibi sarsıntılar olur. Toplumlar dinamizmlerini yitirebilir ve kendilerini yeniden üretecek doğru ve isabetli kültürel değişimlere ulaşamayabilirler. Tarih bilgisi ve bilinci olmadan bir toplumun kültürel kimliğini saptaması son derecede zordur. Dolayısıyla ön planda bugünkü Türk toplumunun mensup olduğu Akdeniz-Ortadoğu bölgesinde 4 İslam medeniyetinin ne olduğunu bilmek gerekir. Hemen belirte­ lim ki tarihin gelişimine vakıf olduğumuz zaman, Akdeniz'in do­ ğusu ve batısı arasındaki fark, temel.bir medeniyet farkı değildir. Batı'nın rasyonel, Doğu'nun irrasyonel olması gibi temel ayırımla­ ra dayandırılan farklılaşmalar ve kutuplaşmalar sun'idir. Bundan. başka, Doğu-Batı farkı veya Batı dışı coğrafya parçasının geri kal­ mış, gelişmeye yeteneksiz olması gibi tasnifler de çok ilginçtir Zi­ . ra bu gibi tasnifler, bugünkü Batı Avrupa'dan önce, Doğu Akde­ niz'in İslam dünyasının eseridir. Bir örnek verelim: M.S. 11 . asirda (1055-1056 yıllarında) demek ki Haçlı Seferleri'nden aşağı yukarı 40 sene evvel, önemli gördüğümüz (ama türünün tek örneği olma- yan) bir kitap, Kitdbü't-Tabakat ve'l Umem Endülüslü Kadı Said bin Ahmed el-Andulusi tarafından kaleme alınmış ve 1930'larda ünlü Fransız oryantalist Regis Blachere tarafından Livre des Categories des Nations başlığıyla Fransızcaya çevrilmiştir. ı Burada Kadı el-Andulusi diyor ki; "Medeniyete hizmet eden kavimler Eb­ raniyyun (İbraniler), İraniyyun (İranlılar), Hintliler, Romalılar ve tabii Araplardır." Yunanlılar ve Arapları temel olarak ayrımlama­ sı ilginç, iki kesim arasındaki tercüme ve kültürel kosmos veya ak­ kültürasyonun bilincinde. Bunların dışında es-Siniyyun ve el-Etrak var; çünkü Çinlilerve Türkler aslında pratik zekalı, yaratıcı millet­ lerdir. Ticaret de yaparlar-yapıyorlar; çünkü Çin'den bir �ürü şey geliyor. Türkler de at getiriyor, bir sürü silah satıyorlar; fakat bun­ ların medeniyete katkıları yoktur, "zeki iki millet" diyor. Bunun dışında, şimal halkları ve cenuptaki zenciler ele alınmış, daha doğ­ rusu alınmıyor. Şimaldeki bugünkü Avrupalıların ecdadı için "me­ deni değildir, coğrafyaları nedeniyle manevi nokta ve zekaları ge­ lişmemiştir, esprileri yoktur, faydasız topluluklardır" diyor. Bu ta­ bii basit bir önyargı değil, pekala coğrafi determinist bilimsel bir tasniftir; vakıalara dikkat edilmektedir. Montesquieu ve Vico 7-8 asır sonra daha iyisini söylemiyorlar. Said bin Ahmed el-Andulusi, Kitabü't-Tabakat ve'l Umem, Kahire (tarihsiz); R. Blachere, Livre des categories des nations, Paris, 1935; B. Lewis, The Muslim disco­ very of Europe, New York, 1982, s. 68. 5 Bu tasnif ve tasvirde dikkatimizi çeken ilk husus, ne Müslüman ne de Arap şovenizminin olmasıdır; çünkü medeniyeti kuran ka­ vimler diye saydığının yarısında� çoğu, Mecusi, putperest, Hıristi­ yan, Yahudi vs. dir. Demek ki burada bir adam bir medeniyet kıs­ tası kullanmıştır. O "Medine''nin, şehrin, şehir medeniyetinin et­ rafında kurulan örgüyü, tarihi olarak tespit etmiştir, İbni Haldun (1332-1406) bir müddet sonra muhteşem bir tarih yazmıştır.2 On­ dan önce Reşidüddin, CJ.miü't-Tevdrih3 adlı bir dünya tarihi yaz­ mıştır. (Etrafında tarih yazan bir kadro, içlerinde Çinli ve Avrupa­ lı yardımcıları bile vardı.) İbni Haldun ve Reşidüddin'in balıisieri arasında, Yahudi halıarnların bilmediği Yahudi tarihine ait olaylar dahi vardır. Zira halıarn geleneği, Flavius Josephus gibi laik Yahu­ di tarihçilerio değindiği birçok vakıaya değinmez. Sonra Müslü­ man yazar Şehrestani gibi bir dahinin KitJ.bü'l-milel ve'n nahal ad­ lı dinleri gayet objektif ve şaşılacak zenginlikte anlatan bir eseri vardır. Demek ki Said el-Andulusi gibileri için, bu gibi eserlerden elde edilecek bilgi de vardır. Burada bilimsel bir kategorizasyon vardır ve hükümler de buna göredir. Akdeniz bölgesinde bugün bizim şikayet ettiğimiz Eurocentris­ me benzeri görüşler, Doğu dünyasında da vardır. Birtakım uygar­ lıklar, kendi kıstasları, kendi referans noktalarıyla insanı, medeni­ yetleri tasnif etme eğilimindedirler. Bunu Avrupa da yapmıştır; ama başka türlü yapmıştır. Nasıl yapmıştır? Würzburg Sarayı'nın tavanında ünlü İtalyan ressam Tiepolo'nun alegorik bir tavan res­ mi var. 17. asra ait bu resimde dört kıtayı resmetmiştir. Avrupa bü­ tün şaşaası, bütün renkliliği, bütün üstünlüğüyle kubbenin tam or­ tasında yer alıyor; yani, dünya Avrupa merkezlidir ve ışık Avru­ pa'dan yayılır. Yine 18. yüzyılın ünlü filozofu Voltaire, tarihi dört safhaya ayırmaktadır ve dört safhanın birincisi Yunan; ikincisi Ro­ ma -bunlar yüksek safhalardır- üçüncüsü Rönesans'tır. Rönesans doğrudan doğruya İstanbul'un fethi ile meydana çıkıyor ve gayet İbni Haldun, Mukaddime, Türkçe tre. Şeyhülis!am Pirizade Mehm ,d Sahib Efendi, İs­ tanbul, 1275 (1859), c. 1-2. Reşidüddin, Ciimiü't-Teviirıh, Histoire Genera!e du Monde, c. I, ed. Quatremere, Pa­ ris, 1836; c. II, ed. B!ochet, Paris, 1911.

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.