SAVAŞA KARŞI BİLİMKURGU ÖYKÜLERİ ASKER KAÇAĞI Derleyen: Bülent Somay Çevirenler: Nesrin Kasap, Bülent Somay, Şencan Topaloğlu Bu derlemede yayımlanan öyküler: "Aldatmaca Oyunu", Philip K. Dick, "Shell Game", 1955, The Book of Philip K. Dick içinde, Daw Books, 1973; "Kaybolma Numarası", Alfred Bester, "Disappearing Act", Star Science Fiction 2 içinde, Frederik Pohl (haz.), Ballantine Books, 1953; "Asker Kaçağı", William Tenn, "The Deserter", Star Science Fiction 1 içinde, Frederik Pohl (haz.), Ballantine Books, 1953; "Alacakaranlıkta Kahvaltı", Philip K. Dick, "Breakfast at Twilight", 1955, The Book of Philip K. Dick içinde, Daw Books, 1973; "Anlaşmak Kolay Değil", Katherine MacLean-Tom Condit, "Trouble with Treaties", Star Science Fiction 5 içinde, Frederik Pohl (haz.), Ballantine Books, 1959; "Devle Dövüşen Bilgisayarın Öyküsü", Stanislaw Lem, "Tale of the Computer That Fought a Dragon", 1972, Mortal Engines içinde, 1977; "Son Baskı", Eric Frank Russell, "Late Night Final", 1948, Astounding Tales of Space and Time içinde, John W. Campbell, Jr. (haz.), Berkley Medallion, 1957; "Krrçiysk", Müfit Özdeş, 1981. İçindekiler SUNUŞ ALDATMACA OYUNU Philip K. Dick KAYBOLMA NUMARASI AlFred Bester ASKER KAÇAGI William Tenn ALACAKARANLIKTA KAHVALTI Philip K. Dick ANLAŞMAK KOLAY DEGİL Katherine Maclean ve Tom Condit DEVLE DÖVÜŞEN BİLGİSAYARIN ÖYKÜSÜ Stanislaw Lem SON BASKI Eric Frank Russell KRRÇİYSK Müfit Özdeş YAZARLAR HAKKINDA SUNUŞ BİLİMKURGU EDEBİYATTIR. İyi bilimkurgu, iyi edebiyattır." Bu sözü hangi bilimkurgu yazarının söylediğini tam olarak hatırlayamıyorum; 1950'lerde, bilimkurgunun 13- 18 yaş grubunun hafta sonu eğlencesi olmadığı bilinci bilimkurgu yazarlarının kafasında iyice yer etmeye başladığı sıralarda, bir bilimkurgu derlemesinin başında yer aldığını biliyorum yalnızca. "Bilimkurgu edebiyattır": Tıpkı edebiyat gibi onun da iyisi ve kötüsü, banali ve felsefi olanı, insanı düşünmeye ya da uyumaya sevk edeni vardır. Karamsar ya da iyimser olabilir: 1984'ü ve H. G. Wells'in mükemmel ütopyalarını düşünün, insan varlığı, insanın evrendeki yeri üzerine, neyin insan olduğu üzerine düşünebilir (Lem'in Solaris'i gibi), ya da Lucas'ın Yıldız Savaşları gibi sizi dev bir peri masalına, atların uzay gemisi, kılıçların ve tabancaların lazer silahı olduğu bir kovboy öyküsüne götürebilir. Modernist bir Bildungsroman gibi bir bireyin, dünyasının içinde ve ona karşı oluşumunu izleyebilir (Le Guin'in Mülksüzler'i) ya da Samuel Delany'nin postmodem heterotopya'sı Triton gibi değerlerin yok olduğu, bireyin parçalandığı bir evren çizebilir. Bilimkurgu edebiyattır. İyi bilimkurgu, iyi edebiyattır. Tabiatıyla, kötü bilimkurgu da kötü edebiyattır. Bilimkurgu, "polisiye" gibi edebiyatın bir alt dalı değildir. Bunun en iyi kanıtı bilimkurgu polisiyelerin varlığı; Isaac Asimov'un Çelik Mağaralar ya da Çıplak Güneş romanları gibi. Edebiyatın at oynattığı bütün alanlarda bilimkurgu da atını sürer; edebiyatın baktığı her şeye yadırgatarak, olası bir başka dünyanın aynasından bakar. Bilimkurgu tanımı gereği ilerici, gerici, devrimci, muhafazakar, feminist, erkek şovenisti, hayalci, gerçekçi değildir. Edebiyatta olduğu gibi bilimkurguda da ilerici ya da gerici yazarlar, feministler ya da erkek şovenistleri, militaristler ya da pasifistler vardır. Elinizdeki derleme, militarizme karşı, savaşa, otoriteye ve asker kafasına karşı yazanların kısa öykülerinden oluşuyor. Kuşkusuz bilimkurgunun savaşa ve militarizme karşı bütün tavrını temsil etmek gibi bir amaç koymuyor kendine. Savaşa ve militarizme karşı bir öyküler derlemesinin bilimkurgu alanından seçilmesinin anlamı nedir? Edebiyatta bilimkurgu dışında da antimilitarist olunabilir kuşkusuz. Ancak bilimkurgunun büyük bir avantajı var: Gündelik yaşamımıza sorgulanmaz bir biçimde yerleşmiş olan savaşperverliği, militarizmi, üniforma, emir-kumanda ve dayak biçiminde bir parçamız olan askerliği doğası gereği, çok daha rahat bir biçimde yadırgatabilir bilimkurgu. Bunu bir robot-masalı biçiminde (Lem) yapabilir, asker kafasıyla açık açık dalga geçebilir (MacLean ve Condit), ya da beraberce kendi gezegenlerine ihanet ederek ölümü seçen bir Arzlı'yla tonlarca ağırlıkta bize şekilsiz görünen bir Jüpiterli'nin acıklı öyküsünü anlatabilir (Tenn). Militarizmin insani değerlere yaptığı tahribatı bütün şairlerin yok olduğu bir dünyadan daha iyi ne anlatabilir? Bugün farkına bile varmadan kabullendiğimiz birçok politik kararın yarın yol açacağı sonuçları, geleceğe gidip "yerinde ve zamanında" görmekten daha iyi ne sokabilir kafamıza? Bilimkurgu bizi keyfimizce, bir geleceğe, bir Jüpiter'e, bir yıldızlararası uzaya, bir masalsı robotlar dünyasına göndererek, ama birdenbire ayağımızın altındaki hayal halısını çekip küt diye bu dünyaya ve bu zamana düşmemizi sağlayarak, militarizmi, savaşı, askerliği daha net görmemizi sağlar. Militarizmi bizden uzak durduğu için görmüyor değilizdir, tam tersine çok yakında, burnumuzun ucunda durduğu için gözlerimiz bir türlü netleyememektedir. Bilimkurgu görmemiz gerekeni burnumuzun ucundan alıp uzağa götürür, bize gösterir ve sonra da "şimdi ne yapacaksan yap" diye yeniden kafamıza atar. Yadırgatır. "Gerici" bilimkurgu bile istemeden bunu yapar çoğu kez. Robert Heinlein'ın muhafazakar, militarist, erkek şovenisti öyküleri bile, istemeden yadırgatma sonucuna ulaşır. Yazarın seçtiği tür ve "yazarlığı", politik niyetlerinin ve önyargılarının önüne geçer. İyi bilimkurgu iyi edebiyattır. Bilimkurgunun hayatımızı cehenneme çeviren militarizme karşı söyleyeceği bir söz olduğu zaman, bunu da iyi edebiyatın söylemesi gerektiği gibi, güldürerek, üzerek, düşündürerek, ama öykünün bittiği noktada, bizi başladığımız ana göre biraz olsun değiştirerek yapar. Russell'ın ve MacLean-Condit'in otorite, egemenlik meraklısı yaratıkları, Tenn'in ve Bester'ın Arzlı askerlerinden daha yabancı değillerdir bize. Hepsini tanırız. Öte yandan Tenn'in kendi gezegenine ihanet eden Jüpiterli "yaratığı" bütün bu yukarıdakilerden daha yakındır bize. Onu tanısaydık sevinirdik mutlaka. Bu derlemenin benim için en sevindirici yanlarından biri, Müfit Özdeş'in "saklı" bilimkurgu öykülerinden birini gün yüzüne çıkarmasıdır. Gayet iyi biliyoruz ki Arz'ın yörüngesinde bizden gizli dolanan daha binlerce Krrçiysk var. İnanmıyorsanız, yıldızlı bir gecede gökyüzüne dikkatle bakmayı, ya da ne bileyim, gazetelerin manşetleri arasında yazılı olanlara biraz daha yakından bakmayı deneyebilirsiniz. Bülent Somay, 2010 (1991) ALDATMACA OYUNU Philip K. Dick ANSIZIN bir ses O'Keefe'i uyandırdı. O'Keefe, üzerindeki battaniyeyi bir yana atıp portatif karyoladan fırladı, duvarda asılı duran B-tabancasını kaptı ve ayağıyla alarm zili kutusunun camını kırdı. Kutudan yayılan yüksek frekanslı dalgalar, kampın her yanında alarm zilleri çaldırmaya başladı. O'Keefe evinden dışarı fırladığında, kamptaki bütün ışıklar yanmıştı. "Nerede?" diye sordu Fisher tiz bir sesle. Pijaması hâlâ üstünde, uyku mahmurluğu içindeki yüzü karmakarışık, O'Keefe'in yanında bitivermişti. "Şurada, sağda." O'Keefe, yeraltı depo bölmelerinden yuvarlana yuvarlana yerüstüne çıkan kocaman bir toptan kaçmak için yana sıçradı. Gece giysileri içindeki insan figürlerinin arasında, birtakım askerler ortaya çıkmaya başlamıştı. Kampın sağ yanında, sisli, kara bir bataklık ve Betelgeuse Il'nin yüzeyini oluşturan yarı sıvı çamurun içine gömülü dolgun yapraklı bitkiler, sazlar ve iri iri yumru kökler vardı. Gecenin fosforumsu ışıltıları bataklığın üzerinde oynaşıp titreşiyor, zifiri karanlığın içinde hayaletleri andıran sarı ışıklar göz kırpıyordu. "Tahminime göre," dedi Horstokowski, "yolun yakınına kadar gelmişler, ama yola çıkmamışlar. Bataklık birikintisinin olduğu yerde, yolun her iki yanında uzanan on beş metrelik banketler var. O yüzden radarımız herhangi bir şey saptayamamış." Kocaman bir mekanik kurutucu "böcek", çamurun içinde hızla ilerleyip geçtiği yerde bataklığın suyunu çekiyor, ardında çizgi halinde, dumanlı, katı bir yüzey bırakıyordu. Bitkiler, çürümüş kökler ve solmuş yapraklar kavrulup tümüyle yok ediliyordu. "Ne gördün?" diye sordu Portbane, O'Keefe'e. "Hiçbir şey görmedim. Derin bir uykudaydım. Ama onları duydum." "Ne yapıyorlardı?" "Evimin içine sinir gazı pompalamaya hazırlanıyorlardı. Taşınabilir tüplerin hortumlarını çözdüklerini ve basınç tanklarının kapaklarını açtıklarını duydum. Ama neyse ki, onlar daha hortumları tankların ağızlarına geçiremeden kendimi evden dışarıya attım." Daniels telaşlanmıştı. "Bunun bir gaz saldırısı olduğunu mu söylüyorsun?" deyip beceriksiz ellerle kemerindeki gaz maskesini çıkarmaya çalıştı. "Orada dikilip durmayın öyle maskelerinizi takın!" "Aygıtlarını çalıştıramamışlar ki," dedi Silberman. "O'Keefe alarmı tam zamanında vermiş. Saldırganlar geri çekilip bataklığa doğru gitmişlerdir." "Emin misin?" diye sordu Daniels.
Description: