D. E. Ü..İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı XVII, İzmir20iJ3, ss.l63-191 ARAP DİLİNDE "NEBR" (VURGU) Yrd.Doç. Dr. Kadri YILDIRIM1 ÖZET Vurgu, sesi yükselterek bir kelimenin belirli bir ya da bir lıecesini cümlenin belirli bir kelimesini baskılı bir şeklide söylemektir. Bu açıd(ln '1lrgı,ı, genel dilbilim dallanndan biri olan sesbilimin konusudur. ı.;. 1-lA ..ı..:ı..:~) örneğinde olduğu gibi vurgunun bir kısmı anlam değişmesine yol açmaktadır. Zira verilen örnek.i:e "ma" edatı vurgulandığı zaman bu edat olumsuzluk edatı, cümle de olumsuz olarak algılanır. "Mii"dan sonraki kelime ise bu edat ismi, cümle de olumlu olarak vurgulandığında mevsfıl anlaşılır. Vurgunun bir kısmı da anlam değişikliğine yol açmaz, ancak dilin gösterir; "Ketebe" nin birinci konuşmacının yabancısı olduğunu hecesi yerine ikinci hecesini vurgulaması gibi. Anahtar kelimeler: Vurgu, hece, kelime, cümle, Arap dili . ·- .tı.ı 114 .llll • . .. ~ 11 ... :JW ~ ...ı:--- 1 Dicle Üniversitesi lliihiyat Fakiiltesi, e-mail: kyildirim21@ yalıoo.com Yrd. Doc. Dr.Kad1i YilDIRIM 1. "NEBR"İN SÖZLÜK ANLAMI VE TERİM OLARAK TANIMI 1. 1. Sözlük Anlamı İbn Hiris (ö. 395 1 1004), "n-b-r" kökünün yükseklik ifade ettiğini 2 kaydetmektedir. Bu bakımdan Arap dilinin büyük lugat kitaplarında "nebr'-'e sesin yükseltilmesi anlamı verilmektedir. 3 Bu kökün yükseklik ifade eden diğer bazı türevleri şunlardır: Nebbtlr: FaSılı konuşan, sesini yükselten, çığlık atan.4 Nebre: Korkudan atılan çığlık, şarkıcının alçak sesten hemen sonra sesini yükseltmesi, vücuttaki şişkinlik, bir şeyden yüksek olan şey.5 Bu kelime, adı belirtilmeyen bir şairin, sevgilisi hakkında söylediği aşağıdaki 6 beyitte sesin yükseltilmesi anianıında kullanılmıştır. 4JJi LJfl I.JJ~ ~re- '-S~=;,;y ()~\SU ~~~'ı c,;ı bir vurgu duyuyorum, Doğrusu konuşmasında Duyarken mutluluktan neredeyse bayılıyorunı. 2 İbn Ffuis, Ebu'l-Huseyn Ahmed, Mu'cemu mak!iyfsi'l-luğa, nşr.: Abdusselilm Muhammed Harun, Beyrut, 1991, V, 380, "n-b-r". 3 Bk. İbn Manzfır, Muhammed b. Mukerrem, Lisfınu 'l-'Arab, Beyrut, 1994, V, 189, "n-b m, r"; ez-Zeb!dl, Murtaza, Tae u 'l-'an1s min Ali Beyrut, 1994, cevalıiri 'l-Kamıls, nşr.: Ş Vll, 501, "n-b-r". 4 Ib. n Fa' n.s , a. g. e., a.y.; lb. n M anzu' r, a. g. e., a.y.; Ze b'd' a. g. e., a.y.; Fi ' 'ba'd ' ı ı, ıruza ı Muhammed b. Ya'kiib, el-Kamltsu Beyrut, 1991, II, 194, "n-b-r". '1-mulıft, 5 Bk. Fırfizabadi, a. g. e., a.y.; Zebidi, a. g. e., VII, 502, "n-b-r". 6 İbn Manziir, a. g. e., a.y.; Zebidi, a. g. e., a.y. 164 ARAP DİLİNDE "NEBR" (V[]RGUJ Nuber: "İri lokmalar" anlamındadır.7 Zira iri olan bir şeyde aynı zamanda bir nevi yükseklik bulunmaktadır. Enbar: Tüccarın eşyasını toplayıp yığdığı depodur. 8 Zira üst üste konulup bir yükselme olur. yığılan eşyada Minber: Üstünde batibin hutbe okuduğu kürsü olup, yüksek olması nedeniyle bu isimle anılmaktadır.9 Minher yüksek olduğu gibi, hatip de hem ona yükselmekte, hem de hutbesinde sesini yükseltmektedir. çıkarken 1. 2. Terim Olarak Tanımı Bir dilbilim terimi olarak "nebr"in Bu değişik tanımları yapılmıştır. sahiplerinden kelime vurgusunu; da farklılık, tanım bazılannın bazılannın cümle vurgusunu ön planda tutmalanndan Vurgunun her kaynaklanmaktadır. iki de içermesi tercih çeşidiıli açısından Ternınarn Hassan'ın şu tanımını ediyoruz: "Nebr, herhangi bir veya kelimeyi öbür veya kelimeZere lıece lıece göre daha baskılı söylemektir". 10 2. VURGUNUN SESBİLİM İÇİNDEKi YERİ Genel dilbilim dallanndan biri olan ve "dilin ve ses kısaca bildirişmenin yönünü inceleyen bilim" genel sesbilim, son şeklinde tanımlanabilen yıllarda yapılan çalışmalara göre kendi içinde şu kısırnlara aynlmaktadır:11 Görevsel 7 Zeb!dl, a. g. e., a.y.; İbn Manzür, a. g. e., a.y. 8 Erus, İbrahim, ve dğr., el-Mu'cemu'l-vastı, Bey}-ut, ts., ll, 897, "n-b-r". 9 Ib. n Fa' n.s , a. g. e., V , 380, " n-b -r" ; Ib. n M anzu' r, 'a . g. e., V, 189 , " n-b -r " . 10 Vurgunun terelli ettiğimiz bu tanımı ve diğer bazı tanımlan için bk. Hassan, Temrnam, Menalıicu'l-balısfi'l-lıığa, Kahire, 1955, s. 160; Rudeyn!, Muhammed Al! Abdulkeıim, Fusul fi 'ilmi' 1-luğa'l-' am, Beyrut, 2002, s. 213, 11 Krş. Bedri, Kemal İbrilhim, 'İlmıı 'l-lıığa el-mubemıec, Riyad, 1982, s. 5-6; Rudeyn!, a. g. e., s. 31; Aksan, Doğan, Her Yöniiyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim, Ankara, 2000, ll, 3. 165 Yrd. Doc. YilDIRIM Dr.Kadıi akustik sesbilim, sesbilimi, sesbilimi, biçimsel sesbiliın, söyleyiş dinleyiş sesbilim ve fizyolojik ses bilim. sesbiliın, gelişıneli Dinleyicide mesaj ve biçimlerini vurgu, farklı algılama uyandırmayan salt fonetik unsur olarak genel sesbilim içinde Bu çerçevede düşünülür. vurgudan daha çok vurgunun cümlenin hangi kelimesinde bahsedildiğinde veya kelimenin hangi hecesinde kurallar üzerinde yapılacağına ilişkin şekilsel durulur, anlam ise Dinleyicide mesaj ve boyutlarına değinilınez. değişik 12 algılamalar uyandıran vurgu ise görevsel sesbilim kapsamına girmektedir. Arap dilbilimcileri Görevsel sesbilimin kapsamına, ~· 6'9\\ ı.:i.,S w~ _,ili (Parçalarüstü olarak nitelediideri ve kez iç içe sesbiriınleri) çoğu işledikleri şu sesbirimlerini diihil ederler:13 1) Vurgu. 2) Ton. 3) Ezgi. 4) Uzunluk. 5) Vakfe (kelimenin sonunda vurguyu keserek durına). de birbirlerinden ancak çok küçük nüanslarla bu Şimdi ayrıiabilen sesbirimlerine göz Nebr, ilerde gibi cümlenin bir kısaca atalım: göreceğimiz kelimesini veya kelimenin bir hecesini daha bir sesle baskılı söyleınektir. Aksan'a göre kimi vurguyla ton, seslernin tiz Doğan yazarların birleştirdikleri ya da pes iken; ezgi de egemen olan temel tonun söylenişi konuşmaya değişiklikleridir.14 Arap dilbilimcilerinden Sudanlı Kemal İbrahim Bedri, sesin belirgin bir olan hecenin tümü için onun şekilde uzatılınası uzunluğun, değil, ünlü veya ünsüz bir sesi için söz konusu söylemekte ve kendi oldu~~ ülkesindeki Uınınu Derınan lehçesinde ml ile ilgili ~\ ~ örneğini vermektedir. Yazara göre, lehçede uzakta olan bir iQin ınezkı1r varlığı gösterm~k kullanılan bu işaret isminin ilk hecesindeki ünlü ses uzatılarak ~: \.:ı şeklinde zaman söz konusu çok daha uzaklarda vurgulandığı varlığın olduğu belirtilmiş olur. ıs Bir kelimenin sonunda vurguyu keserek bir süre durduktan sonra öteki kelimeye geçrnek olan vakfe, uygularunadığı takdirde şairini tespit 12 Bk. Bedı:l, a. g. e., s. 5-8, 12; Aksan, a. g. e., L 26-27, ll, 9 vd. 13 Bk. Bk. Bedr!, a. g. e., s.l38. Parantez içi terrnoloji için bk. Aksan, a. g. e., ll, 66. 14 Aksan, a. g. e., ll, 67-68. 15 Bedri, a. g. e., s. 140. 166 ARAP DİLİNDE "NEBR" (VURGU) edemediğimiz aşağıdaki şiirde olduğu gibi vurguların iç içe girmesi sonucu anlam kargaşasına yol açabilmektedir: · Dayanma gücüm tükenineeye kadar kapıyı çaldım; Dayanma gücüm tükendiğinde ancak benimle konuştu. US Şiirde yan yana iki kez geçen 1.,;,j~~<ı sözcüklerinden ilkinin vurgusu yüksek bir şekilde yapıldıktan sonra kısa bir durak yapılmadan ikinci sö~~y-~e geçildiği takdirde, bunların birleştirilecek olan vurgusu ile -~~ sözcüğünün vurgusu aynı olacak ve bu da dinleyicinin yanlış algılamasına yol 16 açacaktır. 3. VURGUNUN KISA GEÇMİŞİ VE DÜNYA D İLLERİNDEKİ VARLIGI Bilindiği kadanyla vurgunun dildeki fonksiyonuyla ilgili görüşler miHl.ttan önce V. yüzyıla dayanmaktadır. Bu yüzyılda özellikle eski Yunan ve Hint bilginlerinin konuyla ilgili tahlilleri dikkat çekmektedir. EskiYunanlılara göre insan vurguyu doğru bir şekilde kullanmadan isimleri telaffuz ederse, yanlışlıkla gizli güçleri çağırabilir. Bu yüzden ibadetlerde her vurgu önem taşır. Çünkü yanlış bir vurgunun bir nesnenin malıiyetini tam tersine çevirmesi münıkündür.17 Vurguyu yerinde kullanınarnayla ilgili eski Hintliler hakkında şöyle bir efsane nakledilir: Tann İndra' dan intikam almak isteyen yaşlı bir büyücü, bunu gerçekleştirmek için bir "İndraşatru" (İndra 'nın katili anlamında) yaratmaya karar verir. Fakat sıra büyünün en önemli seansına geldiğinde dili sürçer ve kelimenin ikinci "a"sını vurgulamadan "İndraşatru" (katili İndra olan anlamında) şeklinde telaf'fiiz eder. Bundan dolayı Tann onu 18 kolayca yener. Rudeyn.l'nin ifade ettiği gibi her ne kadar eski Yunan ve Hint 16 Bk. Bedri, a. g. e., s. 158. 17 Porzig, W alter, Dil Denen Mucize, çev.: Ülkü, Vural, Ankara, 1995, s.l 1. p . 18 a. g. e., a.y. orzıg, 167 Yrd. Doç. D1:Kadri YILDIRIM bilginlerinin dille ilgili tahlil ve bilimsel olmaktan değerlendirmelerin çoğu ziyade metafizik ağırlıklı ise de19, . sonrakilerin dikkatlerini bu olguya çekmesinde ve bunun daha bilimsel bir zemine bir basamak oturtulmasında etmesi önemlidir. teşkil Vurgunun bazı dünya dillerindeki varlığına gelince; Almanca'da vurgu bulunmakla birlikte, Almanlar sadece hece tonundaki vurgularla bir kelimeyi öbür kelimeden Almanca'ya dillerden Litvanca ve ayırmazlar. yakın Sırpça Hırvatça, kelimeleri ayırınada hece tonundan yararlanırlar.20 İngilizce'de de kelimeleri hem kip, hem de anlam birbirinden için açısından ayırmak vurgudan oldukça yararlanılmaktadır. Örneğin inıport kelimesi hem "ithal anianunda isim, hem de "ithal etmek" anianunda fiil olarak malı" isim kastedilirse kelimenin ilk hecesi; fiil kastedilirse kullanılabilir. Şayet ikinci hecesi vurgulanır.21 Kelimenin anlamsal yönünün etkisi için de august kelimesi örnek gösterilebilir. Bu kelimenin birinci hecesi vurgulandığında kastedilirken; ikinci hecesi "Ağustos ayı" vurgulandığında "saygıdeğer" anlamı kastedilmektedir. 22 Dünya dilleri arasında vurgunun en çok işlevsel dillerden biri Çince'dir.. Bu dilde ton ve olduğu ayııı sözcüğü değişik vurgularla 5-6 anlama gelecek şekilde kullanmak olanaklıdır.23 Bu konuda Çince'de tek hecelik bir sözcük olan ma veren Bloomfield, bu hecenin örneğini farklı vurgu tarziarına göre şu dört farklı anlama geldiğini kaydetmektedir:24 1) Yüksek düz tonla "anne"; 2) tiz ve yükselen tonla "kenevir"; 3) alçak ve yükselen tonla "at"; 4) inici tonla "azarlamak". Türkçe'de vurguya gelince; ülkemiz dilbilimcileri bu konu~a değerli çalışmalar yapnuşlardır. Bunlardan biri olan Ömer Demircan'ın vurgu ile ilgili üç önemli çalışması bulunmaktadır.25 Vurguyıı konuşan açısından "bir hece 19 Rudeyn!, a. g. e., s. 230-232. 20 Porzig, a. g. e., s. 116. 21 Erns, İbriihlın, el-Asvatu'l-luğaviyye, Mısır, 1981, s. 170-171. 22 Rudeyn!, a. g. e., s. 215. 23 Aksan, a. g. e., II, 68. 24 Bk Bloomfield, L., Language, London, 1963, s. 116. 25 Bu çalışmalar şunlardır: a) "Türk Dilinde Vurgu: Sözcük Vurgusu", Tiirk Dili, XXXI, 284, (1975), s. 333- 339. 168 AR4P DİLİNDE "NEBR" (VURGU) üzerine düşen soluk baskısı" şeklinde tanımlayan Demircan, dinleyen da "hece olarak Yazara göre bu açısından yüksekliği" tanıtmaktadır. yüksekliği oluşturan özellikler ünlü yeğinliği, ünlü uzunluğu, ses perdesinin değişimi ve ünsüz yeğinliğidir.26 Türk dilindeki vurguya önemli yer veren dilbilimcilerden Mehmet Hengirmen, "bir sözcükte bulunan hecelerden birinin diğerine göre daha belirgin ve daha baskılı söylenınesi" şeklinde tanımladığı vurgunun, göre son, ilk veya iç hece üzerinde sözcüğün niteliğine olacağını kaydetrnekte<llr. Şöyle ki: Vermek örneğinde olduğu gibi yalın eylemlerde vurgu son hecededir. Ad soylu sözcüklerde de vurgu genellikle son hecededir. Örneğin öğrenci. İnsan ve hayvan adlarında vurgu yine son hecededir. Örnek: Melunet, Tekir. Pekiştirme sıfatlarında ilk hece vurgulanır. Örneğin, bembeyaz. dillerden dilimize geçen sözcüklerde vurgu iç hecededir. Yabancı 27 Örneğin, fakülte. 4. VURGUNUN ARAP DİLİNDE Kİ VA RLIG I Muhtelif lehçeleriyle beraber bugünkü Arapçada önemli bir yer tutan vurgu klasik dönem Arap dilcilerinin mustakil eser ve hakkında yazmamaları dil ile ilgili yazdıklan muhtelif eserlerde de kendisine ayn bir bölüm ayırmamaları dikkat çekicidir. Bu husus, Bergstrasser ve Birkeland gibi bazı müsteşriklerde klasik Arap dilinde vurgunun olmadığına ilişkin bazı şüpheler uyandırmıştır. Eski şiir ve nesir dilini temsil eden fasili Arapça'da vurgunun söyleyen Bergstrasser, daha soma lehçelerin tümünde olmadığını oluşan vurgunun yer aldığını ifade etmekte, ancak aynı kelimenin hangi hecesiııin hususunda lehçeden lehçeye vurgulanacağı farklılıklar görüldüğünü b) "Türk Dilinde Ek Vurgusu", Tiirk Dili, XXXIIT, 294, (1976), s. 196-200. ' c) "Türkiye Yer Adlarında Vurgu", TiirkDili, XXXIV, 300, (1976), s. 402-411. Bu üç çalışma için bk. Bayaz, Ahmet ve Baydur İsmet, Tiirk Dili Dizin III, cilt: XXX XLDI, sayı: 241-360, (1971-1981), s. 27. 26 Bk. Demircan, Ömer, "Türk Dilinde Ek Vurgusu", Tiirk Dili, XXXlli, 294, (1976), s. 196 vd. :ri Bk. Hengirmen, Mehmet, Tiirkçe Di/bilgisi, Ankara, 1998, s. 97-99. 169 Yrd. Doc. Dr.Kadri YILDIRIM belirtmektedir. Konuyla ilgili 4.;.7b~<ı kelimesini . örnek veren yazar, bu kelimenin ikinci hecesini, yörelerdeki Araplarm ise Mısırlılarm diğer bunun birinci hecesini ifade etmektedir. Bu dilciye göre vurguladıklarını klasik dönemde vurgu sistemi güçlü bir· bunun ·şayet şekilde olsaydı, ihtilafsız ve sistematik bir tarzda muhafaza edilerek günümüze intikal ettirilmesi 28 29 gerekirdi. Birkeland da aşağı yukanaynı şeyleri söyler. · Arap dilinde vurgunun söyleyen Brockelrnann, bunun bulunduğunu keyfiyetinin kelimenin hece sahip nitelik ve göre açısından olduğu niceliğe belirtmektedir. Yazara göre vurgu öncelikle kelimenin sonunda değiştiğini bulunan "uzun hece" üzerinde Kelimenin son hecesi uzun yapılır. değilse, geriye hangi hece uzun ise o kelimede hiç doğru sayılarak vurgulanır. Şayet uzun hece yoksa, ilk hece vurgulanır. 30 Yeni Arapça'da varolan wrgunun eski Arap dilindeki yeri ve önemine delil edecek fazla bilgi ve belgenin söyleyen ilişkin teşkil bulunmadığnu İbrahim Enis, gerekçe olarak eski müelliflerin bu konuda eser yazmamalanın göstermektedir. Bununla birlikte, yazar, bugün tecvidli ve fasih bir Kur'an'ı okuyanlarm okuma stilierindeki ses ve taniara dikkat şekilde edildiğinde, bunun nesilden nesile günümüze kadar gelen eski Arap dilindeki vurgu sisteminin bir devarnı olabileceğini ifade etmektedir ki31 Yazann herhangi bir , örnek vermeden dikkat bu konuya ilerde çektiği değineceğiz Eski müelliflerin bu konuda müstakil eser eski Arap yazmamalannın dilinde vurgunun dikkat çeken olmadığına ilişkin yorumlanamayacağına Ramazan Abduttevvab, ilerde gibi bu müelliflerin söz ve görüleceği bazı 28 Bk. G. Bergstrasser, et-Tatavvımı 'n-nahvf, nşr.: Ramazan Abduttevvab, Kahire, 1982, s. 72-73. 29 Bk. Birkeland, Stress Patems in Arabic, Oslo, 1954, (tür. yer.) 30 Brockelmann C., Semitische Spraclıwissensclıaft, Leipzig, 1906, s. 61. · 31 Bk. Enis, a. g. e., s. 104,171. 170 ARAP DİLİNDE ''NEBR" (VURGU! uygulamalarını vurguya matuf olarak değerlendinnekte ve klasik dönem Arap dilinde de vurgunun bulunduğunu kaydetmektedir.32 Çağdaş Arap dilbilimcilerinden· Rudeyn1 de, eski Arap dilinde vurgu sisteminin keyfiyetiyle ilgili ayrıntılı bilgi ve belge ulaşmamış olsa bile, btmdan vurgunun olmadığı sonucunun çıkanlamayacağına dikkat çeker33 • Sudanlı dilbilimci Kemal İbrah'im Bedrl, Arap dilindeki eski ve yeni vurguyu bir bütün olarak kabul etmekte ve bunun Arapça'da dilbilim artık dallanndan sesbilimin bir alt olan fonoloji içerisinde yerini kısnu aldığını kaydetmektedir. 34 Vurgu henüz tatmin edici bir alanında çalışmanın yapılmadığını söyleyen Arap dilbilimcilerinden Muhammed göre klasik çağdaş el-Antaıd'ye dönem Arap dilcilerinin bu konuya nedeni, bu dilcilerin, değinmemelerinin vurgunun herhangi bir kelimenin fark anlamını değiştirebileceğini 35 edememeleridir . Ancak yazarın ileri sürdüğü bu neden bize göre pek isabetli an değildir. Çünkü fesahat ve belagatın en ince noktalannı keşfeden ve Kur' okurken hangi hece veya sesin ne zaman ne kadar · en uzatılacağını kadar inceleyen bu insanlann, kelime veya hecelerin aynntılanna bazı farklı takdirde anlamlannda da vurgulandıkları farklılık olabileceğini gömıemeleri çok bir ihtimaldir. zayıf O Mide bu rnüelli:fler neden müstakil eserler veya eserler içinde değişik bölümler halinde bu konuya Bize göre "vurgu" değinmernişlerdir? adını koymasalar bile klasik dönem Araplan fesahat ve belagat ölçüleri içerisinde tabii olarak vurgulu Rebi' ifade konuşmuşlardır. Abdullalı Malınıud'un ettiği gibi başta 'ilmu'l-asvô-t (sesbilim) terimini kullanan ilk kişi olan İbn Cinni (ö. 392 1 1002) olmak üzere klasik dönem Arap dilcileri bunun yazılarak değil, dalıa çok konuşularak öğrenilmesi gereken bir olgu olduğuna inaıınuşlardır?6 32 Bk. Abduttevvab, Ramazan, et-Taıavvımı'l-lıığavf,,Kahire, 1990, s. 127-129. 33 Bk. Rudeyni, a. g. e., s. 212 vd. 34 Bk. Bedri, a. g. e, s. 139 vd. 35 Bk. Antaki, Muhammed, Dirdsdtfifıkhi'l-luğa, Beyrut, 1969, s. 69. 36 Bk. Mahmud, Abdullah Re bl', "Fl ta'llıni savti)ryati'l-Arabiyye", Eb/ıasu 'n-nedveti '1- 'alemiyye el-ı'ilfi li ta'Ilıni'I-'ArabiY.Ye li ğayri'n-ndtıkine bi/ıd, Riyad, 1980, s. 36, 68. Yazar burada konuyla ilgili bir doh.iora çalışması yaptığını ve bu çalışmada eskiArap rJr 171 Yrd Daç. YILDIRIM Dı:Kadn" Kaldı ki, İbn Cinni'nin tespit edebildiğimiz bir saptaması vardır ki, yalnızca bu bile klasik dönem Arap dilcilerinin vurgunun habersiz fonksiyonlarından göstermektedir. Zira bu büyük dilci, sesindeki olmadıklarını konuşmacının yükseklil< ve mesajlar ilgili alça.Iqığın dinl~yene nasıl farklı verebileceğiyle vermiş olduğu~.) ~I.J ütS. (Vallahi büyük bir adamdı) cümlesiY.le ilgili şunları kaydetmektedir: Bir konuşmacı kullandığı bu cümlede geçen ..ı:lll lafz "la" hecesini daha telaffuz ederse, bundan, o ı celaıinin baskılı konuşmacının onun faziletli veya cesur biri dikkat adamı methettiği, olduğuna çektiği 37 anlaşılmaktadır. Anc<P.< bizim bugün "nebr" dediöimi?- bu baskılı telaffuz ' 1 :~i:~":\j (sesi kuvvetli (kuvvetli telaffuz) şekli i~iıJ, Y,az~r çıkarma), ~ 1 ve s-::ı~l 4.:1 (sesi uzatma) gibi ıstılalılar kullanmaktadır. Dolayısıyla biz bunu sadece bir İsimlendirme farkı olarak görüyoruz. İbn Cinni ile zirveye sesbilim meselelerinin temeli, ondan çok daha önce olan çıl<an aslında yaşamış Halil b. Ahmed (ö. 175 /791) ve Sibeveyh (ö. 180 /796) tarafindan öğrencisi Biz burada bu iki ünlü dilcinin, içinde vurgunun da yer atılmıştır. aldığı sesbilim çerçevesine giren tespitlerini özetlemek istiyoruz. bazı Halil b. Ahmed'in sesbilim ilk ve en önemli hiç alanında attığı adım, harflerin mahreçlerine göre "Kitabu 'I-' Ayn" kuşkusuz hazırlamış olduğu adlı ünlü eseridir. Arap dilbilimcilerinden er-Racihl'ye göre, Çağdaş 'Abduhı1 sesbilimin konusu olarak sesleri baz alan ve kez ses ile birlikte çoğu harfleri "sesli" ve "sessiz" olmak üzere ikiye ilk Halil, düşünülen ayıran kişi dolayısıyla bu konulan içeren ilk eser de "Kitabu'l-'Ayn"dır.38 Yirmi beş tanesi sabit mahreçli, dört tanesi de (vav, ya, elif, hernze) esnek veya değişken mahreçli olmak üzere Arap alfabesindeki harf yirmi dokuz sayısının olduğunu söyleyen Halie9, bu arada "zelaka" harflerine (ra, liim, nun fa, bii, dilinde nebrin bulunmadığını söyleyeniere gerekli cevaplar verdiğini söylüyorsa da, yazann bu çalışmasına ulaşaınadık. 37 İbn Cinni, Ebu'l-Feth Osman, ei-Hasfiis, nşr.: Muhammed Ali en-Necciir, Kahire, 1952, II, 370-371. 38 B k. Racilıi, 'Abdulıfi, Fiklıu '1-luğa fi '1-kutıtbi '1-'arabiyye, Beyıut. 1972, s. 130. 39 Bk. Halil b. Ahmed, Kitfibu'l- 'Ayn, nşr.: Mehdi el-Malızfimi - İbriihlin es-Sfunenm, Kuveyt, 1980, I, 57. 172
Description: