ANTROPOLOJ(cid:1)K KARAR KAV(cid:2)A(cid:3)I’NDA HAYS(cid:1)YET, HAKLAR VE HUKUK FELSEFES(cid:1) DIGNITY, RIGHTS AND LEGAL PHILOSOPHY WITHIN THE ANTHROPOLOGICAL CROSS OF DECISION-MAKING Winfried BRUGGER* (Çev. : Muhammed (cid:1)kbal (cid:1)MAMO(cid:3)LU)** Özet (cid:1)nsan eylemi, kabaca iki kısıma ayrılabilir: (1) Gündelik/sıradan eylemler; di(cid:2)er bir deyi(cid:3)le, konuyla ilgili olarak elimizde bulunan her türlü verinin ve yaptı(cid:2)ımız her türlü hesabın bize aynı istikameti gösterdi(cid:2)i “basit meseleler”. (2) Problemli/mü(cid:3)kül eylemler, yani elimizdeki verilerin ve zihnimizdeki gerekçelerin bize farklı farklı yönleri gösterdi(cid:2)i “zor meseleler”. Bu gibi durumlarda ki(cid:3)i, verece(cid:2)i kararların a(cid:2)ırlı(cid:2)ını omuzlarında hisseder ve kendisinin bir karar kav(cid:3)a(cid:2)ında bulundu(cid:2)unu fark eder. Bu makale, daha ziyade bu neviden zor meselelerle kar(cid:3)ı kar(cid:3)ıya kaldı(cid:2)ında ki(cid:3)inin nasıl bir sistematik dahilinde karar verip, eylemde bulunması gerekti(cid:2)i hususunu konu edinmektedir. Antropolojik Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı Teorisi, hem bireysel hayatın tanziminde, hem de toplumsal eylemlerin düzenlenmesinde nazara alınabilecek, insan eylemine dair sistematik bir izah sunar. Buna göre her insan, zor bir kararın arefesinde bulundu(cid:2)u zamanlarda kendisini yatay ve dikey eksenleri bulununan bir karar kav(cid:3)a(cid:2)ının orta noktasında hisseder. Yatay eksen üzerinde, insanın “geri”sinde “geçmis zaman” (ki(cid:3)inin o ana kadarki hayatı, tecrübeleri vs.) ve “ileri”sinde “gelecek zaman”; dikey eksen üzerinde ise insanın “yukarı”sında „idealler/de(cid:2)erler/yüksek fikirler” ve “a(cid:3)a(cid:2)ı”sında „temel ihtiyaçlar“ bulunur. (cid:1)nsan önemli bir karar verece(cid:2)i zaman, bu yönlerin her birisinden gelen ve kararına etki etmeye çalı(cid:3)an, fakat yerine göre birbirleriyle çatı(cid:3)ma ve hatta belki de çeli(cid:3)ki halinde bulunan farklı telkinlere maruz kalır. (cid:1)sabetli bir karar alabilmek ve ba(cid:3)arılı bir eylemde bulunabilmek için gerekli olan, somut olayda belirili bir istikamet ya da mülâhaza yönünde kararını vermeden önce, her dört ciheti de dikkate almak, bunları en iyi bir (cid:3)ekilde birbirleriyle irtibatlandırmaya ve her dört cihetin de çakı(cid:3)tı(cid:2)ı ortak noktayı bulmaya çalı(cid:3)maktır. Sürekli olarak bir ya da birden fazla cihetin gözardı edildi(cid:2)i kararlar ise, insan davranı(cid:3)larının çok boyutlu bir de(cid:2)erlendirmesini yapmayı ihmal ettiklerinden dolayı isabetli de(cid:2)ildir. Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nın, münferit fertler için geli(cid:3)tirilmi(cid:3) olan bu tahlil/analiz edici niteli(cid:2)i, firmalardan hukuk düzenlerine, devletlerden devletlerüstü yapılanmalara kadar di(cid:2)er her türlü te(cid:1)ekkül için de nisbî olarak geçerlidir. Bu keyfiyetin do(cid:2)ru anla(cid:3)ılması, bir yandan insan haysiyeti, temel haklar ve insan hakları kavramlarının felsefî olarak temellendirilmesinde, di(cid:2)er yandan ise hukukun ve siyasetin insan tabiatına uygun bir (cid:3)ekilde yorumlanıp yapılandırılmasında bize yardımcı olur. Anahtar kelimeler: Antropoloji, insan tabiatı, insan haysiyeti, insan hakları, temel haklar, hukuk felsefesi, hukuk metodolojisi, tabiî hukuk. Abstract Human action can be divided up roughly into two categories: routine actions or “easy cases” in which all impulses and considerations point in the same direction; and problematic actions or “hard cases” in which these impulses and arguments point in different directions. Then the actor has “to bear the cross” of decision-making. The article concentrates on these hard cases which lead to a “decisional cross” for the agent. The decisional cross provides a map of decisionmaking in hard cases; it provides binoculars with built-in crosshairs, displaying the vertical and horizontal lines within the horizon of socialization, interaction and enculturation. On first inspection the “decisional cross” only reveals an awkward predicament, a problem, not a solution for decisions regarding the task of leading a good life, either individually or collectively. On closer inspection it is possible to develop a systematic anthropology of human action that helps orient the actor toward leading an individual life as well as to orient collective actors and organizations, be it * Prof. Dr., Almanya’da Heidelberg Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Kamu Hukuku ve Hukuk Felsefesi Kürsüsü’nde ö(cid:2)retim üyesidir. Email: [email protected] (www.brugger.uni-hd.de). **Almanya’da Heidelberg Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Kamu Hukuku ve Hukuk Felsefesi Kürsüsü’nde doktora ö(cid:2)rencisidir. Email: [email protected]. Uluslararası Sosyal Ara(cid:1)tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2 / 8 Summer 2009 Antropolojik Karar Kav(cid:1)a(cid:2)ında Haysiyet, Haklar ve Hukuk Felsefesi 91 companies, legal systems, nation states or supranational entities. If we are crossed with a difficult decision, the ego or self stands at the crux of operating impulses coming “from below” and “from above.” The horizontal and vertical axes of consideration cross one another with two energized poles each— thus equaling four decisional perspectives in total. Visually and metaphorically speaking, in the here and now of a problematic decision, on the horizontal axis of the cross of decisionmaking the past - one’s former life experiences and biography - pushes from behind and the future pushes from in front in order to gain consideration amongst the options for a plan of action. The Id is our animalistic nature pressuring the ego “from below,” representing our most basic human needs and their desire for satisfaction. The norms and ideals of what is beautiful, good, just, and transcendent, herald “from above,” visually and metaphorically speaking. Motives and arguments pull at us from all four directions. The four perspectives in hard cases are poised against and contradict each other, but even within each perspective conflicts can arise. A “good shot” or a worthwhile decision has to find the crossing point of the four modes of reflection – only there we expect the “right fit” of the decision to be made by this person in this situation. Key Words: Anthropology, human nature, human dignity, human rights, fundamental rights, legal philosophy, legal interpretation, natural law. I. Antropolojik Karar Kav(cid:4)a(cid:5)ı’nda Eylem Hukuk, insanî olmalıdır! (cid:1)nsanın tabiatına uygun olmalı ve tüm insanlar için ortak olan özelliklere dayanmalıdır! Hukuk felsefesinin bir çok okulu, bu genel ifadeler üzerinde hemfikir olacaktır. Fakat, “insanî olmak”, “insan olmak” ve “insan tabiatına uygun olmak” için hangi unsurların gerekli oldu(cid:2)una ve bunlardan hangilerinin “aslî” unsurlar olarak kabul edilmesi gerekti(cid:2)ine dair teferruata girildikçe, hemen fikir ayrılıkları ba(cid:3) gösterecektir. Meselâ bu noktada, insanın tabiatını somut ihtiyaçlara dayalı olarak algılayan ve insanın temel ihtiyaçlarını merkezde tutan bir insan tabiatı algısı, insan olmanın asıl belirleyici unsuru olarak “akıl ve ruh”u önplanda tutan bir insan tabiatı algısı ile çatı(cid:3)maya girecektir. (cid:1)zafiyeci okullar (relativistic schools) ise, meseleye (cid:3)üpheci bir (cid:3)ekilde yakla(cid:3)arak, hukuktaki bir çok kanaatin di(cid:2)er farklı kanaatler içinden yalnızca bir tanesi oldu(cid:2)unu ve bunların da tarihsellik ile malûl olduklarını söyleyecektir. Yöntemciler (proceduralists) ise, makul bir insan ve hukuk tarifi yapmayı zorla(cid:3)tıran belirsizliklerden ve tartı(cid:3)malardan çıkı(cid:3) yolu olarak, somutla(cid:3)tırıcı süreçlere tâbi olmayı teklif edeceklerdir. Onlara göre, bu tarz soyut tartı(cid:3)malar yapmak yerine, (cid:3)iddet kullanımını dı(cid:3)layan ve karar alma sürecine, ilgili olan herkesin mümkün olan en geni(cid:3) çapta katılımını amaçlayan demokratik karar mekanizmalarından çıkacak olan sonuçlara tâbi olunmalıdır. Bu yazıda, hukukun hangi (cid:3)artları gerçekle(cid:3)tirmesi hâlinde insan tabiatına uygun olabilece(cid:2)i hususunda fikir beyan ederken, kıstas olarak insanın “eylem”inin (Handeln, human action) temel alınması gerekti(cid:2)i tezi teklif edilecektir. Zira her canlı, genellikle belli bir amaç do(cid:2)rultusunda “hareket eder” ve ço(cid:2)u canlının da ö(cid:2)renme ve belirli bir ölçüde de ileti(cid:3)im kurabilme kabiliyeti vardır. Fakat insano(cid:2)lu eylemde/davranı(cid:3)ta bulunur, hisseder, anlamlandırır, ölçer biçer, temellendirir ve karar verir. Her ne kadar basma kalıp gibi görünse de, insanın eylemi/davranı(cid:3)ı bir o kadar da çok boyutlu ve aydınlatıcıdır. Özellikle de e(cid:2)er mesele, -genelde oldu(cid:2)u gibi- hukuken ba(cid:2)layıcılı(cid:2)ı olan kararların alınmasına zemin hazırlayabilecek nitelikte hayatî bir önem ta(cid:3)ıyorsa... Yani “zor bir mesele” (“hard case”) ise... Bu gibi durumlarda, “Antropolojik Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı“nın („das anthropologische Kreuz der Entscheidung“, “anthropological cross of decision- making” ya da “anthropological decisional cross”) önemi açı(cid:2)a çıkar. 1 Peki bununla kast edilen nedir? 2 1 Teorinin orjinal isminde yer alan „Kreuz/crux“ kelimesini Türkçe’ye, Almanca’daki „Kreuzung“, (cid:1)ngilizce’deki „cross“ kelimelerine kar(cid:3)ılık gelen „kav(cid:3)ak“ kelimesi ile çevirmenin daha uygun olaca(cid:2)ını dü(cid:3)ündüm. Çünkü „Kreuz/crux“ kelimesinin Türkçe’ye, bu kelimenin Avrupa dilleri ve kültüründe gündelik hayatın içinde kazanmı(cid:3) oldu(cid:2)u ve dinî kökeninden nisbeten soyutlanmı(cid:3) olan manalarını göz ardı ederek, do(cid:2)rudan „haç“ ya da „çarmıh“ (cid:3)eklinde tercüme edilmesi uygun olmazdı. Zira Türkiye ba(cid:2)lamında dü(cid:3)ünüldü(cid:2)ünde, Avrupa dillerinde ve kültürlerinde oldu(cid:2)unun aksine, bu kelime ki(cid:3)inin zihninde ilk etapta dinî ça(cid:2)rı(cid:3)ımlar uyandırmaktadır. Bu nedenle de, kelimenin „haç“ ya da „çarmıh“ olarak çevrilmesi, teorinin ilgili oldu(cid:2)u ba(cid:2)lamdan, yani insan eylemlerinin ve kararlarının yapısını ve farklı boyutlarını bir sistem dâhilinde izah etmeye çalı(cid:3)an bir teori olmak ba(cid:2)lamından çıkartılarak, daha ziyade dinî ça(cid:2)rı(cid:3)ımların etkisinde kalan yanlı(cid:3) bir bakı(cid:3) açısıyla de(cid:2)erlendirilmesine sebep olabilirdi. Bu yüzden, yazarın da muvafakatıyla, „Kreuz/crux“ kelimesini „kav(cid:3)ak“ (cid:3)eklinde tercüme ettim. Nitekim yazar da, teorisinin Avrupa literatüründe de yanlı(cid:3) olarak dinî mahiyetli bir teori olarak algılanmasının önüne geçmek için, yeri geldikçe bu kelimenin her ne kadar çıkı(cid:3) ekseni itibarıyla dinî kaynaklı olsa da, günlük dil içinde dinden ba(cid:2)ımsız, herkese mâl olmu(cid:3) genel bazı anlamlarının olu(cid:3)tu(cid:2)una dikkati çekmektedir. Bu meyanda olmak üzere, meselâ Almanca’da „insanın bel kemi(cid:2)i“, müzikte „diyez“ i(cid:3)areti ve „çapraz“ i(cid:3)areti de „haç/çarmıh“ („Kreuz“) olarak adlandırılmaktadır. - Çev. „Kreuz/crux“ kelimesini „kav(cid:3)ak“ (Kreuzung/cross) olarak tercüme etmenin, teorinin ismini koyarken yazarın bu ismin okuyucuda uyandırmasını arzu etti(cid:2)i ça(cid:2)rı(cid:3)ımlar bakımından bir mahzurunun olmadı(cid:2)ına ve her ne kadar „haç/çarmıh“ („Kreuz“, „crux“) kelimesinin Avrupa kültüründe Uluslararası Sosyal Ara(cid:1)tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2 / 8 Summer 2009 92 Winfried BRUGGER – (Çev. : Muhammed (cid:1)kbal (cid:1)MAMO(cid:2)LU) (cid:1)nsanın davranı(cid:3)ları kabaca iki (cid:3)ekilde ele alınabilir: gündelik, sıradan eylemler ve problemli/mü(cid:3)kül eylemler. Davranı(cid:3)larımız genelde, günlük sorunlarımızı vakitten tasarruf ederek çözmek için güna(cid:3)ırı tatbik etti(cid:2)imiz alı(cid:3)kanlıklar, sıradan eylemler üzerinden yürür. E(cid:2)er kar(cid:3)ımıza, alı(cid:3)ageldi(cid:2)imiz (cid:3)ekilde davranmakla çözemeyece(cid:2)imiz ve istedi(cid:2)imiz sonuçlara ula(cid:3)amayaca(cid:2)ımız özel bir durum çıkarsa, bu bize rahatsızlık verir ve bizi dertlere giriftar eder. Lâkin bize rahatsızlık veren ve bizi sıkıntıya sokan bu gibi hâller, alı(cid:3)kanlıklarımızı, bizi dikkatli ve (cid:3)uurlu bir ölçüp biçme faaliyetinde bulunmaya zorlayan ve yeni kararlar almamızı gerektiren bir de(cid:2)i(cid:3)im sürecine sokar. Bu hâllerde ki(cid:3)i, kolaylıkla alınabilecek sıradan kararlar ile eyleminin gidi(cid:3)atını (cid:3)uurlu bir (cid:3)ekilde bizzat tayin etmesinin gerekti(cid:2)i, kendisini zora sokan ve omuzlarında a(cid:2)ırlı(cid:2)ını hissetti(cid:2)i kararlar arasındaki farkı anlar. Bir (cid:3)ahıs veya bir olay sebebiyle/tarafından “çarmıha gerilmek” („es ist ein Kreuz mit“) deyimi, bu gibi durumları ifade etmek için kullanılır. Bununla dar anlamda, yani dinî manada, Hz. (cid:1)sa’nın çarmıha gerilmesi, me(cid:3)akkat, üzüntü ve eziyet kastedilir. 3 Fakat bu deyim de artık belirli bir oranda dinî mahiyetinden soyutlanmı(cid:3)tır. Günlük dilde ise bu deyim, ki(cid:3)inin bir ba(cid:3)ka ki(cid:3)iyle ya da belli bir durumda ba(cid:3)ının dertte oldu(cid:2)u ve bunun yol açtı(cid:2)ı sıkıntının kolay kolay üstesinden gelemedi(cid:2)i, meseleyi farklı farklı açılardan ele almasının gerekti(cid:2)i ve sürekli farklı tercihler arasında gidip geldi(cid:2)i durumları ifade etmek için kullanılır. Bunu, ki(cid:3)iyi bu (cid:3)ekilde zora sokan hâllerin mahiyetine bakarak daha iyi açıklayabiliriz. Bir karar kav(cid:3)a(cid:2)ında oldu(cid:2)unu ve alaca(cid:2)ı kararların a(cid:2)ırlı(cid:2)ını omuzlarında hissetti(cid:2)i bu gibi durumlarda ki(cid:3)i kendisini, (1) ahlâken çözülmesi zor, (2) sonuçları itibarıyla önemli ve/veya (3) kimli(cid:2)ini, kendi (cid:3)ahsiyeti hakkındaki kanaatlerini etkileyecek nitelikte hayatî önem ta(cid:3)ıyan kararlar almak zorunda hisseder. „(cid:1)manının gevremesi“ („es ist ein Kreuz mit“) deyimi, yalnızca ilk bakı(cid:3)ta bir ma(cid:2)lubiyet hâlini ifade eder. Daha dikkatli baktı(cid:2)ımızda ise bu deyimden, -iki farklı mülâhaza ile- hem bireysel hayatın tanziminde, hem de toplumsal eylemlerin düzenlenmesinde nazara alınabilecek, insan eylemine dair sistematik bir antropoloji geli(cid:3)tirmemiz mümkündür. 1. Sadece insano(cid:2)lu, geçmi(cid:3)i, (cid:3)imdiki zamanı ve gelece(cid:2)i ku(cid:3)atan bir zaman yelpazesi içinde birbiriyle anla(cid:3)ır, ileti(cid:3)im kurar ve eylemde bulunur; kaldı ki bir de „ke(cid:3)ke“ denilmek suretiyle dillendirilen ve tüm bu zamanların getirmi(cid:3) oldu(cid:2)u sınırlamalardan sıyrılmak özlemini ifade eden hissiyat uyandırdı(cid:2)ı ça(cid:2)rı(cid:3)ımlardan farklı da olsa, „kav(cid:3)ak“ kelimesinin uyandırdı(cid:2)ı ça(cid:2)rı(cid:3)ımların yine de teorinin anlatmak istedikleriyle uyumlu oldu(cid:2)una ve hatta teorinin kavramsal, mecazî ve görsel açılardan daha iyi anla(cid:3)ılması için kavramı birebir çevirmeye nisbetle daha iyi yardımcı oldu(cid:2)una dair izahat için bkz. dipnot 8. 2 A(cid:3)a(cid:2)ıdaki izahlar, yazarın „Das anthropologische Kreuz der Entscheidung in Politik und Recht“ [„Siyasette ve Hukukta Antropolojik Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı“] (Nomos, Baden-Baden, 2. baskı, 2008) adlı kitabına ve „Menschenwürde im Licht des anthropologischen Kreuzes der Entscheidung“ [„Antropolojik Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı I(cid:3)ı(cid:2)ında (cid:1)nsan Haysiyeti“] (Jahrbuch des öffentlichen Rechts, Cilt 56, Mohr Siebeck, Tübingen, 2008), „Würde, Rechte und Rechtsphilosophie im anthropologischen Kreuz der Entscheidung“ [„Antropolojik Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nda Haysiyet, Haklar ve Hukuk Felsefesi“] (Winfried Brugger, Ulfried Neumann ve Stephan Kirste’nin editörlü(cid:2)ünü yaptıkları „Rechtsphilosophie im 21. Jahrhundert“ [„21. Yüzyılda Hukuk Felsefesi“], Suhrkamp Verlag, Frankfurt a. M., 2008 adlı kitabın içinde, s. 50-71) ba(cid:3)lıklı makalelerine istinat etmektedir. Metinde kullanılan alıntıların kaynaklarına dair ilgili atıflar için bu eserlere müracaat edilebilir. Ayrıca Antropolojik Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı Teorisi’nin felsefeden, psikolojiye, hukuka ve ekonomiye kadar uzanan bir yelpaze içerisinde farklı disiplinler tarafından nasıl algılandı(cid:2)ına dair tartı(cid:3)malar için (cid:3)u esere de bakılabilir: „Über das anthropologische Kreuz der Entscheidung“ [„Antropolojik Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’na Dair“] (Hans Joas/Matthias Jung (ed.), Nomos, Baden-Baden, 2008) [Tercümeyi yaparken, yazarın „Würde, Rechte und Rechtsphilosophie im anthropologischen Kreuz der Entscheidung“ [„Antropolojik Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nda Haysiyet, Haklar ve Hukuk Felsefesi“] ba(cid:3)lıklı makalesini esas aldım. Yazarın, bu makaleden daha sonraki bir tarihte yayınlamı(cid:3) oldu(cid:2)u ve içerisinde ba(cid:3)ka bazı izahların ve ilavelerin de bulundu(cid:2)u „Dignity, Rights, and Legal Philosophy within the Anthropological Cross of Decision-Making“ (German Law Journal, No. 10, Ekim 2008) ba(cid:3)lıklı makaleye de zaman zaman müracaat ederek, makalenin en güncel hâlini takdim etmeye çalı(cid:3)tım. Bu son makaleye (cid:3)u adresten ula(cid:3)ılabilir: http://www.germanlawjournal.com/pdf/Vol09No10/PDF_Vol_09_No_10_1243- 1266_Articles_Brugger.pdf- Çev.] 3 Alman kültüründe, haç/çarmıh denilince dinî sembolik manada akla ilk gelen, Hz. (cid:1)sa’nın çarmıha gerildi(cid:2)i zaman ya(cid:3)adı(cid:2)ı acılar, ızdıraplar ve çekti(cid:2)i eziyetlerdir. Bu meyanda olmak üzere „es ist ein Kreuz mit“ deyimi ile kast edilen, ki(cid:3)inin bir olay veya bir (cid:3)ahıs tarafından çok acılara, sıkıntılara, ızdıraplara maruz bırakılmasıdır. Türkçe’de benzeri durumları ifade etmek için kullanılan deyim, “imanını gevretmek” deyimidir. Bununla dar anlamda, yani dinî manada, insanın çekti(cid:2)i me(cid:3)akkat, üzüntü ve eziyet sebebiyle neredeyse Allah’tan ümidini kesecek hâle gelmi(cid:3) olması kast edilir. Yazarın, orjinal metinde kullandı(cid:2)ı „es ist ein Kreuz mit“ deyiminin dinî mahiyetine de atıfta bulunmu(cid:3) olmasından dolayı, bu deyimi yine dinî bir mahiyeti bulunan „imanını gevretmek“ deyimi ile tercüme etmek mümkündü. Fakat bunu yaparken, yazarın „es ist ein Kreuz mit“ deyimi ile kendi teorisi arasında kurmaya çalı(cid:3)tı(cid:2)ı mecazî ili(cid:3)kiye dair olarak yaptı(cid:2)ı vurguyu yansıtmak mümkün olmazdı. Zira bu deyime atıf yapmakla yazarın ça(cid:2)rı(cid:3)tırmak istedi(cid:2)i mana (cid:3)udur: Nasıl Hz. (cid:1)sa çarmıha gerildi(cid:2)inde binbir türlü elemlere, acılara, eziyetlere maruz kalmı(cid:3)sa, insano(cid:2)lu da tıpkı bunun gibi, önemli kararlar almak zorunda oldu(cid:2)u zamanlarda çok çe(cid:3)itli acılar çeker, sıkıntılara maruz kalır. Deyimin manası ve dinî ça(cid:2)rı(cid:3)ımı ile Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı Teorisi arasında kurulmaya çalı(cid:3)ılan bu mecazî ili(cid:3)kiden ba(cid:3)ka, yazarın yapmak istedi(cid:2)i di(cid:2)er bir husus da, günlük dile “çile çekmek, acı duymak, sıkıntılara duçar olmak” manalarıyla yerle(cid:3)mi(cid:3) olan bu deyimin merkezinde duran “haç/çarmıh” (“Kreuz”) kelimesi ile kendi teorisinin isminde yer alan “Kreuz” kelimesi arasındaki ayniyete dikkat çekmek suretiyle, ki(cid:3)inin alması gereken önemli/zor kararlar sebebiyle “çile çekti(cid:2)i, acı duydu(cid:2)u, sıkıntılara maruz kaldı(cid:2)ı” zamanlarda, kendisinin bir Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nda bulundu(cid:2)unu ona hatırlatmak için, okuyucunun zihninde kinaye yollu görsel bir resim olu(cid:3)turmaktır. - Çev. Uluslararası Sosyal Ara(cid:1)tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2 / 8 Summer 2009 Antropolojik Karar Kav(cid:1)a(cid:2)ında Haysiyet, Haklar ve Hukuk Felsefesi 93 da cabası... Mecazî ve görsel bir (cid:3)ekilde söylemek gerekirse, bu zaman boyutu, Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nın yatay eksenini te(cid:3)kil eder.4 Mü(cid:3)kül bir karar alınması gereken yerde ve zamanda, ki(cid:3)iye geçmi(cid:3) zaman „arkasından/gerisinden“, gelecek zaman ise „önünden/ilerisinden“, eylem planını yaparken kendilerini de göz önünde bulundurması için baskı yaparlar. Bu süreç esnasında ki(cid:3)inin, hem hedeflerini seçmesi, hem hedeflerinin önem derecelerini tayin etmesi, hem somut durumları ve sosyal (cid:3)artları göz önünde bulundurdu(cid:2)unda hedeflerinin ne derece ula(cid:3)ılabilir oldu(cid:2)unu hesaplaması ve hem de bunlara uygun araç- amaç mütalâalarını yapması gerekir. Herhangi bir (cid:3)ekilde karar verilsin ya da verilmesin, her iki hâlin de, ki(cid:3)inin (cid:3)u ana kadarki hayatına yön veren süreklilik çizgisinin ve ki(cid:3)inin kendi özgeçmi(cid:3)i ile ilgili (cid:3)u ana kadarki kanaatlerinin tasdik edilmesi, düzeltilmesi, kesintiye u(cid:2)raması veyahut da ileriki zamanlarda belli tercihlerin yapılıp yapılmayaca(cid:2)ının karara ba(cid:2)lanması yönünde tesirleri olacaktır. 2. Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nın dikey ekseni ise, insanın kendi içgüdüleri ile tamamen ba(cid:2)lı olmamasından dolayı gündeme gelmektedir. O, „kendi kendisi için bir projedir“; o, „tavır geli(cid:3)tiren bir varlıktır“; o, „kendi kendisini in(cid:3)a eder“.5 Her ne kadar insanı yeme-içme ve cinsellikten, sevilip sayılmaya kadar bir çok temel ihtiyaç sıkı(cid:3)tırsa da, bunların tatmininin hangi yollardan ve neler ile olabilece(cid:2)i ve bunlar arasındaki öncelik sırasının nasıl olması gerekti(cid:2)i, insanın genetik yapısına detaylı olarak derc edilmi(cid:3) de(cid:2)ildir. Bilakis Tanrı, tabiat ve/veya evrim, insan için, tercihlerini yaparken zorluklar çekmesini murad etmi(cid:3)tir. „Tercih çilesi“ („Qual der Wahl“, “torment of choice”) öncelikli olarak, insanın tercih edece(cid:2)i araçların, yöntemlerin ve amaçların e(cid:3)ya, insanlık ve sosyal ili(cid:3)kiler alemi ile olan dı(cid:3) ili(cid:3)kilerini tayin ederken kar(cid:3)ısına çıkar. (cid:1)nsanın, temel ihtiyaçlarının, hislerinin, bilebildiklerinin (cognitions)6 ve ideallerinin birbiriyle içiçe geçmi(cid:3) boyutları nedeniyle artık kavranılamaz bir hâle gelmi(cid:3) olan iç alemini tanzimde çekti(cid:2)i „tercih çilesi“ de, dı(cid:3) alemini tanzim esnasında çekti(cid:2)i bu çile ile ba(cid:2)lantılıdır. Tüm bu karma(cid:3)ıklıklar, içgüdü/dürtü ile tatbikat arasında ya(cid:3)anan gelgitlerde ortaya çıkmaktadır ve insanın hareketine iradî bir yön katarak onu eyleme/davranı(cid:3)a dönü(cid:3)türmektedir. Bu keyfiyet, insan kaderinin alâmetifarikasını te(cid:3)kil eder. Öyle ki insan, „a(cid:3)a(cid:2)ıdan“ gelen dürtülerine uyaca(cid:2)ı zaman bile belli de(cid:2)erlendirmeler yapmak zorundadır. Örne(cid:2)in açlı(cid:2)ımızla ne (cid:3)ekilde ba(cid:3) edece(cid:2)imiz bile aslında belirsizdir: Yeme(cid:2)in keyfini çıkartmak için lokantaya gidebiliriz, evde normal bir ö(cid:2)ün yeme(cid:2)i yiyebiliriz ya da abur cubur bir (cid:3)eyler atı(cid:3)tırabiliriz. Bu farklı ihtimallere daha yakından baktı(cid:2)ımızda, aslında her birisinin açlı(cid:2)a ve yeme(cid:2)e dair ça(cid:2)rı(cid:3)tırdıkları de(cid:2)i(cid:3)ik anlamların oldu(cid:2)unu görürüz. Kant’a göre insan, kendi içgüdülerinin/dürtülerinin tesiri altındadır, ama onlara uymak zorunda de(cid:2)ildir. Bu yüzden de o, kendi kendisine koydu(cid:2)u ve kendi ba(cid:3)ına de(cid:2)erlendirmesini yapabildi(cid:2)i kuralların muhatabıdır. Bu nedenle, dürtülerini disiplin altına almak, i(cid:3)lemek, medenile(cid:3)tirmek ve ahlâkîle(cid:3)tirmek, insan için bir vazife olarak ortaya çıkmaktadır.7 Psikanaliz, bu hususları sistematize eden bilim dallarından bir tanesidir. Sigmund Freud, insanın ruh yapısının, Alt-Benlik, Benlik ve Üst-Benlik (Id, Ego, Super-Ego) kategorilerinden olu(cid:3)tu(cid:2)unu söyler. „Alt-Benlik“, „Benlik“i “a(cid:3)a(cid:2)ıdan” tazyik eden tabiî kuvveleri, yani tatmin edilmeyi arzulayan temel ihtiyaçları ifade eder.8 “Yukarıdan” ise, ki(cid:3)iye bu temel ihtiyaçların hangi yollarla, hangi araçlarla ve hangi amaçlara yönelik olarak tatmin edilebilece(cid:2)ini gösteren, ki(cid:3)inin ait oldu(cid:2)u kültür çevresinde revaçta olan ve sosyalle(cid:3)me ve kültüre vâkıf olma (enculturation)9 ile ki(cid:3)inin içselle(cid:3)tirdi(cid:2)i, güzelin, iyinin, adaletlinin ve ulvî olanın ne oldu(cid:2)una dair olan 4 „Das anthropologische Kreuz der Entscheidung in Politik und Recht“ [„Siyasette ve Hukukta Antropolojik Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı“] (Nomos, Baden-Baden, 2. baskı, 2008) adlı kitabımda da gösterdi(cid:2)im gibi, toplum ve hukuk felsefesi alanlarında „yatay“ ve „dikey“ eksen üzerinde hareket edilerek geli(cid:3)tirilmi(cid:3) gerekçeler ve mülâhazalar ziyadesiyle mevcuttur. Fakat ilk defa „Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı“, mü(cid:3)ahhas olaylara bakmak suretiyle, bu iki eksenin nasıl sistemle(cid:3)tirilebilece(cid:2)ine dair bir izah sunmaktadır. 5 Bkz. Gehlen, Arnold. Der Mensch. Seine Natur und seine Stellung in der Welt [(cid:1)nsan. (cid:1)nsanın Tabiatı ve Dünyadaki Konumu], Vittorio Klosterman, Frankfurt, 12. baskı, 1978, s. 32. 6 En geni(cid:3) anlamıyla „cognitions“ kavramı, aslında insanı bilebilmeye sevk eden her türlü süreci ifade eder. Bu meyanda olmak üzere, meselâ insanın algılayabilmek, dü(cid:3)ünebilmek, ö(cid:2)renebilmek, idrak edebilmek, hayal edebilmek ve hatırlayabilmek kabiliyetleri de aynı (cid:3)ekilde bu kavramın içinde mündemiçtir. Kr(cid:3). Peter Prechtl/ Franz-Peter Burkard (ed.), Metzler Philosophie Lexikon: Begriffe und Definitionen [Metzler Felsefe Sözlü(cid:2)ü: Kavramlar ve Tanımlar], J. B. Metzler, Stuttgart, 1999, „Kognition“ maddesi. - Çev. 7 Kant’ın bu konulara dair söylediklerinin bir tahlili için bkz. Funke, Gerhard. „Kants Stichwort für unsere Aufgabe: Disziplinieren, Kultivieren, Zivilisieren, Moralisieren“ [„Bizim Vazifemize Dair Kant’ın Anahtar Kelimeleri: Disipline Sokmak, Medenîle(cid:3)tirmek, Terbiye Etmek, Ahlâkîle(cid:3)tirmek“], Akten des vierten internationalen Kant-Kongresses [Dördüncü Uluslararası Kant Kongresi Tutanakları] içinde, Mainz, 6-10 Nisan 1974, s. 1-25 (Editör: Gerhard Funke, de Gruyter, Berlin, 1974) 8 Bkz. Freud, Sigmund. Abriss der Psychoanalyse [Psikanaliz‘e Genel Bakı(cid:3)], s. 9-11, 1953/1972. 9 Kültüre mâl/vâkıf olma (enculturation, Enkulturation): (cid:1)nsanın içinde ya(cid:3)adı(cid:2)ı kültürün kendine has olan karakterini yakından tanıması, ona vâkıf olması sürecini ifade eden Etnoloji ve Antropoloji Bilimleri’ne ait olan bir kavramdır. (cid:1)nsan bu süreç zarfında iradî/bilinçli ya da gayriiradî/bilinçsiz olarak, içinde bulundu(cid:2)u toplumda belli (cid:3)ekillerde davranmanın, sosyal olarak kurumsalla(cid:3)mı(cid:3) davranı(cid:3) biçimlerinin (örn. söz vermek gibi), özel anlamı olan sembollerin, e(cid:3)yaların ve makbul hünerlerin neler oldu(cid:2)unu ve ne anlama geldi(cid:2)ini idrak eder. Bu kavramdan farklı olarak sosyalle(cid:1)me kavramı ise, ki(cid:3)inin toplumda cârî olan rolleri ve kuralları ö(cid:2)rendi(cid:2)i sürecin tamamını ifade eder. Peter Prechtl/Franz-Peter Burkard (ed.), Metzler Philosophie Lexikon: Begriffe Uluslararası Sosyal Ara(cid:1)tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2 / 8 Summer 2009 94 Winfried BRUGGER – (Çev. : Muhammed (cid:1)kbal (cid:1)MAMO(cid:2)LU) kurallar ve yüksek fikirler kendilerini bildirir. Hatta bazen bu temel ihtiyaçlar, cismanî ihtiyaçları önemsizle(cid:3)tiren, hatta kıymetsiz kılan veya yeni manevî ihtiyaçlar ortaya çıkartan bir Tanrı tasavvuru ile a(cid:3)ılır. Bu tarz “yukarıdan” gelen muhayyilelerin bir kısmı e(cid:3)yaya ve bedene ili(cid:3)kindir ve inzivadan sefahata kadar geni(cid:3) bir yelpazede seyreder. Yine bir kısmı ise, insan ruhunun kendine has olmak üzere üretti(cid:2)i mahsullerdir ve insan ihtiyaçlarının yapısını kısmen ayrı(cid:3)tırır ya da ona, sevgide veya dinî anlam dünyasında yeni ufuklar açar. 3. Benlik veya Nefis, zor bir kararın arefesinde bulundu(cid:2)u zaman „a(cid:3)a(cid:2)ıdan“ ve „yukarıdan“ tesir icra eden bu etkenlerin orta noktasında durur ve kendisini bir kav(cid:3)a(cid:2)ın ortasında kalmı(cid:3) gibi hisseder.10 Benlik’in içinde, yatay ve dikey olmak üzere iki tane ekseni olan ve bünyesinde birbiriyle gerilim hâlinde bulunan farklı kutupları barındıran bir muhakeme düzene(cid:2)i yer alır. Yani insanın içinde, kararlarına tesir eden toplam dört tane müessir kuvvet birbiriyle çakı(cid:3)maktadır. O hâlde içimizde, Goethe’nin dedi(cid:2)i gibi „iki“ tane de(cid:2)il, „dört“ tane ruh bulunmaktadır.11 Bu dört kuvvetten her birisi, bize farklı kaynaklardan bilgilerin akmasına ve kendimizi farklı (cid:3)ekillerde te(cid:3)vik edebilmemize vesile oldu(cid:2)undan dolayı, bize sıkıntı veren her türlü davranı(cid:3)ımıza tesir eder. Bu dört kuvvet, iki ana (cid:3)ekilde gün ı(cid:3)ı(cid:2)ına çıkar: (1) Ki(cid:3)inin, ölçme biçme, muhasebesini yapma ve karar alma süreçlerinde bilinçli bir (cid:3)ekilde bunlar üzerinde dü(cid:3)ünmesi ile ortaya çıkarlar. (2) (a) Bilinçli olarak alınmı(cid:3) olan bir karar, davranı(cid:3) seçimine duygusal planda etki eden ye(cid:3)il ı(cid:3)ık („Geç!“), sarı ı(cid:3)ık („Geç?“) veya kırmızı ı(cid:3)ık („Dur!“) sinyalleri tarafından kuvvetlendirilebilir. (b) Tereddütte kalınan durumlarda, bilinçli olarak alınacak bir kararın yerine, bu sinyallerin i(cid:3)aret etti(cid:2)i hissiyatın etkisiyle duygusal bir davranı(cid:3) biçimi benimsenebilir. 4. Böylece Antropolojik Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı, hareket ile eylemi/davranı(cid:3)ı, hayvan ile insanı kategorik bir (cid:1)ekilde birbirinden ayırdetmeye imkân sa(cid:2)lar. Bunun yanında, Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nın tahlil edici (analytical) ve kaide koyucu (normative) bir boyutu da vardır. Tahlil edici boyutu açısından bakıldı(cid:2)ında, insan kararlarının iç yapısını bir gözlemcinin dı(cid:3)arıdan bakı(cid:3)ı ya da ki(cid:3)inin kendisine içeriden bakı(cid:3)ı zaviyesinden, dört cihet eliyle çözümlemeyi mümkün kılar. Yukarıya, a(cid:3)a(cid:2)ıya, geriye ve ileriye, yani ideallere, temel ihtiyaçlara, geçmi(cid:3)ten miras alınmı(cid:3) ben-idraklerine ve gelecek planlarına „bakı(cid:3)lar“ (reflections), bunların içinde mündemiç olan araç-amaç telâkkileri de nazara alındı(cid:2)ında, bize insanın karar alma sürecinin en derininde yatan yapının genel bir haritasını verir. Her ne kadar, ki(cid:3)inin bilebildiklerinin, geçmi(cid:3)ten miras aldı(cid:2)ı birikimlerinin, hislerinin ve kararlarının ya da beyinde cereyan eden nöro-biyolojik süreçler ile insanın tercihlerinin, birbirleri ile nasıl bir etkile(cid:3)im içinde bulundukları meselesinin henüz tüm detayları ile izah edilememi(cid:3) oldu(cid:2)unu itiraf etmek gerekirse de, bu derindeki yapı und Definitionen [Metzler Felsefe Sözlü(cid:2)ü: Kavramlar ve Tanımlar], J. B. Metzler, Stuttgart, 1999, „Enkulturation“ maddesi. Her ne kadar bu tanım „fert“ eksenli olarak yapılmı(cid:3)sa da, yazarın metinde „enculturation“ kavramını kullanırken kast etti(cid:2)i mana daha geni(cid:3)tir ve sadece mü(cid:3)ahhas ferdin kültüre a(cid:3)ina olması sürecini de(cid:2)il, aynı zamanda davranı(cid:3) biçimlerinin, sembollerin ve e(cid:3)yaların da zamanla kültürün bir parçası hâline gelmesi sürecini ifade etmektedir. O yüzden bu kavramı, her iki manayı da ku(cid:3)atacak (cid:3)ekilde „kültüre mâl/vâkıf olmak“ (cid:3)eklinde tercüme ettim. Fakat metin içerisinde kavramın bu iki manadan yalnızca bir tanesine hasr edildi(cid:2)i yerlerde, manayı bozmamak için yerine göre „kültüre vâkıf olmak“ ya da „kültüre mâl olmak“ kavramlarından uygun olanı tercih ettim. Her iki mananın da birlikte kastedildi(cid:2)i yerlerde ise, kavramı „kültüre mâl/vâkıf olmak“ (cid:3)eklinde kullandım.- Çev. 10 Burada “kav(cid:3)ak” tabiri ile kast edilen, yolların kesi(cid:3)ti(cid:2)i noktadır. (cid:1)nsan bir kav(cid:3)akta kaldı(cid:2)ı zaman, önünde farklı yönlerden gelen, farklı yönlere giden yollar vardır ve yapması gereken, bu yollardan hangisine girmesi ya da kav(cid:3)ak kar(cid:3)ısına çıkıncaya kadar takip edegeldi(cid:2)i yolun (cid:3)imdi nasıl devam etmesi gerekti(cid:2)i hususunda bir karar vermektir. (cid:1)nsan bu esnada kendisini kav(cid:3)a(cid:2)ın ortasında hisseder ve do(cid:2)ru yolu bulabilmek için sa(cid:2)ına, soluna, önüne ve arkasına bakınmaya ba(cid:3)lar. Farklı yönlerden gelen araçların birbirleriyle çarpı(cid:3)malarını önlemek için, kav(cid:3)aklara genellikle trafik lambaları konulur. Bu lambalar vasıtasıyla kimin öncelikli geçi(cid:3) hakkına sahip oldu(cid:2)u belirlenerek, trafik bir düzene sokulur. Antropolojik Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı Teorisi’ne göre, her insanın içinde bir kav(cid:3)ak vardır. Fakat burada kav(cid:3)ak, yatay de(cid:2)il dikey olarak dü(cid:3)ünülmelidir. Yani farklı yolların gidip geldi(cid:2)i istikametler sa(cid:2), sol, ön, arka de(cid:2)il, bilakis yukarı, a(cid:3)a(cid:2)ı, ileri ve geridir. Bu yönlerden “geri” ve “ileri”, “geçmi(cid:3) zaman”ı ve “gelecek zaman”ı temsil eder ve Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nın zaman boyutunu te(cid:3)kil eden yatay eksen üzerinde yer alırlar. “Yukarı” ve “a(cid:3)a(cid:2)ı” ise, „idealleri/de(cid:2)erleri/yüksek fikirleri” ve „temel ihtiyaçları“ sembolize eder ve dikey eksen üzerinde bulunur. (cid:1)nsan bir karar verece(cid:2)i zaman, bu yönlerin herbirisinden gelen ve kararına etki etmeye çalı(cid:3)an farklı telkinlere maruz kalır. Bu noktada insanın içindeki Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı ile trafikte kar(cid:3)ıla(cid:3)tı(cid:2)ımız kav(cid:3)ak arasındaki fark ortaya çıkmaktadır. Zira trafikte, trafik lambaları vasıtasıyla hangi yönden gelen araçların geçi(cid:3) hakkına sahip oldukları bir kurala ba(cid:2)lanmı(cid:3) ve düzene sokulmu(cid:3)tur. (cid:1)nsanın Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nda ise, farklı yönlerden, yani geçmi(cid:3) zaman, gelecek zaman, idealler/de(cid:2)erler/yüksek fikirler ve temel ihtiyaçlar cihetlerinden gelen farklı telkinlerden hangisinin öncelikli olarak nazara alınması gerekti(cid:2)ine dair bir kural ve bir düzen yoktur. Hangi yönden/cihetten gelen telkinlere, ne derece öncelik hakkı verilece(cid:2)i, her olayda ve ki(cid:3)iden ki(cid:3)iye farklılık göstermektedir. Ayrıca, yalnızca bir cihetten gelen telkinata kulak vermek de insanı tatmin etmemektedir. Bu yüzden o, belirli bir yola girdikten, yani belirli bir istikamette karar verdikten sonra bile sürekli olarak di(cid:2)er yolları, yani di(cid:2)er cihetlerden gelen telkinleri de hatırında tutmak ve bir yandan kararı do(cid:2)rultusunda hareket ederken, di(cid:2)er yandan da devamlı olarak kendisini ve verdi(cid:2)i kararı sorgulamak durumundadır. (cid:1)nsan için karar vermeyi bir „çile“ye dönü(cid:3)türen de i(cid:3)te bu durumdur. - Çev. 11 Burada yazar, Goethe’nin Faust adlı eserinde, insanın içinde sürekli birbiriyle çatı(cid:3)ma, çeli(cid:3)me, hesapla(cid:3)ma ve mücadele hâlinde bulunan his ve fikirlerin oldu(cid:2)unu ifade etmek için söyledigi „Zwei Seelen wohnen, ach! in meiner Brust“ [Gö(cid:2)sümün içinde iki tane ruh var; ah, bundan ne kadar muzdaribim!] beytine atıf yapmaktadır. Bkz. Johann Wolfgang von Goethe, Faust 1, Beyit 1112. - Çev. Uluslararası Sosyal Ara(cid:1)tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2 / 8 Summer 2009 Antropolojik Karar Kav(cid:1)a(cid:2)ında Haysiyet, Haklar ve Hukuk Felsefesi 95 yine de bir „kara kutu“ de(cid:2)ildir. Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nın kaide koyma potansiyeli, her ne kadar tahlil etme potansiyeline oranla daha az geli(cid:3) mi(cid:3) olsa da, yine de gereksiz de(cid:2)ildir. Buna göre, kaide olarak „iyi“, „ba(cid:3)arılı“ bir eylem, eylemde bulunan ki(cid:3)inin somut olayda belirli bir istikamet ya da mülâhaza yönünde kararını vermeden önce, yapısal olarak her dört ciheti de nazara aldı(cid:2)ı eylemdir. Sürekli olarak bir ya da birden fazla cihetin gözardı edildi(cid:2)i kararlar ise, insan davranı(cid:3)larının çok boyutlu bir de(cid:2)erlendirmesini yapmayı ihmal ettiklerinden dolayı kaideten ya kötüdür, ya da herhâlükârda çok tehlikelere yol açabilecek niteliktedir. Meselâ insanın sadece geçmi(cid:3)teki ya(cid:3)antısını, temel ihtiyaçlarını, „amaçlar araçları me(cid:3)rula(cid:3)tırır“ (cid:3)eklinde bir düsturu veya zamanın (cid:3)artları („Zeitgeist“) tarafından belirlenmi(cid:3) sosyal standartları merkezde tutan yakla(cid:3)ımlar bu nevidendir. Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nın dört cihetinin ayrı ayrı göz önünde bulundurulması, her ne kadar insanın içinde bulundu(cid:2)u her durumda ona bir emniyet hissi veremezse de, tek bir amacın ya da de(cid:2)erin diktasına nisbetle ona daha sa(cid:2)lam bir istinad noktası ve duru(cid:3) kazandırır. 5. Karar Kav(cid:3)agı’nın, mü(cid:3)kül meselelerin tahlil edilmesi esnasında nasıl bir mercek ve yol haritası olarak kullanılabilece(cid:2)ini ve bize nasıl bir bakı(cid:3) açısı kazandırdı(cid:2)ını, (cid:3)u ana kadarki izahlarımızla münferit fertler bazında göstermi(cid:3) olduk. Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nın, münferit bireyler için geli(cid:3)tirilmi(cid:3) olan bu tahlil edici yönü, firmalardan hukuk düzenlerine, devletlerden devletlerüstü yapılanmalara kadar di(cid:2)er her türlü te(cid:1)ekkül için de nisbî olarak geçerlidir. Bunlar, her birisinin kendine has bir ki(cid:3)ilik yapısının, kimli(cid:2)inin, ruhunun ve gönlünün, aklı ve vücuduyla bir (cid:3)ahsiyetinin bulundu(cid:2)u gerçek ki(cid:3)iler gibi de(cid:2)illerdir; bilakis, insanlar tarafından belirli üretim ve tanzim faaliyetlerini gerçekle(cid:3)tirmek için kurulmu(cid:3) sun’î varlıklardır; her birisinin kendine has te(cid:3)kilat yapısını anlatan bir te(cid:3)kilat tüzü(cid:2)ünün („enabling act“, „organic act“) bulundu(cid:2)u tüzel ki(cid:3)ilerdir. Daha yakından bakıldı(cid:2)ında, bu neviden birliktelikler de aynı fertler gibi, kendi geçmi(cid:3)lerinin, gelece(cid:2)e dair planlarının, ideallerinin ve tatmin etmeleri için kurulmu(cid:3) oldukları temel ihtiyaçlarının, yani Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nın bir veya birden fazla cihetinin ı(cid:3)ı(cid:2)ında hareket ederler. Onlar da tıpkı fertler gibi, e(cid:2)er ikna edici bir „kurumsal kimlik“ („corporate identity“) olu(cid:3)turmak veya ba(cid:3)arılı bir yapısal görünüm kazanmak istiyorlarsa, duru(cid:3)larını bu dört cihetin ı(cid:3)ı(cid:2)ında tayin etmeli ve ona göre te(cid:3)kilatlanmalıdırlar. Meselâ ilk bakı(cid:3)ta, müzelerin daha ziyade „geriye/geçmi(cid:3) zamana“, dü(cid:3)ünce kurulu(cid:3)larının (think thanks) „ileriye/gelecek zamana“, dinî te(cid:3)kilatların, mensuplarının manevî ihtiyaçlarını önplanda tutmaları sebebiyle „yukarıya/yüksek fikirlere“ ve sosyal hizmetlerin de, hasta ve fakir durumda olanların yiyecek ve barınma ihtiyaçlarının tatminine yönelik olmalarından dolayı „a(cid:3)a(cid:2)ıya/temel ihtiyaçlara“ bakarak hareket ettikleri söylenebilir. Uzun bir geçmi(cid:3)i olan her te(cid:3)ekkül, insanların hayatiyeti ve kar(cid:3)ılıklı etkile(cid:3)imi için önemli olan bir „temel ihtiyaç“a muhtemelen daha ziyade hizmet ediyordur. Fakat bunu yaparken daha geni(cid:3) bir anlamda ve daha me(cid:3)ru bir zeminde hareket edebilmek için, „yukarıdan“ gelen telkinlere de kulak verir ve dikey eksende yer alan üretim (ekonomi), güvenlik (hukuk), sevgi ve saygı (aile ve dinler) gibi di(cid:2)er bazı ihtiyaçları da kar(cid:3)ılamaya çalı(cid:3)ır. Bunun yanında, her te(cid:3)ekkülün dikey ekseni, aynı zamanda yatay eksen üzerinde, yani kendisinin geli(cid:3)imine, iyile(cid:3)mesine veya kötüle(cid:3)mesine dair olan tarihsel süreç üzerinde temellenmi(cid:3)tir. Biz her ne kadar „geriye“ baksak, yani derebeylikler dönemi ile sanayi devrimini hatırımızda tutsak da, (cid:3)u anda modern zamanı ya(cid:3)amaktayız ve nazarımızı ileriye, yani modernite sonrası zamana (post-modernity) çevirmekteyiz. (cid:1)lk bakı(cid:3)ta yalnızca „geriye/geçmi(cid:3) zamana“ bakarak hareket etti(cid:2)i intibaını uyandıran müze örne(cid:2)inde bile, her dört cihetin yapısal olarak ne derece önemli oldu(cid:2)u açıkça ortaya çıkmaktadır. Zira bir müzenin varlı(cid:2)ını koruyabilmesi ve maddî kaynak bulabilmesi, ancak hizmet etti(cid:2)i toplum açısından önemli olan bir meseleyi kendisine konu edinmesiyle mümkündür; velev ki bu mesele, o toplumun tarihinde unutulmak istenen veya rahatsızlık duyulan bir zaman kesitine ait bile olsa… Bu nedenle, Almanya’da veya ba(cid:3)ka bir yerde bulunan bir Yahudi Katliamı Müzesi (Holocaust museum), Yahudi insanının maruz kaldı(cid:2)ı cismanî ve zihinsel tecavüzleri konu edinir (a(cid:3)a(cid:2)ıya bakı(cid:3)). Fakat bunu yapmasının temelinde, aslında „yukarıdan“ gelen telkinler, yani Yahudi olmayan beyaz insanın üstünlü(cid:2)ü teorisine (Aryan race theory) kar(cid:3)ı, insan haysiyetinin evrenselli(cid:2)i teorisini dillendirmek gibi idealler yatmaktadır. Bunun yanında müzenin di(cid:2)er bir amacı da, Yahudilere kar(cid:3)ı yapılan bu tecavüzlerin hangi tarihsel ba(cid:2)lam içinde gerçekle(cid:3)ti(cid:2)ini („Böyle bir (cid:3)ey nasıl olabildi?”) ortaya koymakla (geriye bakı(cid:3)), gelecekte böyle bir (cid:3)eyin tekrar gerçekle(cid:3)memesi için („Bir daha asla!”) hangi önlemlerin alınabilece(cid:2)i noktasında gelen ziyaretçileri e(cid:2)itmektir (ileriye bakı(cid:3)). Daha soyut söylemek gerekirse, her toplumsal aktör ya belli bir amaca hizmet etmesi için bilinçli bir (cid:3)ekilde kurulmu(cid:3) ve te(cid:3)kilatlanmı(cid:3)tır, ya da kendisini Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’na bakarak tanımlayan insano(cid:2)luna belli (cid:3)ekillerde hizmet etmek için zaman içinde iyi kötü kendi ba(cid:3)ına geli(cid:3)mi(cid:3)tir. Fakat neticede hem bu te(cid:3)ekküller, hem de insano(cid:2)lu aynı Kav(cid:3)ak üzerinde hareket etmektedirler. Farklılıklar Uluslararası Sosyal Ara(cid:1)tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2 / 8 Summer 2009 96 Winfried BRUGGER – (Çev. : Muhammed (cid:1)kbal (cid:1)MAMO(cid:2)LU) ise genelde iki noktada tezahür eder: Örne(cid:2)in hukuk sistemleri ve ulus devletler gibi toplumsal aktörler ve te(cid:3)ekküller, genelde „daha uzun ya(cid:3)arlar“ ve az ya da çok „belirli bir amaçları“ vardır. Buna kar(cid:3)ın insanlar, ömürleri daha kısa olmasına ra(cid:2)men, geli(cid:3)tirmek zorunda oldukları kimliklerinin, ihtiyaçların, faaliyetlerin ve anlam ufuklarının her çe(cid:3)idiyle alâkadar olması sebebiyle mecburen „her türlü amaç“ ile ilgilenirler („all-purpose“ beings).12 6. Daha önceden de belirtti(cid:2)imiz gibi, insan ya alı(cid:3)kanlıklarını ya da belli problemleri temele alarak (habit-based or problem-based) eylemde bulunur. Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı, insan eylemlerinden esas olarak problem temelli olanlarla ilgilenir. (cid:1)nsanların düçar oldukları mü(cid:3)kül durumların ortaya çıkmasına genellikle, örne(cid:2)in hisler ile ideallerin çatı(cid:3)ması ya da hastalanmaktan dolayı duyulan endi(cid:3)enin sebep olabilece(cid:2)i içsel gerilimler (inner-tensions) neden olur. Her ne kadar dı(cid:3)arıdan bir müdahale olmaksızın ortaya çıkan bu türden arıza sinyalleri, mü(cid:3)ahhas aktörün Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nda dü(cid:3)ünerek eylemde bulunmasına neden olabilirse de, Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nda dü(cid:3)ünmesinin gereklili(cid:2)i, ona genelde fiillerinin kendi çevresindeki (cid:3)ahıslara veya kurumlara müteallik ciddî sonuçlarının olabilece(cid:2)i hâller ya da onlardan gelen ve bizzat kendisini hedef alan veya kendisi ile ilgili ciddî sonuçlar do(cid:2)uran fiiller sebebiyle mülhem olacaktır. Her iki hâlde de ki(cid:3)i, ya oldu(cid:2)u yerden kımıldamaz ve problemin varlı(cid:2)ını inkar eder; ya da „ki(cid:3)ilik, krizleri çözmekle geli(cid:3)ir“ („ego growth through crisis resolution“) kaidesine uygun olarak hareket eder ve problemin üstesinden gelmek için giri(cid:3)imlerde bulunur.13 Aynı (cid:3)ekilde, di(cid:2)er tüm insanlar ve kurumlar/te(cid:3)ekküller de kendilerine özgü bir Antropolojik Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nda hareket ederler. Böylece nazarımız, (ferdî) eylem boyutundan („Aktions-Perspektive“), bir çok insanın ve te(cid:3)ekkülün birbirleri arasındaki kar(cid:3)ılıklı ili(cid:3)ki („Interaktions-Perspektive„) boyutuna uzanır. Nitekim bunların hepsi de aynı (cid:3)ekilde nazarlarını arkaya ve yukarıya çevirerek hareket ettiklerinden dolayı, geçmi(cid:3) zamandaki kar(cid:3)ılıklı ili(cid:3)kilerin/etkile(cid:3)imlerin (interactions) bir sonucu olarak muhtelif (cid:3)ekillerde ortaya çıkmı(cid:3) ve toplumda farklı derecelerde iz bırakmı(cid:3) olan, içinde bulunulan zamanın diline ve ruhuna (cid:3)ekil veren, kültürün artık bireysel/öznel olmaktan çıkmı(cid:3) ve tüm topluma mâl olmu(cid:3) olan muhteviyatıyla yüz yüzedirler. Böylece „münferit eylem“ („action“), „kar(cid:3)ılıklı etkile(cid:3)im“e („interaction“), Max Weber’in tabiriyle „sosyal eylem“e („social action“) dönü(cid:3)ür. Bu nedenle de, eylemin manasını anlayıp de(cid:2)erini takdir edebilmek için, onun, eylemler arasındaki kar(cid:3)ılıklı etkile(cid:3)im ve kültüre mâl/vâkıf olma ile arasındaki yapıcı/kurucu mahiyetteki ili(cid:3)kisinin sürekli göz önünde bulundurulması gerekir. (cid:2)ekil 1. Antropolojik Karar Kav(cid:4)a(cid:5)ı’nda Fail/Özne Sosyalle(cid:3)me (socialization) (cid:4)ahsî idealler, de(cid:2)erler, yüksek Sosyalle(cid:3)me (socialization) Eylemlerin kar(cid:3)ılıklı olarak fikirler; (cid:1)deal benlik, ki(cid:3)inin kendisine Eylemlerin kar(cid:3)ılıklı olarak birbirleriyle etkile(cid:3)imi (interaction) dair olan idealindeki tasavvuru birbirleriyle etkile(cid:3)imi (interaction) kültüre mâl/vâkıf olma Yukarıya: kültüre mâl/vâkıf olma (enculturation) (enculturation) Arkaya/Geriye: Kararın verildi(cid:2)i zaman: (cid:3)imdiki Öne/(cid:4)leriye: Nereden geliyorum? zaman Geçmi(cid:3) zaman Hakikî/asıl benlik, ki(cid:3)inin kendisine Nasıl birisi olmayı istiyorum? dair olan hâlihazırdaki tasavvuru Gelecek zaman Sosyalle(cid:3)me (socialization) A(cid:1)a(cid:2)ıya: Sosyalle(cid:3)me (socialization) Eylemlerin kar(cid:3)ılıklı olarak (cid:1)çgüdüler, ihtiyaçlar; ki(cid:3)inin anlık Eylemlerin kar(cid:3)ılıklı olarak birbirleriyle etkile(cid:3)imi (interaction) maddî ihtiyaçlarının tatminini arzu birbirleriyle etkile(cid:3)imi (interaction) kültüre mâl/vâkıf olma eden nefsi, ampirik/maddî benli(cid:2)i kültüre mâl/vâkıf olma (enculturation) (The empirical Ego/Self) (enculturation) 12 Meseleye daha yakından bakıldı(cid:2)ında, tabiî ki daha dar bir alanda hareket eden te(cid:3)ekküller ve müesseseler ortaya çıkabilece(cid:2)i gibi, daha geni(cid:3) bir alanda ve çok çe(cid:3)itli amaçlar do(cid:2)rultusunda hareket eden müesseselerin (multi-purpose institutions) var oldu(cid:2)u da görülebilir. Ki(cid:3)inin nasıl bir hayat sürdürmesi gerekti(cid:2)ine dair geni(cid:3) kapsamlı kurallar koyan dinî bir birliktelik örne(cid:2)inde görülebilece(cid:2)i gibi, bu tarz müesseseler insan varlı(cid:2)ının her alanını ku(cid:3)atıyor da olabilir. 13 (cid:1)nsanın, hislerinin ve fikirlerinin çatı(cid:3)tı(cid:2)ı durumlarda sorunların varlı(cid:2)ını inkâr etmesi ya da kendini bastırması, Psikoloji Bilmi tarafından da tanınan malûm örneklerdir. Uluslararası Sosyal Ara(cid:1)tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2 / 8 Summer 2009 Antropolojik Karar Kav(cid:1)a(cid:2)ında Haysiyet, Haklar ve Hukuk Felsefesi 97 II. Antropolojik Karar Kav(cid:4)a(cid:5)ı’nda (cid:1)nsan Haysiyeti ve (cid:1)nsan Hakları 1. (cid:1)nsan, cesedi ve ruhuyla, maddesi ve manasıyla, kalbi ve aklıyla insan tabiatında var olagelen, zaman boyutuna ve araç-amaç ili(cid:3)kisine dair mülâhazaları yansıtan yatay eksen ile „olan-yorum-olması gereken“e (Sein-Deutung-Sollen-Reflexion) dair mülâhazaları yansıtan dikey eksenin çakı(cid:3)tı(cid:2)ı orta noktada yer alır. O hâlde bu te(cid:3)histen yola çıkılarak, insan haysiyeti kavramına dair nihaî olmasa da, önemli olan bir yakla(cid:3)ım tarzı kazanılabilir. Nesnel olarak bakıldı(cid:2)ında, zor kararların alınması gereken zamanlarda, bu dört farklı cihetten gelen çe(cid:3)itli saikler ve gerekçeler insanı tazyik eder ve ona farklı farklı istikametler gösterirler. Bundan da öte, meselâ ki(cid:3)inin mümkün oldu(cid:2)unca iyi bir e(cid:3) ve ebeveyn olmak yönündeki ideali ile kendisinin gece gündüz çalı(cid:3)masını gerektiren mesle(cid:2)inde iyi bir yere gelmek yönündeki idealinin çatı(cid:3)ması örne(cid:2)inde görülebilece(cid:2)i gibi, bu dört cihetin herbirisinden gelen saik ve gerekçeler, hem di(cid:2)er cihetlerden gelenlerle, hem de kendi içlerinde, çeki(cid:3)me ve hatta belki de çeli(cid:3)ki hâlinde bulunabilirler. Bu hâl, karar vermeyi bir „çile“, kararı verecek olan kimseyi de bir „özne“ hâline getirir. Zira bir karara varmanın ve bir eylemin manasını de(cid:2)erlendirmenin ne kadar zor ve zahmetli bir i(cid:3) oldu(cid:2)unu en iyi takdir edecek olan, eylemde bulunan ki(cid:3)inin bizzat kendisidir. Çünkü eylem/fiil en nihayetinde ona ithaf edilmektedir ve verdi(cid:2)i kararın mesuliyetini ta(cid:3)ıyacak olan da odur. Nitekim ki(cid:3)i ile eylemi arasında kurulan bu ba(cid:2), tüm sosyal ili(cid:3)kilerin de temelidir. Ayrıca, baskı ve cebir gibi dı(cid:3)arıdan gelen veya ruh hastalıkları gibi içeriden gelen müessir kuvvetlerin eylemde bulunan ki(cid:3)i üzerinde büyük bir tazyik uygulayarak onun temyiz kudretini ortadan kaldırdı(cid:2)ı istisnaî hâller dı(cid:3)ında, tüm hukuk düzeninin i(cid:3)lemesi de bu ba(cid:2)ın kurulabilmesi (cid:3)artına ba(cid:2)lıdır. (cid:3)ahıs kavramı, Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı ile sa(cid:2)lam bir temele ba(cid:2)lanır. Zira bu kavram, insanın dü(cid:3)ünebilme, seçebilme ve bir (cid:3)eyin me(cid:3)ruiyetini sorgulayabilme kabiliyetleriyle donatılmı(cid:3) olan ve onu di(cid:2)er mahlukattan ayıran hususî yapısına istinad eder. Bu durum ise, insan nevini temayüz ettiren bu kabiliyetlerin, o türün her bir mümessilinde, yani her bir (cid:3)ahısta da mevcut bulundu(cid:2)unu ve normal (cid:3)artlar altında, yeti(cid:3)kin her insanın bu kabiliyetler hakkında bilgisinin oldu(cid:2)unu ve gerekli oldu(cid:2)unda bu kabiliyetleri güncelle(cid:3)tirerek harekete geçirebilece(cid:2)ini kabul etmeyi gerektirir. Bu nedenle de, geneli ifade eden „(cid:3)ahıs“ („person“) ve özeli ifade eden „(cid:3)ahsiyet“ („personality“) kavramlarını birbirlerinden ayırdetmek gerekir. Bir insan veya bir (cid:3)ahıs, temel ihtiyaçlarının ve içgüdülerinin ona has olan bir (cid:3)ekilde karı(cid:3)masının, kendi özgeçmi(cid:3)inin, kendisine rehber edindi(cid:2)i ideallerin, de(cid:2)erlerin ve yüksek fikirlerin tesiri altında ileriye bakarak kendisi için olu(cid:3)turdu(cid:2)u kimlikle ve bu kimlikte zaman içinde yaptı(cid:2)ı de(cid:2)i(cid:3)ikliklerle, yani kendi Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nda (cid:1)ahsiyet olur. (cid:4)ahsiyetin olu(cid:3)umu, uyumlu ya da sıradan bir (cid:3)ekilde gerçekle(cid:3)ebilir (örn. anasının kızı) ya da e(cid:3)yanın hikmetini sorgulamak ve tavır geli(cid:3)tirmek suretiyle giri(cid:3)ilen daha üretken bir faaliyetin neticesi olabilir. (cid:4)ahsiyetin olu(cid:3)umu ayrıca, geçici/yüzeysel veya kalıcı izler bırakan bir (cid:3)ekilde cerayan edebilir; ki(cid:3)inin kendi hür iradesinin ya da maruz kaldı(cid:2)ı baskının mamulü olabilir. Herhâlükârda, her insanın, (cid:3)ahsiyetinin olu(cid:3)umunda nelerin tesirine maruz kaldı(cid:2)ı ve kendisinin kim oldu(cid:2)u hususlarında az ya da çok dü(cid:3)ünerek olu(cid:3)turdu(cid:2)u bir benlik tasavvuru vardır. Bu tasavvur göz önüne alındı(cid:2)ında, her insan, yeri bir ba(cid:3)kasıyla doldurulamayacak nev’i (cid:3)ahsına münhasır bir ferttir. Bu da, Batı’da toplum ve hukuk felsefesinin a(cid:2)ırlıklı olarak benimsedi(cid:2)i, ferdin rızasını me(cid:3)ruiyetin temel kıstası olarak kabul eden „me(cid:3)ruiyetçi ferdiyetçilik“ („legitimatory individualism“) dü(cid:3)üncesinin üzerinde durdu(cid:2)u temel fikirdir. Batı’ya nisbetle geleneklerine daha ba(cid:2)lı olan toplumlar ise, nazarlarını daha ziyade geriye/geçmi(cid:3) zamana ve yukarıya, yani „ki(cid:3)inin toplum hayatına faydalı olabilmesi için nasıl bir hayat ya(cid:3)aması gerekti(cid:2)i“ sorusuna çevirerek, toplum ve hukuk felsefeslerini buna göre (cid:3)ekillendirirler. (cid:1)nsan haysiyetini, Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nı göz önünde bulundurarak yorumladı(cid:2)ımızda, haysiyet kavramı ile hukukun temel kavramları olan (cid:3)ahıs, (cid:3)ahsiyet, mesuliyet ve isnad kavramları arasındaki ili(cid:3)ki kendili(cid:2)inden ortaya çıkmaktadır. Çünkü bu dört kavramın hepsi de, insanın geriye, ileriye, a(cid:3)a(cid:2)ıya ve yukarıya bakarak eylemde bulundu(cid:2)u önkabulünden yola çıkmakta ve karar vermek zorunda olmanın, insanın omuzlarına yüklenmi(cid:3) a(cid:2)ır bir yük oldu(cid:2)unu kabul etmektedirler. Bu nedenle de bu kavramlar tanımlanırken, mü(cid:3)kül bir durumda karar vermek zorunda kalan insanın durumu göz önünde bulundurulmaktadır. Böylece de anayasaların ve insan hakları bildirilerinin neden insanın hareket hürriyeti ile maddî ve manevî varlı(cid:2)ını koruma ve geli(cid:1)tirme hakkını korudukları daha iyi anla(cid:3)ılmaktadır. Çünkü bu haklar, bir hukuk sisteminin, insanın hayatiyeti için gerekli olan temel (cid:3)artlarla uyumlu olabilmesi için gereklidirler ve bu yüzden de iyi bir hukukun nasıl olması gerekti(cid:2)i yönündeki de(cid:2)erlendirme ölçüleri (standarts of good law) tayin edilirken merkezî ehemmiyeti haizdirler. Zira her (cid:3)ahıs kendisini ancak kendi zaviyesinden de(cid:2)erlendirebilece(cid:2)inden dolayı, bu metinlerde (cid:3)ahsiyetin tanımı yapılırken, müstakil (cid:3)ahısların pekala birbirlerinden farklı olabilecek olan benlik tasavvurlarını ku(cid:3)atacak (cid:3)ekilde, fert/birey eksenli bir tanım yapılmaktadır. Nitekim „sıradan bir tüketici“ dahi, kendi Uluslararası Sosyal Ara(cid:1)tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2 / 8 Summer 2009 98 Winfried BRUGGER – (Çev. : Muhammed (cid:1)kbal (cid:1)MAMO(cid:2)LU) içsel penceresinden bakıldı(cid:2)ında, aslında emsalsiz bir insandır. Hareket hürriyeti ile ifade edilmek istenen, yalnızca insanın belli bir (cid:3)ekilde hareket etmek mecburiyetinde tutulamayaca(cid:2)ı fikri de(cid:2)ildir. Bilakis hareket hürriyetinin temelinde, davranı(cid:3)larımızın içeriden (dört cihet) ve dı(cid:3)arıdan (sosyalle(cid:3)me, eylemlerarası kar(cid:3)ılıklı etkile(cid:3)im, kültüre mâl/vâkıf olma) çok çesitli tesirlere maruz kaldı(cid:2)ı fikri yatar. Ayrıca hareket hürriyeti, insanın hislerinin ve bakı(cid:3) açılarının „çok“lu(cid:2)u içinde ne yönde hareket etmesi gerekti(cid:2)ine dair karar verirken, kendisi için en uygun de(cid:2)erlendirmeyi ve tercihi yapabilme hakkını ifade eder. Hukuk düzeni açısından bakıldı(cid:2)ında, hareket hürriyetinin amacı, her insana kendi „hayatını ya(cid:3)ama“, kendince bir istikamet sahibi olma, esnek bir alanda hareket edebilme ve kendi hissiyatının ve bakı(cid:3) açılarının „dört boyutlu“ düzleminde istedi(cid:2)i yönde tercih yapabilme hakkının sa(cid:2)lanmasıdır.14 (cid:4)nsanların e(cid:1)itli(cid:2)i fikrinin temelinde de, tüm insanların fert olma ve (cid:3)ahsiyet olu(cid:3)turma bakımından e(cid:3)it kabiliyetlere sahip oldukları dü(cid:3)üncesi yatmaktadır. Bizi hayvanlardan ve sair mahlukattan ayıran e(cid:2)er deri rengimiz, ırkımız, cinsiyetimiz ya da de(cid:2)i(cid:3)tirmekten aciz oldu(cid:2)umuz ba(cid:3)ka herhangi (cid:3)ahsî özelliklerimiz de(cid:2)il de, bu kabiliyetlerimiz ise, o zaman insanların „insan“ olmalarından dolayı e(cid:3)itliklerinin korunması gerekti(cid:2)i fikri en iyi bu kabiliyetler merkeze alınarak temellendirilebilir. Bu nedenle „insanların e(cid:3)itli(cid:2)i“ („equality of mankind“) ilkesi de yine hukukun iyi ve adil bir hukuk olabilmesi için gerekli olmazsa olmaz (cid:3)artlardan bir tanesidir. (cid:1)nsan haysiyetinin temelde saygı görmesi de, bu kabiliyetler ve (cid:3)ahıs olmak bakımından, insan siması ta(cid:3)ıyan herkesin e(cid:3)it oldu(cid:2)u fikrine ba(cid:2)lıdır. Fakat burada, „temel kıstaslar“ („basic standarts“) ile insandan daha fazla beklentileri olan „mükemmeliyetçi kıstaslar“ (standarts of excellence“) arasında bir ayrım yapmamız gerekir. Bu nedenle de, insan olarak saygı görebilmesi için ki(cid:3)inin her zaman ve her yerde dü(cid:3)ünüp ta(cid:3)ınarak, temellendirerek, mesuliyet hissederek ve bizzat kendisi olarak ortaya çıkmasını ve buna uygun davranmasını (cid:3)art ko(cid:3)amayız. Her insan, mantıklı ya da mantıksız, hukuka uygun ya da aykırı davranıp davranmadı(cid:2)ına, toplumda iyi ya da kötü bir örnek olup olmadı(cid:2)ına bakılmaksızın, sadece insan olması, yani eylemde bulunabilme, dü(cid:3)ünebilme ve kendi eylemlerini kendisi ve ba(cid:3)kaları nezdinde me(cid:3)rula(cid:3)tırabilme istidatlarının olması bakımından temel olarak saygı görmeyi hak eder. Ona bu saygının gösterilmesi, mü(cid:3)ahhas olayda bu istidatlarını de(cid:2)erlendirip de(cid:2)erlendirmedi(cid:2)inden, hatta suç i(cid:3)lemesi hâlinde oldu(cid:2)u gibi, bu istidatlarına uygun ya da aykırı davranıp davranmadı(cid:2)ından ba(cid:2)ımsızdır. Fakat ki(cid:3)inin toplum nezdinde saygınlık kazanması ve çe(cid:3)itli me(cid:3)akkatlere katlanarak elde etti(cid:2)i itibarını muhafaza edebilmesi için pekâlâ bu istidatlarını kullanması gerekli olabilir. Ayrıca “devlet büyükleri” ya da “halk kahramanları” gibi, topluma iyi bir örnek olmu(cid:3) ve kendilerinin tecrübe ettikleri sahalarda insan eylemlerinin ve eylemlerarası kar(cid:3)ılıklı ili(cid:3)kinin nasıl olması gerekti(cid:2)i hususunda toplumda mükemmel olanın ölçülerini (standarts of excellence) koymu(cid:3) olan (cid:3)ahıslara, herkese gösterildi(cid:2)inden daha fazla bir saygının gösterilmesi de tabiî ki normaldir. Bu meyanda olmak üzere, ki(cid:3)inin namusunu ve haysiyetini korumak amacıyla hakaret suçlarını cezalandıran Alman Ceza Kanunu’nun 185 vd. maddeleri her iki boyutu da ku(cid:3)atır: (1) Suçlunun insan ve (cid:3)ahıs/fert olmak sıfatı müzakere konusu yapılamaz; ona sadece kötü niyetli ya da „Ayıp etmi(cid:3)!“ denilebilir. (2) Zira saygıde(cid:2)er bir vatanda(cid:3)ın itibarı, üçüncü ki(cid:3)iler tarafından sebepsiz yere zedelenemez. 2. Eylem/davranı(cid:3), kendi iç alemine çekilmek hariç, ço(cid:2)unlukla ki(cid:3)iler arasında kar(cid:1)ılıklı etkile(cid:1)im hâlinde cereyan eden sosyal bir harekettir. Bu hareket, önceden beri sürekli aynı (cid:3)ekilde tekrarlanageldi(cid:2)i için kolayca yapılabilir bir mahiyette olabilece(cid:2)i gibi, yeni (cid:3)eyler/fikirler üretmeye yönelik de olabilir. Bu ikinci hâlde ise, yenilik getirici hareket, kar(cid:3)ıla(cid:3)ılan sorunların çözülmesine yardımcı olabilece(cid:2)i gibi, ba(cid:3)ka ihtilafların ortaya çıkmasına da sebep olabilir. Bu son hâl, tereddütte kalınan durumlarda hukuku ve devleti, krize/ihtilafa sebep olan meseleyi kuvvet kullanmadan ve mümkün oldu(cid:2)unca verimli bir (cid:3)ekilde çözmek için plan yapmaya sevk eder. Her ne olursa olsun, bu tarz kar(cid:3)ılıklı ili(cid:3)kilerde, herkesin müstakil birer aktör/özne olarak anlam verme/yorumlama, de(cid:2)erlendirme yapma ve eylemde bulunma hususlarında tek ba(cid:3)ına hak sahibi oldu(cid:2)u ve bu noktada özgür, e(cid:1)it ve mütekabiliyet ilkesiyle ba(cid:2)lı bulundu(cid:2)u farz edilmelidir. Bu, ki(cid:3)inin haysiyetine saygı gösteriliyor olabilmesi için gereklidir. Zira insan haysiyetine saygı, her insanın kendi durdu(cid:2)u yeri bulmasına ve kendine has bir (cid:3)ahsiyet geli(cid:3)tirmesine vesile olan Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nın dört ciheti ile de ba(cid:2)lantılıdır: Hayatta kalmak ile ilgili olan yemek, içmek, dinlenmek, üremek ve cinsellik gibi temel ihtiyaçlar cihetinden bakıldı(cid:2)ında, asıl olan insan haysiyetine uygun bir (cid:3)ekilde bu ihtiyacların kar(cid:3)ılanmasıdır. Ama aynı (cid:3)ey, geçmi(cid:3)i hakkında malûmat sahibi olmakla beraber, gelece(cid:2)e yönelik olarak da bir kimlik olu(cid:3)turmak ve kendisi 14 Bu hususları, „(cid:1)nsan Hakları’nın (cid:1)nsan Tasavvuru“, yani modern insan hakları belgeleri tarafından tarif edilen insan modeli ba(cid:2)lamında di(cid:2)er yazılarımda da inceledim. Bkz. Brugger, Winfried. Zum Verhaltnis von Menschenbild und Menschenrechten [(cid:4)nsan Tasavvuru ve (cid:4)nsan Hakları Arasındaki (cid:4)li(cid:1)kiye Dair], „Vom Rechte, das mit uns geboren ist.“ Aktuelle Probleme des Naturrechts [„Do(cid:2)umla Birlikte Elde Etti(cid:2)imiz Hakka Dair“. Tabiî Hukuk’un Güncel Meseleleri] (Editör: Wilfried Härle/Bernhard Vogel, Herder, Freiburg, 2007) içinde s. 216-246. Ayrıca aynı makalenin daha erken bir zamanda yayınlanmı(cid:3) (cid:1)ngilizce tercümesi için bkz. The Image of Person in the Human Rights Concept, 18 Human Rights Quarterly 594 (1996). Uluslararası Sosyal Ara(cid:1)tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2 / 8 Summer 2009 Antropolojik Karar Kav(cid:1)a(cid:2)ında Haysiyet, Haklar ve Hukuk Felsefesi 99 olarak kalabilmek gayreti (cid:3)eklinde ortaya çıkan ve ki(cid:3)inin kendi özgeçmi(cid:3)inde ifadesini bulan ben-idraki ile bu çerçevede benimsenmi(cid:3) olan tüm idealler/yüksek fikirler için de geçerlidir. Bu tarz bir kar(cid:3)ılıklı ili(cid:3)kide merkezî bir esas gizlidir. Ama bu esas, aynı zamanda bir çok tartı(cid:3)malı sorunun da çekirde(cid:2)ini te(cid:3)kil etmektedir: Her dört cihette de ortaya çıkan (cid:3)ahıs olmak ve (cid:3)ahsiyet geli(cid:3)tirmekle ilgili boyutların, eylemde bulunan tüm insanlar için aynı derecede önemli oldu(cid:2)unun kaideten kabul edilmesi noktasında fikir birli(cid:2)i vardır. Hukuk diliyle ifade etmek gerekirse: Müstakil aktöre/özneye ve onun Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’na bakıldı(cid:2)ında, ona kar(cid:3)ı saygı duyulması ve onun belli (cid:3)eylerden korunması için kendisine gerekli „haklar“ın tanınması gerekti(cid:2)i ortaya çıkmaktadır. Fakat ki(cid:3)inin „bir (cid:3)eye hakkının oldu(cid:2)u“ („right to“) ifadesi, henüz bu haktan do(cid:2)an mükellefiyetin muhatabının kim oldu(cid:2)unu belirtmemektedir, yani bu hakkın „kime kar(cid:3)ı“ („right against“) oldu(cid:2)u ve kimden alınaca(cid:2)ı soruları henüz cevapsız kalmaktadır. Ayrıca bu ifade, hak sahibinin ve mükellefin iki ya da çok taraflı yetkilerinin ve mükellefiyetlerinin somut içeri(cid:2)inin ne oldu(cid:2)unu da özel olarak belirtmemekte ve hakkın mutlak bir hak mı, yoksa nisbî bir hak mı oldu(cid:2)una dair de bir beyanda bulunmamaktadır. Bu noktada genelde fikir ayrılıkları ve almak ile vermek arasındaki rekabet ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki, ahlâkın ve hukukun zedelenmesine kar(cid:3)ı makul bir tepkinin nasıl olması gerekti(cid:2)ine dair olan sorular ise bu a(cid:3)amada henüz hiç gündeme gelmemi(cid:3)tir… Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nın, tıpkı insan haysiyetine yaptı(cid:2)ı genel atıfta oldu(cid:2)u gibi, bu tarz çeki(cid:3)meleri de detaylı olarak çözmeye katkısı çok azdır. Zira bu neviden olan suallerin çözülmesi için ba(cid:3)ka di(cid:2)er mütalâaların da yapılmasına ihtiyaç vardır. Ama yine de, Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’ndan ilham alarak bu tarz uyu(cid:3)mazlıkların çözümü esnasında gözetilmesi gereken üç (cid:3)artı (cid:3)u (cid:3)ekilde zikredelebiliriz: (1) Öncelikle, bu tarzdaki mütalâayı gerektiren kararlarda tüm insanların, ilgili (cid:3)ahıslar ve (cid:3)ahsiyetler olmaları sebebiyle fikir beyan etme hakkının (Recht zur Mitsprache) olması ve fikirlerinin de dinlenilmesi gerekir. Bunun siyasî açıdan neticesi ise, demokrasinin bir insan hakkı olarak kabul edilmesi; bir fikrin beyan edilmesinden önceki a(cid:3)amada yer alan, yani fikrin olu(cid:3)masına ve beyan edilmesine uygun zeminin hazırlanmasına imkân sa(cid:2)layan, „dü(cid:3)ünce, toplantı ve dernek kurma hürriyeti“ gibi ileti(cid:3)im haklarının ve fikrin beyan edilmesinden sonraki a(cid:3)amada yer alan, yani bir fikri beyan ettikten sonra o fikrin savunulmasına imkân sa(cid:2)layan „yargılanma esnasındaki dinlenilme hakları“nın güvence altına alınması gerekti(cid:2)idir. (2) Sürece dair olan bu mülâhazadan ba(cid:3)ka, bir de içeri(cid:2)e dair olan, yani meselenin aslını, çekirde(cid:2)ini ilgilendiren bir mülâhazanın daha yapılması gerekir15: Herhâlükârda, Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nın dört cihetinden her birisinin temelinde yatan aslî unsurların dikkate alınması ve – daha sonra daha yakından özel olarak te(cid:3)his edece(cid:2)imiz di(cid:2)er aktörler/özneler tarafından – te(cid:3)vik edilmesi gerekir. Buna dair olarak, Karar Kav(cid:3)a(cid:2)ı’nda kendisinin nazarıdikkate alınması için ısrar eden ve modern anayasalarda ve insan hakları bildirilerinde de genel olarak güvence altına alınan birkaç örnek verilebilir: A(cid:3)a(cid:2)ıya bakıldı(cid:2)ında, mesele ferdin ya(cid:3)ayabilece(cid:2)i asgarî (cid:3)artların nasıl güvence altına alınabilece(cid:2)i, bunun nasıl düzenlenip te(cid:3)kilâtlandırılabilece(cid:2)i meselesidir. Yukarıya bakıldı(cid:2)ında, mesele, örne(cid:2)in din ve dünya görü(cid:3)ü için serbest bir alanın nasıl güvence altına alınabilece(cid:2)i meselesi ile ilgilidir.16 Geçmi(cid:3)e, yani geriye bakıldı(cid:2)ında ise önemli olan, kendi hayatımızı içinde ya(cid:3)ayarak geli(cid:3)tirdi(cid:2)imiz evlilik ve aile kurumunlarına kar(cid:3)ı saygı duyulması ve bunların te(cid:3)vik edilmesi meselesidir.17 (cid:1)leriye bakıldı(cid:2)ında ise mesele, insana, kendi gelece(cid:2)ini planlayabilmesi ve (cid:3)ahsî ya da meslekî ya(cid:3)antısında kendisini etkileyen tercihler yapabilmesi için gerekli olan hareket ve ya(cid:3)am alanlarının tanınması ve koruma altına alınması meselesidir. Bu dört tefekkür düzlemi özetlenerek (cid:3)u (cid:3)ekilde ifade edilebilir: (cid:1)nsan haysiyetine gerekli saygının gösteriliyor olabilmesi için, insanın vücut bütünlü(cid:2)ü ile cismanî ihtiyaçları ve kendi (cid:3)ahsî tarihçe-i hayatı boyunca olu(cid:3)turmu(cid:3) oldu(cid:2)u psikolojik yapısı ve kimli(cid:2)i nazara alındı(cid:2)ında, bunların dokunulmazlı(cid:2)ının, en azından bunların özünü olu(cid:3)turan çekirdek alan itibarıyla korunma altına alınmı(cid:3) olması gerekmektedir. (3) Nihayetinde taleplerin ve edimlerin, alacakların ve borçların, „hakların ve mükellefiyetlerin“ („rights and responsibilities“) kar(cid:3)ılıklı olarak birbirleri ile tartılıp somutla(cid:3)tırılabilmesi için, yakın çevreden uzak çevreye, hislerden hesaplara, belli sahalara/sektörlere has ve özel boyuttakilerden, evrensel boyuttaki aidiyet ili(cid:3)kilerine, toplumsal te(cid:3)kilâtlanmadan devlet te(cid:3)kilâtına kadar farklı (cid:3)ekillerde kendini 15 Meselâ Alman Anayasası md. 19 II’de (cid:3)öyle bir hüküm yer alır: “Bir temel hakkın özü hiç bir zaman ihlâl edilemez.” 16 Meselâ bkz. Alman Anayasası md. 4 I : “(cid:1)nanç ve vicdan hürriyeti ile dinî ya da felsefî bir akideyi benimseme hürriyeti dokunulmazdır.” 17 Meselâ bkz. Alman Anayasası md. 6 I : „Evlilik kurumu ve aile, devlet tarafından özel olarak korunur.“ Uluslararası Sosyal Ara(cid:1)tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2 / 8 Summer 2009
Description: