ANADOLU’DA ERKEN TÜRK MİRASI EARLY TURKISH HERITAGE IN ANATOLIA Doç. Dr. Veli ÜNSAL Ahi Evran Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı [email protected] Öz M.Ö. 8. yüzyılda merkezi Asya’da yaşayan Türk toplulukları çeşitli sebeplerden ötürü, yaşadıkları coğrafyanın dışına çıkarak büyük bir göç hareketi başlatmışlardır. Bu toplulukların yeni bir yurt arama amacıyla başlattıkları göç hareketlerinin önemli duraklarından birisi de Anadolu’dur. Anadolu’da yapılan birçok kazıda bu topluluklara ait arkeolojik veriler tespit edilmiştir. Bu verilerin en önemlilerini, bozkır kültürü dendiğinde akla ilk gelen kurganlar, bunların içinde rastlanan at gömütleri ve yine bu toplulukların savaşçı yönünü ortaya koyan savaş araç gereçleri oluşturmaktadır. Bilindiği gibi at, göçebe kültürün en önemli elemanlarından biridir. Norşuntepe, İmirler ve Gordion’da karşımıza çıkan at gömütleri ve kurganlar, merkezi Asya’dan göç eden Türk topluluklarının kültürel miraslarını Anadolu’da da yaşattıklarının en somut göstergeleridir. Anadolu’ya gelen erken Türk topluluklarının bu coğrafyaya bıraktıkları bir başka miras ise arkeoloji literatürüne “İskit Tipi Ok Ucu” olarak giren mahmuzlu ok uçlarıdır. Bu tür malzemelere Anadolu’nun doğu, orta ve kısmen kuzeyindeki pek çok yerleşmede rastlanmıştır. Bu yerleşmelerin ön plana çıkanları, Kaman Kalehöyük, Maşathöyük, Pazarlı, Değirmentepe (Malatya), Ayanis, Çavuştepe ve Toprakkale’dir. Bu çalışmada, ülkemizde yapılan kazıların sonuçlarından yola çıkılarak, erken Türk topluluklarının Anadolu’da bıraktıkları ve günümüze kadar ulaşan kültürel mirasları, tarihi ve arkeolojik veriler açısından değerlendirilecektir. Bu çalışma Ahi Evran Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimince Desteklenmiştir. Proje Numarası: FEF.E2.17.040. Anahtar Kelimeler: Anadolu, Kurgan, İskit Okucu. Kaya Yazıtları Abstract Turkish communities living in central Asia moved from the geography where they live and started a big movement of migration in 8th century B.C. One of the stops of these movements of migration, which was started by these communities in order to search for a new homeland, was Anatolia. Archeological data belonging to these societies were found during many excavations in Anatolia. The most important ones of these data are equipments that are called “Tumulus/Kurgan” which is the first thing come to mind when the issue is steppe culture and war equipments that show he warrior side of these communities. As is known, horse is one of the most significant elements of nomad culture. Horse sepulchers that are in Norşuntepe, İmirler and Gordion are the most concrete indicators of the fact that Turkish communities that had migrated to this geography continued their cultural heritages in Anatolia. Another heritage on this geography left by early Turkish communities that had come to Turkey is spurred arrow heads that are named “Scythian Type Arrowheads” in archeology literature. These kinds of materials were found in many settlements in the east, middle and -partly- north areas in Anatolia. Some prominent examples of these settlements are Kaman Kalehöyük, Masathöyük, Pazarlı, Değirmentepe (Malatya), Ayanis, Cavustepe and Toprakkale. In this research, based on the results of the excavations in Turkey, the data that was left by Early Turkish settlements in Anatolia will be evaluated in terms of their historical and archeological features. This work was supported by the Ahi Evran University Scientific Research Projects Coordination Unit. Project Number: FEF.E2.17.040. Keywords: Anatolian, Kurgan, Arrowhead (Barb), Rock Inscription. Giriş Çalışmaya konu olan erken Türk toplulukları Proto Türkler olarak anılan Orta Asya ya da Ural Altay kökenli bozkır göçebelerinin ilk sakinleridir (Tarhan, 1979: 355; Tarhan, 1984: 109). Bu atlı- göçebe kavimlerin tarihi MÖ. III. binyıla kadar gitmesine rağmen tarih kayıtlarda isimlerine MÖ. I. binyılın ilk çeyreğinde rastlanır. Bu topluluklar MÖ. II. binyıl başlarından MÖ. VIII. yüzyıla kadar Kırım merkez olmak üzere Avrasya bozkırlarında ve Kafkasya coğrafyasında yaşamışlardır. MÖ. VIII-V. yüzyıllar arasında ise çeşitli sebeplerden ötürü başta Anadolu olmak üzere farklı coğrafyalara göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu tarihlerde Eskiçağ Türk tarihinin ilk temsilcileri olarak karşımıza çıkan bu topluluklar eskiçağ ve sonrasında elde edilen yazılı kaynaklara göre isimleri günümüze kadar ulaşmış ilk Türklerdir (Tarhan, 1984: 109-110; Tarhan, 2002: 597). Doğuda Çin’den batıda Tuna Nehrine kadar uzanan geniş bozkır sahasında etkili olan bu topluluklar, MÖ. II. binyıl ve MÖ. VIII. arasında Güney Rusya Tunç Çağı’nın temsilcileri olarak karşımıza çıkarlar. Daha sonraları MÖ. VIII-VI. yüzyıllar arasında ise yukarıda ifade edilen göç hareketlerinin bir sonucu olarak Güney Rusya’nın Tunç Çağı’nın sona ermesine ve Demir Çağı’nın başlamasına sebep olmuşlardır. Erken Türk Topluluklarının Anadolu’ya Göçleri Kavimlerin ortaya çıkıp, diğer kavimlere kaynaşmalarında göç dalgalarının büyük etkisi olmuştur. Göçler tarih öncesi ve tarihi çağlarda belirli aralıklarla yapılmıştır (Çay-Durmuş, 2002: 575). Bu göçlerin büyük kısmı Asya’nın içlerinden başlamıştır. Bu bölgeden başlayan göçler başlıca iki yoldan olmuştur. Bu yolların biri güney (doğu kolu) diğeri ise kuzey (batı kolu) yoludur. Güney yolu Ön Asya üzerinden, kuzey yolu ise Ural dağları ile Hazar denizi arasından ve Karadeniz’in kuzeyinden geçmektedir (Durmuş, 2012: 35). Bu göçlerin elbette belli başlı sebepleri vardı. Göçlerin sebeplerinden biri bugünkü Moğolistan ve Türkistan’da yaşanan ve uzun süre devam eden kıtlık ve kuraklıktı1. M.Ö. 800’lü yıllarda Türkistan ve Moğolistan’da başlayan kuraklık Orta Asya ve Güney Rusya’da büyük bir nüfus hareketlerine sebep oldu. Göçlerin bir diğer sebebi ise bu kuraklık sonucunda Hun (Hiung-Nu) kabilelerinin Çin sınırına yaklaşmalarıydı. Çin kaynaklarına göre Hunlar, Çinliler ve Choularla savaştılar. Savaşın sebebi Hunların otlaklarının küçülmesi ve Chouların her yerde garnizonlar kurmaları idi. Yapılan savaşta Hunlar yenildi. Bu durum bozkırda büyük bir göç hareketi meydana getirdi. Ayrıca yine Orta Asya coğrafyasında zaman zaman görülen çekirge istilaları büyük kıtlıklara sebep olmuş ve böylece bozkır insanlarının yaşamları daha da çetin geçmiştir (Tarhan, 2002: 603; Durmuş, 2012: 91-92). Tüm bu gelişmeler üzerine Kimmerler, doğudan gelen İskitlerin istila ve baskısı sonucu güneye ve batıya göç etmek zorunda kalmışlardır. Kafkas geçitlerini aşan Kimmer göç dalgaları Doğu Anadolu merkezli kurulan Urartu Devleti’nin kuzey sınırlarından başlayarak kitleler halinde Anadolu’ya girmişlerdir. Bittel bu durumu şöyle açıklar. “…Kimmerler’in Anadolu’yu istilası, kuvvetli bir ihtimalle Orta Asya’dan kaynaklanmış olan büyük bir göç hareketinin yan kolunu teşkil etmektedir. Bu hareket hiçbir zaman bir soygun seferi şeklinde değil, bütün bir halkın mal ve mülkleriyle beraber yaptıkları bir göç olarak nitelendirilebilir. 1 Her şeyden Orta Asya’nın iklimi istikrarsız bir durum arz ediyordu. Burada yaşayanlar için hayat çok zordu. Ard arda gelen şiddetli soğuklar, sel baskınları ve çekirge istilaları, aşırı sıcaklıklar sonucu meydana gelen kuraklık, insan ve hayvanların yaşantılarını son derece zorlaştırıyordu (Demirağ, 2003: 20). Bunu bu bakımdan MÖ. 13 yüzyıldaki “Deniz Kavimleri’nin” hareketleri ile karşılaştırabiliriz…” (Bittel, 1962: 90). Buradan anlıyoruz ki, MÖ. VIII. yüzyıldan başlayarak Anadolu üzerine gerçekleşen Kimmer göçleri sadece istila amaçlı değildir. Kimmerler’in bu göçleri aynı zamanda yeni bir yurt edinmek istediklerini de gösterir (Tarhan, 2002: 603). İskit göçlerine gelince, doğudan batıya doğru kavimlerin birbirlerini sıkıştırmaları sonucu tarih sahnesine çıkan İskitlerin göçleri için Herodotos şu ifadeleri kullanır. “…Göçebe Skyth’ler Asya’daydılar. Massaget’lerle yaptıkları savaştan yenik çıktılar, Araxes ırmağını geçtiler, Kimmer’lerin yanına göç ettiler. (Skyth’lerin oturdukları yerler eskiden Kimmer’lerinmiş öyle derler) Skyth’ler geldikleri zaman Kimmer’ler büyük bir istila karşısında oldukları düşüncesiyle toplanıp görüştüler….” (Herodotos, IV, 11). İskitler, Ön Asya ya da Anadolu’ya göç ederken Kimmerler’in aksine Karadeniz kıyı kesimlerini değil de Kafkasları doğudan dolaşarak ilerlemişlerdir. Herodotos’a göre bu durum İskitler’in yollarını şaşırmalarından kaynaklanır. Kimmerler kıyı boylarından hiç ayrılmamış, İskitler ise onların iç kesimlere doğru hareket ettiklerini düşünerek bu yolu tercih etmişlerdir (Herodotos, IV. 12). Anadolu hiç beklenmedik bir zamanda kuzeyden gelen göçebe/atlı kavimlerin2 tehlikesiyle karşı karşıya kalıyordu. Bu tehlikeyi yaratanlar Kimmerlerdi3. M.Ö. II. binin ortalarından, M.Ö. I. binin ilk çeyreğine kadar Karadeniz’in kuzeyinde göçebe kabileler halinde yaşayan Kimmerler, İskitler tarafından yerlerinden oynatılınca kafileler halinde güneye doğru inerek, Kafkaslar üzerinden Doğu Anadolu’ya girmişlerdir (Tarhan, 1984: 110). Kimmerler, M.Ö. VIII. yüzyılın sonlarında ilk olarak Urartu Devleti ile karşılaşmışlardır. Bu göçebe kavimlere karşı Urartu krallarından I. Rusa ve II. Argişti başarısız olmuşlar ve böylece Kimmerler kısa sürede Orta Anadolu’ya doğru ilerlemişlerdir (Sevin, 1982 : 256). Asur Kralı II. Sargon’un çabaları da sonuç vermeyince Kimmerler M.Ö. VII. a yüzyılın ilk yıllarında Kızılırmak’a kadar ilerlemişlerdir (Durmuş, 2012: 96). Urartu toprakları içerisinden geçerek batıya4 yönelen Kimmerler, Friglerin başkenti Gordion'u yağmalamışlardır. Frig ve Kimmer mücadelesi hakkında hiçbir yazılı belge yoktur. Ancak Gordion kazıları kentin yoğun şekilde tahrip edildiğini gösterir (Barnett, 1973: 426; Akurgal, 1955: 123). M.Ö. VII. yüzyılın ilk çeyreği içinde Kimmerler’in akınlarına karşı direnemeyen Frig Devleti yıkılır (Tarhan, 1984: 112). Batıya ilerleyişini sürdüren Kimmer akınları önce Lidya, sonra İyon şehirlerini yakıp yıkarak Anadolu’nun siyasi ve kültürel yapısında büyük değişikliklerin olmasına sebep olur (San, 2000: 1-2 vdd; Dönmez, 2003: 16). Anadolu’da Erken Türk Topluluklarına ait Küçük Buluntular Çalışmanın bu bölümünde bugüne kadar yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda Anadolu'da erken Türk toplulukları ile ilişkilendirilen küçük buluntulara değinilecektir (Harita-1, Resim- 12-14). Elbette Anadolu coğrafyasında kurgan ya da at gömüsü olarak nitelendirilebilecek bazı kalıntılara da rastlanmıştır. Bunlar Silivri Çanta Kurganı, Ağrı Dağı ve eteklerinde Bozkurt Kurganları, Kars Çıldır ve Akçakale Kurganları, Muş Nurettin Köyü Kurganları, Amasya İmirler Kurganı ve Ankara Güdül Kurganları’dır. Kökenleri MÖ. VI. binyıla kadar uzanan kurganlar Anadolu’da MÖ. III. binyıldan itibaren görülmeye başlanır (Dönmez, 2016: 16). Kurganlar başlı 2 Atlı Kavimler terimi, aynı zamanda bu kültürün sahibi olan Kimmer-İskit kavimlerine verilen isimdir. Bu kavimler bozkır kültürünün batıdaki temsilcileri olarak kabul edilmektedirler. 3 Kimmerler, Tevrat’ta Gomer, Asur vesikalarında Gimirrai ve Antik Yunan kaynaklarda ise Kimmerioslar olarak geçmektedir (Tarhan, 1984: 109, 111). 4 Kimmerler’in batıya hareketleri için bk, Tansuğ, 1949: 535-550; Tarhan, 1984: 109-120; Kimmer Kültürü, Kimmerler’in kökeni ve göç yolları için bk, Tarhan, 1979: 355-369. başına bir çalışmaya konu olacak kadar geniş olduğu için bu çalışma kapsamında değerlendirmeye alınmayacaktır. Kimmerler ve İskitlerin hemen hemen aynı güzergâhları kullanarak Demir Çağı’nda Anadolu’ya girdikleri yukarıda ifade edilmişti. Yazılı belgeler ve arkeolojik kalıntılar ışığında Kimmerlerin Doğu Karadeniz Bölgesi’nden Orta ve Batı Anadolu’ya kadar ilerlemiş oldukları, hatta batıda Karadeniz Ereğlisi (Heraklia Pontika) ile doğuda Trabzon (Trapezus)’a kadar olan kıyı kesiminde egemenlik kurdukları bilinmektedir. Buna karşılık İskitlerin Anadolu’da büyük ölçüde Urartu Krallığı ile mücadele ettikleri ve daha çok Anadolu’nun doğusunda görüldükleri arkeolojik ve yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır (Dönmez, 2002: 36). Erken Türk topluluklarının Doğu Anadolu’daki varlıkları Urartu kazıları sonucu açığa çıkmıştır. Van ve çevresinin erken Türk topluluklarına ait küçük buluntular açısından çok önemli bir yeri vardır. Bilindiği gibi Urartu ülkesinin merkezi toprakları olan bu bölge zaman zaman atlı göçebe kavimlerinin ciddi istilalarına maruz kalmıştır. Bu bölgede erken Türk topluluklarına ait buluntuların ele geçtiği yerlerden biri Çavuştepe’dir. Urartu Devleti’nin önemli merkezlerinden biri olan Çavuştepe’de yoğun olarak İskit tipi okuçlarına ve bozkır hayvan üslubu ile yapılmış koçbaşı kemik at koşum parçalarına rastlanmıştır (Erzen, 1978: 8vdd). Bu topluluklara ait buluntulara sahip bir başka Urartu merkezi Toprakkale’dir. Toprakkale’de Çavuştepe gibi İskit istilalarına maruz kalan yerleşmelerden biridir (Wartke, 1990: 3 vd). Bu yerleşmelerin dışında Van ve çevresinde İskit tipi okuçlarının ele geçtiği Anzaf Kaleleri ve Ayanis gibi önemli yerleşmelerde vardır (Belli, 1998: 29; Çilingiroğlu, 1996: 363 vdd). Van dışında başka Urartu merkezlerinde de İskit tipi okuçlarına rastlanan yerleşmeler vardır. Bunlardan biri Kayalıdere’dir (Burney, 1966: 55 vdd). Ayrıca Urartu Devleti’nin kuzeybatıdaki sınır kalelerinden biri olan Altıntepe'de ele geçmiş olan tunçtan yapılmış kuşbaşı şeklindeki at koşum takımı parçalarının göçebe hayvan üslubunda yapılmış olması bunların erken Türk topluluklarına ait olabileceğini düşündürmektedir (Özgüç, 1966: 11 vdd). İskitlere ait olduğu düşünülen bazı küçük buluntulara ise Norşuntepe'de rastlanmıştır (Hauptmann, 1983: 251 vdd). Bu buluntular arasında mızrak uçları ve tunçtan at koşum takımı parçaları vardır (Ivantchik, 1997: 17). Tüm bu yerleşmelerde ele geçen küçük buluntular erken Türk topluluklarının Doğu Anadolu yayılımlarını göstermesi açısından oldukça önemlidir (Resim-12-14). Doğu Anadolu’dan başka Güneydoğu Anadolu’da da, Zincirli, Sultantepe ve Kargamış gibi bazı yerleşmelerde bu atlı göçebe topluluklarına ait okuçlarına rastlanmıştır. İskitlere ait olan bu buluntular İskitlerin bu bölgede de etkili olduklarını gösterir (Dönmez, 2002: 36). Anadolu’nun batısına doğru ilerleyişlerini sürdüren erken Türk topluluklarına ait bazı buluntulara da Anadolu’nun ortasında rastlanır. Friglerin başkenti Gordion’da ele geçen bazı arkeolojik kalıntıların erken Türk topluluklarından Kimmerlere ait olduğu artık bilinmektedir. Gordion kazılarından anlaşıldığı kadarıyla, Kimmerler Gordion’da geniş çaplı bir yangın ve tahrip tabakası bırakmışlardır. Bu şehri ele geçiren Kimmerler kenti yağmalamış ve yakıp yıkmışlardır (Barnett, 1973: 426; Akurgal, 1955: 123). Gordion’da bulunan Kimmerlerle ilgili çeşitli küçük buluntular içinde okuçları dikkati çekmektedir. Gordion (Yassıhöyük) yakınlarında yani Kimmerlerin batıya ilerleyişlerini sürdürdüklerini teyit eden Demircihöyük’te ortaya çıkarılan bir tümülüste de, aynı tip okucunun ele geçmiş olması bu yöredeki Kimmer varlığına ait diğer önemli arkeolojik bulguları oluşturmaktadır (Dönmez, 2002: 36). Erken Türk topluluklarının Orta Anadolu’daki varlıklarını gösteren buluntulara Çorum ili sınırlarındaki bazı yerleşmelerde de rastlanır. Bunlardan Pazarlı, Alacahöyük (Koşay, 1941: 9; Koşay, 1951: 7) ve Boğazköy’de (Bittel, 1937: 13 vd), İskit tipi okuçları ele geçmiştir. Ayrıca Kırşehir yakınlarındaki Kaman- Kalehöyük’te (Omura, 1989: 353 vd), Yozgat sınırlarındaki Kerkenes (Schmidt, 1929: 221 vd) ve Alişar’da (von der Osten, 1937: 3), Ankara’nın Haymana ilçesi yakınlarındaki Gavurkale’de de (von der Osten, 1931: 5), Çorum’da ele geçenlerle ortak özellikler gösteren küçük buluntulara rastlanmıştır. Ayrıca Sivas Müzesi de İskit tipi okuçlarına ev sahipliği yapmaktadır (Ökse, 1994: 65 vd). Bunlardan başka atlı savaşçılarından özellikle Kimmerler'in ikiyüz yıla yakın bir süre içinde Orta Anadolu'da bir Bozkır Devleti kurmuş olduklarına yönelik bazı tespitler de bulunmaktadır (Tarhan, 1979: 366-367; Tarhan, 2002: 604). Anadolu’da Erken Türk topluluklarına ait izlerin yer aldığı bir başka alan ise Karadeniz Bölgesi’dir. Bölgenin Orta kısmında yer alan Amasya ve çevresinde ölü hediyesi olarak değerlendirilebilecek bazı önemli buluntular ele geçmiştir. Bu küçük buluntular uzun demir kılıç, tunç balta, at koşum takımı parçaları ile literatüre İskit tipi okucu olarak giren mahmuzlu tipik okuçlarıdır (Tarhan, 1984: 117). Amasya’dan başka Tokat yakınlarında yer alan Anadolu’nun önemli yerleşmelerinden biri olan Maşat Höyük kazılarında da erken Türk topluluklarına ait okuçlarına rastlanmıştır (Özgüç, 1982: 3 vd). Erken Türk topluluklarının Karadeniz Bölgesi’ndeki varlıklarını gösteren bir başka örnek ise bölgenin yer isimlerinde karşımıza çıkar. Antik yazarlardan Strabon’a göre Trabzon yakınlarındaki Ağırmış Dağı’nın antik çağdaki adı Kimmerius Dağı’dır (Strabon, VII,4.3). Tüm bunlar atlı göçebe toplulukların tıpkı Doğu Anadolu’da olduğu gibi Karadeniz Bölgesi’ndeki varlıklarını ortaya koyması açısından önemlidir. Erken Türk topluluklarının Anadolu’da yukarıda ifade edilen arkeolojik varlıklarının yanında siyasi faaliyetleri de dikkate değerdir. Bilindiği gibi Anadolu’nun ortasında egemenlik kuran Frigler erken Türk topluluklarından Kimmerler tarafından, Doğu Anadolu merkezli kurulan Urartular ise İskitler tarafından tarih sahnesinden silinmişlerdir. Bundan başka bu Türk toplulukları Anadolu’nun batısındaki Lidya ve İyonyalıları da uzun süre meşgul etmişlerdir. Bu topluluklardan Kimmerlerin akınları sonucu Lidyalılar büyük sarsıntılar geçirmiş, İyon kolonileri ise bir süre ticari faaliyetlerde bulunamamışlardır. Anadolu’da Erken Türk Topluluklarına ait Anıtsal Kaya Resimleri Çalışmanın bu bölümünde bugüne kadar yapılan araştırmalar sonucunda Anadolu'da erken Türk toplulukları ile ilişkilendirilen ve onların yaşantıları hakkında bilgi sahibi olduğumuz anıtsal kaya resimlerine değinilecektir5. Günümüzde Moğolistan, Altay, Tuva, Kazakistan, Kırgızistan ve Azerbaycan gibi Türk kültürünün hâkim olduğu hemen hemen her coğrafyada kaya resimlerine rastlanır. Bu bölgelerdeki kaya resimleri, yapım teknikleri, üslûp özellikleri ve ifade ettikleri anlamlar açısından bunların tek elden çıktığını açıkça ortaya koymaktadır. Kaya resimlerinin benzerleri erken dönemlerden itibaren Anadolu’da görülür. Bu tür kaya resimlerine Anadolu’nun doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar birçok alanda rastlanmıştır. Orta Asya coğrafyasının neredeyse tamamında görülen bu kaya resimleri ile Anadolu coğrafyasında tespit edilenler arasında binlerce kilometre uzaklık olmasına rağmen hiçbir fark yoktur. Çalışma kapsamında kaya resimleri, tümünün incelenmesinden ziyade, belirgin birkaç örnek verilerek açıklanmaya çalışılacaktır. Zira Anadolu’daki örnekleri oldukça fazla olan bu kaya resimleri tek başlarına bile bir takım çalışmalara konu olacak kadar geniş yer tutarlar. Kaya resimleri için Kuzeydoğu Anadolu’nun ayrı bir yeri vardır. Kars ve Erzurum’da yoğun olarak karşımıza çıkarlar. Bu bölgede özellikle Ceylan ve ekibi tarafından yapılan çalışmalar sayesinde kaya resimlerinin tüm özellikleri ve Orta Asya Anadolu bağlantıları açıkça ortaya konulmuştur6. 5 Erken dönem kaya resimlerinin konuları genellikle av kültürünü yansıtan tasvirlerden oluşur. Ayrıca bu resimlerin bazılarında hayvan mücadele tasvirleri, dini inanç ve günlük hayatla ilgili olaylarda ifade edilmektedir (Bingöl, 2016: 348). Ayrıca erken Türk topluluklarının yaşam biçimleri, inanç sistemleri, dünyayı algılama biçimleri ve estetik anlayışları gibi önemli bilgileri de günümüze taşıyan kaya resimleri, yer aldıkları bölgelerin coğrafî özelliklerini de yansıtırlar (Mert, 2007: 234). 6 Kuzeydoğu Anadolu’da bulunan kaya resimleri birçok çalışmaya konu olmuştur. Bölgede yapılan araştırmalar ve tespit edilen kaya resimleri hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Ceylan, 2008: 26-35; Bingöl, 2016: 347-356; Günaşdı, 2016: 391-407; Üngör, 2016: 357-370; Özgül, 2015: 169-198; Özgül, 2016: 371-390; Ceylan, 2016: 409-421. Kars ve çevresindeki kaya resimleri arasında ön plana çıkanları arasında Yazılıkaya, Kurbanağa ve Geyikli Tepe bulunmaktadır. Kars ili Kağızman ilçesi Camuşlu Köyü yakınlarındaki Yazılıkaya’da (Resim 1-2) görülen kaya resimleri ile Orta Asya’da özellikle Moğolistan’daki Mandıl Hayhın, Kırgızistan’daki Saymalı Taş ve Kazakistan’daki Tamgalı Say kaya resimlerini birbirinden ayırt etmek çok zordur. Bu anıtsal kaya resimleri arasında dağ keçileri7, geyikler8 ve süvari figürleri ön plana çıkmaktadır. Kars ili Kağızman ilçesi sınırlarında kalan Kurbanağa kaya resimleri (Resim 3-4) ise Orta Asya’daki örneklerine göre muhtemelen daha geç döneme aittir. Yine burada da Yazılıkaya’da olduğu gibi dağ keçisi motifleri ile karşılaşılır. Bu alandaki dağ keçisi motifleri, Yazılıkaya’nın aksine birebir çizimlerden ziyade geometrik bir karakter gösterir. Bu alanda dikkat çeken bir başka motif güneş kültü9 motifidir. Buradaki güneş kültü motifi Kurbanağa’ya dini inanç ve ibadet alanı olma özelliği de katar. Kars ve çevresinde yer alan ve çalışmaya konu olan son alan Kars ili Kağızman ilçesi Şaban Köyü yakınlarındaki Geyikli Tepe’dir (Resim 5-6). Geyikli Tepe anıtsal kaya resimlerinde Orta Asya Anadolu bağlantılarını ortaya koyan çok önemli bulgular elde edilmiştir. Bu alanda kaya resimlerinin yanı sıra eski Türk runik harflerine rastlanması Orta Asya Anadolu bağlantısının en somut örneğidir (Somuncuoğlu, 2008: 458-469). Kuzeydoğu Anadolu’daki Erzurum ve çevresi de anıtsal kaya resimleri açısından çok önemli bir coğrafyadır. Son yıllarda yapılan çalışmalar sayesinde bölgede daha önce varlığı bilinenlerin yanında yeni kaya resimleri de ortaya çıkmıştır. Bölgedeki erken Türk topluluklarının varlıklarına dair verilerin elde edildiği en önemli alan Erzurum ili Karayazı ilçesi Salyamaç Köyü yakınlarındaki Cunni Mağarası’dır (Resim 7-8). Cunni Mağarası’nın Anadolu kaya resimleri arasında özel bir yeri vardır. Kars ve çevresinde görülen kaya resimlerindeki motiflerin benzerlerine Cunni Mağarasında da rastlanır. Bu mağarada da dağ keçisi, at ve süvari figürleri çok defa tekrar edilmiştir. Bilindiği gibi at Türk kültürünün en belirgin ve ayırt edici özelliğidir. Anadolu’daki kaya resimlerinin hemen hepsinde at ve süvari motifi Orta Asya geleneğinin bir devamı olarak vurgulanmıştır. Cunni Mağarası’nda Kuzeydoğu Anadolu’da, Kars ve çevresinde görülen kaya resimlerindeki adı geçen ortak motiflerin yanı sıra 24 Oğuz boyunun 12’sine ait damgalara rastlanmıştır. Selçuklu öncesi Anadolu’daki Oğuz boylarının varlığına işaret eden damgaların bu mağarada görülmesi bu coğrafyadaki erken Türk topluluklarının varlıklarını göstermesi bakımından son derece önemlidir (Ceylan, 2002: 425-429; Somuncuoğlu, 2008: 470; Koşay, 27-32; Vary, 1968: 50-78) Anadolu’daki anıtsal kaya resimlerine bir başka örnek ise Erzincan ili Kemaliye ilçesi sınırlarındaki Dilli Vadisi’nde yer alan resimlerdir. Dilli Vadisi kaya resimleri (Resim 9-10) az olmakla birlikte bütün kaya resimlerinde olduğu gibi burada da dağ keçisi motifi ortak motiftir. Bundan başka burada göze çarpan en çarpıcı motif, kartal okçuları olarak bilinen ve Avar sancaklarından tanıdığımız geriye ok atan süvari tasviridir. Dilli Vadisi kaya resimlerindeki bir başka motif güneş kursudur. Erken Türk toplulukları tarafından sıklıkla tekrar edilen Güneş kursları tıpkı Orta Asya’da olduğu gibi Anadolu’da da sevilerek kullanılan bir motiftir (Mert, 2007: 233-254; Somuncuoğlu, 2008: 479-481). 7 Türk kültür coğrafyasında gerek kaya üstü tasvir olarak, gerekse damga olarak geçiş sıklığı en yüksek hayvan tasviri yüceliği, erişilmez yerlere erişilebilirliği, bağımsızlığı, özgürlüğü, kararlılığı, asaleti, cesareti sembolize eden ve Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olduğuna inanılan dağ keçisi/tekesidir. Türk kültür coğrafyasında Moğolistan’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Avrupa’ya kağanı temsilen veya kağana bağlılığı belirtmek amacıyla kullanılmıştır (Mert, 2007: 242-243). 8 Türk kültüründeki önemli sembollerden biri de geyiktir. Zira eski Türk inanışına göre geyik, Türk boyları arasında “kutsal ana” olarak kabul edilmiş ve ona olağanüstü özellikler atfedilerek saygı gösterilmiştir. Eski Türk yaşayış ve inanışında Kurt göklerin, geyik ise yer-su ruhlarının, Tanrı’nın ve uzun ömrün sembolü olarak kullanılmıştır (Mert, 2007: 245-246). 9 Türk kültüründe karşılaştığımız sembollerden biri de güneş tasviridir. Tanrı’nın temsilcisi olarak algılanan ve İskit mezar taşlarında, Uygur vesikaları üzerinde, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde pek çok mimari eser, mezar taşı, halı, kilim gibi günlük eşyalar üzerinde ve günümüzde Kazakistan, Kırgızistan ve Azerbaycan bayraklarında bulunan güneş tasviri, zamanla pek çok tarihî eser ve Türkiye Cumhuriyeti bayrağı üzerinde de olduğu gibi yıldıza dönüşmüştür (Mert, 2007: 247-248). Anadolu’daki örnekleri çok olmakla birlikte çalışmaya konu edilen erken Türk topluluklarına ait son kaya resmi Ordu ili Mesudiye ilçesi Esatlı Köyü yakınlarında karşımıza çıkan kaya resimleridir. Esatlı kaya resimlerinde karşılaşılan en önemli motif uçan at motifidir (Resim 11). Benzerlerine Altay Dağları’ndaki Kalbaktaş kaya resimlerinde rastlanan bu motif, binlerce kilometre uzakta aynı şekilde tekrar yaşatılmıştır. Türk mitolojisi için çok önemli bir motif olan uçan at motifi evrenler arası yolculuğu simgelemesi açısından dikkate değerdir. Bunun yanında Esatlı kaya resimlerinde Anadolu’nun farklı coğrafyalarında karşılaşılan ve artık çözülmüş olan eski Türk runik harfleri ile yazılmış birkaç satırlık yazıya da ev sahipliği yapmaktadır (Somuncuoğlu, 2008: 285-291). Anıtsal kaya resimleri ile Türk kültür coğrafyasının hemen her bölgesinde karşılaşılır. Bugün Orta Asya’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Doğu Avrupa bozkırlarına kadar görülen kaya resimleri gerek yapım teknikleri ve üslup özellikleri gerekse içerdiği konular açısından farklı coğrafyalarda yer alsalar bile aynı kültürün ortak ürünü olarak karşımıza çıkarlar. Sonuç MÖ. 8. yüzyıldan itibaren gerek arkeolojik veriler gerekse yazılı kaynaklar sayesinde Anadolu’daki varlıklarını tespit edebildiğimiz erken Türk topluluklarının önemli siyasi faaliyetleri Anadolu topraklarında yaşanmıştır. Anadolu’ya geldiklerinde Demir Çağ’ın Anadolu’daki güçlü uygarlıkları ile mücadele etmişler ve onların yazılı kaynaklarında yer almışlardır. Ayrıca günümüze kadar Anadolu’da gerçekleştirilen kazılar erken Türk topluluklarının arkeolojik mirasları hakkında bize önemli bilgiler verir. Anadolu’nun doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar birçok şehrinde erken Türk topluluklarına ait arkeolojik verilere rastlanması bu durumu kanıtlar. Arkeolojik buluntular arasındaki en önemli veriler göçebe hayvan üslubu ile yapılan eşyalar ve silah olarak kullanılan bazı malzemelerdir. Eski Anadolu yerleşmelerinde ele geçen bu küçük buluntular, erken Türk topluluklarının MÖ. I. binyılın başlarından itibaren Anadolu’ya geldiklerinin ispatıdır. Erken Türk topluluklarının Anadolu’daki varlıklarının bir başka kanıtı anıtsal kaya resimleridir. Orta Asya’daki örneklerinden ayırt edilemeyen bu resimler erken Türk topluluklarının Anadolu’ya bıraktıkları mirasın somut göstergeleridir. Bugün Orta Asya’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Doğu Avrupa’ya Türk kültür coğrafyasında yer alan kaya resimlerinin ortaya çıkarılması Türk tarihinin, Türk kültür ve uygarlığının pek çok bilinmezinin aydınlatılmasını sağlayacaktır. Kaynakça Akurgal, E., (1955). Phrygische Kunst, Ankara, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları. Alok, E., (1988). Anadolu’da Kaya Üstü Resimleri, İstanbul. Barnett, R.D., (1973). “Phrygia and the Peoples of Anatolia in the Iron Age”, CAH II /2, 415- 442. Belli, O., (1998). Anzaf Kaleleri ve Urartu Tanrıları, İstanbul. Bıttel, K., (1937). “Vorläufiger Bericht über die Ausgrabungen in Boğazköy 1937”, Mittelungen der Deutschen Orient-Gesellschaft 76, Berlin, 13-38. Bıttel, K., (1962). Grundzuge der vor- und Frühgeschichte Kleinasiens, Stuttgart. 1 Bingöl, A., (2016). “Yüzey Araştırmaları Işığında Borluk Vadisi Kaya Üstü Resimleri”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 36, 347-355. Burney, C. A. (1966). “A First Season of Excavations at the Urartian Citadel of Kayalıdere”, AS XVI, 55-111. Ceylan, A., (2002). “Doğu Anadolu’daki İlk Türk Yerleşmelerinden Cunni Mağarası”, Türkler Ansiklopedisi VI (ed. Hasan Celal Güzel), 425-429. Ceylan, A., (2008). “Doğu Anadolu’da Kaya Resimlerinin Türk Tarihi Açısından Önemi”, Bilim ve Ütopya 163/14, İstanbul, 26-35. Ceylan, A., (2010). “Doğu Anadolu’da İlk Türk İzleri” XV. Türk Tarih Kongresi-I, Ankara, 215-232. Ceylan, A., (2015). “Taştaki Türkleri Okumak”, Türkiz Dergisi, (6), 34: 9-52. Ceylan, N., (2016). “Yağlıca Kalesi’nde Yılan Figürü ve Türklerde Yılan Simgesi”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 36, 409-421. Çay, A., (1983). Anadolu’da Türk Damgası, Ankara. Çay, A. - Durmuş, İ., (2002). “İskitler”, Türkler Ansiklopedisi I. Cilt, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 575-596. Çilingiroğlu, A., (1996). “Van Ayanis Kalesi Kazıları 1993-1994”, KST 17 /1, 363-378. Çoruhlu, Y., (2007). Erken Devir Türk Sanatı, İstanbul. Demir, N., (2009a). “Türk Tarihinin ve Kültürünün Kaynağı Olarak Kaya Üzeri Resimler (Petroglifler) ve Yazılar”, Zeitschrift Für Die Welt Der Türken / Journal of World of Turks, 1/1, 5-19. Demir, N., (2009b). Esatlı Köyü (Ordu-Mesudiye) Kaya Üstü Resim ve Yazıtları İle Bunların Tarihî Alt Yapısı. Zeitschrift für die Welt Der Türken/Journal of World of Turks, Vol. I, No 2, Münih, 3-30. Demir, N., (2010). Kaya Üstü Resmi (Rock Art) Olarak Dağ Keçisi / Elik ve Tarihî Altyapısı. Zeitschrift für die Welt Der Türken/Journal of World of Turks, Vol. 2, No 2, Münih, 55-23. Demirağ, Y., (2003). Önasya Dünyasında Kimmer ve İskitler, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eskiçağ Tarihi Bilim Dalı, Ankara. Dönmez, Ş., (2002). “Ön Asya’da İskitler”, Türkler Ansiklopedisi IV. Cilt, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 33-44. Dönmez, Ş., (2003). “Pazırık 5. Kurgan Halılarının Işığında Geç Demir Çağı Anadolu-Orta Asya Kültürel İlişkileri Üzerine Yeni Gözlemler”, Sanat Tarihi Yıllığı XVI, İstanbul, 9-28. Dönmez, Ş., (2016). “Türk Kurgan Kültürünün Trakya’da bulunan İlk Örneği”, Bugünü Anlamak için Tarih, Haziran 25, 16-17. Durmuş, İ., (2012). İskitler, 4. Baskı, Ankara, Akçağ Yayınları. Erzen, A., (1978). Çavuştepe I, M.Ö. 7.-6. Yüzyıl Urartu Mimarlık Anıtları ve Ortaçağ Nekropolü, Ankara. Günaşdı, Y., (2016). “Doğu Anadolu Kaya Resimleri Işığında Doyumlu Kaya Panoları”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 36, 391-407. Hauptmann, H., (1983). “Neue Funde Eurasischer Steppenomeden in Kleinasiens”, Beiträge zur Altertumskunde Kleinasiens, Festschrift für K.Bittel, Mainz, 251-260. Herodotos., (1991). Herodotos Tarihi, Çev. M. Ökmen, İstanbul. Ivantchik, I., (1997), “Das Problem der Etnischen Zugehörigkeit der Kimmerier und die Kimmerische Archäologische Kultur”, Praehistorische Zeitschrift LXXII, Berlin, 12-53. Karpuz, H., (1977). “Çamuşlu'da Yontma Taş Çağı Kaya Resimleri”, TÜBİTAK Bilim ve Teknik 10/212, Ankara, 1-6. Koşay, H. Z., (1941). Türk Tarih Kurumu Tarafından Yapılan Pazarlı Hafriyatı Raporu, Ankara. Koşay, H. Z., (1951). Türk Tarih Kurumu Tarafından Yapılan Alaca Höyük Kazısı 1937- 1939’daki Çalışmalar ve Keşiflere Ait İlk Rapor. Ankara. Koşay, H. Z., (1968). “Kuzey-Doğu Anadolu’da Kayalara Hakedilmiş Eski Türk İşaretleri”, Türk Etnografya Dergisi XI, 27-32. Kökten, İ. K., (1975). “Kars Çevresinde Dip Tarih Araştırmaları ve Yazılıkaya Resimleri”, Atatürk Konferansları V, 1971-1972, Ankara, 95-104. Mert, O., (2007). “Kemaliye’de Eski Türk İzleri: Dilli Vadisindeki Petroglif ve Damgalar”, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi 14/34, Erzurum, 233-254. Omura, S., (1989). “1987 Yılı Kaman-Kalehöyük Kazıları”, KST X/I, Ankara, 353-368. Ökse, T., (1994). “Sivas’ta Bulunan İskit Tipi Okuçları”, Arkeoloji ve Sanat 64-65, İstanbul, 24-32. Özgüç, T., (1966). Altıntepe I: Mimarlık Anıtları ve Duvar Resimleri, Ankara. Özgüç, T., (1982). Maşat Höyük II, Boğazköy’ün Kuzeydoğusunda Bir Hitit Merkezi, Ankara. Özgül, O., (2015). “Erzurum Bölgesi Kaya Panoları”, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 5/10, Edirne, 169-198. Özgül, O., (2016). “Erzurum/Şenkaya Petrogliflerindeki At/Geyik ve Güneş Kursu”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 36, 371-390. San, O., (2000). “Bazı Bulgular Işığında Anadolu’da Kimmer ve İskit Varlığı Üzerine Gözlemler” Belleten LXIV/239, 1-21. Schmıdt, E. F., (1929). “Test Excavations in the City of Kerkenes Dagh”, The American Journal of Semitic Languages and Literatures XLV, Chicago, 221-274. Sevin, V., (1982 ). “Frygler”, Anadolu Uygarlıkları Görsel Anadolu Tarihi Ansiklopedisi 2, a İstanbul, 247-274. Sevin, V., (1982 ). “Lydialılar”, Anadolu Uygarlıkları Görsel Anadolu Tarihi Ansiklopedisi 2, b İstanbul, 276-308. Sevin, V., (2005). Hakkâri Taşları Çıplak Savaşçıların Gizemi, İstanbul. Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika: XII-XIII-XIV), Çev. A. Pekman, İstanbul. Somuncuoğlu, S., (2008). Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler, İstanbul. Somuncuoğlu, S., (2011). Saymalıtaş: Gökyüzü Atları, İstanbul. Somuncuoğlu, S., (2012). Damgaların Göçü (Kurgan), İstanbul. Tansuğ, K., (1949). “Kimmer'lerin Anadolu’ya Girişleri ve M.Ö. 7.inci Yüzyılda Asur Devletinin Anadolu ile Münasebeti”, DTCFD VII /4, 535-550. Tarhan, M. T., (1979). “Eskiçağ'da Kimmer Problemi”, T.T.Kong. 8, 355-369. Tarhan, M. T., (1984). “Eski Anadolu Tarihinde Kimmerler”, AST 1, 109-120. Tarhan, M. T,. (2002). “Ön Asya Dünyasında İlk Türkler Kimmerler ve İskitler”, Türkler Ansiklopedisi I. Cilt, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 597-610. Üngör, İ., (2016). “Orta Asya’dan Anadolu’ya Kayalara Yazılan Türk Kültürü (Dereiçi Kaya Resimleri)” Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 36, 357-370. Vary, H., (1968). “Alttürkische in Nordeast-Anatolien Ural-Altaische”, Jahrbücher 40/1-2, 50-78. Von der osten, H. H., (1931). Discoveries in Anatolia 1930-31, Chicago. Von der osten, H. H., (1937). The Alishar Hüyük Seasons of 1930-32. Part II, Chicago. Wartke, R. B., (1990). Toprakkale. Untersuchungen zu den Metallobjecten im Vorderasiatischen Museum zu Berlin, Berlin. Ekler Harita 1- Küçük Buluntuların Dağılımı (Dönmez, 2002)
Description: