ebook img

Amy Plum PDF

344 Pages·2017·6.31 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Amy Plum

Amy Plum - Ben Ölene Kadar www.CepSitesi.Net t e N . i s e t i S p e C . w w w BİR t e N . i s e AYAKLARIMI ALTIMA DOĞRU ÇEKİP ZIPtLAMAMLA İKİ METRELİK i dövüş sopasının yarım saniye önce üSstünde dikildiğim büyük döşe­ me taşına güm diye çarpması bir oldu. Çömelerek yere indikten son­ p ra tekrar ayağa sıçrarken sarf ettiğim gayretten inleyerek, silahımı ka­ e famın üstünde döndürdüm. Gözümün içine sızan ter bir an için ya­ C kıcılığıyla beni körleştirse de reflekslerim anında kontrolü devrala­ . rak beni harekete geçmeye zorladı. w Kavis çizerek düşmanımın bacaklarına doğru savurduğum me­ w şe sopa, tepedeki uzak pencerelerin birinden vuran ışık demeti ile parladı. Düşmanım bir hışımla yan tarafa kayarak hamlemi boşa çı­ w karınca elimdeki sopa pat diye havaya uçtuğuyla kaldı. Tahtanın ar­ kamdaki taş duvara çarpmasıyla büyük bir gürültü koptu. Savunmasız kalmış bir şekilde güçlükle birkaç metre ötede yerde duran kılıca doğru davrandım. Ama daha kılıcı kavrayamadan güçlü eller tarafından yakalandığım gibi ayaklarım yerden kesilmiş ve saldır­ ganımın göğsüyle ezilerek köşeye sıkıştırılmıştım bile. Vücuduma cı­ va gibi pompalanan adrenalinle bacaklarımı sağa sola sallayıp tekme­ ler savururken beni yerden birkaç santim havada tutmaya devam etti. 9 “Kaybedince bu kadar sinirlenme, Kare,” dedi Vincent, beni paylamasına. Sonra öne doğru eğildi ve dudaklarıma sımsıkı bir öpü­ cük kondurdu. Üstünün çıplak olması, zor kazanılmış konsantrasyonumu da hızla kemirip tüketiyordu. Açıkta kalan göğsünden ve kollarından yayılan sıcaklık, dövüşten kaskatı kesilen kaslarımı adeta tereyağı kı­ vamında bir pelteye dönüştürüyordu. Kararlılığımı sürdürmeye tça­ e lışarak homurdandım, “Bu basbayağı hilekârlık,” sonra da elimi kur­ N tarıp koluna yumruk atmaya yetecek kadar serbest hareket ettirme­ yi başarabildim. “Şimdi bırak beni.” . “Tekmelemeyeceğine ya da ısırmayacağına söiz verirsen,” deyip s gülerek beni yere indirdi. Deniz mavisi gözleri, yüzünün etrafına dü­ e şen siyah saç dalgasının altından nükteli nükteli ışıldayıp geçti. San­ t ki beni ilk defa görüyormuşçasına giülümseyerek yanağıma dokun­ S du. Sanki bütün o üç boyutlu insanlığımla orada onunla birlikte di­ kiliyor olmama inanamıyormpuş gibi. Şanslı olanın o olduğunu dü­ şündüğünü söyleyen bire ifadeydi bu. Takınabildiğim Cen kızgın tavrı takınacak şekilde gülümsememi yeniden ayarladım. “Hiçbir söz vermiyorum,” dedim, atkuyruğum- . dan kurtulmwuş saçı gözlerimin önünden sıyırıp çekerek. “Beni bu defa da hakladığın için bir ısırığı hak etmedin değil.” w “Bu sefer çok daha iyiydi, Kate,” dedi arkamdan bir ses. Gaspard wdüşen sopamı alıp elime verdi. “Ama tutuşunun birazcık daha esnek olması lazım. Vincent’ın sopası seninkine vurduğu zaman, hareket­ le birlikte salın.” Vincent’ın silahını kullanarak gösterdi. “Eğer kas­ katı olursan, sopa uçar gider.” Her bir adımın üzerinden yavaş çe­ kimle tekrar geçtik. Hocam bu seriyi iyice öğrenmiş olduğumu görünce doğruldu. Pekâlâ, kılıç ve sopa için bugün bu kadarı kafi, gayet iyi. Daha az 10 yorucu bir ,cye geçmek ter mte» F„latma y,|d,rla,ma mcsela,. Egzersizlerden sonra hâlâ nefes nefese olan ben. ellerimi kald, np teslim oldum. “Bugünlük bu kada, dövüç eğirimi yerer. Te,ek- kürler, Gaspard.” “Nasıl istersen tatlım” Başının arka tarafındaki lastik rokayı çe­ kip çıkarınca kirpi gibi saçları serbest kalıp tekrar dikleşerek her za­ t manki karman çorman haline döndü. “Sende kesinlikle doğal yee­ tenek var,” diye söze devam ederken bir yandan da silahları yNeraltı spor salonunun -namı diğer silahhanesinin- duvarlanndaki kancala­ rına geri asıyordu, “henüz sadece birkaç derse katılmış. olmana rağ­ i men bu işi gayet iyi beceriyorsun. Ama mukavemsedn üzerinde ça­ lışman lazım.” e Hım, evet. Bütün gün yayılıp kitapt okumanın fiziksel daya­ i nıklılığa pek katkısı olmadığı kesin,”S dedim ellerim dizlerimde, öne eğilmiş, nefesimi düzeltmeye çalışırken. p “Doğal yetenek,” diye böbürlenerek terli bedenimi tek el hare­ e ketiyle kaldırıp kollarına aldı Vincent ve beni bir zafer kupası eda­ C sıyla taşıyarak tempolu adımlarla salonu arşınlamaya başladı. “Elbet­ te sevgilimde o .yetenek var. Hem de fazlasıyla! Yoksa nasıl dev gi­ bi cani bir zowmbiyi tek eliyle kadederek yaşayan-ölü bedenimi kur­ tarabilirdi ki?” w Beni ayaklı, bağımsız duş bölmesiyle bitişiğindeki saunanın öwnünde yere indirdiği sırada bir kahkaha attım. “Bütün övgüleri al­ mamda hiçbir sakınca yok, zaten bence o sırada uçuştaki ruhunun bedenimi teslim almış olması gerçeğinin buna sadece minicik bir katkısı oldu.” “Al bakalım.” Vincent bana bir havlu uzatıp başımın repesinden öptü. “Her yanından ter damlarken son derece seksi olduğunu dü­ şünmediğimden değil,” diye fısıldadı flörtöz bir edayla göz kırparak. 11 Göğsümde harekete geçip an,den havalanan o kelebekleri Ben onla- n çoktan daimi misafirlerim olarak görmeye başlamtşnm. “Bu arada ben de senin yar,m bırakrrğrn işi ramamlayacağrm ve şu sinir borucu on dokrmmcu yüzytl silah üsradrn, alr edeceğim. B,gmUT diye bağtrd. ve ani bir hareketle duvardan bir kılıç kapr,- ğı gibi geriye döndü. Gaspard elinde çivili, devasa bir topuzla onu bekliyordu. “tBe­ e denimde delik açabÜmek için o elindeki adi çelik bıçaktan çok da­ N ha iyisine ihtiyacın olacak,” diye dokundurma yaparak Vincent’ı iki parmak ucuyla ileri doğru itti. . i Duşun kapısını arkamdan kapattım, musluks kolunu kaldırıp su­ yu açtım ve duş başlığından dışarı fışkırırkene etrafımı bir buhar bu­ lutuyla kaplayan suyun güçlü akışını seytrettim. Bütün ağrılarım ve i acılarım sıcak suyun o sürekli, sabitS basıncı altında uçup gitti. İnanılmaz, diye düşündüm belki bininci defa, içinde hareket et­ p tiğim bu paralel dünyaya bakınca. Birkaç Paris sokağı ötede, ablam e ve babaannemlerle birClikte gayet normal bir hayat sürdürüyordum. Ve şimdi burada ölü adamlarla kılıç dövüşü yapıyordum - tamam, . “geri dönenlerwle,” yani gerçekten ölülerle değil. Burası Paris’e taşın­ dığımdan beri kendimi ait hissettiğim tek yerdi. Çam ağacından ya­ w pılma sığınağımın dışından gelen dövüş seslerini dinleyince burada olwma sebebimi hatırladım. Vincent’ı. Onunla geçen yaz tanışmıştım. Ve sırılsıklam âşık olmuştum. Ama onun ne olduğunu keşfettikten ve geri dönen olmanın tekrar tekrar ölmek demek olduğunu anladıktan sonra ona sırtımı dön­ müştüm. Bir önceki yıl kendi annemle babamın ölümünün ardın­ dan bana sürekli o acıyı anımsatacak biriyle olmaktansa yalnız ol­ mak daha güvenli gözükmüştü gözüme. Ama Vincent bana reddedemeyeceğim bir teklif yaptı. Ölmeme- 12 ye söz verdi. En azından kasıtlı olarak ölmemeye. Ki bu, insan-olma- yan varoluşunun her bir zerresine ters düşüyordu. Geri dönenlerin, o çok değerli insan “kurtarılmışlarının” “hayatlarını kurtarmak için ölmeye” dair duydukları mecburiyet dürtüsü, uyuşturucu bağımlılı­ ğından bile daha baştan çıkarıcı ve kuvvedi. Ama Vincent direnebi­ leceğini düşünüyor. Benim için. Ve özellikle ben, direnebilmesini umuyorum. Onun acı çekmet­ e sine sebep olmak istemiyorum, ama kendi sınırlarımı da biliyorum. N Üst üste defalarca onun ölümünün yasını tutmaktansa, çeker gide­ rim. Alır başımı giderim. Bunu ikimiz de biliyoruz. V.e Vincent tek­ i nik olarak ölü olsa da, ikimizin de ancak bu çözüsmle yaşayabileceği­ mizi söyleme cüretinde yine de bulunacağıme. t i S p e C . w w w 13 İKİ t e N . i s e “BEN YUKARI ÇIKIYORUM,” DİYE SESLEtNDİM. “Hemen geliyorum,” diye yanıdaidı Vincent merdivenlerde di­ S kildiğim yere doğru kısacık bir bakış atarak. Gaspard da fırsattan is­ p tifade edip Vincent’m elindeki kılıcı güçlü bir darbeyle yere indi­ e rince kılıç zeminde tangırdayarak sekti ve Vincent yenilgiyle elleri­ C ni havaya kaldırdı. “Asla...” . w “.. .gözünü dövüşten ayırma.” Vincent Gaspard’ın cümlesini ta­ mamlayıwverdi. “Biliyorum, biliyorum. Ama kabul et, Kate insanın aklını başından alıyor.” w Gaspard hafifçe dudak bükerek gülümsedi. “Bana göre öyle,” diye açıklama yaptı bu sefer Vincent. “Hayatını kurtarırken de aklını başından almasın da, aman,” di­ ye cevap verdi Gaspard ve ayak parmağını yere düşen kılıcın kabza­ sının altına yerleştirip çevik bir hareketle kılıcı kaldırarak Vincent a doğru havalandırdı. Vincent, “Yirmi birinci yüzyıldayız, Gaspard,” diyerek kendi kendine gülerken uçan kılıcın kabzasını sağ eliyle yakaladı. Senin 14 himayen altında, Katc de benimkini kurtarmak konusunda aynı de­ recede kabiliyetli hale gelecek.” Bana doğru dönüp sırıtarak tek ka­ şım imalı imalı kaldırdı. Güldüm. “Aynı fikirdeyim,” diye onayladı Gaspard, “ama senin yarım yüz­ yıllık dövüş tecrübene yetişebilirse ancak.” “Uğraşıyorum,” diye seslenip kapıyı arkamdan kapattım ve dö­ vüşlerine kaldıkları yerden devam etmeleriyle birlikte çınlayarakt e yükselen sağır edici metalik vuruş seslerini geride bıraktım. N Çarpar kapıyı açıp geniş, havadar mutfağa girdim ve taze piş­ miş hamur işinin mis gibi ekmeksi kokusunu içime .çektim. Jean- ne barut grisi granit tezgâhlardan birinin üstüne eğiilmişti. Adı aşçı s ve kâhya olsa da Jeanne aslında daha çok evine annesi gibiydi. Ken­ di annesi ve anneannesinin izinden gidertek geri dönenlere onlarca i yıldır gözü gibi bakıyordu. Önünde duran çikolatalı pastanın son S süslerini yerleştirirken omuzları hafifçe titredi. Koluna dokundum, p bana doğru döndü ve beceriksizce gizlemeye çalıştığı gözyaşları ak­ e maya başladı. C “Jeanne, iyi misin?” dedim usulca, iyi olmadığını bilerek. “Charlotte ve. Charles benim öz evlatlarım gibiler.” Sesi çatladı. w “Biliyorum,” dedim kolumu dolgun beline sarıp başımı omzu­ na yaslayawrak. “Ama ebediyen gidiyor değiller. Jean-Baptiste sade­ ce Charles kafasını toplayana kadar dedi. Ne kadar zaman alacak w ki bu?” Jeanne doğruldu, birbirimize baktık, aramızdan sessiz bir mesaj geçti. Uzun bir 2Mman, şayet bir sonu varsa. Çünkü Charles ciddi cid­ di darmadağın haldeydi. Benim Charles ile ilgili kendi duygularım ise karışıktı. O bana karşı her zaman düşmanca davranmıştı, ama Charlotte bunun sebe­ bini açıkladıktan sonra ona acımaktan kendimi alamamıştım. 15 Jeanne sanki düşüncelerimi okur gibi Charles', savunmaya ar.l- d,. “Aslında onun suçu değil. Herkesi tehlikeye atmay, o istemedi, biliyorsun.” “Biliyorum.” “O sadece diğerlerine göre daha hassas,” dedi ve tekrar pastası­ nın üstüne doğru eğilerek şekerden yapılmış bir çiçeği yerleştirme­ ye odaklandı. “Konu yaşam tarzları. Biz insanlar uğruna tekrart tek­ e rar ölmek ve sonra bizleri kaderimizle baş başa bırakmak... Acısı çı­ N kıyor işte. O daha on beş yaşında, Tanrı aşkına! Hüzünle gülümsedim. “Jeanne, o seksen yaşın.da.” i “Peu importe,” dedi, sanki omzunun üsstünden geriye doğ­ e ru bir topa vuruyormuşcasına hareketlenerek. “Bence daha kü­ t çük yaşta ölenler daha çok zorlaniıyor. Anneannem anlatmıştı, geri dönen yakınlarından biri olSan bir İspanyol’a da aynı şey ol­ muş. O da on beş yaşındaympış. Numalardan kendisini yok etme­ lerini istemiş, aynı Chaerles’ın yaptığı gibi. Ama bu sefer zavallı­ cık başarılı olmuş.”C Geri dönenlerin kadim düşmanlarının böyle bahsi geçince na­ . sıl ürperdiğimwi fark eden Jeanne, mutfakta bizden başka kimse ol­ mamasına rağmen sesini alçalttı. “Ben derim ki öbür türlü aşırılık- w lardansa böylesi daha iyi. Bazıları -şunu da unutma ki çok azı- in­ swan yaşamı ve ölümü üzerindeki rollerinden öylesine bezip bıkıyor ki, kurtarma çabaları onlar için sadece birer hayatta kalma aracı ha­ line dönüşüyor. Kurtardıkları insanları umursamıyorlar bile, sadece kendi mecburiyet duygularını tatmin etmeye bakıyorlar. Charles ın kalpsiz olmasındansa aşırı duyarlı olmasını yeğlerim.” İşte bu yüzden uzaklaşmanın ona iyi geleceğini düşünüyorum ben de, diyerek ona moral vermeye çalıştım. “Bu sayede Paris le ve kurtardığı insanlarla arasına biraz mesafe koyabilecek.” Ya da kurta­ 16 ramadığı, diye düşündüm, Charles’ın bitmek bilmeyen bu girdabın içine düşüşünü başlatan ölümcül tekne kazası geldi aklıma. Küçük bir kızın hayatını kurtarmakta başarısız olunca Charles’ta tuhaf dav­ ranışlar baş göstermişti. En sonunda, geri dönen intiharına kalkış­ mış ve istemeden de olsa yakınlarının bir saldırıya maruz kalmasına mahal vermişti. “Jean-Baptiste ziyarete gelebileceklerini söyledi. On­ t ları çok yakında göreceğimizden eminim.” e Jeanne başını öne doğru sallayarak söylediklerimi tereddNütle ka­ bullendi. . “Çok güzel bir pasta,” dedim konuyu değiştirmiek için. Pastayı s kaplayan şeker kremasından bir parça sıyırarak servis tabağından alıp e ağzıma attım. “Mmm, hem de leziz!” t Jeanne tekrar anaç rolüne bürünmiekten memnun, beni spatu- S 1 asıyla kovaladı. Ama öyle kenarından tırtıklamaya devam edersen mahvedeceksin,” dedi gülerek. “pŞimdi git bak bakalım, Charlotte’un yardıma ihtiyacı var mıymıeş.” C Bu bir cenaze değil, millet. Yılbaşı. Aynı zamanda ikizlerin taşınma . partisi. O zamawn haydi kutlayalım!” Ambrose’un bariton sesi, inci grisi möble panelli balo salonunda yankılanırken, zevk-ü sefaya dal­ w mış şık giyimli kalabalıktan da eğlenen kıkırdamalar yükseldi. Şam­ danwların kristal prizmalarından etrafa renkli ışık benekleri saçan şı­ kır şıkır yüz tane mumun salonda yarattığı yansımaları en iyi disko topu bile yaratamazdı. Salonun kenarlarında duran masalara öbek öbek enfes yiyecek­ ler, çikolata ve kahve aromalı mini eklerler, yarım düzine farklı pas­ tel renkte ağızda eriyen makaronlar ve çikolatalı şekerleme tepeleri yığılmıştı. Az evvel silip süpürdüğümüz o muazzam ziyafetten sonra Fransız pastacılık sanatının bu muhteşem başyapıtları için midemde 17

Description:
“Doğal yetenek,” diye böbürlenerek terli bedenimi tek el hare . ne barut grisi granit tezgâhlardan birinin üstüne eğilmişti. Adı aşçı ve kâhya ra uğrayacağımı söyleyin,” dedi bize ve motosiklet kaskını öbür eli' Çok James Bondvari. Ah, evet, dedim zayıf bir ses tonu
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.