Uluslararası Sosyal Ara(cid:1)tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 4 Sayı: 19 Volume: 4 Issue: 19 Güz 2011 Fall 2011 www.sosyalarastirmalar.com AMASYA YÖRES(cid:2) ALEVÎ OCAKLARI “ALAWI ASSOCIATIONS OF AMASYA REGION” Harun YILDIZ **** Özet Anadolu Alevîli(cid:1)inin sosyal yapılanması, bütünüyle ocaklara ba(cid:1)lı bir özelli(cid:1)e sahiptir. Aslında dede ailelerini olu(cid:2)turan ocaklar, Anadolu Alevî kültür ve gelene(cid:1)inde önemli bir yere sahip olup geleneksel anlamda Alevî topluluklarının sosyal ve kültürel ili(cid:2)kilerini de (cid:2)ekillendirirler. Bu makalenin amacı, ülkemizde zengin bir geçmi(cid:2)e sahip olan Alevî/Bekta(cid:2)î kültürünün halen canlı bir (cid:2)ekilde ya(cid:2)adı(cid:1)ı Amasya yöresinde var olan dede ocaklarını hem tarihsel hem de güncel boyutlarıyla ele alarak incelemektir. Bu çerçevede, Pîrî Baba, Ali Bircivan, Keçeci Baba, Hubyar Sultan, Karadonlu Can Baba, (cid:3)ah (cid:4)brahim Veli, (cid:4)mam Rıza, Battal Gazi, Pir Sultan Abdal, Ali Seydî Sultan ve Seyyid Selahaddin gibi ocaklar ele alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: Alevî/Bekta(cid:2)î kültürü, Ocak, Dedelik, Ehl-i Beyt, Horasan Erenleri. Abstract The Social structure of Anatolia Alawism connects wholly the associations of dede. In fact, the associations that make up the families of dede, have an important place in Alawi culture and tradition. Furthermore the associations give shape to the social and cultural connections of Alawi communities in traditional meaning. The purpose of this article is to examine and investigate the associations of dede in Amasya region that Alawi/Bektashi culture lives actively at the present time with its historical and actual dimensions. In this context, the associations such as Pîrî Baba, Ali Bircivan, Keçeci Baba, Hubyar Sultan, Karadonlu Can Baba, (cid:3)ah (cid:4)brahim Veli, (cid:4)mam Rıza, Battal Gazi, Pir Sultan Abdal, Ali Seydî Sultan and Seyyid Selahaddin has been dealt. Key Words: Alawi/Bektashi Culture, Association, Institution of Dede, Ahl al- Bayt, The Saints of Khorasan. Giri(cid:1) Anadolu Alevîli(cid:1)inin hem tarihsel hem güncel anlamda, sosyal ve dinsel yapılanmasında en önemli kurumlarından biri, dedelik kurumudur. Dedelik kurumu, geleneksel anlamda ocak1 denilen dede ailelerinden olu(cid:2)ur. Anadolu Alevîli(cid:1)i, temelinde ocaklara ba(cid:1)lı aidiyet bulunan bir özelli(cid:1)e sahiptir. Ocaklar, Anadolu Alevî kültür ve gelene(cid:1)inde önemli bir yer tutmakta olup Alevîlerin geleneksel anlamda sosyal ve kültürel * Doç. Dr., Ondokuz Mayıs Üniversitesi (cid:4)lahiyat Fakültesi, (cid:4)slam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı. 1 Abdülkadir (cid:4)nan’a göre ocak kavramı, (cid:4)slamiyet öncesi eski Türk kültürü ve daha sonraki dönemlerde “aile, soy ve sülale” gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Bkz., (cid:4)nan, 1987: 638; ayrıca bkz., Gölpınarlı, 1977: 262-263; Korkmaz, 2003: 333. - 229 - ili(cid:2)kilerini (cid:2)ekillendirirler. Ayrıca ocaklar, mensuplarının di(cid:1)er ocaklarla olan ili(cid:2)kilerini bile sınırlayarak etkilemektedir (Ta(cid:2)(cid:1)ın, 2006: 145). Anadolu Alevî gelene(cid:1)inde ocaklara ba(cid:1)lı ulu ki(cid:2)ilerin (cid:4)slam Peygamberi’nin ve Ehl-i Beyt’in soyundan geldi(cid:1)ine inanılır. Ocaklar, tarihsel süreç içerisinde bu soydan geldi(cid:1)ine inanılan çevreler tarafından, tasavvufî bir yapılanma içine girerek kurumsal hale getirilmi(cid:2); bu soylardan geldi(cid:1)ine inanılanlara, ocakzâde denmi(cid:2); dedelik görevi de, ocakzâde dedeler tarafından yerine getirilmesi gereken önemli bir kurum halini almı(cid:2)tır.2 Bu (cid:2)ekilde ocaklar, sözlü gelene(cid:1)i güzel bir (cid:2)ekilde ya(cid:2)atan ve aktaran roller üstlenmi(cid:2)lerdir. Bu yüzden ocaklara büyük saygı gösterilip onun temsil etti(cid:1)i de(cid:1)erlere büyük bir kutsallık ve manevi güç atfedilir.3 Yine bundan dolayı bir çok dede soylu Alevî büyü(cid:1)ünün mezarı, süreç içerisinde önemli ziyaretgâhlara dönü(cid:2)erek bu yerler, sürekli ziyaret edilen, adak adanan ve dilek tutulan kutsal mekanlar haline gelmi(cid:2)lerdir (Yaman, 2006: 55-56). Alevî toplulu(cid:1)unun dinî hayatında dedelerin çok önemli fonksiyonları vardır; her (cid:2)eyden önce dinî ve sosyal yönlerden toplulu(cid:1)a önderlik ederek, toplumu aydınlatıp bilgilendirirler; bu çerçevede yine de(cid:1)i(cid:2)ik dinî ve sosyal törenleri (cem, cenaze ve evlenme gibi) yönetirler. Bunun için yılın belirli günlerinde kendi ocaklarına ba(cid:1)lı köylerde birer hafta ya da on be(cid:2) gün kalarak, taliplerinin toplumsal ili(cid:2)kilerini kontrol ederler. Böylece dedeler, hem birbirinden uzak bölgelerde ya(cid:2)ayan Alevîler arasında ileti(cid:2)imi, hem de toplulu(cid:1)un birlik ve dayanı(cid:2)masını sa(cid:1)lamı(cid:2) olurlar. Ayrıca dedeler, topluluk içerisinde hukuk ba(cid:2)ta olmak üzere e(cid:1)itim ve kültürle ilgili de(cid:1)i(cid:2)ik fonksiyonlar üstlenerek yüzyıllardır Alevîli(cid:1)i uygulayan ve yeni ku(cid:2)aklara ta(cid:2)ıyan roller üstlenmi(cid:2)lerdir. Öyle ki dedeler, saz e(cid:2)li(cid:1)inde söyledikleri deyi(cid:2) ve nefeslerle, bir çok geleneksel kültür ögesini günümüze ta(cid:2)ımı(cid:2)lardır.4 Ara(cid:2)tırma konumuz olan Amasya yöresinde de dedelik i(cid:2)lemini, genel olarak ocak merkezi olan büyük köylerin dedeleri görmektedir. Talipler ise, dedelerin manevi evladı olarak kabul edilirler ve bu durum aralarındaki medenî ili(cid:2)kilere de yansır. Örnek olarak dede çocukları, yalnızca dede çocuklarıyla; dede olmayan ailelerin çocukları da kendileri gibi talip çocuklarıyla evlenmektedirler. Bu çerçevede taliplerin de sınırları bellidir; talibin öncelikle bir pîre ba(cid:1)lılıkla yola girmesi gerekir ve bir pîre ba(cid:1)lıyken ba(cid:2)ka bir pîre ba(cid:1)lanmama (cid:2)artı da vardır Bu noktada pîrden el almayan, yani “el ele, el hakka” anlayı(cid:2)ıyla “ikrar vermeyen” kimse, gerçekten Alevî sayılmaz. Zira geleneksel Alevilik’te Alevî olabilmek için, dededen ikrar almak ve yol ile erkâna ba(cid:1)lılı(cid:1)ını hayat boyu sürdürmek gerekmektedir. Anadolu Alevîlerinin geleneksel yapıları, mür(cid:1)id, pîr, rehber ve dü(cid:1)kün ocakları gibi kökeni hâlâ açıklı(cid:1)a kavu(cid:2)mamı(cid:2) bir hiyerar(cid:2)ik yapılanma ile iç içedir. Bu yüzden ocakların bir kısmı, ba(cid:2)ka ocaklara ba(cid:1)lıdır. Ba(cid:1)lı olunan ocak, mür(cid:1)id oca(cid:2)ı; ba(cid:1)lı olan ocak ise, pîr oca(cid:2)ı olarak adlandırılır (Yaman, 2006: 61-63). Bu durum, talip toplulukları ile dede ocakları arasındaki ili(cid:2)kinin de rastgele olmadı(cid:1)ını göstermektedir. Bu yüzden ocaklarla ilgili de(cid:1)erlendirmede bulunurken, mür(cid:2)id ocaklarını esas almak gerekmektedir. De(cid:1)i(cid:2)ik bölgelerde bulunan ocakların ritüellerinde ve izledikleri esaslarda da farklılıklar bulunmaktadır. Yine ocakların Hz. Peygamber soyundan geldi(cid:1)i kabul edilse de, her dede aynı yetkiye sahip de(cid:1)ildir. Bu durum, her oca(cid:1)ın farklı bir statüye sahip olmasını beraberinde getirmi(cid:2)tir. Örnek olarak Tunceli bölgesi Alevî ocakları içerisinde olan ve sözlü gelene(cid:1)e göre, kurucusu XIII. yüzyılda bölgeyi iskâna açmı(cid:2) olan Seyyid Mahmud Hayrani oca(cid:2)ı, bir mür(cid:2)id oca(cid:1)ıdır. Onun yakınlarından olan Baba Mansur ve Kurey(cid:1)an ocakları ise, pir ocaklarıdır. Yine aynı dönemlerde Elazı(cid:1) ili Palu ilçesi Seydili köyünde ocak kuran Seyyid Sabûr oca(cid:2)ı, bir rehber oca(cid:1)ıdır. Erzincan Kemaliye’nin Ocak köyündeki Hıdır Abdal oca(cid:2)ı ise, dü(cid:2)kün 2 Öyle ki Hamza Aksüt’ün ifade etti(cid:1)i gibi, “dede ocaklarının olu(cid:2)umu, yapısı ve tarihsel geli(cid:2)imi, Alevilik tarihini aydınlatmaya çalı(cid:2)anlar için vazgeçilmez bir konudur”. Bkz., Aksüt, 2009: 9; ayrıca ocakların do(cid:1)u(cid:2)u ile ilgili de(cid:1)i(cid:2)ik yakla(cid:2)ımlar için bkz., Yaman, 2004: 147-150; Birdo(cid:1)an, 1992: 5-16. 3 Ayrıca her dede oca(cid:1)ının bir sanca(cid:1)ı olup sancak, oca(cid:1)ın en önemli varlı(cid:1)ı ve simgesidir. Özellikle her yıl 10 Muharrem günü, sancak açılır. Bkz., Aksüt , 2009: 28, 415. 4 Alevî dedelerinin genel tipolojik özellikleri ve geleneksel i(cid:2)levleri için bkz., Eröz, 1977: 106-108; Yaman, 2004: 80-84, 155-171; Birdo(cid:1)an, 1995: 143-147; Yalçınkaya, 1996: 92-96; Günay, 2002: 407-409; Gölpınarlı, 1977: VI, 792-793; Bal, 2000: 97-121; Clarke, 2002: 127-144; Er, 2000: 268-275; Orhan, 1994: 16-17. - 230 - oca(cid:1)ı olup Alevî topluluklar arasında adeta bir üst mahkeme i(cid:2)levi görmektedir. Zira taliplere verilen cezaları yeniden de(cid:1)erlendirme veya iptal etme yetkisine sahiptir (Birdo(cid:1)an, 1995: 138- 139, 146-147, 200-204; Yaman, 1998: 27-24). Ocakları ayrıca, kaynak ve köken itibarıyla Hacı Bekta(cid:2) Veli’ye ba(cid:1)lı olan ve olmayanlar (cid:2)eklinde ikiye ayırmak mümkündür. Bu çerçevede sözlü gelene(cid:1)e göre, (cid:4)mam Zeynelabidin’den ba(cid:2)layarak Seyyid Ebû’l-Vefâ’ya dayanan bazı soylar, Malatya Mineyik; Elazı(cid:1) Sün; Tunceli Hozat Bargin köyleri ile Sivas Divri(cid:1)i Karageban buca(cid:1)ında ocak kurmu(cid:2)lardır. Mineyik’tekiler önce (cid:4)mam Zeynelabidin, sonra Ebu’l-Vefa oca(cid:1)ı; Sün ve Bargin’dekiler A(cid:1)uçan ve Karageban’dakiler de, Kara Pir Bad oca(cid:1)ı diye tanınmı(cid:2)lardır. Sözü edilen bu ocaklar, kendilerini mür(cid:2)id oca(cid:1)ı saymaktadırlar (Birdo(cid:1)an, 1995: 144-145). Eski Türk kültüründeki (cid:3)aman kimli(cid:1)inin bir uzantısı olan Alevî dedelerinin geleneksel i(cid:2)lev ve özellikleri, Cumhuriyet’in kurulu(cid:2)una kadar devam etmi(cid:2)tir. Zira bu döneme kadar Alevîlerin kırsal kesimde kapalı topluluklar halinde ya(cid:2)adıkları görülmektedir. Özellikle 1950’li yıllardan sonra ortaya çıkan kırdan kente göç olgusu neticesinde, Alevîli(cid:1)in tüm geleneksel kurumları sarsıldı(cid:1)ı gibi, dede-talip ili(cid:2)kileri de sarsılarak parçalanmı(cid:2), dedelik kurumu giderek i(cid:2)levsiz hale gelerek dedelerin yüzyıllardır süren otoriteleri sona ermi(cid:2), bunun neticesinde dedelerin geleneksel görev ve i(cid:2)levleri, modern kent ortamında daha farklı kurumlar tarafından yerine getirilir hale gelmi(cid:2)tir.5 Ali Yaman’ın ifadesiyle, günümüzde artık i(cid:2)levsiz, fakat temsilcilerinin ise, sadece ismen var oldu(cid:1)u yeni bir durum ortaya çıkmı(cid:2)tır. (cid:3)u an içinde bulunulan durum, bu kurum açısından bir geçi(cid:2) a(cid:2)amasını ifade etmektedir (Yaman, 2001: 849). Çalı(cid:2)mamız, Amasya yöresinde ya(cid:2)ayan Alevîlerin ba(cid:1)lı bulundukları dede ocakları ve bu ocaklara ba(cid:1)lı talipleri konu edinecektir. Bu çerçevede ayrıca Amasya yöresi Alevîlerinin dinî inanç, ibadet ve geleneksel kurumlarına da ı(cid:2)ık tutularak, ocaklar arası farklılıklar ve de(cid:1)i(cid:2)im üzerinde durulacaktır. Bu çalı(cid:2)mada sunulan bilgiler, yerinde ve katılarak gözlem ile kaynak ki(cid:2)ilerle mülakat gibi yöntemlere dayalı alan ara(cid:2)tırmasına ve bununla birlikte ilgili yazılı kaynakların verdi(cid:1)i bilgilerin mukayeseli bir tarzda de(cid:1)erlendirmesine dayanılarak hazırlanmı(cid:2)tır. Amasya yöresinde günümüzde hâlâ etkinli(cid:1)i süren ocaklar, (cid:2)unlardır; 1) Pîrî Baba Oca(cid:3)ı Oca(cid:1)a ismini veren Pîrî Baba’nın XV. yüzyılda ya(cid:2)adı(cid:1)ı tahmin edilmektedir. Pîrî Baba’nın ya(cid:2)amı ve tarihsel ki(cid:2)ili(cid:1)i ile ilgili, ayrıntılı bilgilere sahip de(cid:1)iliz. Ancak, Suraiya Faroqhi’nin ifade etti(cid:1)i gibi, Bekta(cid:2)î gelene(cid:1)inden geldi(cid:1)ini söyleyebilece(cid:1)imiz Pîrî Baba ile ilgili az da olsa önemli olan bilgilerin, bize iki farklı kanaldan geldi(cid:1)ini söyleyebiliriz. Bunların ilki, Menâkıb-ı Pîrî Baba/Velâyetnâme isimli eser6; ikincisi ise, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde yer alan bilgi ve rivayetlerdir (Faroqhı, 2001: 125-127). Menâkıb-ı Pîrî Baba isimli esere göre Pîrî Baba, Merzifon’un Narince köyünden olup yedi-sekiz ya(cid:2)larında bir çocuk iken annesi onu Merzifon’a götürüp bir ya(cid:2)makçının yanına çırak olarak verir. Annesi, Gülbahar Sultan’dır. Küçük ya(cid:2)larından itibaren ibadet ehli ve keramet sahibi bir eren olarak yeti(cid:2)ir. Öyle ki, ö(cid:1)le namazlarını Kabe’de kılar ve tekrar gelip sanatı ile me(cid:2)gul olurdu (Do(cid:1)anba(cid:2), 2007: 167-168). Yöredeki Alevî/Bekta(cid:2)î topluluklarına göre ise o, Horasan erenlerinden olup on iki imamlardan biri olan Musa Kâzım evlatlarındandır. Tasavvufî e(cid:1)itimini önce Ahmed Yesevî’den, sonra Lokman Perende’den almı(cid:2)tır.7 Yine 5 Kr(cid:2)., Bozkurt, 2000: 143-145; Yaman, 2002: 902; Yaman, 2003: 339-352; Shankland, 1999, 319-327; Suba(cid:2)ı, 2002: 101-107; Akta(cid:2), 2001: 87-93. 6 Menâkıb-ı Pîrî Baba/Velâyetnâme, Pîrî Baba’nın müritlerinden biri olan (cid:3)amluo(cid:2)lu Hoca (cid:4)brahim adında bir ki(cid:2)i tarafından, XVI. yüzyıl ba(cid:2)larında yazılmı(cid:2) oldu(cid:1)u tahmin edilen 18 varaklık el yazması bir eserdir. Orijinal nüshası, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Hazine bölümünde 1313 numarada kayıtlıdır. Söz konusu eser, Pîrî Baba’nın velîli(cid:1)ini, menkabevî hayatını ve bu çerçevede ilgi çekici menkabelerini anlatmakta olup ara(cid:2)tırmacı Muzaffer Do(cid:1)anba(cid:2) tarafından günümüz Türkçesine çevrilerek yayınlanmı(cid:2)tır. Bkz., Do(cid:1)anba(cid:2), 2007: 161-181. 7 Kr(cid:2)., Evliya Çelebi, 1975: II, 631; ayrıca M. Fuad Köprülü, Pîrî Baba ile ilgili Pîr Dede ifadesini kullanmaktadır. Bkz., Köprülü, 2009: 73. - 231 - gelene(cid:1)e göre, Hacı Bekta(cid:2) Velî’nin daveti üzerine, (cid:4)slamiyeti yaymak amacıyla dervi(cid:2)leriyle birlikte Horasan’dan Anadolu’ya gelmi(cid:2) ve Anadolu’da ilk olarak Malatya ili Arapgir ilçesinin Rutik denilen mezrasında konaklamı(cid:2) olup bu yüzden bu mevkiye günümüzde Pîrî Baba dü(cid:1)e(cid:2)i denmektedir (Onarlı, 2000: 182-183). Ardından yine Hacı Bekta(cid:2) Velî’nin iste(cid:1)i üzerine Merzifon’a gelerek buraya yerle(cid:2)mi(cid:2), bir zaviye kurmu(cid:2) ve burada faaliyetlerini sürdürmü(cid:2)tür. Pîrî Baba, sadece (cid:4)slamiyeti yaymakla kalmamı(cid:2), bunun yanında Merzifon halkına dokumacılı(cid:1)ı da ö(cid:1)retmi(cid:2)tir. Bu durum, yani Merzifon halkına dokumacılı(cid:1)ı ö(cid:1)retmesi, onun ahi olabilece(cid:1)ini akla getirmektedir. Bu yüzden sanatkâr ile esnafın pîri olarak kabul edilmi(cid:2)tir. Ömrünün büyük bir kısmını Merzifon’da Eski Hamam civarındaki bir mahallede geçirmi(cid:2) olan Pîrî Baba, rivayete göre önceleri suyu çok az olup damla damla akan bu hamamı, ola(cid:1)anüstü bir (cid:2)ekilde tamir etmi(cid:2)tir. Yine okuma yazması olmamasına ra(cid:1)men, hem istisnai bir dinî bilgisi, hem de önemli bir manevi gücü vardır. Bu anlamda o, kendi kendini yeti(cid:2)tirmi(cid:2) olan sıra dı(cid:2)ı bir insandır. Ayrıca yine Çorum Osmancık’ta türbesi bulunan Koyun Baba ile de musahiptir.8 O’nun ya(cid:2)amı boyunca evlenmedi(cid:1)i ve bu (cid:2)ekilde öldü(cid:1)ü anla(cid:2)ılmaktadır. Söylentiye göre yapmı(cid:2) oldu(cid:1)u hizmetlerden dolayı devlet erkânı, kendisine büyük de(cid:1)er vermi(cid:2)tir (Evliya Çelebi, 1975: II, 631; Hüseyin Hüsameddin Efendi, 1328-1330: I, 326-327; Faroqhi, 2001: 122-123; Do(cid:1)anay, 2000: 49-53; Piro(cid:1)lu, 1992: 8-12; Onarlı, 1997: 18-19; Bayram, 1999: 59-62). Menâkıb-ı Pîrî Baba’da anlatılanlar ı(cid:2)ı(cid:1)ında, Pîrî Baba’nın Fatih Sultan Mehmet ve Koyun Baba ile aynı dönemlerde ya(cid:2)adı(cid:1)ı sonucu ortaya çıkmaktadır. Evliya Çelebi ise, bize (cid:2)u bilgileri vermektedir: “Horasan’dan Türk Türkmen Hoca Ahmed Yesevî’nin izni ile Rum’a gelip Merzifon’un kuzeyinde (cid:2)ehre bakan yüksek bir yerde yerle(cid:2)ir. Bazen hamamlarda yatar, ilahi meczûb bir arif-i billah idi. Adı geçen Pîr’in bir çok menkıbeleri vardır. Hâlâ türbesi büyük kubbelerle örtülü, meydan, mutfak ve dervi(cid:2) odalarıyla donanmı(cid:2) olup, her gece iki yüz adam konup göçer. (cid:4)ki yüzün üzerinde ba(cid:2)ı açık dervi(cid:2)i vardır. Aziz hazretlerinin nurlu kubbelerine girip bir Yasin-i (cid:2)erif okuyarak ruhaniyetlerinden yardım istedim. Kabrinde misk kokusundan adamın dima(cid:1)ı kokulanır. Kabrinin dört çevresi sanatlı (cid:2)amdan ve kandillerle süslüdür. Hâlâ fakirlik hırkası, dolap içinde saklıdır. Ben Peygamber sülalesi a(cid:2)ı(cid:1)ı oldu(cid:1)umdan “el-Fakru fahrî” hadisine9 uyarak küstahça ve fakirlerinin izni ile, Aziz sultan’ın bozdo(cid:1)anî keçe külah tacını tekbir ile tekke-ni(cid:2)în (Memi Dede can)10 ba(cid:2)ıma koydu. Bütün dervi(cid:2)ler, gülbank çekip hayır dua ettiler. Türbesi, kârgir binadır” (Evliya Çelebi, 1975: II, 631). Günümüzde Merzifon ilçesinin Oymaa(cid:1)aç ve Oymak köylerinde ya(cid:2)ayanlar, Pîrî Baba oca(cid:1)ından gelen dede aileleridir (Yıldız, 2004: 210; (cid:4)pek, 2010: 389; Yaman, 2006: 125). Yine Sivas Yıldızeli ilçesi, Üyük, Sarıkaya, Karakaya, Ortaklar, Çavu(cid:2)lu, Üre(cid:1)il ve Kaman köyleri ile Çorum Alaca ilçesindeki Eskiyapar köyü, Pîrî Baba oca(cid:1)ına ba(cid:1)lı talip köyleridir (Esen, 2010: 73; Er, 1996: 79). Ayrıca Amasya yöresinde yeti(cid:2)mi(cid:2) önemli bir ozan olan Kul Fakir (1873-1938), Pîrî Baba evlatlarından bir dededir ve A(cid:1)ık Kul Fakir mahlası ile pek çok (cid:2)iir yazmı(cid:2) deyi(cid:2)ler söylemi(cid:2)tir (Akta(cid:2)-Yücel, 1991: 5-18; I(cid:2)ık, 2007: 785). Pîrî Baba’nın Merzifon ilçesinin Nusratiye mahallesinde ilçeye bakan yüksekçe bir mevkide yer alan türbesinin kesin yapım tarihi hakkında bir bilgiye sahip de(cid:1)iliz. Fakat yöreyi tanıyan Sanat tarihçisi Muzaffer Do(cid:1)anba(cid:2)’a göre mimari özelliklerinden hareketle, yapının XV. yüzyılda yapılmı(cid:2) oldu(cid:1)u tahmin edilebilir (Do(cid:1)anba(cid:2), 2001: 109). Ayrıca Suraiya Faroqhi’nin de ifade etti(cid:1)i gibi, söz konusu yapı, XVI. yüzyılın ilk yıllarına ait tahrir defterlerinde anılmaktadır (Faroqhı, 2003: 147). Bu bilgi de yapının, XV. yüzyıla ait oldu(cid:1)unu desteklemektedir. Pîrî Baba Menâkıbnâmesi’ne bakıldı(cid:1)ında türbeyi yaptıran ki(cid:2)i, 8 Koyun Baba ile ilgili olarak bkz., Do(cid:1)anay, 2000: 88-97; Sava(cid:2), 2004: 199-217; Çıplak, 2001: 11-19; Babinger, 1988: VI, 881; (cid:3)ahin, 2002: XVI, 229-230. 9 Söz konusu hadis, “Fakirlik, benim iftiharım; benim için bir iftihardır” anlamına gelmektedir. 10 Farsça bir ifade olan tekke-ni(cid:1)în kavramı, tekkede oturan, tekkede ikamet eden dervi(cid:2)lere denilmektedir. Bkz., Cebecio(cid:1)lu, 1997: 708. - 232 - müritlerinden biri olan (cid:3)amluo(cid:2)lu Hoca (cid:4)brahim’dir (Do(cid:1)anba(cid:2), 2007: 169). Türbenin sonraki yüzyıllarda de(cid:1)i(cid:2)ik onarımlar geçirdi(cid:1)i anla(cid:2)ılmaktadır (Do(cid:1)anba(cid:2), 2001: 109-110). Türbenin yanında yakın bir dönemde yaptırılmı(cid:2) olan bir de cem evi bulunmaktadır. Pîrî Baba türbesi, sadece Amasya içinden de(cid:1)il, ba(cid:2)ta Çorum ve Yozgat gibi kom(cid:2)u il ve ilçelerden, hem Alevî hem de Sünnî olmak üzere her kesimden insanın akın akın ziyaret etti(cid:1)i önemli bir bölgesel inanç merkezi olma özelli(cid:1)ine sahiptir. Bu yönüyle türbe, genel olarak farklı dinî toplulukların aynı mekanda bir arada ya(cid:2)amalarına imkan veren önemli bir özelli(cid:1)e de sahiptir. Bu özelli(cid:1)inden dolayı ciddi bir sosyal bütünle(cid:2)me i(cid:2)levi görmektedir. 2) Ali Bircivan Oca(cid:3)ı Ali Bircivan oca(cid:1)ının merkezi, Gümü(cid:2)hacıköy ilçesinin küçük bir orman köyü olan Sarayözü köyüdür. Oca(cid:1)ın ismini kendisinden alan Pîr Ali Bircivan’ın hayatı ile ilgili, tıpkı Pîrî Baba gibi, ayrıntılı bilgi sahibi de(cid:1)iliz. Bununla beraber onunla ilgili bilgilerimiz, pek çok Alevî oca(cid:1)ına isim vermi(cid:2) sûfî gibi, efsanelerin gölgesinde, giz perdesi altında kaldı(cid:1)ından, büyük ölçüde halk arasında anlatılan sözlü kültüre/söylentilere dayanmaktadır. Yöre halkı, onun Horasan erenlerinden bir Türkmen olup erken Osmanlı döneminde ya(cid:2)adı(cid:1)ını, (cid:4)mam Ali Rıza’nın soyundan geldi(cid:1)ini, dolayısıyla seyyid oldu(cid:1)unu; aynı zamanda Tokat/Erbaa’da türbesi bulunan ve Keçeci Baba olarak da bilinen Alevî/Bekta(cid:2)î erenlerinden (cid:3)ah/Ahi Mahmud Velî’nin dört o(cid:1)lundan en küçü(cid:1)ü oldu(cid:1)unu söylemektedir. Ali Bircivan, genç olmasına ra(cid:1)men bilgi ve irfanı ile yörede ya(cid:2)ayan büyük bir kitleyi kendisine ba(cid:1)lamı(cid:2) ve talip edinmi(cid:2)tir. Yine anlatıya göre Ali Bircivan, çok kahraman bir insan oldu(cid:1)undan dolayı, genç ya(cid:2)ta girdi(cid:1)i bir sava(cid:2)ta bacısı ile birlikte Hakk’a yürümü(cid:2)tür. Talipleri de, her ikisinin naa(cid:2)ını alarak Sarayözü köyünde defnetmi(cid:2)lerdir. Bu yüzden ismi de buradan gelmi(cid:2), (cid:3)ah Mahmud Velî, Anadolu’ya insanları ir(cid:2)ad etmesi için gönderdi(cid:1)i küçük o(cid:1)lunun ba(cid:2)arılarını duydu(cid:1)unda “Benim Alim, tek bir civan (ba(cid:1) tacı, (cid:1)ehitli(cid:2)in son mertebesi)dır” demi(cid:2) ve böylece küçük o(cid:1)lu, Pîr Ali Bircivan diye anılır olmu(cid:2)tur (Türkdo(cid:1)an, 1995: 513-514; Do(cid:1)anba(cid:2), 2001: 111; Onarlı, 2001: 60-61). Günümüzde onu anmak adına köy muhtarlı(cid:1)ı tarafından her yıl yaz aylarında (cid:2)ölen ve (cid:2)enlikler yapılmaktadır. Sarayözü köyünün (cid:2)u an, neredeyse yarısı ocak-zâde olup köydeki dedeler, Ali Bircivan ile aynı soydan gelmektedirler. Ali Bircivan ile Ahi Mahmud Veli arasındaki bu yakın ili(cid:2)kiden dolayı, bu oca(cid:1)ın dedeleri, Keçeci Baba oca(cid:1)ı dedelerinden el almaktadırlar. Gümü(cid:2)hacıköy’de Çetmi ba(cid:2)ta olmak üzere di(cid:1)er Alevî köylerinin önemli bir kısmı, bu oca(cid:1)ın talip köyleridir; bu yüzden buradaki dedeler, zaman zaman çevre köylere cem yapmaya gitmektedirler. 3) Keçeci Baba Oca(cid:3)ı Oca(cid:1)ın asıl merkezi, Amasya dı(cid:2)ında olup Tokat’ın Erbaa ilçesi Keçeci köyüdür. Oca(cid:1)a ismini veren Keçeci Baba’nın XIII. yüzyılda ya(cid:2)adı(cid:1)ı ve Horasan erenlerinden oldu(cid:1)u söylenmektedir. Asıl ismi Ahi Mahmud Velî olan Keçeci Baba, Ni(cid:2)abur’da do(cid:1)mu(cid:2), daha sonra Anadolu’ya gelerek bugün kendi adını ta(cid:2)ıyan Keçeci köyüne yerle(cid:2)mi(cid:2)tir. Aynı zamanda bir Ahi babası olarak bilinir ve bu yüzden Gül Ahi Baba ismi ile de anılır. Keçeci köyü, Anadolu’nun en eski Türkmen yerle(cid:2)im merkezlerinden biridir (Aksüt, 2009: 250; Pehlivan, 2002: 733). Yöredeki sözlü gelene(cid:1)e bakıldı(cid:1)ında Keçeci Baba, Hacı Bekta(cid:2) Velî’nin amcası olarak bilinmektedir. Hacı Bekta(cid:2) Velî’den üç yıl önce Anadolu’ya ailesi ve çocukları ile birlikte Türkmen boylarının önünde gelmi(cid:2), Hacı Bekta(cid:2) Velî’yi de arkasından Anadolu’ya getirtmi(cid:2)tir. Keçeci Baba, (cid:2)u an ismi ile anılan köye yerle(cid:2)ince önce tekkesini kurmu(cid:2)tur. Keçeci çayının kıyısına kurmu(cid:2) oldu(cid:1)u tekkesi, zaman içerisinde o dönemin ilim irfan merkezi olmu(cid:2)tur. Öyle ki tasavvuf felsefesi, tıp, kimya, sanat ve spor gibi de(cid:1)i(cid:2)ik alanlarda e(cid:1)itim veren bu dergâhtan Derûnî Baba, Fedâî Baba, Arifo(cid:1)lu Nihânî, Kurban Ali, Mesrûrî, Suzî, Ligarî ve Sükûtî gibi bir çok tasavvuf insanı ve ozan yeti(cid:2)mi(cid:2)tir (Yücel, 2003: 103-268; Pehlivan, 2002: 735). Bunların yanında Keçeci Baba’nın ya(cid:2)adı(cid:1)ı dönemin önemli sanatlarından biri olan keçecili(cid:1)in pîri olmasının yanı sıra ruh sa(cid:1)lı(cid:1)ı, veterinerlik ve e(cid:1)itim gibi konularda da u(cid:1)ra(cid:2)tı(cid:1)ına inanılır (Üçer, 2005: 199; Yaman, 2006: 118). - 233 - Bu oca(cid:1)a ba(cid:1)lı dedeler, ocak-zâde olup di(cid:1)er ocakların dedelerinden icazet almazlar; bu yüzden görgü ve sorgularını kendi içlerinde yaparlar, zira birbirlerinden el almı(cid:2), el tutmu(cid:2)lardır. Ocaklarından dü(cid:2)kün olanların dü(cid:2)künlüklerini kendileri kaldırırlar (Pehlivan, 2002: 737-738). Ayrıca cem yapılırken bir araya gelen bir çok farklı ocak dedesi, Keçeci Baba dedelerine en üst makamda ba(cid:2) kö(cid:2)ede yer verirler (Pehlivan, 2002: 740). Keçeci Baba oca(cid:1)ı, süreç içerisinde alt ocaklara ayrılmı(cid:2)tır. Bunlar, Tokat Turhal’a ba(cid:1)lı Kargın köyünde Aziz Baba oca(cid:2)ı; Amasya’nın Av(cid:2)ar köyünde Nebio(cid:2)lu oca(cid:2)ı ve yine Amasya’nın Yassıçal (Yaylagöl) beldesindeki Ergona(cid:1) Baba oca(cid:2)ıdır (Aksüt, 2009: 250). Keçeci Baba oca(cid:1)ına ba(cid:1)lı de(cid:1)i(cid:2)ik illerde pek çok talip köyü vardır. Bunlar arasında Tokat, Sivas, Çorum, Samsun ve Ordu’ya ba(cid:1)lı bazı köyler bulunmaktadır. Amasya içerisinde ise, Merkez ilçeye ba(cid:1)lı Uygur ve Yassıçal beldeleri ile Albayrak, Av(cid:2)ar, Bayat, Böke, Hasabdal, Karaibrahim, Karata(cid:2), Karaali, Karsan, Kayı, Sarıalan, Ümük, Ya(cid:1)cıabdal, Ye(cid:2)ildere ve Ye(cid:2)ilöz köyleri, Gümü(cid:2)hacıköy’e ba(cid:1)lı Çetmi köyü, Suluova’ya ba(cid:1)lı Arucak köyü ile Merzifon’a ba(cid:1)lı Kayadüzü beldesi ile Hırka, Sarıköy ve Karatepe gibi köyler, Keçeci Baba oca(cid:1)ının talip köyleridir.11 4) Hubyar Sultan Oca(cid:3)ı Oca(cid:1)ın merkezi, Amasya’ya kom(cid:2)u bir il olan Tokat’ın Almus ilçesi Hubyar Sultan köyüdür. Oca(cid:1)ın tekkesi de bu köydedir. Oca(cid:1)ın ismini kendisinden alan Hubyar Sultan’a ili(cid:2)kin bilgilerimiz, yazılı olmaktan çok sözlü gelene(cid:1)e dayanmakta olup XIII. ya da XIV. yüzyılda ya(cid:2)adı(cid:1)ı tahmin edilmektedir. Burada hemen belirtmek gerekir ki Hubyar Sultan12 ile XVI. yüzyılda ya(cid:2)amı(cid:2) olan torun Hubyar Abdal’ın birbirine karı(cid:2)tırıldı(cid:1)ı görülmektedir (Karaman, 2004: 222). Bu durum, bazı ocak mensupları tarafından bir karı(cid:2)tırmadan çok, Hubyar Sultan’ın torunu Hubyar Abdal’ın bedeninde yeniden dünyaya gelmesi (cid:2)eklinde de kabul edilir.13 Yine bundan dolayı bir görü(cid:2)e göre Horasan erenlerinden; bir di(cid:1)er görü(cid:2)e göre de, Safevîler’dendir (Üçer, 2005: 191; Kenano(cid:1)lu-Onarlı, 2002: 29-30). Hubyar Sultan’ın on iki imamlardan (cid:4)mam Musa Kazım ya da (cid:4)mam Rıza soyundan geldi(cid:1)i ve mür(cid:2)idinin de Üryan Hızır oldu(cid:1)u söylenmektedir. Hubyar Sultan, Üryan Hızır’a on yedi sene hizmet etmi(cid:2)tir. Bu yüzden oca(cid:1)ın pîri, Üryan Hızır olarak kabul edilir.14 Hubyar dervi(cid:2)in O(cid:1)uz boylarından olan Beydili Türkmenlerinden oldu(cid:1)u tahmin edilmektedir. Yine sözlü gelene(cid:1)e göre, Ahmed Yesevî’nin Hubyar Sultan’ı okuttu(cid:1)una inanılır. Buna göre Hubyar Sultan’ın, Hoca Ahmed Yesevî dergâhında yeti(cid:2)en dervi(cid:2)lerden biri oldu(cid:1)u, bu çerçevede Ahmed Yesevî’nin nefes o(cid:1)lu olan Kutbettin Haydar’ın Hubyar Sultan oldu(cid:1)u söylenerek Hubyar Sultan ile Ahmed Yesevî arasındaki ili(cid:2)ki sürekli vurgulanır.15 Yine Hubyar Sultan’ın Hacı Bekta(cid:2) Velî’nin halifelerinden biri oldu(cid:1)u ve onunla Anadolu’ya birlikte geldi(cid:1)i; hatta Hubyar’a bu ismi Hacı Bekta(cid:2) Velî’nin bizzat kendisinin verdi(cid:1)i de söylenmektedir (Kenano(cid:1)lu-Onarlı, 2002: 34-36). Hubyar Sultan oca(cid:1)ının tarihsel geli(cid:2)imi ile ilgili olarak üç farklı dönemden söz edilebilir. Bu dönemlerden ilki, XIII. yüzyılda Hubyar Sultan ile gerçekle(cid:2)en kurulu(cid:2) dönemi; ikinci dönem, XVI. yüzyılda Hubyar Abdal ile gerçekle(cid:2)en kurumsalla(cid:2)ma dönemi diyebilece(cid:1)imiz dönem ki, bu dönemde sıraç topluluklarının konar-göçerlikten yerle(cid:2)ikli(cid:1)e geçti(cid:1)i tahmin edilmektedir; üçüncü dönem ise, XIX. yüzyılda ocak içerisinden Veli Baba’nın ayrılmasıyla ya(cid:2)anan ayrı(cid:2)madan dolayı, oca(cid:1)ın günümüzdeki yapısını kazanmasını sa(cid:1)layan dönemdir (Üçer, 2005: 192; Kenano(cid:1)lu-Onarlı, 2002: 36-38, 41-44, 104-106). 11 Keçeci Baba ile ilgili olarak bkz., Yaman, 2006: 118-119; Yücel, 2003: 23-58; Do(cid:1)anay, 2000: 71-82; Pehlivan, 2002: 733- 753; Ulu, 1997: 20-22. 12 Ara(cid:2)tırmacılara göre Hubyar ismi, Farsça bir kelime olup ‘güzel yâr’, ‘güzel dost’ gibi anlamlara gelmektedir. Bkz., Aksüt, 2009: 198; Grenard, 1997: 331. 13 Ayrıca Hubyar Sultan’ın bu dünyada gâib bir eren olarak ya(cid:2)adı(cid:1)ına inanıldı(cid:1)ı için yeni do(cid:1)an çocuklara bu isim verilmez. Bkz., Kenano(cid:1)lu-Onarlı, 2002: 29, 41; Karaman, 2004: 225. 14 Sadullah Gülten, “Üryan Hızır Menakıbnamesi”, Alevilik Bekta(cid:1)ilik Ara(cid:1)tırmaları Dergisi, III, 2010, s. 93; ayrıca ocak içerisindeki sözlü anlatıma göre fırına atılan Hubyar Abdal, Üryan Hızır’ın yardımıyla kurtulmu(cid:2), bu yüzden ona mürit olmu(cid:2)tur. Bkz., Kenano(cid:1)lu-Onarlı, 2002: 42; Gülten, 2010: 93. 15 Bu yüzden Hubyarlılar arasında Ahmed Yesevî ile ilgili menkıbeler, sürekli anlatılarak canlılı(cid:1)ını korumaktadır. Ayrıca Hubyarlıların deyi(cid:2)lerinde de Ahmed Yesevî sık sık anılmaktadır. Bkz., Yaman, 2005: 150; Kenano(cid:1)lu-Onarlı, 2002: 31-33. - 234 - Hubyar Sultan, ya(cid:2)adı(cid:1)ı dönemde Tokat ba(cid:2)ta olmak üzere çevre illerde ya(cid:2)ayan Alevî kitlelere dinî ve siyasi önderlik yapmı(cid:2)tır. Hubyar Sultan’dan sonra oca(cid:1)ın geli(cid:2)imi açısından Hubyar Abdal dönemi, oldukça önemli bir dönemdir. Sözlü gelene(cid:1)e göre Hubyar Abdal, 1527 yılında Zünnûno(cid:1)lu Halil tarafından ba(cid:2)latılan ve Baba Zünnûn ayaklanmasının bir devamı olarak da adlandırılan ayaklanmada önemli bir rol üstlenmi(cid:2)tir. Bu ayaklanma, bastırıldıktan sonra ayaklanmadan kurtulanlar, bölgenin en yüksek da(cid:1)larına sı(cid:1)ınmı(cid:2)lar ve ya(cid:2)amlarını buralarda devam ettirmi(cid:2)lerdir. Hubyar Abdal da, ayaklanma sonrası günümüzde türbesinin bulundu(cid:1)u köye16 yerle(cid:2)mi(cid:2)tir (Yaman, 2006: 113; Kenano(cid:1)lu, 2002: 541, 543). Hubyar köyü, 2643 m yükseklikte olup yörenin en yüksek da(cid:1)ı olan Tekeli da(cid:1)ının eteklerinde yer almaktadır. Hubyar Abdal, buraya yerle(cid:2)tikten sonra bir yandan bir tekke kurmu(cid:2), öte yandan buraları ekmeye, biçmeye, ürünler yeti(cid:2)tirmeye ve hayvancılık yapmaya ba(cid:2)lamı(cid:2)tır. Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle kendisine bir ferman veriliyor ve bu bölgeden elde edilen gelirden vergi alınmaması, buradan elde edilen gelirin tekkeye ba(cid:1)ı(cid:2)lanması isteniyor. Hubyar Abdal’ın ayrıca Sivas’ta bulunan Ali Baba ile musahip oldu(cid:1)u, hatta ikisinin karde(cid:2) oldukları, Pir Sultan Abdal ve Kul Himmet ile aynı dönemde ya(cid:2)adıkları da söylenmektedir. Hubyar Abdal’ın ölümünden sonra köyde onun adına bir türbe yapılmı(cid:2)tır, türbenin XVI. yüzyılın ikinci yarısında yapıldı(cid:1)ı tahmin edilmektedir (Kenano(cid:1)lu-Onarlı, 2002: 41-46). Türbe, sürekli ziyarete açık olup pek çok insan tarafından ziyaret edilmektedir. Hubyar Sultan oca(cid:1)ı, XIX. yüzyılın sonlarına do(cid:1)ru kendi içerisinde bir ayrı(cid:2)ma ya(cid:2)amı(cid:2) ve Tokat Zile’de bulunan Veli Baba ile e(cid:2)i An(cid:2)a Bacı, kendilerinin bizzat Hubyar Sultan’dan el aldıklarını iddia ederek di(cid:1)er Hubyar dedelerinden ayrılmı(cid:2), bu (cid:2)ekilde ba(cid:1)ımsızlıklarını ilan etmi(cid:2)lerdir. Bu ayrı(cid:2)madan sonra Tokat Zile ile Amasya yöresinde bulunan Hubyar talipleri de, Veli Baba ve takipçisi olan dedelere görülmeye, sorulmaya ve yol erkânı yürütmeye ba(cid:2)lamı(cid:2)lardır. An(cid:1)a Bacılılar (cid:2)eklinde tanınan bu grup, Hubyar Sultan oca(cid:1)ının en kalabalık grubunu olu(cid:2)turur. Bu (cid:2)ekilde Hubyar oca(cid:1)ı, kendi içerisinde Dedeci, An(cid:1)a Bacılı, Rüstem A(cid:2)alı ve (cid:4)brahim Ethemli (cid:2)eklinde de(cid:1)i(cid:2)ik gruplara ayrılmı(cid:2)tır (Üçer, 2005: 191-194; Yaman, 2006: 113; Aksüt, 2009: 197). Bu ayrı(cid:2)maya ra(cid:1)men Hubyar oca(cid:1)ı talipleri, tüm gruplarıyla, gelenek ve göreneklerine son derece ba(cid:1)lı, kendi içlerine dönük ve katı oldukları için otantik özelliklerini kaybetmemi(cid:2) topluluklar olarak dikkat çekerler (Yaman, 2006: 113-114; Kenano(cid:1)lu, 2002: 551-552). Bu yüzden geçmi(cid:2)ten günümüze intikal eden geleneksel yapı, yüzyıllardan beri orijinalli(cid:1)ini kaybetmeksizin, katıksız bir (cid:2)ekilde ya(cid:2)atılmı(cid:2)tır. Hubyar Sultan oca(cid:1)ı dedelerinin önceki yüzyıllarda Üryan Hızır oca(cid:1)ına ba(cid:1)lı oldukları ve bu oca(cid:1)ın dedelerine görüldükleri söylenmektedir.17 Ancak zamanla Üryan Hızır dedeleri, Hubyar köyüne gelemedikleri için Hubyar dedeleri birbirlerine el vermi(cid:2)lerdir (Kenano(cid:1)lu, 2002: 547). Hubyar Sultan oca(cid:1)ı dedeleri, Hubyar Sultan’ın yanında Hacı Bekta(cid:2) Velî’yi de pîr ve serçe(cid:2)me olarak kabul etmektedirler. Hacı Bekta(cid:2) Dergâhı’nın postunda oturan ve onu temsil eden Çelebiler’den zaman zaman icazetname almalarına ra(cid:1)men, ço(cid:1)unlukla ba(cid:1)ımsız bir tarzda taliplerinin hizmetlerini görmektedirler. Oca(cid:1)ın dü(cid:2)künleri ise, Hıdır Abdal oca(cid:1)ı ya da Hacı Bekta(cid:2) Velî oca(cid:1)ına görülmektedirler. Sıraç toplulukları18 diye de tanımlanan Hubyar Sultan oca(cid:1)ında di(cid:1)er pek çok Alevî oca(cid:1)ından farklı olarak (cid:3)eyh bulunmaktadır. (cid:3)eyh, Hubyar köyündeki Hubyar türbesi ile 16 O dönemler bu köyün ismi, Gürgençukuru mezrası olarak bilinmektedir. Bkz., Kenano(cid:1)lu-Onarlı, 2002: 103. 17 Üryan Hızır oca(cid:1)ının bilinen en eski merkezi, Üryan Hızır’ın türbesinin de bulundu(cid:1)u Tunceli’nin Pertek ilçesine ba(cid:1)lı Zeve köyüdür. Bkz., Aksüt, 2009: 189; Gülten, 2010: 86. 18 Sıraç kavramı, birle(cid:2)ik bir kavram olup ‘sır’, giz, gizlilik anlamında; ‘aç’ sözcü(cid:1)ü ise açmak fiilinden gelmektedir. Kavramın anlamı üzerinde farklı görü(cid:2)ler olmakla birlikte, kabul gören ve genelde bilineni, gizlili(cid:2)i kaldırmak, sırrını açmak anlamında olu(cid:2)udur. Ocak içindeki sözlü gelene(cid:1)e göre (cid:3)eyh Sâfî, Anadolu’ya müridlerini yollarken ‘gidiniz, orada sırrı açınız’ demi(cid:2)tir. Ayrıca Sıraç kavramı Arapça kökenli ‘sirâc’ kelimesiyle ba(cid:1)lantılı olarak, ı(cid:2)ık, nur, çera(cid:1), kandil gibi anlamlara gelmektedir. Sıraçların kendi arasında bu kavram, do(cid:1)ruluk, do(cid:1)ru olan, gerçekten ayrılmayan ve sözüne güven duyulan kimse anlamına gelmektedir. Tasavvufî anlamda ise, iki anlamının oldu(cid:1)u ileri sürülmektedir. (cid:4)lk anlamına göre ketum, sır vermeyen, sırrını if(cid:2)a etmeyen; di(cid:1)eri ise, Hak Muhammed Ali yolunda sır perdesini açıp kaldıran, gönül gözü açık, gönül gözü ile Hakkı gören demektir. Bkz., Yılmaz, 2009: 15-16; Türkdo(cid:1)an, 1995: 508-509; Yıldız, 2004: 25. - 235 - tekkesinin bakım ve onarım i(cid:2)leriyle ilgilenmektedir.19 Ayrıca Sıraçların kendi aralarında konu(cid:2)tukları gizli bir dilleri oldu(cid:1)u söylenmektedir. Bu dil, 80-100 sözcüklü bir yapıya sahiptir (Akyüz, 2009: 195). Yine Sıraçların di(cid:1)er Alevî ocaklarından bir di(cid:1)er farkı, onlarda musahipli(cid:1)in olmamasıdır (Türkdo(cid:1)an, 1995: 505-506). Hubyar Sultan oca(cid:1)ı, Anadolu’da bulunan Alevî ocakları içerisinde etkinlik ve kitlesellik gibi açılardan, Hacı Bekta(cid:2) Velî oca(cid:1)ından sonra en büyük ocaklardan biridir. Hubyar oca(cid:1)ı, dedesi ve talipleriyle aktifli(cid:1)ini koruyan, inanç, ibadet, gelenek ve göreneklerini sıkı bir (cid:2)ekilde sürdürebilme gibi özelliklerini günümüzde de korumaktadır. Hubyar oca(cid:1)ı dedeleri, ba(cid:2)ta Tokat Almus ilçesi Hubyar köyü olmak üzere Tokat’ın di(cid:1)er köyleri ile Sivas, Amasya, Çorum ve Yozgat gibi illere ba(cid:1)lı köylerde ya(cid:2)amaktadırlar. Ayrıca oca(cid:1)a ba(cid:1)lı dedelerin çok önceki dönemlerde Azerbaycan bölgesine dedeli(cid:1)e gittikleri de köyde anlatılmaktadır. Bu durum, oca(cid:1)ın Azerbaycan’da olan ünlü Erdebil tekkesi ile ba(cid:1)lantısı olabilece(cid:1)ini akla getirmektedir. Hubyar oca(cid:1)ı taliplerin ya(cid:2)adı(cid:1)ı iller ise, Tokat ba(cid:2)ta olmak üzere Sivas, Amasya, Çorum, Yozgat, Samsun, Aydın, Manisa, Kocaeli, Erzurum ve Erzincan gibi illerdir.20 Amasya içerisinde ise, Merkez’e ba(cid:1)lı Damudere, Köyce(cid:1)iz, Me(cid:2)eliçiftli(cid:1)i; Gümü(cid:2)hacıköy’e ba(cid:1)lı Akpınar, Güllüce; Göynücek ilçesine ba(cid:1)lı Ardıçpınar, Davutevi; Merzifon’a ba(cid:1)lı Hayrettin ve Yakupköy, Hubyar Sultan oca(cid:1)ının talip köyleridir. 5) A(cid:3)u (cid:2)çen (Karadonlu Can Baba) Oca(cid:3)ı A(cid:1)u içen oca(cid:1)ı, genel anlamda do(cid:1)u Anadolu co(cid:1)rafyasında yaygın olan bir ocak olup zaman içerisinde talip toplulukları, Amasya ili sınırları içerisine gelip yerle(cid:2)mi(cid:2)lerdir. Ocak merkezi olarak üç yerle(cid:2)im yeri öne çıkmaktadır. Bunlardan ilki, Elazı(cid:1) ili Palu ilçesindeki Sün köyüdür. Burada ocak kurucusu olan Seyyid Temiz ile o(cid:1)lu Koca Seyyid’in türbesi bulunmaktadır.21 Di(cid:1)eri, Tunceli’nin Hozat ilçesine ba(cid:1)lı olan Karabakır (Sö(cid:1)ütlütepe) köyü, burada da ocak kurucusunun karde(cid:2)i olan Seyyid Mençek’in türbesi olup bu soydan gelen dedesoylu aileler bulunmaktadır. Bir di(cid:1)eri ise, Malatya’nın Arguvan ilçesindeki Mineyik (Kuyudere) köyüdür. Ocak dedeleri, yollarının (cid:4)mam Zeynelabidin’e dayandı(cid:1)ını belirtir; bu yüzden ocak, (cid:4)mam Zeynelabidin oca(cid:1)ı (cid:2)eklinde de adlandırılır (Yaman, 2004: 244; Aksüt, 2009: 167-170; Saltık, 2009: 146-147). Oca(cid:1)ın ismi, sözlü gelenekte a(cid:1)u yani zehir içip ölmeme kerameti ile açıklanmaktadır.22 Ocak kurucusu olan Karadonlu Can Baba, di(cid:1)er bir ifade ile, Seyyid Temiz, ocak içerisindeki sözlü gelene(cid:1)e göre, kendisi gibi Ahmed Yesevî irfanı ile yeti(cid:2)mi(cid:2) olan Seyyid Can isimli karde(cid:2)i ile birlikte tahmini olarak XIV. yüzyılda Horasan’dan Anadolu’ya gelerek Anadolu’nun (cid:4)slamla(cid:2)masında etkin bir rol oynamı(cid:2)lardır. Sözlü gelene(cid:1)e göre Seyyid Temiz, Lokman Perende’nin torunudur (Saltık, 2009: 146). Seyyid Temiz’in de Koca Seyyid, Köse Seyyid, Seyyid Mençek ve Mir Seyyid isimli çocukları, Anadolu’da de(cid:1)i(cid:2)ik bölgelere da(cid:1)ılarak aynı misyonu sürdürmü(cid:2)lerdir (Yaman, 2006: 96; Aksüt, 2009: 168; Birdo(cid:1)an, 1995: 264-265). Bir di(cid:1)er ismi Kara Donlu Can Baba olan A(cid:1)uçan/avuçan oca(cid:1)ı dedeleri, a(cid:1)ırlıkla Elazı(cid:1), Erzincan, Malatya Sivas ve Tunceli’de ya(cid:2)amaktadırlar (Yaman, 2006: 94-95; Kocada(cid:1), 2001: 287). Ali Yaman, bu ocaktan hâlâ Alevî gelene(cid:1)ini saf haliyle bilen, otantik dedeler bulundu(cid:1)unu söylemektedir (2001: 867). Oca(cid:1)ın talip kitlesi ise, çok geni(cid:2) olup genellikle do(cid:1)u ve orta Anadolu illerinde yaygındır. Bu ocakta di(cid:1)er ocaklarda pek görülmeyen bir durum vardır. Öyle ki oca(cid:1)a ba(cid:1)lı dede ocakları ile bunlara ba(cid:1)lı taliplerin etnik anlamda bir bölümü Türkmen olup bir bölümü de, Kürttür (Aksüt, 2009: 167; Birdo(cid:1)an, 1995: 205-221, 261-265; 19 Bkz., Türkdo(cid:1)an, 1995: 519; Kenano(cid:1)lu, 2002: 548; ayrıca ‘(cid:3)eyh’ kavramının Sıraçlar arasına sonradan girdi(cid:1)i dü(cid:2)ünülmektedir. Çünkü Hubyar dervi(cid:2)le ilgili kayıtlarda ‘(cid:3)eyh’ kelimesi hiç geçmemektedir. Bu ünvana Osmanlı Devleti’nin verdi(cid:1)i ferman ve beratlarda rastlanmaktadır. Bu durum, Hubyar köyünde bulunan tekke bakıcısına ‘(cid:3)eyh’ ünvanını siyasal iktidarın vererek ocak mensuplarının da zamanla bu ünvanı benimsemi(cid:2) olabileceklerini akla getirmektedir. Bkz., Kenano(cid:1)lu, 2002: 548. 20 Kr(cid:2)., Yaman, 2006: 114-115; Kenano(cid:1)lu, 2002: 547, 550; Tatar, 2009: 97; ayrıca Hubyar oca(cid:1)ına ba(cid:1)lı köyler için bkz., Yılmaz, 2009: 33-38; Kenano(cid:1)lu-Onarlı, 2002: 105-106; Do(cid:1)anay, 2000: 37-38. 21 Sünköy ile ilgili olarak bkz., Keskin, 2004. 22 Oca(cid:1)a bu ismin verilmesi ile ilgili sözlü gelenekteki anlatımlar için bkz., Kocada(cid:1), 2001: 287. - 236 - Güler, 2010: 161-164). Amasya içerisinde, Göynücek ilçesinin Tencirli, Kafarlı, (cid:3)arklı, Asar, Çayan, Terziköy ve Ba(cid:2)pınar köyleri, oca(cid:1)ın talip köyleri olup âdâb ve erkânı kendi aralarında sürdürmektedirler. 6) (cid:4)ah (cid:2)brahim Velî Oca(cid:3)ı Oca(cid:1)ın merkezi, Malatya’nın Hekimhan ilçesindeki Ballıkaya (Mezirme) köyüdür. Ballıkaya köyü, eski bir yerle(cid:2)im merkezi olup köklü bir tarih ve geçmi(cid:2)e sahiptir. Oca(cid:1)ın kurucusu olan (cid:3)ah (cid:4)brahim Velî’nin XV. yüzyılda ya(cid:2)adı(cid:1)ı tahmin edilmektedir. Bir di(cid:1)er rivayette ise, XIII. yüzyılda ya(cid:2)amı(cid:2) olup Dede Garkın’ın halifesi olarak bilinmektedir.23 Sözlü gelene(cid:1)e göre (cid:3)ah (cid:4)brahim Velî, Anadolu Alevîli(cid:1)i’nin tarihsel geli(cid:2)iminde önemli bir yere sahip olan Azerbaycan Erdebil oca(cid:1)ından gelerek Elazı(cid:1)’ın Sün köyüne, buradan da Arguvan ilçesinin Eymir köyüne gelmi(cid:2), kimli(cid:1)ini açıklamadan burada bir süre hizmetkâr olarak çalı(cid:2)tıktan sonra Ballıkaya köyünde de bir müddet kalarak Kerbelâ’ya gitmi(cid:2)tir. Epey bir süre böyle gidip geldikten sonra o(cid:1)lu (cid:3)ah Hüseyin ve talipleriyle vedala(cid:2)arak son kez Kerbelâ’ya gitmi(cid:2) ve bir daha dönmemi(cid:2)tir.24 Sözlü gelene(cid:1)i göre (cid:3)ah (cid:4)brahim Velî, Hacı Bekta(cid:2) Velî ile amca çocukları olup akrabadırlar, bu (cid:2)ekilde on iki imamlardan yedincisi olan Musa Kâzım (183/799)’ın soyundan geldiklerine inanılmaktadır. Ocak dedeleri, merkez köy olan Malatya Arguvan Ballıkaya köyü dı(cid:2)ında, Sivas Kangal ilçesinin So(cid:1)ukpınar (Mama(cid:2)) köyü ile Malatya Kulucak ilçesinin Alvar köyünde ya(cid:2)arlar. Oca(cid:1)a ba(cid:1)lı dedelerin kendi anlatımlarına göre, di(cid:1)er ocaklardan ayrılan en önemli yönleri, erkân evliyası inancı ile “(cid:3)ahlama” denilen tevhid uygulamasıdır. Erkân evliyası inancı, Hz. Peygamber ile Hz. Ali arasında gerçekle(cid:2)en musahiplik ile ilgilidir. Sözlü gelene(cid:1)e göre ikisi Gadir Hum denilen mevkide musahip oldukları zaman, Melek Cebrail cennetten tuba a(cid:1)acından yapılmı(cid:2) bir erkân a(cid:1)acını getirerek her ikisinin de sırtına dokunmu(cid:2), böylece bu olayı kutsamı(cid:2)tır. (cid:3)ahlama denilen tevhid ise, Hz. Peygamber’e ölüm dö(cid:2)e(cid:1)inde Allah tarafından geldi(cid:1)ine inanılan (cid:2)u sözlerdir: “Doksan bin kelam danı(cid:1)tı iki gönül dostuna Tevhidi arma(cid:2)an verdi yeryüzünde insana”. Aslında (cid:3)ah (cid:4)smail’e ait olan bu sözler, dede ve a(cid:2)ıklar tarafından cemlerde sık sık okunur (Üçer, 2005: 195). Geleneksel ismi (cid:3)eyh (cid:4)brahim olan oca(cid:1)ın Malatya ilinin dı(cid:2)ında Sivas, Tokat, U(cid:2)ak, Amasya, Çorum, Yozgat, Ankara, Eski(cid:2)ehir, Mersin, Denizli, Manisa, K. Mara(cid:2), Gaziantep ve Erzurum gibi illeri kapsayan geni(cid:2) bir co(cid:1)rafyada taliplerinin ya(cid:2)adı(cid:1)ı yerle(cid:2)im merkezleri bulunmaktadır (Yaman, 2006: 132-133; Aksüt, 2009: 87-88, 112-113; Yıldırım, 2006: 50-53; Yalçın- Yılmaz, 2004: 11-25; Aksüt, 2004a: 139-162; Özerol, 2004: 119-138). Amasya içerisinde ise, oca(cid:1)a ba(cid:1)lı dedelerin ya(cid:2)adı(cid:1)ı Halifeli ba(cid:2)ta olmak üzere Geygel Türkmenlerinin ya(cid:2)adı(cid:1)ı Küçükkızılca ile Keçili ve Sevincer; Gümü(cid:2)hacıköy ilçesinin Çavu(cid:2)köy ve Kızık gibi köyleri ile Merzifon’un Eymir köyü, oca(cid:1)ın talip köyleridir. Bu köylerde yapılan cemlerde (cid:3)ah (cid:4)brahim Velî, saygı ve hürmetle anılarak ola(cid:1)anüstü özellikleri dile getirilmektedir. 7) (cid:2)mam Rıza Oca(cid:3)ı Ülkemizdeki Alevî ocakları içinde en köklü olanlarından biri olan (cid:4)mam Rıza oca(cid:1)ının dedeleri, yo(cid:1)unlukla Malatya, Sivas, Elazı(cid:1) ve Tunceli’de ya(cid:2)amaktadır. Oca(cid:1)ın hiyerar(cid:2)ik konumu tam olarak bilinmemekle birlikte, dedelerin soyunun on iki imamların sekizincisi olan Ali Rıza (203/818)’dan geldi(cid:1)ine inanılır. Bu yüzden dedelerin ocak içindeki konumu, ayrıcalıklıdır. Malatya’daki dedeler, Pötürge ilçesi Günde(cid:1)er (Üyüku(cid:2)a(cid:1)ı) köyünde; Sivastaki 23 Bkz., Aksüt, 2009: 89; ayrıca Ara(cid:2)tırmacı Hamza Aksüt’e göre bu rivayetin do(cid:1)ru olma ihtimali daha yüksektir. Zira ona göre (cid:3)ah (cid:4)brahim, bir ki(cid:2)i ismi olmayıp (cid:3)ah (cid:4)brahim obasının manevi önderidir. Bkz., Aksüt, 2009: 96-97. 24 (cid:3)ah (cid:4)brahim Velî oca(cid:1)ına ait olan (cid:2)ecerelerin üçü Kerbelâ, ikisi Hacıbekta(cid:2), üçü de Erdebil tekkesinin kaydını ta(cid:2)ımaktadır. Bkz., Aksüt, 2009: 90. - 237 - dedeler, Kangal ilçesi Külekli köyü ile Çetinkaya ilçesi Hıdo köyünde; Elazı(cid:1)’daki dedeler ise, merkeze ba(cid:1)lı (cid:3)abanlı köyünde ya(cid:2)amaktadırlar. (cid:4)mam Rıza oca(cid:1)ının talipleri, ba(cid:2)ta Malatya, Tunceli, Elazı(cid:1), Kars, Erzurum ve Erzincan gibi Do(cid:1)u Anadolu illeri ile Sivas, Yozgat, Amasya, Çorum ve Tokat gibi Orta Anadolu co(cid:1)rafyasında yayılmı(cid:2) olup ocak dedeleri, yukarıda söyledi(cid:1)imiz illerden gelerek âdâb ve erkânı sürdürmektedir (Yaman, 2006: 116; Aksüt, 2009: 296; Saltık, 2009: 173-174). Amasya içerisinde ise, Merkez’e ba(cid:1)lı Yassıçal beldesinin bir bölümü ile Göynücek ilçesine ba(cid:1)lı Çulpara köyü, (cid:4)mam Rıza oca(cid:1)ı’nın talip köyleridir. 8) Battal Gazi Oca(cid:3)ı Ocak ismini Seyyid Battal Gazi’den almaktadır. Seyyid Battal Gazi’nin hayatı ve tarihsel ki(cid:2)ili(cid:1)i ile ilgili olarak ayrıntılı bilgi sahibi de(cid:1)iliz. Zira onunla ilgili bilgilerimiz, pek çok Alevî oca(cid:1)ına isim vermi(cid:2) sufî gibi, giz perdesi altında kaldı(cid:1)ından dolayı, büyük ölçüde halk arasında anlatılan sözlü kültüre/söylentilere dayanmaktadır. Bu yüzden tarihsel (cid:2)ahsiyeti ile menkıbevi (cid:2)ahsiyeti efsanelerin gölgesinde birbirine karı(cid:2)mı(cid:2)tır. Seyyid Battal Gazi, VII. ve VIII. yüzyıllarda ya(cid:2)amı(cid:2) olup Malatya fatihi Hüseyin Gazi’nin o(cid:1)ludur. Hemen hemen bütün kaynaklar, asıl adının Abdullah; künyesinin ise Ebû Hüseyin ya da Ebû Yahyâ oldu(cid:1)unu bildirirler. Ailesi hakkındaki bilgiler de genelde birbirini tutmaz. Kaynakların ço(cid:1)u onun aslen Arap oldu(cid:1)unu belirtmekle birlikte, (cid:4)bnu’l-Esîr, onun Emevîler’e intisab etmi(cid:2) azatlı bir köle (mevâlî) ailesinden geldi(cid:1)ini belirtir ((cid:4)bnu’l-Esîr, 1979: V, 129). Seyyid ünvanı, soyunun on iki imamlara çıktı(cid:1)ına inanılmasından; öte yandan battal adı ise, yi(cid:1)itlik ve cesaretinin ifadesidir. Malatya’da do(cid:1)mu(cid:2) olan Seyyid Battal Gazi, tıpkı babası gibi, Anadolu’nun (cid:4)slamla(cid:2)masında çok önemli rol ve etkileri olan bir komutan, komutan olmasının yanında bir gazi-velî/alp erendir. Öyle ki 717-740 yılları arasında Emevîler’in Bizans’a kar(cid:2)ı yürüttü(cid:1)ü mücadelelerde önemli rol almı(cid:2), kahramanlık ve çalı(cid:2)kanlı(cid:1)ı sayesinde komutanlı(cid:1)a, hatta Misis (cid:2)ehri valili(cid:1)ine kadar yükselmi(cid:2)tir. Seyyid Battal Gazi, bu sırada hem Müslüman hem de Hıristiyan kaynaklara yansıyan efsanevi (cid:2)öhretini kazanmı(cid:2)tır. Bizanslılarla bugünkü Seyitgazi ilçesinin bulundu(cid:1)u antik Akroinon mevkiinde yapılan bir muharebe esnasında (cid:2)ehit dü(cid:2)mü(cid:2) (122/740) ve oraya defnedilmi(cid:2)tir; daha sonra Anadolu Selçukluları döneminde I. Gıyâseddin Keyhüsrev, burada bir türbe ve mescit yaptırmı(cid:2)tır. Türbe içerisinde Battal Gazi’nin yanı sıra, hemen arkasında hanımı yatmakta olup gelene(cid:1)e göre hanımı, bir Hıristiyan prensesi idi. Burası Anadolu Selçukluları devrinden itibaren kısa zamanda bir ziyaretgâh haline gelerek bir yerle(cid:2)im merkezi olmu(cid:2) ve böylece, bugünkü Seyitgazi kasabası kurulmu(cid:2)tur. Ardından Anadolu halkı, onun ki(cid:2)ili(cid:1)ini kahraman bir evliya olarak destanla(cid:2)tırmı(cid:2), ya(cid:2)amını da efsane haline getirerek hem gönlünde, hem de hafızasında yüzyıllar boyunca ya(cid:2)atmı(cid:2)tır. Yine yüzyıllar boyu onun ba(cid:2)arı ve kahramanlıkları, battalnâme (Demir-Erdem, 2006: 25-61; Ocak, 1992: V, 206-208) ismiyle nesilden nesile aktarılmı(cid:2)tır. Böylece Battal Gazi, Orta Asya’dan Endülüs co(cid:1)rafyasına kadar geni(cid:2) bir co(cid:1)rafyada yaygın bir (cid:2)öhretin sahibi haline gelmi(cid:2)tir. Türbesi de yüzyıllar boyu insanlar tarafından saygı duyulan bir mekan olarak kabul edilmi(cid:2)tir.25 Battal Gazi oca(cid:1)ının merkezi, Eski(cid:2)ehir’in Seyitgazi ilçesidir. Burada Seyyid Battal Gazi’ye ait olan bir türbe ve büyük bir dergâh bulunmaktadır. Yüzyıllar boyunca etkin bir inanç/kültür merkezi olan türbe, günümüzde özellikle Alevî/Bekta(cid:2)î kültürü açısından önemini korumaktadır. Türbeye sık sık de(cid:1)i(cid:2)ik yörelerden ziyaretçiler gelmekte ve adak kurbanı prati(cid:1)i tüm canlılı(cid:1)ı ile sürmektedir. Bu (cid:2)ekilde türbe, kültürel de(cid:1)erlerimizin korunması ve geli(cid:2)tirilmesinde önemli bir sosyal dayanı(cid:2)ma i(cid:2)levi görmektedir (Yaman, 2006: 102). Bu oca(cid:1)ın dedeleri, hem Eski(cid:2)ehir’in Seyitgazi ilçesi, hem de Amasya’da ya(cid:2)amaktadır. 25 Geni(cid:2) bilgi için bkz., Köprülü, 2009: 225-226; Hasluck, 2000: 53, 77-78; (cid:3)akir, 2008: 7-318; Demir-Erdem, 2006: 61-65; Kılıç-Tok vd., 2007: 54-70; Saltık, 2004: 149-153; Öz, 2006: 49-55; Faroqhi, 1981: 90-122; Küçükcan, 2005: 162-163; Mélikoff, 2008: 13-26; Öz, 2000: 189-198; Say, 2002: 54-100; Ocak, 1992: V, 204; Boratav, 1988: II, 344-351.
Description: