ALTIN KlTAPLAR Kitabin Orijinal Adi IT WAS ON FIRE WHEN I LAY DOWN ON IT Copyright (c) 1988, 1989, by Robert Fulghum. Originally published in the United States by Villard Books, a division of Random House, Inc. This trans lation published by arrangement with Van der Leun & Associates (Onk Agency Ltd.). Kapak Düzeni YILDIRAN BOZKURT Kapak Film: KOMBI GRAFIK Dizgi = Bask, ALTIN KÎTAPLAR BASIMEVÎ 1. BASIM / 1990 Bu kitabin her türlü yayin haklari Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu geregince Altin Kitaplar Yayinevi'ne aittir. Ad res Celai Ferdi Gôkçay Sk. Nebioglu l$ham Tel : 522 40 45 . 526 80 12 ROBERT FULGHUM Üzerine Yattigimda Alev Alev Yamyordu TÜRKÇESÎ : §ebnem Çorakçi NE BÎLÎYORSAM HEPSÎNÎ ANAOKULUNDA ÖGRENDIM YAZAR HAKKINDA Eger ondan kartvizitini isteyecek olur- saniz, üzerinde yalmzca Fulghum yazdigi- ni görürsünüz. Kart, mesleginin ne olabi- lecegi konusunda bir açik kapi birakma düçüncesini yansitmaktadir. Robert Fulg hum hayati boyunca, kovboyluk, IBM sati- ciligi, profesyonel ressamlik, folklor çarki- ciligi, kilise papazligi, barmenlik, resim ogretmenligi, yazarlik yapmiÿtir ve kendi- si a motor bir filozoftur. Hâlâ büyüdügü za- man ne olmak istedigini bulmaya çaliçiyor. Bu arada, karisiyla birlikte Seattle’da bir denizevinde oturuyor ve büyükbabaliga aliçmaya çaliçiyor. ■ : . % y. ' ' ï"'" - - ''' ' - ■ . :"■ - - : ' ■ : '' . '·■·'·■ ' ■ YAZARDAN OKUYUCUYA: Okulun benim için en iyi yanlarindan bin göster-anlat uygulamasiydi... Hem ögrenci olarak, hem de ögretmen olarak zevk aldim bu uygulamadan. Teneffüslere, ögle yemegi tatillerine aldirmaz, her hafta ders saatlerinden ayrildn bu özel zamana çok önem verirdim. Göster-anlat uygulamasmda ögrenciler kendilerine ait ve kendileri için önemli bir çeyi sinifa getirir, o çeyle ilgili konuçmalar ya- par, duygu ve düçüncelerini digerleriyle poylaçirlardi. Qocukken konuçma sirasi bana gelmeden önce öyle çok hazirlamrdim ki, hiçbir ödevimi hazirlamak için böy- lesine çabo harcadigimi hatirlamiyorum. Göster-anlat uy- gulamasmin gerçek bir yarn vardi. Oysa okulda ögrendik- lerimin hepsi öyle degildi. Benim yaçam deneyimlerimden dogan bir egitimdi bu. Göster-anlat'la ilgili pek fazla kural da yoktu... içini kirmizi kalemlerle kontrol edilme- den, gong sesiyle yerine oturtulmadan yapabiliyordu in- san. Ögretmenligim sirasinda da, bu amatör saatler bo- yunca ne kadar çok sey ögrendigime her zaman sasirmi- çimdir. iyi tanidigimdan emin oldugum bir çocuk elini ya- ninda taçidigi kesekâgidina daldirir, ortaya garip çekilli bir hazine çikarir, onun o hazineye verdigi anlamlar be nim en as in beklentilerimin bile sinirlanni açardi. Öyle an- larda bir seyler ögrenen, ögretmen, yani ben olurdum. Tekrar tekrar, yalmzca benim için gerçek oldugunu sandigim seylerin... yalmzca benim deger verdigim... yal- nizco benim için önemli çeylerin... gerçekte ortak oldugunu ôgrendim. Göster-anlat, biraz düzensiz bir uygulamaydi. Hangi yönde geliçecegini, sonucunun ne oiacagini ônceden tah- min etmek zordu. Sunuçlarda geleneksel yapinin ek- siklikleri, o anda eide tutulan cisme duyulan tutkuyla dengeleniyordu. Bu kitabi yönlendiren ilkeler de Gôster-anlat’in ana fikrinden pek farkli degil. Evden getirdigim çeyler bunlar... Zihnimin ve kalbimin içinde, gerçekten yaçadigim yerden getirdiklerim. Elinizdeki bu kitap, Ne Biliyorsam Hepsini Ancokulundo Ögrenäim'de kaldigim yerden devam edi- yor. O kitabi bitirirken sizlere, üzerine yattigimda nasil a lev a lev /andigmi anlatacagima sôz vermiçtim. Bu kitabin konulari, içinden çekilip alindiklari haya- tm bir yansimasidir. Elinizde tuttugunuz, beceriyle plan- lanmiçi bir denemeler toplami degil. Daha çok, tek kiçiiik bir komite toplantisinin tutanaklarmi içeriyor. Tabii sinifa getirilmeden once çôyle bir gözden geçirilip çeki düzen verilmis. Tarn amatâr içi. Eger elimden gelse, bu sayfalan size ben okurdum. A ma bâyle bir $ey mümkün olamayacagi için sizlere, daha çok rica sayilabilecek bir önerim vor. Uzaklardaki bir dostunuzdan mektup alma- nin nasil oldugunu bilirsiniz. Mektubu yirtip açar ve oku- maya baslarsimz, o sirada sizinle aym odada bulunan bir baçkasi, «Yüksek sesle okusana,» der, siz de yüksek ses- le okumbya baçlarsiniz. Okurken bir yandan konusur, kendi gôzlemlerinizi ve açiklamalarinizi da eklersiniz, degil mi? Bunu da öyle okuyun iste. Göster-anlat. Robert Fulghum Olay az resimli, küçücük yazili bir gazetede yayin- landi. Konu, küçük bir kentin âcil durum ekibince, üst kat pencerelerinden duman tüten bir eve yapilan baskin- la ilgiliydi, Ekip kapiyi kirip içeriye girdiginde, için için yanan ve çevreye yogun dumanlar yayan yataginm üzerin- de yatmakta clan bir adamla karçilaçmis. Adam kurtaril- diktan, siltenin ipindeki yangin söndürüldükten sonra ka- çinilmaz sorti sorulmuç: «Nasil oidu bu?» «Bilmiyorum. Üzerine yattigimda yamyordu!» Hikâye, dikenli bir kabuk gibi, zihinsel çorabima ta- kildi kaidi. Ve bana, bir kitabin ithafindan günlügüme kopya etmiç oldugum bir cümleyi hatirlatti. «Quid rides? Mutoto nomine, de te fabula narrator.» Latince. Horace' in eserlerinden a lin ma. Tercümesi çôyle: «Neden gülü- yorsun? ismi degiçtir, hikâye senin basindan geçmiç ol- sun.» Üzerine yattigimda yamyordu. Pek çogumuz mezar taslarimizin üstünde bu tür bir yazi bulundurabiliriz. Tek cümlelik bir hayat hikâyesi. Kiz- gin tavadan firlayip kaynayan suya düsmek. Dert ariyor- dum ve aradigimi buldugum anda kendimi içine attim. ïlk seferinde bana bunu çeytan yaptirdi, ondan sonra kendi kendime yapmaya baçladim. Bu gerçegi daha az karmasik düzeyde açiklayabil- mek için bir meslekdaçimla aramizda geçen konu^mayi aktarmak istiyorum. Meslekdaçim ôgle yemegini taçidigs çantadan, her allahin günü aym yiyeceklerin çiktigmi sôy- lüyor, yakimyordu. «Kim hazirliyor ôgle yemegini?» diye sordum. «Ben hazirhyorum.» dedi. Bu içte yalmz degiliz, çok seçkin kisilerle ortak yôn- lerimiz var. Saint Paul aglayip sizlayarak, «Kendi davraniçlarimr anlayamiyorum,» diye yakinmiçti. «Asil yapmak istedigim çeyleri yapamiyorum, onun yerine en nefret ettigim sey- lerï yaptigimi farkediyorum.» Yunanli tiyatro yazari Euripides ise, Medea’yi kendii çocuklarinin canina kiymadan hemen once çôyie konuç- turmuçtu: «Kôtülük yapmak üzere oidugumu biliyorum, Ama mantiksiz benligim, irademden daha güçlü.» Psikologlar bu çeliçki sayesinde bol bol para kaza- myor, ilâhiyatçilar ise bol bol kuru gürültü yaratiyorlar. Ne yazik ki, bu konu simdiye kadar çôzülememis, za- ten çôzülmesi de mümkün degil. însanlar bu çeliçkiyle bir- likte yaçiyorlar ve yaçarken, $u ya da bu tür yonan yatak- lara yatmayi aliskanlik haline getirmiç baska kisilerirt varligiyla kendilerini avutmaya çaliçiyorlar. Eger yolmzca kendi seçtigimiz yataklara yatabilsek ve kendi isimize baksük çok daha iyi olurdu. Bir sey daha var. Hikâyedeki yanan yataga y a tan adamla ilgili. Ge- nellikle baçka insanlarin neler yaptiklarini pek gôrmeyiz, belli sekillerde davranmalarinin nedenlerini de pek bilme- yiz. Kendi davramçlarimiz bile bize esrarengiz gelirken, baçkalarmin davranislarmi nasil açiklayabiliriz ki? O
Description: