ebook img

38 (Suyolcu) - Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi PDF

2763 Pages·1987·8.08 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview 38 (Suyolcu) - Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

SUYOLCU Osmanlılar’da su bulma ve akıtma işiyle ilgili bir meslek. Suyun kaynağından bulunup şehirlerde düzenli biçimde akıtılmasına kadar olan bütün faaliyetleri icra eden bir meslek dalıdır. Su yollarının yapımı, bakım ve onarımı, korunması, suların ölçülmesi ve dağıtılmasıyla ilgili bütün işler bu meslek dalının çalışma alanını meydana getirir. Osmanlı toplum hayatında diğer bayındırlık hizmetleriyle beraber şehirlere su getirme işine de büyük önem verilmiş ve bu amaçla büyük harcamalara girişmekten kaçınılmamıştır. Başta İstanbul olmak üzere Bursa, Edirne, Selânik, Manisa, Amasya, Konya, Kayseri, Halep, Şam gibi büyük şehirlerin su ihtiyaçlarının karşılanmasına ve Hicaz suyollarına yapılan harcama ve yatırımlara dair Osmanlı arşivlerinde çok sayıda belgeye ulaşmak mümkündür. Devlet tarafından yaptırılan su yollarından başka bazı hayır sahiplerinin kurdukları vakıflar yoluyla getirdikleri sular da şehir sularına katkı sağlamıştır. Suyolculuk işinin Osmanlılar’da inşaat işleriyle uğraşan gruplar arasında bir meslek olarak yer almaya başlaması Fâtih Sultan Mehmed dönemine rastlar. İstanbul’un fethinden ve devletin başşehri olmasından sonra diğer imar hareketleriyle beraber halkın su ihtiyacının karşılanmasına da önem verildi. Fâtih Sultan Mehmed, İstanbul için yaptırdığı su yollarına hizmet amacıyla 1472’de on suyolcu (huddâm-ı râh-ı âb) tayin etti. II. Bayezid döneminde çeşitli vakıf ve imaret tesislerinin kadroları içinde suyolcu, suyolcu çırağı, suyolcu kâtibi gibi kişiler de bulunuyordu. Kanûnî Sultan Süleyman devrinde su sıkıntısını giderebilmek için büyük su projelerinin yapımına başlandı. İstanbul’da suyolcu sayısı ve suyolculuk mesleğinin önemi giderek arttı. Bu durum, araştırmacılarca suyolculuk mesleğinin sadece İstanbul’a has bir meslek gibi görünmesine yol açmıştır. Halbuki suyolculuk imparatorluğun her yerinde faaliyet gösteren kaldırımcılık, köprücülük, taşçılık, dülgerlik, nakkaşlık gibi bir meslek dalıdır. Saraya bağlı suyolcularına bölükbaşı, diğerlerine usta denilirdi. Bunlar kendilerine verilen işe göre yanlarında kalfa ve çırak çalıştırırdı. Suyolcuların dışında su yollarının korunması için su yolu korucuları, bendlerin ve kaynak sularının korunması için bend muhafızları tayin edilirdi. Bunlar işin teknik yönünden sorumlu olmayıp sadece su yollarına tabiat ve insanlar tarafından gelebilecek zararları önlemek ve meydana gelen hasarları ilgililere haber vermekle görevliydi. Suyolculuk işine bir müslüman veya hıristiyan tayin edilebileceği gibi bir köy halkı da topluca su yollarının bakım ve onarımı için görevlendirilebilirdi. Bu iş için görevlendirilenler hizmetlerinin karşılığında haraç, ispençe, avârız ve tekâlîf-i örfiyye gibi vergilerden muaf tutulurdu. İstanbul’da Kâğıthane su yollarının bakımı ve korunması on bir suyolcu köyünün sorumluluğuna bırakılmıştı. İstanbul ve çevresindeki bazı suyolcu köylerinin bir kısmı müslüman, bir kısmı hıristiyan, bazıları ise hem müslüman hem hıristiyanların birlikte ikamet ettikleri yerleşme yerleri durumundaydı. XVI. yüzyılın ortalarından itibaren su yollarına yapılan büyük yatırımlar, özellikle Kırkçeşme tesislerinin inşasından sonra su işlerinde görülen artış bu alanda geniş çaplı bir kurumlaşmayı gerektirdi. Kanûnî Sultan Süleyman’ın son dönemlerinde 25 Mart 1566’da Suyolu Nâzırlığı kuruldu. Daha önce suyolcular diğer inşaat esnafı gibi şehremini ve mimarbaşının denetimi altında çalışıyordu. Suyolu nâzırları, suyun kaynağından getirilerek çeşmelerden akıtılmasına kadar olan bütün faaliyetlerden sorumlu ve bu konuda yetkili kişilerdi. Suyolcularla birlikte su yollarını denetlemek, su yollarının bakım ve onarımını sağlamak, su yollarını korumak ve suyolcuları denetlemek, suların miktarını ölçmek ve suyu adaletle dağıtmak, yapılan harcamaları hesaplamak, boşalan kadrolara tayin yapmak, suyolcuların haklarını korumak gibi her türlü faaliyet onların görevleri arasındaydı. Suyolu Nâzırlığı mimarbaşılık makamına aday bir mevkiydi. Mimar Dâvud Ağa, Mimar Dalgıç Ahmed Ağa, Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa gibi mimarlar hep suyolu nâzırlığından yükselerek mimarbaşı olmuşlardı. Suyolu Nâzırlığı 1836’da Evkaf Nezâreti’ne bağlanıncaya kadar su işlerinden sorumlu en üst makam oldu. Suyolcu tayin edilenlerin ellerine padişah beratı verilir, beratlarda isimleri, görevleri, kazançları, vergi muafiyetleri belirtilirdi. Bir suyolcu kadrosu ölüm veya feragat sebebiyle boşaldığı zaman yeri hemen doldurulurdu. Ölen suyolcunun oğlu varsa bu görev öncelikle ona verilir, yoksa, gönüllü olan biri suyolu nâzırının arzı üzerine tayin edilirdi. Yeni suyolcuya getirildiği kadronun vergi muafiyetlerini gösteren berât-ı hümâyun verilirdi. Ellerinde padişah beratı olan suyolcular, vergi memurlarının baskıları karşısında şikâyette bulunabilmek için bu belgeleri gösterirlerdi. Suyolculara vergi muafiyetlerinden başka yaptıkları işin derecesine göre belirli bir ücret veya dirlik (timar) verilebilirdi. Vakıf kadrolarında bulunan suyolculara maaşları vakıf yönetimi tarafından çalıştıkları gün sayısına göre ödenir, saray suyolcularına ise belli bir maaş veya maaş yerine dirlik verilirdi. Bayramlarda ve dinî günlerde halkın diğer esnaf gruplarına olduğu gibi suyolculara da yardımda bulunulması ve hediye verilmesi âdettendi. Saraya bağlı bir suyolcu aylığı yanında günde bir çift fodula (ekmek), pirinç, zeytinyağı, soğan, tuz, fasulye, et, yağdan ibaret erzak ve mum alırdı. Vakıf su yollarında çalışan suyolcular vakıf kadrolarında bulunmasalar bile imâretten yemek yiyebilirlerdi. XIX. yüzyıla girilirken suyolcu sayısındaki artışlarla birlikte ücretlerin yetersiz kalmaya başlaması suyolculuk kurumunda bozulmaya yol açtı. Suyolcuların halktan para toplayabilmek için su yollarını kendilerinin bozdukları iddiaları ortaya çıktı. 1826 tarihli İhtisap Ağalığı Nizamnâmesi’nde suyolcuların su yollarını bozarak halka zulmettiğinden, su nâzırlarının bunlara göz yumduğundan bahsedilerek gereğinden fazla suyolcuların başka işlere yerleştirilmesi, suyolcuların kendilerine mahsus bıçaktan başka herhangi bir silâh taşımamaları gibi konular da yer alıyordu. Suyolcular önce 1836’da Evkaf Nezâreti’nin kuruluşuyla bu kurum bünyesinde ve XIX. yüzyılın ortalarından itibaren kurulmaya başlanan belediyelerde yer alarak su işlerinden sorumlu görevliler haline gelirken suyolcu terimi de tarihe karıştı. BİBLİYOGRAFYA Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, I, 977-979, 1358-1359; Ahmed Refik [Altınay], Âlimler ve Sanatkârlar, İstanbul 1924, s. 18; Saadi Nazım Nirven, İstanbul Suları, İstanbul 1946, s. 149; Kâzım Çeçen, İstanbul’da Osmanlı Devrindeki Su Tesisleri, İstanbul 1984, s. 54; Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda Şehircilik ve Ulaşım Üzerine Araştırmalar (der. Salih Özbaran), İzmir 1984, s. 78-79, 81; Ünal Öziş - Yalçın Arısoy, Su Mühendisliği Tarihi Açısından Mimar Sinan’ın Suyolları, İzmir 1987, tür.yer.; Abdullah Martal, “XVI. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunda SuYolculuk”, TTK Belleten, LII/205 (1989), s. 1585-1654. Abdullah Martal SUYOLCUZÂDE MEHMED NECİB (ö. 1171/1758) Devhatü’l-küttâb adlı eseriyle tanınan hattat, şair ve âlim. Eyüp’te doğdu. Babası Hattat Ömer Efendi gençliğinde Kastamonu’dan İstanbul’a göç etmiştir. Ünlü hattat Suyolcuzâde Mustafa anne tarafından dedesi olduğu için Suyolcuzâde lakabıyla tanınır. İlk öğrenimini Bahçekapı Vâlide Sultan Mektebi’nde gören Mehmed Necib, dinî ilimler yanında Ağakapılı İsmâil Efendi’den aklâm-ı sitteyi meşkederek icâzet aldı. Kurşuncuzâde Ahmed Efendi ile de kısa bir süre yazı müzakere ettikten sonra sülüs ve nesihte asıl gelişmesini Yedikuleli Seyyid Abdullah’ın hat derslerine devam ederek elde etti. Kimden öğrendiği bilinmemekle beraber ta‘lik ve hurdesini de çok iyi yazıyordu. III. Ahmed’in üç şehzadesinin sünnet şenliklerini anlatan Seyyid Vehbî’nin Surnâme’sini hurde nesta‘likle Şâkir Hüseyin, nesihle Mehmed Necib Efendi yazmakla görevlendirildi. 1132’de (1720) yazımına başlanan Surnâme, Levnî’nin minyatürleriyle (TSMK, III. Ahmed, nr. 3594) beş yılda tamamlandı. Müderrislik ve Haremeyn teftiş kâtipliğiyle Mısır’ın Reşîd şehrinde kadılık görevinde bulunan Necib Efendi Mi‘rac gecesi 27 Receb 1171’de (6 Nisan 1758) İstanbul’da vefat etti ve Eyüp’te Mustafa Ağa Çeşmesi yakınında dedesi Suyolcuzâde Mustafa’nın yanına defnedildi. Fakat buradaki mezarlar son zamanlarda şehir planlama çalışmaları sonucu ortadan kaldırılmıştır. Necib Efendi’nin aklâm-ı sittede yetiştirdiği, Devhatü’l-küttâb ile Tuhfe-i Hattâtîn’de adları geçen talebeleri arasında İbrâhim Şem‘î, Ahmed, Abdullah, Osman b. İsmâil, Seyyid Osman (Kîsedâr), Hâkim Mehmed Efendi, Mustafa b. Mehmed, İbrâhim (Kaşlı), Osman Efendi (Türbedar), Abdullah Sûfîzâde, Bosnalı Osman Efendi ve Zuhûrî Mustafa Efendi anılabilir. Bir mushaf yazdığı bilinen Necib Efendi’nin Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde de (Hazine, nr. 2299) cildbend içinde bir sülüs-nesih kıtası vardır. Necib Efendi, “Necîbâ” mahlasıyla yazdığı şiirleri ve düşürdüğü tarihleri mürettep divanında toplamıştır (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Belediye, nr. 169). Zeynüddin İbn Nüceym’in el-Eşbâh ve’n-nežâǿir (Hacı Selim Ağa Ktp., Hacı Selim Ağa, nr. 282), Mustafa Âlî Efendi’nin Mehâsinü’l-âdâb (TSMK, Revan Köşkü, nr. 418), Esnây-ı Musâlahada Tevârüd Eden Mekâtîb (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1953) Necib Efendi’nin istinsah ettiği bilinen eserler arasındadır. Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde korunan Suyolcuzâde Mustafa’nın kabir kitâbesi celî sülüs hatla Mehmed Necib Efendi tarafından yazılmıştır. Eyüp’te Ahmed Efendi Türbesi, Kadızâde Çeşmesi, Üsküdar’da Nuhkuyusu caddesinde günümüzde mevcut olmayan Mehmed Ağa Çeşmesi, Tophane’de Defter Emini Çeşmesi, Kasımpaşa’da Tersane Emini Hacı Ahmed Ağa Çeşmesi ve Otakçılar’da Kırîmî Mehmed Efendi Çeşmesi’nin manzum kitâbe metinleri de Mehmed Necib Efendi’ye aittir. Mehmed Necib Efendi’nin en önemli eseri hat sanatları konusunda başvuru kaynağı olan Devhatü’l-küttâb’dır. Eserin mukaddimesinden I. Mahmud zamanında Bâbüssaâde ağasının muhasebecisi olan İsmâil b. İbrâhim’in teşvikiyle kaleme alındığı, Nefeszâde İbrâhim Efendi’nin Gülzâr-ı Savâb’ını tamamlayan bir eser olduğu ve 1150’de (1737) telif edildiği anlaşılmaktadır. Mehmed Necib Efendi, Devhatü’l- küttâb’ın yazımında Tuhfe-i Sâmî, Menâkıb-ı Hünerverân, Vefeyâtü’l-aǾyân, Mevzûâtü’l-ulûm, Gülzâr-ı Savâb gibi eserlerden yararlanmış, çağdaşı hattatlarla ilgili bilgileri de bizzat kendilerinden ve yakın çevrelerinden toplamıştır. Ağır bir dille yazılmış olan Devhatü’l-küttâb üç bölümden (makaleden) oluşur. Birinci bölümde hattat padişahlar, ikinci bölümde hattın tarihçesi ve fazileti ele alınmış, eserin geniş tutulan üçüncü bölümünde ise özellikle Osmanlı ülkesinde ve diğer İslâm ülkelerinde yetişen aklâm-ı sitte, nesta‘lik ve divanî yazıda ünlü 495 hattatın biyografisi yer almıştır. Devhatü’l-küttâb’ın Topkapı Sarayı Müzesi (Emanet Hazinesi, nr. 1232/3; Hazine, nr. 1294), Süleymaniye (Fâtih, nr. 4359), Millet (Ali Emîrî Efendi, Tarih, nr. 800), İstanbul Üniversitesi (TY, nr. 9627) ve Ankara Türk Tarih Kurumu (nr. 541, 585) kütüphanelerinde nüshaları bulunmaktadır. Kilisli Muallim Rifat, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan bir nüshayı (Emanet Hazinesi, nr. 1232/3) esas alarak eserin sadece üçüncü bölümünü kısaltarak günümüz Türkçe’sine çevirmiştir (İstanbul 1942). BİBLİYOGRAFYA Suyolcuzâde, Devhatü’l-küttâb, s. 70; Sâlim, Tezkire, İstanbul 1315, s. 654-655; Hat Sanatı İçin Kaynak, Devhatü’l-küttâb İncelemeli Metin Çevirisi (haz. Ayşe Peyman Yaman, yüksek lisans tezi, 2003), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 8, 9, 11- 13; Müstakimzâde, Tuhfe, s. 436-438; Sicill-i Osmânî, IV, 542; Osmanlı Müellifleri, II, 458; Karatay, Türkçe Yazmalar, I, 280; Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1988, I, 398; Esin Atıl, Levnî ve Surnâme, İstanbul 1999, s. 35; Kāmûsü’l-a‘lâm, IV, 2973-2974. Muhittin Serin

Description:
Hazırlık çalışmalarına 1983 yılında başlanan ve ilk cildi 1988 yılında neşredilen TDV İslam Ansiklopedisi (DİA), tamamen telif bir eser olup islami ilimler, islam ülkelerinin tarihi, coğrafyası, kültür ve medeniyeti gibi alanları kapsayan madde başlıklarıyla orjinal bir ansikl
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.