ebook img

1560 CERBE DENİz ZAFERİ VE CERBE KALESİNİN FETHİ PDF

46 Pages·2012·2.5 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview 1560 CERBE DENİz ZAFERİ VE CERBE KALESİNİN FETHİ

1560 CERBE DENİz ZAFERİ VE CERBE KALESİNİN FETHİ* Prof. Dr. Ertuğrul ÖNALP** ÖNSÖZ Cerbe Deniz Savaşı, Türk Denizcilik Tarihinde ecdadımızın kazandığı en büyük zaferlerden bir tanesidir. Yarattığı etki ve so- nuçlar, Türk tarafının zayiatının yok denecek kadar az olması ve hiç gemi kaybetmemesi sebebiyle Preveze Zaferi kadar büyük bir öne- me sahiptir***. Ne var ki böylesine önemli bir tarihf olay çeşitli ne- denlerden dolayı hep gölgede kalmış ve tarihçilerimiz tarafından gereken ilgiyi görmemiştir. Öyle ki genç nesillerden pek azının bu savaştan haberdar olduğu ve bunların da Cerbe'nin nerede bulundu- ğunu bilmediği bir gerçektir. Preveze Savaşı hakkında Türkçe çok fazla araştırma ve kaynak bulunmasına mukabil Cerbe Savaşıyla il- gili Türk ve yabancı kaynaklardan yararlanılarak meydana getiril- miş müstakil bir eser mevcut değildir. XVI. ve XVII. yüzyıl Kuzey Afrika tarihine karşı olan ilgim ve bu konudaki mevcut boşluk beni Cerbe Savaşı hakkında ayrıntılı bir makale hazırlamaya sevk etti ve bu amaçla yeterli belge toplamak üzere İspanya'ya gittim. İspanya'da Cerbe konusunda oldukça fazla İspanyolca ve İtal- yanca kaynağın mevcut olduğunu gördüm, kaynaklardan birkaçı da Fransızca ve Almanca olarak yazılmıştı. Bu kaynakların hepsi de o dönemde yazılmış ya da o dönemin eserlerinden faydalanılarak ha- zırlanmıştı. Cerbe Savaşıyla ilgili Türkçe en önemli kaynak, savaşın *Bu makalenin İspanyolcası OTAM dergisinin 7. sayısında yayınlanmıştır. ** A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, İspanyol Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. *** Türk tarafının gemi ve insan kaybı hususunda gerek yabancı gerekse Türk kay- nakları bilgi vermemektedir. Bu sebeple gemi kaybının olmadığı tahmin edilmektedir. 174 ERTUGRUL ÖNALP görgü tanığı olan Zekeriyyazade adındaki bir tersane katibinin kale- me aldığı bir elyazmasıdır. Bu eser Orhan Şaik Gökyay tarafından bugünkü dile uyarlanarak ilk defa "Ferah Cerbe Fetihnamesi" adıy- la baskıya verilmiştir. Bu kaynaktan başka aynı dönemde yazılmış Nidai'nin British Museum'da muhafaza edilen "Fetihname-i Cer- be" adlı manzum eseri de önemlidir. Bu iki eserden başka ayrıca Katip Çelebi'nin "Tuhfetü'l Kibar fi Esfari'l Bihar" adlı eserinde ve Erkan-ı Harbiye Kaymakamlarından Safvet Bey'in Tarih-i Osmam Encümeni Mecmuası'nın 1 Nisan, 1326 tarih,ı. cüzünde ve aynı mecmuanın 1 Haziran 1326 tarih, 2. cüzünde yayınlanan "İkinci Cerbe Harbi Üzerinde Vesikalar" başlıklı makalelerinde Cerbe Sa- vaşı hakkında bilgi verilmektedir. İspanya' da 1996yılında Cerbe ile ilgili olarak yaptığım araştır- malarım sırasında yaklaşık dörtbuçuk asır önce kıyılarında savaşın cereyan ettiği bu Kuzey Afrika adasını görmek için dayanılmız bir istek duydum ve turistik bir geziye katılarak Tunus'a gittim. Tur programı içinde Cerbe ziyareti yaklaşık on saat sürdü ve bu zaman zarfında adanın hemen hemen her yerini gezme imkanı buldum. De- niz savaşının hemen akabinde Türk ordusu tarafından muhasara edilen Cerbe kalesinin muhteşem görüntüsünü tuvale aktarmak için yeterli zamanım oldu. Ziyaretim sırasında dikkatini çeken şeylerden biri de konik minaresi ve yuvarlak şerefesiyle tipik bir Anadolu ca- misinden farkı olmayan bir mabed oldu, mimari yapısıyla Kuzey Afrika camiIerinden farklıydı. Daha sonra adının Türk Camii oldu- ğunu öğrendim, buraya sadece Hanefi mezhebinden olanlar geli- yordu. Hanefi mezhebi Kuzey Afrika'ya Türkler tarafından getiril- mişti; bu, Fransız sömürgecilerinin yok edemediği Türk izlerinden bir tanesiydi, bu camiye ibadet için gelen insanlar belki de Türk asıllıydılar, dillerini unutmuşlardı, ama mezhelerini devam ettiri- yorlardı. Bir zamanlar Türkler tarafından mekan seçilen, Oruç ve Hızır .ReisIerin buluştukları, Turgut Reis'in uzun yıllar yaşadığı, PIn Re- is'in cennete benzettiği bu adaya bir başka fırsatta tekrar gelmek ve daha fazla kalmak niyetiyle veda ederken güneş palmiyelerin ardın- da batmaktaydı. 1560 CERBE DENİz ZAFER İVE CERBE KALESİNİN FETHİ 175 TRABLUSGARB'IN FETHİ XVI. yüzyılın ortalarında Türkler Kuzey Afrika'nın önemli ki- lit noktalarından Cezayir, Becaye, Şirşal, Müstaganem ve Trablus- garp gibi kalelere sağlam bir şekilde yerleşmişlerdi ve buralardan gerçekleştirdikleri deniz seferleriyle Batı Akdeniz'de hakimiyetleri- ni sürdürebiliyorlardı. Kuzey Afrika'daki bu kalelerden Trablus- garp 1510 yılında İspanyollar tarafından ele geçirilmiş ve daha son- raları, 1530 yılında İspanya Kralı V. Carlos tarafından Malta'da üst- lenmiş olan Sen Jan şövalyelerine devredilmişti. Şövalyelerin 1551 yılına kadar sahip oldukları Trablusgarp bu tarihte Kaptanıderya Si- nan Paşa komutasındaki bir Osmanlı ordusu tarafından fethedildi. Kendisine buranın beylerbeyliği vadedilen Turgut Reis de kuvvetle- riyle bu fethe katılmıştı, bununla birlikte Sinan Paşa'nın kardeşi sadrazam Rüstem Paşa'nın etkisiyle Turgut Reis'e beylerbeyliği ve- rilmedi, çünkü Rüstern Paşa, Turgut Reis'i kardeşi için tehlikeli bir rakip olarak görüyordu. Kendisine verilen sözün tutulmaması üzeri- ne gücenen Turgut Reis izin almadan filosunu toplayıp Mağrib'e doğru yelken açtı. Fakat birkaç yıl sonra Turgut Reis, Kanunf Sul- tan Süleyman ordusuyla Edine'ye çıkmak üzereyken yolda varıp kendi ağzıyla eyaletini dileyince Trablusgarp beylerbeyiliği padişah tarafından verildi ve bu kez Rüstem Paşa tayine engel olamadIl. Trablusgarb'ın kaybedilmesini bir türlü hazmedemeyen Malta gran maestresi (Üstad-ı Azam) Jean de la Valette bu Kuzey Afrika şehrini tekrar ele geçirmek içinn uygun bir fırsatın çıkmasını bekli- yordu ve nihayet beklenen anın geldiğini düşündü. İspanya ile Fran- sa arasında 1559 yılında Chateau-Cambresis antlaşmasının imza- lanması Trablusgarp konusuna eğilrnek için iyi bir fırsat olabilirdi, zira bu antlaşma Türkleri Batı Dünyasındaki tek müttefikleri Fran- sa'nın yardımından yoksun bırakıyordu. Bu nedenle İspanya Kralı II. Felipe'ye başvurarak Trablusgarb'a karşı gerçekleştirilecek bir askeri' sefere ön ayak olması için ricada bulundu. Bu amaçla İspan- yol sarayına gönderdiği elçisi komendador Guimaran harekatın ça- 1.Katip Çelebi, Tuhfetül Kibar liEsf3.rilBibar, sadeleştiren Orhan Şaik Gökyay, Tercüman Yayınları, Cilt 1,İstanbul, 1980, s. 104-105. 176 ERTUGRUL ÖNALP buk ve gizli yapılması durumunda başarıya ulaşacağını garanti edi- yordu, şartlar müsaitti, Turgut Paşa o sıralar kıyıdan içeride yaşayan Berberileri dize getirmek amacıyla onların üzerine yürüyordu, bu yüzden kalede beşyüz kişilik az bir kuvvet bırakmıştıı ve daha önemlisi, Türklere düşmanlık duyan Kayravan sultanı ve bazı Arap şeyhleri Hristiyan lara yardım vadediyorlardI3. O zamanki Sicilya valisi Medinaceli dükü Juan de la Cerda, başarılı olması kolay gibi görünen bir askeri sefere komuta ederek tarihe geçecek bir zaferin mimarı olmak istediğinden, krala gönderdiği olumlu raporlarla gran maestreyi destekledi. SEFER HAZıRLıKLARı Gran maestre ile Sicilya valisinin isteklerini hoş karşılayan ve bir an önce hazırlıklara girişilmesi için gerekli emirleri veren kral, sefere başkomutan olarak Medinaceli dükünü tayin ederken yar- dımcılığına da Napoli krallığında piyade albayı olarak görev yapan Alvaro de Sande'yi getirdi. Kral, gran maestreye bir mektup gönde- rerek harekatı tasvip ettiğini ve Berberiye'deki tecrübesi nedeniyle kendisine güvendiğini bildirdi ve ayrıca Sicilya valisine bu işte yar- dımcı olmasını ve göndermeyi vadettiği askeri hazırlanmasını iste- di4.Kral, amiral Andrea Doria'ya da bir mektup göndererek bu ha- rekatın onun görüşleri doğrultusunda yapılmasını istedi. Aynı şekil- de, Milano valisi Sesa dükü ile Napoli valisi Alcala düküne gön- derdiği mektuplarda bu işte Medinaeeli düküne her türlü yardımda bulunmaları talimatını verdi. O zamanlar oldukça yaşlanmış olan Andrea Doria kendisine verilen görevi kabul etmekle birlikte sefere çıkabilecek durumda değildi, bu nedenle kendi yerine geçmek üzere aynı adı taşıyan ye- ğeni ve yardımcısı Gian Andrea Doria'yı görevlendirerek ondan Medinaeeli düküne hizmet ve itaat etmesini istedi5. 2. Alonso de Ulloa, Suceso de lajornada que se comenzo para TripoH aiio de 1559, y se acabo en losGelves elde 1560, Venecia, 1562,f.2. 3. Antonfrancesco Cimi Corso, Successi Deli' Aramata Della Maesta Catolica, Venecia, 1560,f.4. 4. Ulloa, f.2.3. 5.Diego del Castillo, Historia de lapresa de losGelves en Africa, Madrid, 1888, s.I72.173. 1560 CERBE DENİz ZAFERİ VE CERBE KALESİNİN FETHİ 177 Ne var ki, çeşitli nedenlerle hazırlıklar oldukça yavaş ilerliyor- du ve o sırada Piyale Paşa komutasındaki bir Türk donanmasının Adriyatik denizinde görüldüğü haberi ulaşır ulaşmaz, adı geçen va- lilerden hiçbiri kendi kuvvetlerini vermeye cesaret edemedi ve o an- da yapılacak en uygun hareket, tüm kuvvetleri Mesina' da toplayıp Piyale Paşa'nın İstanbul'a dönmesini beklemek 01du6• Gerçekten de Piyale Paşa, Kanuni Sultan Sülayman'ın emriyle 65 parçalık donanmasıyla denize açılmış, Doğu Akdeniz'i kolaçan ediyordu. Oğulları Selim ve Bayezid arasındaki taht kavgasından dolayı tedirgin olan padişah, Bayezid'in kendisine karşı ayaklana- rak Suriye ve Mısır'ı eline geçirmesinden kaygı duyduğundan o ta- raflan kontrol etmesi için Piyale'yi göndermişti. Ama Konya'da ya- pılan savaşta yenilerek İran'a çekilen Bayezid bir tehdit unsuru ol- maktan çıkınca, Piyale Adriyatik kıyılarını kolaçan etmek üzere ro- tasını o tarafa doğru çevirdi, çünkü İspanya ile Fransa arasında ya- pılan antlaşmadan sonra Hristiyanlardan her an bir saldırı gelebilir- di?. Hristiyanlar sefer hazırlığı yapadursunlar, bu arada Piyale Mo- don açıklarında rast geldiği bir Hristiyan gemisinin kaptanından bu hazırlığı öğrendi; kaptan Trablusgarp üzerine bir sefer başlatıldığı- nı, belki de şu anda çoktan Afrika kıyılarına varmış olabilecekleri- ni söyledi. Piyale keşif amacıyla İtalya kıyılarına birkaç gönüllü gönderdikten sonra bu durumu bildirmek üzere padişaha bir haber- ci gönderdi ve sonra Avlunya'ya doğru yol aldı. Padişah, kaptanı- deryasına gönderdiği cevapta Kocaili sancak beyi Ali Pertek komu- tasında on gemiden oluşan bir takviye kuvveti göndereceğini bildir- mekteydi. Bununla birlikte Hristiyan donanmasının Sirakuza'nın Mesina limanında uzun süre kalması üzerine Piyale Hristiyanlann seferden vazgeçtiklerini farz ederek İstanbul' a dönmeye karar ver- dis. 6. "Relacion de lajornada que bicieron aTripoli de Berberia las armadas catolicas, anos 1560y61", Aeademia de la Historia, Coleccion Salazar, G. 6-4, estudios Historicôs de Reinado de Felipe II, Cesareo Fernandez Duro'nun yayını, Madrid, 1890, s.74. 7. Zekeriyyazade, Ferah Cerbe Fetihnamesi, Orhan Şaik Gökyay tarafından sade- leştirilmiş, İstanbul, 1975, s. 22. 8.Ibid., s.22-24. 178 ERTUGRUL ÖNALP Piyale İstanbul'a döner dönmez Napoli, Sicilya, Monako, Pa- palık ve Malta filolarından oluşan ve çeşitli milletlere mensup yak- laşık 15.000 asker taşıyan yüz parçalık Hristiyan donanması 1559 yılının sonlarına doğru Mesina limanından çıktı. Harekatı baş ko- mutan olarak Medinaceli dükü yönetirken filoların idaresi şu şekil- deydi: Filoların genel komutanı Gian Andrea Doria kendi filosun- dan başka 16kadırgaya da komuta ediyordu; Napoli filosunun ko- mutanı 7kadırgayla Sancho de Leyva idi, bunlardan ikisi Stefano di Mare'e aitti; Sicilya filosunun komutanı 10 kadırgayla Berenguer de Requesens idi, bunlardan ikisi Terranova markisine, ikisi Mona- ko'ya, ikisi de Visonte Cigala'ya aitti; Papalık filosunun komutanı 4 kadırgayla Flaminio de Languillara idi; Floransa dükünün filosu- na dört kadırayla Nicolo Gentile komuta ediyordu; Malta filosu ko- mutanı 4 kadırga, 1kalita ve 1kalyonla komendador Carlo de Tixe- res idi; ayrıca sefere katılan gemilerden beşi Antonio Dona'ya ait olup oğlu Scipion Dona tarafından yönetiliyordu; bundan başka iki kadırga Fendinello Sauli'ye, iki kalita Luis Osoria'ya bir kalita Fe- derico Stait'e aitti; yelkenli büyük gemilere gelince, bunlara Andrea Gonzaga komuta ediyordu ve ayrıca bir kalyon Fernando Ciga- la'nındı. Ayrıca donanmada 28 adet, barça adı verilen ağır gemi, 12 şalope,7 perkende, 16 firkate yer almaktaydı 9• 1560 yılının Ocak ayında Haçlı donanması Malta'ya vardığın- da gran maestre ve şövalye1er tarafınan seçinçle karşılandı; ne var ki her şey yolunda gitmiyordu, harekat bazı aksiliklerle başlamıştı: Komutanlar arasında anlaşmazlık vardı, bozuk yiyecekler, soğuk ve uzun süre denizde kalmak yüzünden çıkan hastalıklar çok sayıda ölüme yol açmıştı. "Ve Malta'ya gelindiğinde ölümler devam edi- yordu. Manastırlar ve kiliseler çok sayıda hastayı barındınyordu. Bütün bu ölümler ve hastalıklara rağmen, sanki seferden zaferle dö- nülmüş gibi gran maestrenin sarayında danslar, şenlikler ve turnu- vaların düzenlemediği tek bir gün yoktuıo". 9.Cesareo Femandez Duro, "EI desastre de los Gelves (1560-1561)*, Estudios His- toricos de Reinado de Felipe II, Madrid, 1890, s. 18-19. ıo. "Relacion de lajomada ...", s.77-78. 1560 CERBE DENİz ZAFERİ VE CERBE KALESİNİN FETHİ 179 Fakat harekatın gecikmesi sebebiyle gizlilik kalmadı ve Turgut Paşa, gran maestre tarafından Afrika kıyılarına keşif maksadıyla gönderilen iki firkateden birini ele geçirince Hristiyanların kötü ni- yetlerinden haberdar oldu. Hedefi Trablusgarp olan bir seferin dü- zenlendiğini öğrenen Turgut Paşa şehirdeki kuvvetlerini iki bin adamla takviye etti ve ayrıca durumu padişaha bildirmek üzere İs- tanbul'a bir haberci gönderdi!ı. Donanmada herkes yılın bu mevsiminde denize açılmanın deli- lik olduğu fikrinde birleşiyordu, ne var ki Medinaceli dükü kendisi- ne yapılan tavsiyelere kulak asmadı ve donanma birkaç teşebbüsten sonra 10 Şubat 1560 tarihinde Malta'dan ayrıldı. Ölümler ve firar- lar yüzünden askerlerin sayısında önemli bir azalma olmuştu. Do- nanmanın büyük gemileri barçalar, kürekli gemiler tarafından çekil- mek suretiyle limandan çıkarıldıktan sonra, bütün filoların buluşma yeri olan ve Trablusgarb'ın altmış mil batısında yer alan Palo sığlı- ğına (Re'sü1 Melih) gitmek üzere yelken açtılar. Kadırgalar sırasıy- la Gozo, Lampedusa ve Karkana (Querquenes) adalarına uğradıktan sonra 14Şubat'ta Cerbe adasına geldiler ve Alkantara adı verilen ve kıta ile adayı birbirinden ayıran boğaza girdilerız. CERBE, İSPANYOLLAR İçİN HAYıRSIZ BİR ADA MIYDI? İspanyolların "Gelves", yerlilerin "Cerbah" ve Türklerin de "Cerbe" adını verdikleri, Malta'nın güney batısındaki Gabes körfe- zinde yer almakta olan bu Kuzey Afrika'nın en büyük adası Tunus kıyılarından dar bir boğazIa ayrılır. XVI. yüzyılın ünlü Türk deniz- cisi Pi'rf Reis, adayla ilgili olarak Kitab-ı Bahriyye'de şunları yazı- yor: "Adı geçen Cerbe bir alçak adadır. O adanın, denizden varu- ken önce hurma ağaçları görünür, çünkü çok hurmalı bir yerdir. Çevresi yetmiş iki mildir. Ama o denli şenlik adadır ki bağsız bah- çesiz yeri yoktur. Zeytin yağı ve kuru üzüm pek çoktur... zamanında bir köprü yaptırmıştı, sığlar üzerine döküntü taşlar döküldüğünden bugün o döküntü durur.. .. kıyıya yakın çevresi sığlıktır, bilmeyen ll. Diego del Castillo, s. 178. 12.Ullao, s. 10. 180 ERTUGRUL ÖNALP gemiler varamaz. Bundan dolayı düşmandan pek çekinmezler... Ön- celeri bu adada iki şeyh vardı. Bunlardan birine Şeyh Yahya, öteki- ne de Şeyh Kanun derlerdi. Bu şeyh Kanun'u, Şeyh Yahya sürdü, o adadan çıkardı. Çünkü iki ayrı kabile idiler. Şeyh Yahya Kabilesi- ne Vehebi' derlerdi; Şeyh Kanun kabilesine de Mestenıı derler... Bir iki kez İspanya kafiri o adayı almak isteyerek üzerine gemiler gön- derip üştükte her birinde kafiri kırdılar, kaçırdılar. Ve bir defasında kafire bağlandılar. Sonra kafirin cevrini çekmediler, sürdüler okafi- ri çıkardılar l3". O zamanlar İspanyollar için kötü anılarla dolu bir ada olan Cer- be'nin adı İspanya'da ne zaman geçse kan ve ateş çağrışımı yapar, birçok kimseyi gözyaşlarına boğardı. İber yarımadasında eskiden asker analarının gözyaşları içinde söyledikleri bir türkünün ilk mısraları şöyle başlıyordu: "Cerbe' de tek kazancım Ölümdür anacığım"14. İspanyolların hafızalarında bu adanın iyi bir anı taşımamasının haklı bir nedeni vardı, tarihin akışı içinde bu ada yerlilerle İspan- yollar arasında geçen kanlı savaşlara sahne olmuştu. Katalanların ilk kez 1284 yılında Cerbe sahillerine ayak basmalarıyla birlikte, Piri Reis'in "çok şenlik bir adadır" dediği bu adanın topraklarını kanla sulayan bir dönem başladı. 1510 yılında Katolik Hükümdar Ferdinand'ın yeğeni Garcia de Toledo 16.000 askerle adaya çıkarak, askerlerinin başında adanın içerlerine doğru ilerledi. Kavurucu güneş altında, ağır zırhlar içinde ilerleyen ve susuzluktan dilleri damaklarına yapışmış askerler ku- yulara vardıklarında, susuzluklarını bir an önce dindirrnek isteğiyle büyük bir düzensizlik içinde, birbirleriyle dövüşerek kuyuların ba- şına üşüştüler. Tam o sırada ağaçların arasında atlara binmiş halde pusuda bekleyen Araplar dağınık askerlere hücum ettiler. Garcia de Toledo elindeki mızrakla saldırıya karşı koyarak askerlerine cesaret 13.Pfrf Reis, Kitab-ı Bahriyye, Yavuz Senemoğlu yayını, Tercüman Yayınları, II. cilt, İstanbul, 1973, s. 186-190. 14.Deogracias Hevia, La torre de craneos, Madrid, 1858, s. 3. ı560 CERBE DENİz ZAFER İ VE CERBE KALESİNİN FETHİ lSl vermek istediyse de işe yaramadı ve onun ölümü üzerine askerler silahlannı bırakıp kendilerini denize atmaya başladılar. Sonuçta İs- panya bu savaşta Garcia de Toledo ile birlikte 60 subay ve 4000 as- kerini kaybetmiş oldu. Bu savaşta yine en büyük acıyı savaşta oğul- larını yitiren analar yaşadı, hıçkınklar içinde söyledikleri türküler arasında Garcilaso de la Vega'nın yazdığı bir ağıt da bulunuyordu: "Ah, gözüyaşlı vatan! Gözlerini Nasıl olur da Cerbe 'ye çevirirsin" 15. Bu bozgundan on yıl sonra Sicilya valisi Hugo de Moncada 13500 piyade, 1000 süvari taşıyan 100 parçalık bir donanma ile 1520 yılında Cerbe'ye geldi. Moncada değişik milletlerden oluşan ordusunu karaya çıkardıktan sonra iki gruba ayırdı, kendisi gruplar- dan birinin başında adanın içerlerine doğru ilerlerken, Diego de Ve- ra'nın komuta ettiği diğer grup da kıyıda bekliyordu. Adalılar da kuvvetlerini ikiye ayırmışlardı, bir bölümü ilerleyen askerlere sal- dırdığında kanlı bir çatışma başladı. çatışmada hangi tarafın üstün geldiği bir süre belli olmadı, öyle bir an oldu ki, Hristiyanıarın boz- guna uğraması kaçınılmaz gibi görünüyordu. Bu arada Vera'nın ba- şında olduğu birlik de yerlilerin ikinci grubunun saldınsına uğramış ve büyük bir güçle üzerlerine gelen yerlilerden güç bela kurtulan as- kerler çareyi gemilere sığınmakta bulmuşlardı. Moncada'nın birliği de zor durumdaydı, kendisi omuzundan yaralanmıştı ve İspanyollar ve İtalyanlar damadağınık halde kaçıyorlardı, fakat Alman askerle- rinin soğukkanlılığı sayesinde yerlilerin ilerleyişi durduruldu. Daha sonra toparlanmayı başaran Moncada'nın askerleri yerlilerin üzeri- ne yürüyerek onları geri çekilmeye mecbur etti. Yerliler çekildik- ten sonra Hugo de Moncada, ikinci yerli grubunun saldınsına gemi- lerden top ve arkebüz ateşiyle karşı koymaya çalışan Diego de Ve- ra'nın yardımına koştu ve deniz kıyısında bir öncekinden daha kan- lı bir çatışma oldu. Sonuçta Araplar geri çekildiler, ama Hristiyanla- rın kaybı da oldukça fazlaydı. "Bu savaştan sonra adının şeyhi barış yapmak arzusuyla adamlarını gönderdi. Ve adalıların İspanya'ya senede 12.000 altın vergi ödemeleri ve korsanlan adada barındırma- LS.Ibid.,s. 7. --- - 182 ERTUGRUL ÖNALP maları kaydıyla barış yapıldı"'6. Adanın İspanya'ya bağımlılığı 1540 yılına kadar sürdü, daha sonra Turgut Reis Trablusgarp bey- lerbeyi olunca Cerbe adasının şeyhi ona senelik bir vergi ödemek zorunda kaldı. TARİH TEKERRÜR MÜ EDECEKTİ? Hugo de Moncada'nın seferinden kırk yıl sonra İspanyollar tekrar Cerbe'ye gelmişlerdi. Bu kez Akantara (Kantara) boğazına girip, Katalanların XIII. yüzyılda inşa ettikleri kuleye doğru ilerle- mekteyken iki barça (büyük gemi) gördüler. İskenderiye'den gelen ve ticari malla yüklü bu iki terkedilmiş geminin ele geçirilmesi için Medinaceli dükü emir verdi. Bütün kadırgalar gemiyi yağmalamak için ileri atıldılar, yağma devam ederken, bu arada bir kadırga ile bir kalyon Mağrib kıyısına yakın olarak ilerliyordu. Onların da yaka- lanmasını isteyen dük bu iki geminin peşinden gidilmesi için Gian Andrea Doria'ya haber gönderdi, ama Gian Andrea gemisinin kıç tarafındaki kamarasında hasta vaziyette yatmaktaydı, dükün emri- nin Sancho de Leyva'ya iletilmesi için birini görevlendirdiyse de bu şahıs çeşitli nedenlerle oyalandı ve emri ulaştırdığında Sancho de Leyva harekete geçmekle birlikte çok geç kalındığından yapılacak bir şey yoktu, zira Türkler topraklarını ateşe hazır duruma getirmiş- lerdi, yaklaşmak tehlikeli olabilirdin. Sonradan Berberilerin verdi- ği bilgiye göre bu ikigemi Turgut Paşa'nındı, gemilerden birinde yakın dostu Uluç Ali bulunuyordu ve bu ünlü denizci daha sonra Hristiyanların gelişini padişaha haber vermek için İstanbul'a gide- cektiıs. Daha sonra bütün kadırgalar demirlernek için adanın güneydo- ğusunda bulunan, Roqueta (Ruka) adı verilen bir koya girdiler ve su almak için hazırlıklara başladılar. Su alma operasyonunu korumak- la görevli askerin karaya çıkarılmasını Alvaro de Sande üstlenmişti. Bünyelerinde arkebüzlü mangalar bulunduran dört takım teşkil edil- di. O sırada Turgut Paşa'nın adada olduğunu Hristiyanlar bilmiyor- 16./bid., s. 27. 17.Cimi Corso. f. IL. 18.Femiindez Ouro, s.23.

Description:
Cerbe Deniz Savaşı, Türk Denizcilik Tarihinde ecdadımızın kazandığı en mecmuanın 1 Haziran 1326 tarih, 2. cüzünde yayınlanan "İkinci. Cerbe Harbi .. tuzlu suyu yüzünden çok sayıda ölümler oluyordu ve o ana kadar. 2000 kişi . dından İspanyol, İtalyan, Fransız, Alman askerle
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.