GELİŞİMİ, SORUNLARI VE ÖZELLEŞTİRİLMELERİYLE TÜRKİYE'DE KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ (KİT) PROF. DR. YAKUP KEPENEK 100 SORUDA GELİŞİMİ, SORUNLARI VE ÖZELLEŞTİRİLMELERİYLE TÜRKİYE’DE KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ (KİT) Prof. Dr. Yakup Kepenek 100 SORUDA DİZİSİ: 57 Birinci Baskı: Ocak 1990 Kapak: Sait Maden Kapak Baskısı: Reyo Basımevi Dizgi: Yazıevi İç Baskı: Teknografik Matbaacılık A.Ş. Cilt: Güven Mücellithanesi 90.34. Y.0091.17 PROF. DR. YAKUP KEPENEK 100 SORUDA GELİŞİMİ^ SORUNLARI VE ÖZELLEŞTİRİLMELERİYLE TÜRKİYE’DE KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ (KİT) GERÇEK YAYINEVİ Cağaloğlu Yokuşu, Saadet İş Hanı, Kat 4 İSTANBUL ÖNSÖZ Bilinmeyen konularda kamuoyunu yanıltmak gerçekten çok kolay oluyor. Yanlış görüşler, kanılar ve yargılar, çoğu kez birikimli bir biçimde yayılıyor, kendi kendini besleyen bir nitelik kazanıyor. KİT konusunda Türkiye yıllardır bu ilkelliği yaşıyor. Özellikle de mokrasinin askıya alındığı bir ortamda, yanlış kanılar, yönetenlerin bilinçle yanlış ve yıkıcı karar almalarında gerekçe olarak kullanılıyor. Çalışma, çok sınırlı da olsa, bu sis perdesini aralamayı amaç lıyor. KİT ile ilgili soruların bir bölümüne yanıt arıyor; nesnel verilerle KİT konusuna açıklık getirmek istiyor. Ülkemizde bilimsel çalışma yapmanın, nesnel ve öznel güç lükleri, olanaksızlıkları biliniyor. Özellikle veri yokluğu çok büyük bir sorun oluyor. Sağlıklı veri derlenmemesi bir yana, hükümetler, 1984’de, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun ücret verileri örneğinde ol duğu gibi, verilerin yayınlanmasını yasaklayabiliyor; yasaklı de mokrasi, yasaklı verilerle tamamlanıyor. Ek olarak, çoğu kez eko nomiyle ilgili veriler, yabancı kişi ve kuruluşlara çok daha cömertçe sağlanabiliyor. Gerçekte, son yıllarda, öbür ürün ve hizmetlerde yapıldığı gibi, bilimsel üretimde de, yerlinin yerini yabancının almasına çok büyük özen gösteriliyor, önem veriliyor. KİTin nasıl satılacağı bile yaban cılara soruluyor. En ilkel tasarım ve danışmanlık hizmetleri, yaban cılara yaptırılıyor. Ülkenin, 1980 sonrasında birer kışlaya dönüş türülmek istenen üniversitelerine, öbür araştırma kurumlarına, özetle yerli beyin gücüne, hiçbir biçimde, güvenilmiyor. Türkiye’yi, 1980 sonrasında her bakımdan yıkıma sürükleyen 5 uygulamaların ve düzenlemelerin belirleyici özelliğinin üretimsiziik olduğu görülüyor. Toplumun üzerine bir karabasan gibi çöken baskı ve yıldırma, yalnızca beyin gücüne dayalı üretimi değil, sınai üretimi de yıkıma sürüklüyor. Bundan yarım yüzyıl öncesinden başlayarak, Türkiye'de, demir-çelik, kâğıt, ağır kimya sanayilerinin kurulmasına ve yerli makine ve motor yapılmasına karşı çıkan yabancı tekeller, 1980 sonrasında, adım adım bu amaçlarına ulaşıyor. Ülkeyi yabancı tekellerin, ürünlerin pazarı yapanlar, hükümet edenler, gelişmiş ül kelerin kendi yerli üretimlerini korumaları, ABD ve AET’nin Türkiye çıkışlı ürünlere sınırlama getirmeleri, kota uygulamaları karşısında, sözüm ona hayrete düşüyor. Çok daha serbest dış ticaretin savu nuculuğuna soyunuyor. Gelişmiş kapitalistlere, bizim az gelişmiş lerimiz, kapitalizm dersi vermeye kalkıyor. Kendi çalışanlarının emeğinin karşılığını vermeyenler, işçisiyle, memuruyla, köylüsüyle, esnafı ve yerli sanayicisiyle toplumun yoksullaşmasını sağlayanlar, yabancıların övgülerine sığınıyor. Bu çelişik durumun giderilmesi, bu tersliğin kırılması gerekiyor. Bu nedenle, yerli olana, ulusal olana sahip çıkılması ve sahip çık manın toplumsallaşması gerekiyor. Toplumsal sahip çıkma, demok rasiden geçiyor, hak ve özgürlüklerin yaygınlaşmasından, örgütlü hak arama yollarının açılmasından, özetle, beyin gücüne dayalı üre time, en azından özgürce çalışma olanağı sağlanmasından geçiyor. Ülkemizde yerli beyin gücüne dayalı üretimin, demokrasinin göreli olarak işlerlik kazandığı 1960’h yıllarda büyük gelişme gös terdiği bir gerçektir. Aynı yıllar, sanayileşmede, KİTin gelişiminde de önemli aşamalar elde edilmesine tanıklık ediyor. Her türlü yerli üretimin demokratik ortamlarda yeşerdiği, geliştiği görülüyor, top lumsal özlemler, istemler, demokrasiyle su yüzüne çıkıyor. Top lumsal sahip çıkma bilinci demokrasiyle güçleniyor; ulusal olan, yerli olan demokrasiyle canlanıyor. Bu sözlerden, çalışmanın önyargılı olduğu sonucuna varıla maz. Çalışmanın son bölümü dışında kalan tüm bölümleri, varolan sayısal verilere ve somut olgulara dayan/yor. Bir kısım tanımları, kavramsal açıklamaları içeren giriş bölümünden sonra, İkinci Bö lümde, KİTin tarihsel gelişimi ve ekonomi politikalarındaki yeri ele alınıyor. Üçüncü Bölümde, KİTin ekonomi içindeki yerinin değişik yönleriyle saptanmasına çalışılıyor. Dördüncü Bö/üm KİT’te serma ye ve işgücü konularına ayrılıyor. Beşinci Bölümde KİT-özel sektör 6 ilişkileri ele alınıyor. KİT'in yönetimi ve denetimiyle ilgili Altıncı Bölüm’ü, özelleştirme konusunun incelendiği Yedinci Bölüm izliyor. Son bölümde, Ekonominin ve KİT’in Geleceği ele alınıyor. Yalnızca bu bölümde, yerli üretim olanaklarının genişletilmesi, beyin gücüne dayalı üretim süreçlerinin özümsenmesi ve gelişmesi için düzgüsei (normatif) önermelere gidiliyor. Ancak bu önermelerin de evrensel olgulara, bilimsel doğrulara ve gerçeklere uygun olmasına kesinlikle özen gösteriliyor. Bu mantıksal kurgu, KİT ile ilgili tüm soruların yanıtını vermiyor, denilebilir. Bununla birlikte, KİT ile ilgili olan önemli sayılabilecek tüm konuları içerdiği de yadsınamaz. Bir başka anlatımla, KİT ko nusunda burada sıralanandan çok soru sorulabilir. Çalışma bu konuda belli bir çerçeve çiziyor. Yeterince incelenmeyen, eksik kalan alt konuların yapılacak yeni araştırmalarla tamamlanması, çalışmanın bu tür girişimleri uyarması, doğrusu, başlıca amaçların dan biri sayılmalıdır. Çalışmanın hazırlanmasında çok kişinin emeği, doğrudan ve dolaylı katkıları vardır. Önce, ODTÜ’deki görevimden uzaklaştırıldığım günlerde on beş dolayında öğrencim beni yalnız bırakmadı. Onlarla birlikte KİT üzerine bir çalışma başlattık. Her biri ekonomi alanında bilimsel çalışmalar yapmaya yönelen bu öğrencilerime içtenlikle teşekkür ediyorum; çalışmalarında başarılar diliyorum. Kendilerinden şuan da tek tek izin alma olanağım bulunmadığından, adlarını yazamı yorum. Çalışmanın başlangıcında eski öğrencim, şimdilerde meslek taşım Mustafa Yavuz Ata'nın, son aşamasında da öğrencilerimden Melike Gülbay’ın büyük katkıları oldu, kendilerine teşekkür ediyo rum. Yüksek Denetleme Kurulu Kütüphanesi Müdürü Nurten Ay- yılmaz ve TBMM Kütüphanesi Müdür Yardımcısı Ali Rıza Cihan'a veri sağlamada gösterdikleri yardımlar için; Aykut Ekzen’e de KİT üzerine yaptığı derlemeden yararlanma olanağı sağladığı için, te şekkür borçluyum. Fotokopi işinde yardımlarından dolayı Nihat Özdemir’e teşekkür ediyorum. Çalışmayı ayrıntılı bir biçimde okuyarak düzeltmeler yapan, uyarılarda bulunan ve geliştirilmesini sağlayan ODTÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Oktar Türel'e, teşekkürün yeterli olmadığını biliyorum; el lerine sağlık diyorum. BASS Sendikası’nın yönetici ve çalışanlarına araştırmaya zaman ayırmamı sağladıkları için teşekkür borçluyum. GERÇEK Yayınevi’nin sahibi Fethi Naci’ye, hiç zorlamadan, ancak 7 kesinlikle sonuç alıcı özendirmeleri için teşekkür borçluyum. Te şekkür konusunda son bölüm eşim ve çocuklarıma aittir. Olağa nüstü destekleri nedeniyle, Nuran, Önder ve Emek’e teşekkür edi yorum. Bunca destek ve katkılardan sonra kalan eksik ve yanlışların sorumlusu ise yalnızca benim. Ankara, 15 Ekim 1989 Yakup KEPENEK 8 I. GİRİŞ Soru 1: Çalışmanın kapsamı nedir? Çalışma, Türkiye ekonomisinde kamu ekonomik girişimlerini konu alıyor. Kamuoyunda genellikle KİT (Kamu İktisadi Teşebbüs leri) olarak bilinen bu girişimlerin, tarihsel gelişimleri, ekonomiye katkıları ve başlıca nitelikleri çalışmanın esasını oluşturuyor. KİT, mal ve hizmet üretmek üzere kurulan ve sermayelerinin en az yarısından fazlası devlet tarafından karşılanan ekonomik kuru luşlardır. Burada devlet deyimi yalnızca genel ve katma bütçeye dahil kuruluşları kapsıyor; il özel idareleri ve belediyelerin ekonomik birimleri, bu tanımın dışında kalıyor. Sözü edilen açıklığa karşın, KİT kavramının gerçek sınırlarını belirlemek, hiç de kolay olmuyor. Önce, sermayesinin yarısından fazlası, hatta tamamı devlet tarafından karşılanan bir kısım ekonç- mik birimler yasal olarak KİT kapsamına girmiyor. Bu nedenle, KİT tanımında yasal düzenleme, birinci derecede önem kazanıyor. Sonra, bir kısım kamu hizmeti birimleri, salt denetim açısından KİT sayılıyor; Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu (YDK)’nun denetimine giriyor. Ancak bu kuruluşlar, öbür nitelikleri yönünden KİT sayılmadığı gibi, ilgili yasal düzenlemelere göre de KİT sayıl mıyor, kendi özel yasal düzenlemeleriyle çalışıyor. Birbaşkadeyişle YDK’nın denetimi, KİT’ten çok daha geniş bir alanı kapsıyor. Çalış mada, YDK denetimi değil, öbür yasal düzenlemelere göre KIT sayılma, esas alınıyor. Ekonomiyle ilgili tüzel kişilerde sermaye sahipliği iki öğeyi de birlikte getirir: yönetim ve denetim. Devletin sermaye çoğunluğuna 9 sahip olduğu kamu girişimlerinde bu iki işlevin kamusal olması kuraldır. Bu kuralın dışında tutulan kamu işletmeleri yasal yollardan ayrıca belirlenir. Yukarıdaki tanım çerçevesine giren ekonomik işletme birimleri genellikle KİT (Kamu İktisadi Teşebbüsleri) olarak biliniyor. Çalışma esas olarak KİT’i konu alıyor. Bu nedenle, öncelikle bu kavrama açıklık getirilmesi gerekiyor. Kamu ekonomik girişimleriyle ilgili yasal düzenlemeler içinde, yalnızca 22 Mayıs 1964 tarih ve 468 sayılı yasada KİT deyiminin yer aldığı görülüyor. Bu tarihten önce, kamu ekonomik girişimleri, ikti sadi devlet teşekkülü-İDT olarak adlandırılıyor. Belirtmek gerekir ki burada sözü edilen yasa, kamu girişimlerinin denetimiyle ilgilidir. KİT ve İDT deyimleri 20 Mayıs 1983’te çıkarılan 60 sayılı yasa gü cünde kararnameye (KHK) dek eşanlamlı olarak kullanıldı. Bu ta rihten sonra ise KİT’in iki ana alt gruba ayrıldığ ı görülüyor. Bunlardan birincisi sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esas lara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kuruluşlar iktisadi devlet teşekkülü (İDT) olarak adlandırılıyor. İkincisi de sermayesinin ta mamı devlete ait olan ve tekel niteliğindeki mallar ile temel mal ve hizmet üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve kamu hizmeti ağır basan kamu girişimleri de kamu iktisadi kuruluşu (KİK) olarak ad landırılıyor. Bir başka deyişle KİT, İDT ve KİK’ten oluşuyor. KİT’in, bu iki ana grubu da, kendi içinde, önce, kurum, işletme, genel müdürlük, anonim ortaklık gibi değişik biçimlerde nitelenen alt birimlere ayrılıyor, örneğin Etibank, TMO ve TCDD vb. bu alt birimleri oluşturuyor. Sonra alt birimler, kendi içinde, müesseselere ve bağlı ortaklıklara ayrılıyor. Bunlardan birincisinde sermayenin tamamı kamuya, İkincisinde de yarıdan fazlası kamuya ait bulunuyor. Mü essese ve bağlı ortaklıkların mal ve hizmet üretim birimlerine de işletme deniyor. KİT sözcüğü bunların tamamını kapsıyor. KİT kavramının içerdiği ekonomik birimlerin bir listesi 18. so ruda sunuluyor. Kavramlara, KİT’in yönetim ve işleyişiyle ilgili bö lümde de ayrıca açıklık getiriliyor. KIT kapsamına girmemekle bir likte, KİT ve bağlı ortaklıklarının sermayesinin yarısından azına sahip olduğu ekonomik girişimlere iştirak denildiğini belirtelim. Çalışmanın, kapsamı açısından bir noktaya daha açıklık geti rilmesi gerekiyor. Gelişme süreci içinde bir kısım kamu kurum ve kuruluşları denetim açısından KİT sayılıyor; ya da sermayesinin tamamı devlete alt olmakla birlikte, bir kısım kuruluşların açıkça KİT olmadığı belirtiliyor. Çalışmada verilerin değerlendirilmesinde bu noktaya olabildiğince özen gösteriliyor. Veri kaynaklarının uyumu 10