‹.Ü. Cerrahpafla T›p Fakültesi Sürekli T›p E¤itimi Etkinlikleri ‹ç Hastal›klar›nda Aciller Sempozyum Dizisi No: 29 • Mart 2002; s. 95-108 Hipertansiyon Acilleri Doç. Dr. Lale Koldafl Hipertansiyon acilleri geniş bir klinik spektrum içinde ve herhangi bir yaş- ta karşımıza çıkabilmektedir. Birçok nedene bağlı olarak birdenbire gelişen hi- pertansiyonun ilk belirtisi olabileceği gibi, genellikle daha önce tedavi edilme- miş ya da yetersiz tedavi görmüş kronik hipertansiflerde görülürler. Hipertan- siyon acillerini tanımlayabilecek ya da öngörebilecek belli bir kan basıncı dü- zeyi yoktur ancak hastaların çoğunda diastolik kan basınçı >120 mmHg’dır1. Günümüzde yaygın olarak kullanılan, çeşitli dernek ve örgütler tarafından yayınlanan rehber ve raporlarda genellikle asıl dikkat hipertansiyona bağlı uç organ hasarının önlenmesi konusuna çekilmiş, buna karşın hipertansiyon acil- leri ve komplikasyonları primer amaç olarak ele alınmamış, tedavi stratejile- rinde de bir fikir birliği oluşmamıştır. Framingham çalışması verilerine göre yeterli dozda, uygun bir tedavi ve sıkı bir tansiyon takibi ile izlenen hastalar- da hipertansif acillerin ve komplikasyonlarının azaltılması mümkündür2. Yaygın kullanım alanı bulmalarına rağmen kısa etkili nifedipin gibi bazı ilaçlar hipertansiyon acillerinin tedavisinde güvenli değildir ve FDA tarafın- dan da bu endikasyon için onaylanmamıştır. Buna karşın Joint National Com- mittee on Detection, Evaluation and Treatment of High Blood Pressure (JNC) tarafından hipertansif kriz tedavisinde ilk seçenek olarak önerilen nitroprus- sid’in de gerçekte klinikte kullanım sıklığı, olumlu-olumsuz etkisi son zaman- larda tartışılmaya başlanmıştır3-5. Bu karışıklığı gidermek, temelde yatan fiyopatolojik olayları anlamak ve hastaya zarar vermeyecek en uygun tedavi stratejisini belirlemek amacıyla ko- nu güncel bilgiler ışığında gözden geçirilecektir. TANIM JNC’ye göre hipertansiyon acilleri 2 başlık altında toplanmaktadır6. Hipertansif Aciller (Hypertensive Emergencies) Kan basıncında ciddi yükselmenin yanısıra akut hedef organ hasarı bulgu ve belirtilerinin görüldüğü ve bu organ hasarlarını önlemek ya da sınırlamak 95 • Lale Koldafl için kan basıncının dakikalar içinde düşürülmesi gerektiği (normal düzey ol- ması şart değil) genellikle parenteral tedavinin uygulandığı, acil durumlardır. Bu uç organlar hasarları şunlardır: • Beyin: - Hipertansif ensefalopati - İntrakraniyal kanama veya serebral infarkt (inme) • Kalp - Karasız angina pektoris - Akut miyokart infarktüsü - Akut sol kalp yetersizliği ile birlikte akut akciğer ödemi • Aorta - Dissekan aort anevrizması • Böbrek - Böbrek yetersizliği • Uterus - Preeklampsi-Eklampsi Hipertansif Öncelikli Durumlar (Hypertensive Urgencies) Kan basıncında ciddi yükselme ile birlikte, akut hedef organ hasarı bulgu ve belirtilerinin görülmediği ya da minimal olduğu, kan basıncının birkaç sa- at içinde düşürülmesi gerektiği ve çoğunlukla oral tedavinin kullanıldığı ön- celikli klinik durumlardır. • Stage 3 hipertansiyon üst sınırları • Papilla ödemi başlangıcı • Uç organ hasarlarının ilerlemeye başlaması • Ciddi perioperatif hipertansiyon ‹NS‹DANS Hipertansiyon acilleri, Acil Dahiliye Servisine başvuran tüm hastaların %25’ini oluşturmakta ve bunların da 1/3’i aciliyet gerektiren durumlardır. Santral sinir sistemi komplikasyonlar› ile seyreden hipertansiyon acilleri; • Serbral infarkt (%25), • Ensefalopati (%16), • İntraserebral ya da subaraknoidal kanama (%5) şeklinde sıralanırken, Kardiyovasküler komplikasyonlarla seyredenler; • Akut sol kalp yetersizliği ve akciğer ödemi (%37) • Kararsız angina pektoris ve akut miyokart infarktüsü (%12) 96 Hipertansiyon Acilleri • Di¤erleri; • Eklampsi (%5) • Aort disseksiyonu (%2) olarak sıralanmaktadır. Bu hastalarda ölçülen kan basıncı düzeyinin tanı için bir kriter oluşturma- dığı ancak tüm hastaların diastolik kan basınçının >120 mmHg olduğu göste- rilmiştir7. PATOGENEZ Kan basıncı (KB), kalp hızı (KH) ile atım volümü (AV) ürünü olan kardi- yak output (CO) ile total periferik rezistansın (TPR) çarpımına eşittir. KB= CO x TPR = (KH x AV) x vazokonstriksiyon Dolayısıyla bu eşitliğe katılan her bir öğenin tek başına ya da birlikte artı- şı, kan basıncı yükselmesine neden olabilir. Normalde renin-angiotensin-aldosteron sistemi (RAAS) kan basıncı regü- lasyonunda önemli rol oynamaktadır8. Böbreklerin aşırı renin üretmesi kuv- vetli bir vazokonstriktör olan Angiotensin II (A-II) yapımını arttırır. Sonuçta TPR ve KB artar. Bu mekanizma çoğunlukla kronik komplikasyonsuz hiper- tansiyonda da geçerli olmakla beraber hipertansif acillerde RAAS aktivitesin- deki artış abartılıdır. Sonuçta vasküler hasar, doku iskemisi ve bunun tetikle- diği aşırı renin salgılanması ve endotelin gibi lokal vazokonstriktörlerin fazla salgılanması buna karşın endotel kaynaklı gevşetici faktör (EDRF) salgılanma- sının azalması kısır bir döngü şeklinde devam ederek hipertansif acillerin ge- lişimi için zemin hazırlar. Ayrıca proinflamatuar sitokinler ve vasküler hücre adhezyon molekülleri vasküler hasar ve hedef organ hasar oluşumuna katkı- da bulunurlar9. Bu patofizyolojik temele dayalı olarak hipertansiyon aciller bir spektrum dahilinde incelenirler. Bir uçta plazma renin aktivitesinin yüksek (PRA>0.65 ng/mL/h) olduğu -R-tipi hipertansiyon, diğer uçta PRA’sinin düşük (<0.65 ng/mL/h) olup sodyum-volum artışının esas etken olduğu-V-tipi hipertansi- yon yer alır (Tablo 1)5,10. Buna göre ilaçlar da: 1. Anti-renin etkili R-tipi ilaçlar; a. Renini baskılayıp A-II oluşumunu azaltan ilaçlar (beta-blokerler), b. A-II düzeyini düşüren ilaçlar (ACE-inhibitörleri) c. A-II etkisini bloke eden ilaçlar (AII-reseptör blokerleri) ve 2. Sodyum-volüm bağımlı hipertansiyonda etkili V-tipi ilaçlar; a. Diüretikler b. Aldosteron antagonistleri 97 • Lale Koldafl c. Kalsiyum kanal blokerleri ya da d. Alfa reseptör blokerleri olmak üzere 2 gruba ayrılmaktadır. V-tipi ilaçlar R-tip hipertansiyonda ya da R-tipi ilaçlar V tip hipertansiyon- da etkisiz ya da az etkilidir5,10. PRA kısa sürede değerlendirilemediği için bu ayrım daha çok kronik komplikasyonsuz hipertansiyon tedavisi için elverişli gibi görünse de, hiper- tansif krizdeki hastanın tedaviye yanıt vermemesi ya da yetersiz cevap verme- si altta yatan fizyopatolojik olayın R-tipi ya da V-tipi hipertansiyon olduğunu göstermesi acısından önemlidir ve tedavi düzenlenirken mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır5. Tablo 1. Hipertansiyon acillerin PRA’sine göre s›n›flamas› Yüksek renin düzeyi olan hastal›klar Malign hipertansiyon Unilateral renovasküler hipertansiyon Renal vaskülit (skleroderma, SLE, poliarterit) Renal travma Renin salg›layan tümörler Adrenerjik krizler: Feokromasitoma, kokain kullan›m›, clonidin yada metil-DOPA kesilmesi Orta-yüksek renin düzeyi olan hastal›klar olan hastal›klar (PRA >0.65 ng/mL/h) Hipertansif ensefalopati Hipertansiyon + serebral hemoraji Hipertansiyon + stroke Hipertansiyon + akci¤er ödemi Hipertansiyon + miyokart infarktüsü ya da karars›z AP Dissekan aort anevrizmas› Perioperatif hipertansiyon Sodyum-volum yüklenmeli, renin düzeyi düflük hastal›klar (PRA <0.65 ng/mL/h) Akut tubuler nekroz Akut glomerulonefrit ‹drar yolu obstrüksiyonlar› Primer hiperaldosteronizm Düflük reninli esansiyel hipertansiyon Preeklampsi/Eklampsi 98 Hipertansiyon Acilleri • Hipertansif krizdeki hastada tansiyonun acilen ve parenteral yolla düşü- rülmesi geleneği vardır ancak bu yaklaşım genelde altta yatan olaylar göz önüne alınmadan uygulandığından ya yeterince etkili olunamamakta ya da kontrolsüz düşüşlerle zararlı olunabilmektedir10. H‹PERTANS‹YON AC‹LLER‹ ‹LE ‹L‹fiK‹L‹ HASTALIKLAR ‹nme (Serebral ‹nfarkt) Akut iskemik inme gelişen hastaların %80’inde kan basıncı yüksekliği mevcuttur. Bu hastalardaki antihipertansif tedavi halen tartışmalıdır3,4,5,10. Akut iskemik inmede kan basıncı herhangi bir antihipertansif tedavi uygu- lanmadan 4 gün içinde spontan olarak inme öncesi düzeyine inmektedir. Se- rebral otoregülasyon sayesinde serebral kan akımını sabit tutulmaya çalışılır. Serebral kan akımı= serebral perfüzyon basıncı/serebral vasküler rezistans (SKA= SPB / SVR) = (Ort. arteriyel basınç-venöz basınç)/SVR Serebral perfüzyon basıncı kanı serebral dolaşıma iten arteryel basınç ile onu geri çeken venöz basınç arasındaki farka eşittir. Serebral perfüzyon basın- cı normal olduğunda venöz basınç ihmal edilebilir, böylece serebral perfüz- yon basıncı, arteriyel basınca eşit olur. Denkleme göre arteriyel kan basıncı düştüğünde veya venöz basınç arttı- ğında serebral perfüzyon basıncı ve serebral kan akımı azaltır. Normotansiflerde ortalama arteryel basınç 70-100 mmHg arasında iken se- rebral kan akımı sabit kalır ve 70 mmHg’nın altına inmedikçe etkilenmez. Hipertansiflerde ise ort. arteryel basınç 110-150 mmHg düzeyinde iken sa- bit olan serebral kan akımı, basınç 110 mmHg’nın altına indiğinde, azalmak- tadır (Şekil 1)3,11. Serebral perfüzyon basıncı otoregülasyon üst sınırını aşarsa serebral ödem (hipertansif ensefalopati) gelişir, buna karşın serebral perfüzyon basıncı otore- gülasyonun alt sınırının da altına inerse serebral kan akımı azalır ve serebral iskemi oluşur. İskemide otoregülasyon mekanizması bozularak eğrinin aşağı ve sağa kaymasına neden olur ki bu durumda serebral perfüzyon basıncı art- sa dahi serebral kan akımı düşük kalmaktadır (Şekil 2)12. Bu gözlemler akut inme sırasında kan basıncını antihipertansiflerle %25 oranında düşürmenin yararlı ve emin bir yol olduğu kanısını ciddi olarak sor- gulamaktadır5,13,14. Ayrıca yapılan randomize, kontrollü klinik çalışmalar da, akut inme sıra- sında antihipertansif tedavinin klinik gidişi olumlu yönde etkilemediğini, bi- lakis kötüleştirdiğini göstermiştir15. Bir başka çalışmada kalsiyum kanal bloke- ri (CCB) verilen akut iskemik inmeli hastalarda 1 ve 3 aylık takiplerde daha yüksek bir mortalite saptanmıştır16. 99 • Lale Koldafl Hipertansifler Normotansifler 100 m› k› A n Ka 75 al br e er S 50 20 60 100 140 Ortalama Arteriyel Bas›nç (mmHg) fiekil 1. Normotansif ve hipertansiflerde serebral kan ak›m› otoregülasyonu Normal beyin dokusu Hafif iskemik beyin dokusu Orta derecede iskemik beyin dokusu Ciddi derecede iskemik beyin dokusu 100 m› 75 k› A n a K al 50 br e er S 25 0 20 60 100 140 180 Serebral Perfüzyon Bas›nc› (mmHg) fiekil 2. ‹skemi ve infarktus s›ras›noda bozulan otoregülasyon12 100 Hipertansiyon Acilleri • CCB ile ACE-İ’i ve alfa 2 reseptör agonisti (Clonidine)’nin karşılaştırıldığı benzer çalışmalarda ise son 2 antihipertansif ilaç ile infart alanında serebral kan akımının arttığı saptanmışken CCB ile etkilenmediği hatta azaldığı göste- rilmiştir17,18,19. Dolayısıyla akut iskemik inmede serebral komplikasyonlardan kaçınmak için antihipertansif ilaçlardan özellikle kısa etkili diyidropiridin CCB’i kesinlikle kullanılmamalıdır. Klinik çalışma sonuçları da, eşlik eden başka bir patoloji (aort disseksiyonu, kalp yetersizliği vs) olmadıkça, inmede antihipertansif ilaç kullanımını desteklememektedir. Serebral Hemoraji (Subaraknoid ve ‹ntraserebral) Genelde serebral hemorajinin erken döneminde ciddi hipertansiyon görü- lür. İnfarkt’daki gibi spontan düşme görülmez. Kısa etkili nifedipin tek dozla ortalama arter basıncını (MAP) %20 oranında düşürerek intraserebral basıncın ve dolayısıyla serebral perfüzyon basıncının ortalama 40 mmHg düşmesini sağlamaktadır. Her ne kadar CCB ile olumlu sonuçlar alınmışsa da, özellikle intravenöz uygulamalarda %30 oranında vazokonstriktör (dopamin, norepi- nefrin) kullanımını gerektiren hipotansiyon gelişimi nedeniyle serebral hemo- raji olgularında da kullanımları sınırlıdır20,21. Malign Hipertansiyon ve Hipertansif Ensefalopati Malign hipertansiyon arteriollerde fibrinoid nekroz ve küçük arteriollerde miyointimal proliferasyon, klinikte nöroretinopati ve renal hastalık ile karak- terizedir. Sıklıkla renovasküler, SLE ve vaskülit kökenli hipertansiyon sonucu gelişir. Tedavi edilmezlerse 1 yıllık mortalite %90’ı geçmektedir. Hipertansif ensefalopati baş ağrısı, letarji, kasılma nöbetleri ve papilla öde- mi gibi belirti ve bulgularla karakterizedir. Serebral perfüzyon basıncının hız- la artıp otoregülasyon üst sınırını aşmasıyla serebral ödem ve serebral kan akı- mı azalması görülür. Ani kan basıncı artışı genellikle renal iskemiye bağlı aşı- rı renin ve A-II artışına bağlıdır. ACE-inhibitörleri ve beta blokerler antirenin etkileri ile klasik uygulama olan ampirik nitroprussite kullanımına alternatif gösterilmekte ve oluşturdukları dramatik klinik iyileşme sayesinde de birçok çalışmalarda ilk seçenek olarak önerilmektedirler5,22,23,24. Ayrıca ACE-inhibitörleri ve beta blokerler RAAS’ni farklı noktalarda en- gelleyip her biri serebral otoregülasyon eğrisinin sola kaymasını ve serebral kan akımının korunmasını sağlarlar. Buna karşın diüretik ve direkt vazodila- tatörler, reaktif renin salgılanmasına neden oldukları için daha az etkili olur- lar8. Aort Disseksiyonu Asendan aortayı tutarsa A-tipi disseksiyon, tutmaz ise B-tipi disseksiyon- dan bahsedilir. B-tipleri medikal tedaviden daha çok yararlanırlar. Başlangıç tedavide tipi ne olursa olsun disseksiyonun ilerlemesini, kanamayı ve rüptü- rü engellemek için beta bloker verilir. Aort nabız dalgasındakı (dP/dt) artış 101 • Lale Koldafl aort disseksiyonu ve komplikasyonlarını oluşumunda major etkendir. dP/dt,’nın belirleyicileri ise miyokardiyal kontraktilite, kan basıncı ve kalp hı- zıdır. Bu nedenle beta blokerler ve ganglion blokerleri disseksiyon tedavisinin köşe taşıdır25. Nitroprussid hernekadar kan basıncını hızlı ve güvenle düşürdüğü gerek- çesiyle aort disseksiyonunda kullanılıyor ve öneriliyorsa da beta bloker veril- meden kesinlikle kullanılmamalıdır. Nitroprussid barorefleks stimülasyonu ve RAAS aktivasyonu yoluyla dP/dt’de belirgin bir artışa neden olur ki, bu da PVR ve sodiyum reabsorsiyonunu arttırarak Nitoprussid etkinliğinin azalıma- sına neden olur (Nitroprussid rezistansı). Yaygın olarak kullanılan dihidropiridin CCB’leri de kalp hızını, kontrakti- liteyi ve katekolamin düzeyini arttırdıkları için verilmemelidir. Akut Akci¤er Ödemi ve Konjestif Kalp Yetersizli¤i Dekompanse kalp yetersizliği hem hipertansif krizin nedeni, hem de sonu- cu olabilir ve aşırı RAAS aktivasyonu yanısıra vücutta aşırı su ve sodyum tu- tulması söz konusudur. Tedavide diüretikler (tercihan spironolakton) ya ACE-inhibitörü, ya AII-RB ya da beta-bloker (düşük doz ve dikkatle) den olu- şan R-tipi antihipertansiflerle kombine edilmeli5,26,27. Kalp yetersizliğinde ACE-inhibtörü tedavisinin etkinliği sadece yüksek PRA’li olgular değildir. Packer ve ark.ları düşük PRA (<2ng/mL/h)’li olguların yaklaşık %50’sinde kaptopril tedavisi ile semptomlarda ve sol ventrikül fonksiyonlarında kalıcı düzelmeler elde etmiş ve bu düzelmeye PRA düzeyinin ort. 15 katlık bir artı- şının eşlik ettiğini (dolayısıyla ACE-inhibitörüne iyi cevap verdiklerini) sapta- mışlardır28. Akut M‹ Akut Mİ’de konjestif kalp yetersizliği gibi hipertansif kriz sırasında gelişe- bilir. Çalışmalar özellikle Mİ’nün erken safhalarında renin-angiotensin siste- minin önemli rol oynadığını göstermiş ve nörohormonal aktivasyonun fonksi- yonel kapasite, anevrizma formasyonu, ventrikül performansı ve sürvi gibi çe- şitli kardiyovasküler durumlarda belirleyici olduğunu göstermiştir29,30,31 Tedavide ilk tercih nitrogliserin infüzyonu ile beta bloker ve ACE-İ olma- lı. Antirenin ilaçlar mortalite ve morbiditeyi azaltırken kısa etkili CCB’leri ve bazı çalışmalarda nitroprussid (koroner çalma fenomeni yapar) arttırıcı etki gösterir ve bu nedenle verilmemelidir (CCB kesin kontrendike)32,33,34. Kokain entoksikasyonu kontrol edilemeyen hipertansiyon ve koroner arter konstriksiyonu sonucu gelişen angina, miyokart infarktüsü ve ani ölüm ile ilişkilidir. Temel etki alfa adrenerjik stimülasyona bağlı olduğundan selektif alfa 1 reseptör blokerleri ve alfa+beta blokerler (labetalol) ile non-dihidropiri- din CCB’leri etkindir, buna karşın sadece beta bloker verildiğinde durumu arttırabilir. 102 Hipertansiyon Acilleri • Eklampsi/Preeklampsi Proteinüri ve gestasyonel hipertansiyonla karakterizedir. Genellikle gebe- liğin 20. haftasından sonra oluşur. Tanı, gebelik öncesi kan basıncı normal olan bir kadında gebelik sırasında kan basıncının sistolik >140 mmHg ve diastolik > 90 mmHg olması ve 24 saatlik idrarda protein miktarının > 300 mg olmasıy- la konur. Patofizyolojisi tam olarak anlaşılmamakla birlikte A-II ve başka va- zokonstriktörlere karşı aşırı duyarlık yanısıra endoteliyal disfonksiyon nede- niyle EDRF gibi vazodilatatörlerin salgılanması ya da bunlara verilen cevap azalmıştır. Preeklampside baş ağrısı, görme bozuklıkları, epigastrik ağrı dışın- da serum kreatinin düzeyi >1.2 mg/dl, trombosit sayısı <100.000 olup mikro- anjiopatik hemolitik anemi eşlik eder (LDH ve transaminazlar artar). Hospitalizasyon endikasyonu vardır. İV magnezyum tedavisinin ciddi hi- pertansiyonu olan gebelerde eklampsi gelişme sıklığını azalttığı ancak daha hafif şekillerindeki etkisi iyi tanımlanmamıştır35. Tedavide diastolik kan basın- cı >105 mmHg olursa ya da normal düzeyden hızla >100 mmHg’ye çıkıyorsa spesifik antihipertansiflerden yararlanılır. İlk seçenek alfa metildopa ve hydralazindir. Alfa+beta bloker (labetolol) ve non-dihidropiridin CCB ‘de kul- lanılabilir. Nitroprussid belirgin reflex bradikardi ve hipotansiyon yaptığın- dan sakıncalı olabilir. ACE-İ ve AII-RB ise gebelikte kontrendikedir36. H‹PERTANS‹F KR‹ZDEK‹ HASTAYA YAKLAfiIM Hipertansif krizde de kronik hipertansiyondaki tüm patofizyolojik meka- nizmalar ve hedef organ komplikasyonları fazlasıyla geçerli olduğuna göre te- davide de spesifik etkileri ile bu patofizyolojik kısır döngüyü kıran ilaçlar kul- lanılmalıdır. Kronik hipertansif hastada PRA ölçümleri ve kardiyovasküler risk belirle- mesinden sonra, tedavi PRA >0.65 ng/mL/h olan hastalarda antirenin etkili R-tipi antihipertansiflerden ya plazma renin düzeyini düşüren bir beta-bloker, ya A-II oluşumunu inhibe eden bir ACE-İ ya da A-II’nin vasküler reseptörüne bağlanmasını engelleyen bir AII-RB ile başlanır. Buna karşın PRA <0.65ng/mL/h ise sodyum-volüm hipertansiyonu söz konusudur ve tedavide V-tipi antihipertansiflerden ya bir diüretik ya bir al- dosteron antagonisti, ya bir CCB ya da bir alfa reseptör blokeri seçilir. Gere- kirse kombine tedavi uygulanır. Bu yaklaşım refrakter hipertansiyonda da te- davinin optimalizasyonunu sağlar37. Hipertansif acillere de bu görüş çerçevesinde yaklaşılmalıdır, ancak acil şartlarda antihipertansif tedaviye başlama kararı verildiğinden laboratuar bulgularından yararlanma olasılığı yoktur, hastanın R ya da V-tipi ilaca verdi- ği cevaba göre altta yatan patofizyolojik mekanizma belirlenebilir. Esas olarak alınan anamnez ve fizik muayene hipertansif krizin nedenleri- ni ve stimüle eden faktörleri ortaya çıkartır. Bunlar komorbit hastalıklar, alı- 103 • Lale Koldafl nan ek ilaçlar, sempatikomimetikler, kokain, kesilen ilaçlar vs. olabilir ayrıca uç organ hasarını gösteren bulgu ve belirtiler değerlendirilmelidir. Örneğin hipertansif bir hasta göğüs ağrısından yakınıyorsa; miyokart in- farktüsü, iskemisi ya da aort disseksiyonunu; sırt ağrısı varsa yine aort dissek- siyonunu; nefes darlığı varsa kalp yetersizliği-akciğer ödemini düşündürmeli. Nörolojik semptomlar, kasılma nöbetleri ve şuur bulanıklığı var ise hipertan- sif ensefalopatiyi düşündürmeli. Aort disseksiyonu belirti ve bulguları varsa tedaviye betabloker ile başlan- malı, astım ya da ağır KOAH varsa non-dihidropiridin CCB seçilmelidir. Be- tabloker ile tedavide kan basıncı yeterince düşmez ise farklı gruptan bir ilaç (diüretik, alfa bloker gibi) verilmeli. Acil cerrahi girişim gerekli ise ancak ye- terli beta blokaj yapıldıktan sonra nitroprussid infüzyonu verilebilir (aort dp/dt üzerindeki olumsuz etkisini maskelemek için) (Şekil 3). Anamnezik, fizik muayene Laboratuar analizi • Elektrolitler, üre, kreatinin • PRA Aort disseksiyonu • EKG, Tele varsa Beta-bloker • Katekolaminler Aort disseksiyonu yoksa Ay›r›c› tan› KB cevab› yeterli ise Renal hastal›klar ACE-inhibitörü vasküler KB cevab› yetersiz ise parankimal Feokromasitoma Alfa adr. bloker Feokromasitoma Düflük reninli EHT Yüksek renin EHT Labetalol Feokromasitoma Alkol kesilmesi Düflük renin EHt Furosemid Böbrek hastal›¤› Kalp yetersizli¤i Clonidine Clonidin kesilmesi fiekil 3. Hipertansiyon acillerinde tedavi flemas› 104
Description: