SÖZLERİN SOYAĞACI ÇAĞDAŞ TÜRKÇENİN KÖKENBİLİM SÖZLÜĞÜ Sevan Nişanyan +zede ~ Fa zada vuran, vurulan < Fa zadan, zan- vurmak, çarpmak, çalmak, çalgı çalmak, yere çalmak (= Ave cad- , can- a. a.) +zen ~ Fa -zan vuran, çalan < Fa zadan, zan- çalan, çalgı vurmak, çalmak, darbetmek " +zede â+ ~ â- bir şeye katılma yönelme ve bildiren fiil öneki ~ HAvr *ad- a. a. * Aynı kökten Lat ad, İng at, Fr à (yönelme ve katılma edatı). ab [xiv] ~ Fa/OFa âb su (= Ave âp- a.a. = Sans ap a.a.) HAvr *âp- a. a. ab+ ~ Lat ab(s) bir şeyden veya yerden ayrılma, özünden uzaklaşma, aykırı olma bildiren edat ve fiil öneki ~ HAvr *apo a. a. * Aynı köktenEYun apó, Ger *af > İng of, off, Alm auf; Sans ápa-, Ave apa- (a.a.). Ayrıca HAvr *ap-tero- biçiminden EYun apoterö, İng after (ard, sonra). aba [xiv] ; abayı yakmak [188+] aşık olmak (argo) ~ Ar cabâ'/qabâ' yünden yapılmış üst giysi, cübbe = Aram qsbây a.a. * Fa kaba/qaba, Erm kapa/kapani, İt gabano biçimleri Arapçadan alıntıdır. 7. yy'dan itibaren kaydedilen OLat cappa biçiminin bir Sami dilinden alındığı anlaşılmaktatır. EŞKÖKENLİLER: Ar caba : aba, abanAr qaba : kaban Lat cappa : handikap, kaporta2, kapuçino, kaput, kapüşon, kep, şap3, şapel, şaperon, şapka? abad [xiv] ~ Fa/OFa âbâd bakımlı, bayındır, mamur, meskûn (= Sogd âpât bakılan, korunan = Ave âpâta- a.a.) ß Fa/OFa â- yönelme edatı + Fa/OFa pâdan, pay- bakmak, korumak, gözetmek " â+ abajur [187+] pencerenin alafranga kafesi; [189+] lamba siperi - Fr abat-jour "gün-kısan", "ışık-kısan", lamba siperi ß Fr abat kısar (< Fr abattre kısmak, düşürmek ) + Fr jour gün, ışık (~ Lat diurnus gün < Lat dies gün, gündüz ) " bateri, jurnal • Ahmet Vefik Paşa'nın verdiği "pencere kafesi [panjur]" tanımı örneklenmeye muhtaçtır. Fransızcada sözcüğün bu anlamına rastlanmadı. Karş. Panjur. • abaküs [xx/b] ~ Lat abacus 1. her türlü masa, pano, tabla, 2. hesap tahtası ~ EYun ábaks, abak- tabla, masa aban[mak [xix] çullanmak, üstüne yüklenmek < Tü aba aba * Karş. çullan- < çul. abandone [196+] boksta oyunu terketme ~Fr s'abandonner boyun eğmek, vazgeçmek, pes etmek < EFr à bandon mahkûm, cezalı, yargılanarak hüküm giymiş olan ß Fr à bir şeye + Fr ban/bandon ferman, hüküm " ad+, banal abanoz abanus [xiv] ; ebenus [xvii] ~ Fa/OFa âbnüs/abanüs abanoz ağacı ~ EYun ébenos a.a. ~ Mıs hbny a.a. * Batı dillerine Yunancadan geçmiştir. Karş. İng ebony, Fr ébène. abart[mak Tü? abart-/obart- [xvi] mübalağa etmek; apırt- [Kırg] a.a. Tü *abar- büyümek? * Nihai kökeni ve türeyiş biçimi belirsizdir. abazan habazan/abazan [192+] iştahlı, aç (argo); [xx/b] cinsel anlamda aç ~ Çing habezan aç < Çing habe yemek " habe abdal [xi] dilenci derviş, kalender, meczup ~ Ar abdal [#bdl çoğ.] 1. bedeller, 2. sufi düşüncesinde rical-i gaybın bir rütbesi < Ar badal karşılık olarak verilen şey, bedel" bedel * Esasen esoterik sufi öğretisine ait bir kavram iken, 13. yy'da Anadolu'da heterodoks İslami tarikatler bünyesindeki meczup dervişler için kullanılmıştır. abdest [xiv] ~ Fa âbdast/âb-i dast "el suyu", el yıkama, namaz öncesi törensel yıkanma " ab, dest abdomen [xx/c] ~ Lat abdomen, abdomin- karın boşluğu aberasyon [xx/b] ~ Fr aberration sapma, yanlış yola girme ~ Lat aberratio a.a. < Lat aberrare yanlış yola sapmak ß Lat ab- aykırı + Lat errare dolaşmak, gezmek ~ HAvr *ers- a.a. " ab+ abes [xiv] ~ Ar caba6 [#cb6 msd.] boşa vakit geçirme, oyalanma < Ar cabi6a boşa vakit geçirdi, oyalandı * Türkçede sıfat olarak kullanımı yakın döneme aittir. abıhayat ~ Fa âb-i Hayât can suyu ß Fa âb su + Ar Hayât" ab, hayat1 abi + < Tü ağabey" ağa, bey abide [191+] ebedi kalan şey, anıt (Fr monument karşılığı) < Ar âbid [#'bd fa.] kalan " ebed * Modern Osmanlıca türev Ar abidat (unutulmaz olay, büyük felaket) sözcüğüyle birleştirilemez. abiye [xx/b] gece kıyafeti ~ Fr habillé giyinik, özellikle gece kıyafeti giymiş < Fr habiller hazırlamak, donatmak, giydirmek Lat habitus kılık, donanım < Lat habere sahip olmak " habitat abla çoc aba [xi] ana; aba/ebe [xiv] anne, nine; aba/apa/apu/ebe [xiv- xix] yaşlıca ve saygıdeğer kadın, bacı, büyük kızkardeş; abla [xix] a.a. " ebe * -l- ara sesi Türkiye Türkçesinde geç dönemde türemiştir. Asya Türk dillerinde ape, apay, appa biçimlerine rastlanır. ablak [xiv] yassı ve yuvarlak yüzlü ~ Ar ablaq [#blq sf.] siyahlı beyazlı (at rengi), yassı ve yuvarlak yüzlü (insan) * Renk ve kusur sıfatları yapan af cal vezninde. abluka abloka [xix] bloke etme ~ İt a blocco bloke edilmiş < İt blocco abluka ~ Fr blocus a.a. ~ Hol bloc- huis müstahkem mevki, karakol" blok abone [187+] ~ Fr abonné a.a. < Fr abonner abone olmak, abone etmek ß Fr à bir şeye + Fr bon2 ödeme emri, kupon, senet" ad+, bono aborda abordo [xvii] (gemi) yanaşma ~ İt abborda yanaş! < İt abbordare yanaşmak ß İt ad- bir şeye + İt bordo kenar, yan " ad+, borda abra kadabra [xx/b] ~ Fr abra cadabra büyü sözü ~ OLat abra cadabra a. a. ~ E Yun abraksas a. a. ~? İbr abraş [xiv] ~ Ar abraş [#brş] çilli, alaca benekli * Renk ve kusur sıfatları yapan af cal vezninde. abrıl [xvi] ~ Yun aprílios Nisan ayı ~ Lat aprilis a.a. < Etr Apru Etrüsklerde bir tanrıça absorbe [etm [xx/b] özümsemek ~ Fr absorber emmek, özümsemek ~ Lat absorbere bütün olarak yutmak, silip süpürmek ß Lat ab- bir şeyden + Lat sorbere emmek ~ HAvr *srebh- a. a. " ab+ abstre [xx/b] soyut (resim) ~ Fr abstrait soyut, özet, hülasa ~ Lat abstractus a.a. < Lat abstrahere, abstract- bir bütünden çekip ayırmak, özünü almak, suyunu sıkmak ß Lat ab- bir şeyden + Lat trahere, tract- çekmek " ab+, traktör absürd [xx/b] ~ Fr absurd saçma, anlamsız ~ Lat absurdus < Lat surdus sağır ~ HAvr *sur-do- sağır, dilsiz, boğuk sesli abuk sabuk ikil [xix] saçma sapan * İkinci unsur belki Tü sab/sav (söz) biçimiyle ilişkili olabilir. Abuk sözcüğünün "saçma" anlamında bağımsız bir sıfat olarak kullanımı yakın yıllarda ortaya çıkmıştır. abullabut [188+] avanak (argo) ~ Ar *abü-l-labüT çifte atan hayvan ß Ar abü baba + Ar labüT [#lbT im.] tekmeleyen, saldırgan " ebu abur cubur ikil apur sapur [xv] darmadağınık; abur cubur [xvii] düzensiz yemeği ifade eden söz; [xix] karmakarışık " abuk sabuk * Belki yansıma ses kökenli olabilir. Karş. hapır hupur, şapır şupur. abus [xvii] ~ Ar cabüs [#cbs im.] çatık kaşlı, asık suratlı < Ar cabasa kaş çattı, surat astı abüze [etm [xx/a] ~ Fr abuser kötüye kullanmak ~ Lat abuti, abus- a.a. ß Lat ab- özüne aykırı + Lat uti, us- kullanmak " ab+ acaba [xiv] ~ Ar cacabâ [#ccb zrf.] "şaşırarak, hayret ederek", soru sözcüğü < Ar cacab [msd.] şaşırma, hayret" acep acar acarlı [xvii] yeni (Anadolu lehçesinde); acar [xx/a] ele avuca sığmaz, atılgan, taze, güçlü ~ ? * Erm acar (kas lifi, sinir) ile bağlantısı gösterilemez. Ar cacar (çıkıntı, kabartı, şişkinlik) ile birleştirilmesi abestir. acayip [xiv] tuhaf şey < Ar min al-cacâ'ib tuhaf şeylerden (biri) < Ar cacâ'ib [#ccb çoğ.] tuhaf şeyler < Ar cacîbat^ tuhaf şey, hilkat garibesi" acep * Türkçede tekil sıfat olarak kullanımı 17. yy'dan itibaren kaydedilmiştir. acele cacelet usit. c^acele [xvii] ~ Ar cacalat^ [#ccl msd.] ivme, evecenlik < Ar cacila acele etti acemi [xiv] beceriksiz ~ Ar cacamî [#ccm nsb.] Arapça bilmeyen kimse, barbar, İranlı < Ar cacam a. a. acente [186+] ~ İt agente başkası adına iş yapan, vekil~ Lat agens, agent- 1. yapan, eyleyen, iş gören, 2. vekil < Lat agere, act- yapmak, etmek " aksiyon acep [xi] hayret, taaccüp; [xx/b] hayret ederek, acaba ~ Ar cacab [#ccb msd.] şaşırma, hayret < Ar caciba şaşırdı, hayret etti * Zarf olarak kullanımı halk diline özgü olup yakın dönemde genel dile girmiştir. aceze [xvii] ~ Ar cacazat^ [#ccz çoğ.] cacîz [sf.] " aciz acizler, düşkünler < Ar âçığ [viii+] 1. acı tad, 2. ağrı, sancı acı Tü < Tü açı- acımak " acı- açı- [viii+] 1. acılaşmak, ekşimek, 2. acı[mak Tü canı yanmak < Tü *ağşı- < Tü ağ acı ve üzüntü bildiren ünlem acık[mak Tü açık- [xi] < Tü âç- [viii, xi] aç acun aç hale gelmek " YT * Pekiştirici - . Eski Türkçe isim ve fiil köklerinin acun (ı)k- ekiyle. birliği dikkat çekicidir, [193+] dünya acil ~ Ar câcil [#ccl fa.] acele eden " acele ~ Tü [xi] ~ Ar câciz [#ccz fa.] acz ajun aciz gösteren, güçsüz" acz Budist ~ Ar cacül [#ccl im.] inançta acul aceleci, hızlı" acele yaşam evresi, enkarnasyon [viii+ Uy], bu dünya, yeryüzü alemi [xi, xv+ Çağ] ~ Sogd ajün yaşam, Budist inançta enkarnasyon < Sogd jaw-/jü- yaşamak ~ HAvr *gweis-l yaşamak, canlı olmak "can * Türkiye Türkçesinde kullanılmayan bir kelime iken Dil Devrimi döneminde "Öz Türkçe" olduğu zannıyla canlandırlmıştır. acur [xix] ~ Ar caccür [#ccr] bir tür hıyar veya yeşil kavun < Ar cacara burdu, büzdü, (biçimsiz ve çirkin bir surette) kabardı veya kabarttı * Yun < OYun angoúri (hıyar) biçimi Mısır Arapçasından veya başka bir Ortadoğu dilinden alıntıdır. Alm Gurke (a.a.) bir Slav dili üzerinden Yunanca biçime dayanır. Karş. Pol ogórek, Rus ogurec vb. (a.a.). acuze [xix] ihtiyar kadın < Ar cacüz [im.] yaşlı ve düşkün (kadın veya erkek) < Ar cacaza aciz idi" acz acz [xiv] ~ Ar cacz [#ccz msd.] güçsüzlük < Ar cacaza güçsüz idi, yaşlı ve düşkün idi aç Tü âç [viii] açlık (isim); âç [xi] aç (isim ve sıfat) * İsim kullanımı acından ölmek deyiminde korunmuştur. aç[mak Tü aç- [viii] a.a. açalya/açelya [xx/b] ~ İt azalea kumlu toprakta yetişen bir çiçek ~ YLat azalea a.a. #Linnaeus, İsv. doğabilimci (1707-1778) < EYun azaléos susamış, susuzluktan yanan ~ HAvr *asd- < HAvr *as- yanmak * Türkçedeki -ç- sesi İtaly açı YT [193+] zaviye < Tü aç- açık Tü " açaçuk [viii+] a. a. açıkla[mak açkı < Tü aç-" aç- YT [193+] tasrih etmek < Tü açık " açık [xiv-xx] cila, YT perdah; [194+] anahtar < Tü aç- aç- * "Anahtar" anlamı 15. yy'da kaydedilen tek örneğe dayanarak Dil Devrimi bünyesinde dolaşıma sokulmuştur. açmaz <Tü [xvii] niyetini belli etmeden davranma; [xix] satranç oyununda şahın kapana düşmesi < Tü aç-" açad Tü ât [viii] isim, nam ad+ ~ Lat ad bir şeye yönelme veya katılma bildiren edat ve fiil öneki ~ HAvr *ad- a. a. * Eklendiği fiilin ilk sessizine asimile edilir. Ör: ad-similare > assimilare, ad-paratus > apparatus. Klasik-sonrası türevlerde belirli bir yön anlamı taşımaksızın isimlerden fiil yapar. Ör: abonner <bon. . Aynı köktenEFa/Faâ, İng at, Fr à (a.a.). ada <Tü adağ [xiii] etrafı suyla çevrili kara parçası; atow [xiii] < Tü *a5- ayırmak " ayır- * Anlam gelişmesi için karş. Lat insula (ada) > insulare (ayırmak, izole etmek). ada[mak Tü âta- [viii+] isim vermek, çağırmak, bir göreve atamak, bir amaca adamak, söz kesmek, söz vermek < Tü ât isim " ad adak Tü atak [viii+] adanan şey < Tü âta-" adaadale azal et [xvii] ~ Ar cadalat^ [#cdl msd.] kas adalet [xvii] ~ Ar cadâlat^ [#cdl msd.] adillik, hak gözetme" adl adam [xi] ~ Ar âdâm [#'dm] 1. insanların atası, Adem, 2. insanoğlu ~ İbr âdâm a.a. = İbr adâmah toprak * Karş. Fen 'adm (insan), Ugar 'b 'dm (insanların atası). "Toprak" kavramıyla ilişkisi için karş. Lat homo (insan) < humus (toprak). Bak. hümanizm. adap ~ Ar adab [#'db çoğ.] < Ar adab usul bilgisi" edep görgü, terbiye, adaptasyon [192+] ~ Fr adapter adapte [etm uyarlamak ~ OLat adaptare bir şeye uydurmak, tatbik etmek ß Lat ad- bir şeye + Lat aptare a. a. < Lat aptus uygun"ad+ * Karş. İng apt (uygun), inept (beceriksiz), aptitude (yetenek). adavet [xiv] ~ Ar cadâwat^ [#cdw msd.] düşmanlık < Ar cadâ düşmanlık etti, saldırıda bulundu aday YT [193+] namzet < Tü ad" ad * Karş. Fr nominé (aday) < nom (ad) sözcüğüne kıyasla. add [etm ~ Ar cadd [#cdd msd.] sayma, sanma, itibar etme < Ar cadda saydı, sandı adem [xiv] ~ Ar cadam [#cdm msd.] yokluk < Ar cadima yok idi, eksik idi ademimerkeziyet + [190+]desantralizasyon ß Ar cadam yokluk, yoksunluk + Ar markazî merkeze ait" adem, merkez * Fr décentralisation karşılığı olarak "Prens" Sabahaddin Bey tarafından üretilmiş terkiptir. -iyyet nisbet ekinin terkibe eklenmesi cüretkârdır. adet1 [xi] ~ Ar cadad [#cdd msd.] sayı" add adet2 [xiv] ~ Ar câdat^ [#cwd msd.] düzenli olarak tekrarlanan şey, alışkanlık, itiyat < Ar câda geri geldi" avdet adeta [xix, xx/a] bayağı, alelade, bermutad; atın bir yürüyüşü; [xx/b] sanki, hemen hemen ~ Ar câdatâ [zrf.] adet olduğu üzere, ber mutad " adet2 * Türkçe bayağı sözcüğünün ikili anlamından türemiş olması muhtemel gözüken ikinci anlam 20. yy ikinci yarısından önce kaydedilmemiştir. Buna karşılık karş. câdetce (sanki, hemen hemen - xvii). adıl YT [1974] gramerde zamir <Tüad"ad *-ıl ekinin işlevi belirsizdir. adım <Tü âtım/adım [xiv] a. a. < Tü *a5t-ım < Tü a5ıt- açmak, ayırmak " ayır- *Karş. ayak. adi [xvii] ~ Ar cadı [#cwd nsb.] alışılmış, sıradan < Ar câdat^ alışkanlık " adet2 adil [xiv] ~ Ar câdil [#cdl fa.] denge gözeten, adaletli" adl adisyon [xx/c] ~ Fr addition 1. toplam, yekûn, 2. restoran ve bar hesabı ~ Lat additio toplama, ekleme < Lat addere, addit- eklemek, aritmetikte toplama işlemi yapmak ß Lat ad- bir şeye + Lat dare, dat- vermek " ad+, data adiyö [187+] ~FràDieu"Allaha", vedasözü<FrDieu tanrı ~ Lat deus a.a. ~ HAvr *deiwos a.a. < HAvr *dyeu- ışımak, parlamak, güneş adl [xi] ~ Ar cadl [#cdl msd.] adalet, hak gözetme < Ar cadala dengeledi, eşitledi, adil idi adliye (daire-i) adliye [xix] adli işler dairesi < Ar cadlî [#cdl nsb.] adalete ilişkin, adalete ait" adl adrenalin [xx/b] ~ Fr adrenaline böbreküstü bezlerinin salgıladığı hormon ^1901 Yokichi Takamine, Jap. kimyacı / İng adrenalin a.a. ß Lat ad-katılma edatı + Lat renes böbrek " ad+, renal adres [192+] ~ Fr adresse 1. hitap, bir mektubun hitap cümlesi, 2. adres < Fr adresser birine veya bir şeye yönelmek, yöneltmek, hitap etmek ~ OLat addirectare a.a. ß Lat ad- bir şeye + Lat directus yönelen, doğru, düz " ad+, direkt aer(o)+ ~ Fr aér(o)- / İng aer(o)- hava (sadece bileşiklerde) (~ Lat aer) ~ E Yun aer hava ~ HAvr *âwer- EŞKÖKENLİLER: EYun aer : aerobik, aerodinamik, aerosol, arya, kurander, malarya, şambrel aerobik [xx/c] ~ İng aerobic oksijen alma tekniğine dayalı bir egzersiz türü # 1968 Kenneth Cooper, ABD < İng aerobe biyolojide oksijenle yaşayan hücre türü ~ YLat aerobius " aer(o)+, biy(o)+
Description: