Solunum Sistemi ve Anestezi ‘ Anestezi Stajyer, Teknisyen ve Teknikerlerine Yönelik ’ Özet Bilgiler Kılavuzu Ahmet Emre AZAKLI WWW.AHMETEMREAZAKLI.COM ş Ba larken … Değerli meslektaşım, Şimdiye kadar klinik çalışma sahasına değişik bakış açıları kazandırabilecek birçok doküman hazırladım ve sizlere ulaştırdım. Ancak bu sefer hazırladığım doküman, gerçekten ayrı bir öneme sahiptir. ‘Solunum Sistemi’ anestezi uygulamasından primer etkilenen ve tüm hemodinamiyi de direk etkisi altında bırakan özel kimliğiyle ; detaylı incelenmeyi hakeden, anlaşılması zorunlu mekanizmalara sahip bir konudur. Özellikle anestezi öğrencileri için temel bilgileri barındıran bir kılavuz olması, ciddi bir şans olacaktır. En az diğerleri kadar olumlu geri dönüşler alacağım bir çalışma olmasını temenni ediyor, hepinize uygulamalarınızda bol şans diliyorum. Ahmet Emre AZAKLI Anestezi Teknikeri www.ahmetemreazakli.com [email protected] İnsanda Solunum Sistemi ve İşlevi Solunum sistemini temel olarak solunum yolları oluşturmaktadır. Bizler solunum yollarını üst ve alt solunum yolları olarak ikiye ayrılmış şekilde incelemekteyiz. Üst solunum yolunu oluşturan yapılar; ağız, burun, farenks ve larenkstir. Alt solunum yolunu oluşturan yapılar ise; trakea ve bronşiyal ağaçtır. Anatomiyi oluşturan bu genel yapılar, kendi içlerinde sistemik olarak işlevlere sahiptir. Örnek vermek gerekirse, üst solunum yolunun bir kısmı gastrointestinal sistemle ortak bir alana sahiptir. Bu ortak alana sahip alan, ağızdan alınan bir materyalin alt solunum yollarına gitmemesi amacıyla birçok reflekse sahiptir. Anestezi yönetiminde havayolu yönetiminin önemini gözler önüne seren temel konulardan birisi de, anestezi altında bu reflekslerin depresyonuyla birlikte çeşitli sorunların oluşma ihtimalidir. Üst havayolu anatomisi şekildeki gibidir : (Şekil Kaynak: www.yogunbakimdergisi.org) Alt solunum yolları trakeadan başlamaktadır. Erişkin bir insanın trakeası yaklaşık 10-13 cm’dir. Kapasitesi 30 ml olup, bu anatomik ölü boşluğun yaklaşık %20’sine ev sahipliği yapmaktadır. Trakeal ve bronşial anatomi hakkında genel bir bilgiye sahip olunması, özellikle endotrakeal entübasyon işleminde işe yaramaktadır. Trakea 10- 13 cm’lik mesafe sonunda sağ ve sol ana bronş olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Yalnız sağ bronş trakeadan 25 derecelik açı ile ayrılırken, sol bronş 45 derecelik açı çizmektedir. O halde sağ bronş daha diktir. Bu durumda da tüp gereğinden fazla itildiği vakit, sağ bronşa girecek, tek taraf havalanamayacaktır. Bu önemli bir detay olup, klinikte en çok kullanılacak bilgidir. (Resim Kaynak: www.salihtopcu.com , Prof.Dr.Salih Topçu) Normal bir erişkinde akciğerler 500 gr’ı kan, 500 gr’ı akciğer dokusu olmak üzere yaklaşık 1 kg’dır. Göğüs kafesi içerisinde her biri kendi plevrası tarafından çevrilmiş iki adet akciğer mevcuttur. Temel solunum kası diyaframdır. Diyafragma, torasik kavite tabanının 1,5-7 cm azalmasına ve akciğerleri genişlemesine yardım eder. Diyafragmanın bu hareketlerinin, göğüs volümü değişikliklerinin % 75 gibi büyük bir kısmına etki ettiği düşünülmektedir. Bir insanın solunumunda, diyafragma ile birlikte daha az derecede interkostal kaslar da sorumludur. Bu sorumluluk inspirasyon eksenindedir, yani ekspirasyon genelde pasiftir. Bu pasifliği, göğüs kafesinin elastik yapısı desteklemektedir. Tıpkı anestezi altında manuel ventilasyonda gördüğümüz gibi, verdiğimiz inspirasyonun sonunda sağlıklı bir solunum işlevinde ekspirasyon otomatik olarak gelmektedir. Farinkste bulunan kaslar da, yine solunum işlevinde önemli görevlere sahiptir. Faringeal kasların kasılması, havayolunun kapanmasına neden olabilir. Burun, ağız ve farinks üst solunum yolunu oluştururken; görev olarak da solunan gazı nemlendirme ve filtrelendirme işlevi sağlamaktaydı. Aşağılara doğru inersek, karşımıza trakeobronşial ağaç (Bkz.Şekil2) çıkmaktadır. Bu ağacın temel görevi, gaz akımını alveollere ve alveollerden dışarı iletmektir. Yani aslında bir başrol gibi düşünebiliriz. İnspirasyon sırasında alveollerin içinde basınç düşerken(-1mmHg), ekspirasyon esnasında bu basınç pozitif bir değere(+1mmHg) ulaşır. Sonuç olarak da hava dışarı atılır. Genel anatomi ve işlevden anlaşılır kısa bir özet şeklinde bahsettikten sonra, şimdi de belli terimlerle fizyolojiyi incelemeye devam edelim: 1. Komplians Komplians, esnekliği ifade etmektedir. Örneğin hastanın akciğer kompliansı dediğimiz zaman, akciğerdeki esneklikten söz ediyoruz demektir. Akciğerlerin ve toraksın birlikte esnekliğini ifade edeceksek, total pulmoner esneklik olarak bahsediyoruz. Bunun normal değeri 0,13 L/cmH2O’ dur. Bir insanda alveol içi basınç 1 cmH2O arttığı zaman, akciğerler 130 ml genişlemektedir. Anestezi cephesinden bakacak olursak, hastanın sahip olduğu yandaş durumlar kompliansı etkileme özelliğine sahiptir. Örneğin akciğer dokusunda meydana gelmiş bir harabiyet ya da hastanın omuriliğindeki bir şekil bozukluğu (Kamburluğa neden olacak ve akciğerlerin kapasitesini azaltacak bir kifoz gibi) doğal olarak esnekliği azaltacaktır. Anestezi yönetiminde de bu durum göz önünde tutularak pulmoner yaklaşımlar şekillendirilecektir. 2. Solunum İşi Daha önceki satırlarda da bahsettiğimiz gibi, bir insanın solunumunda tüm iş inspiryumdan ibarettir. Ekspiryum pasiftir ve göğüs kafesinin elastik yapısınca desteklenir. Sonuç olarak, ekspiryum herhangi bir solunum işi içermez. İnspiryumdaki solunum işini geniş kaynaklar 3 başlık altında toplarlar: a-Havayolu direncinin ortadan kalkması b-Akciğer esnekliğinin yenilmesi ve genişlemesinin sağlanması c-Akciğer ve toraksın viskozitesinin yenilmesi Normal bir solunum işini düşünürsek, tüm mesele akciğerlerin genişlemesidir. Bunu da solunum kasları sağlamaktadır. Şayet derin ve hızlı bir solunum işi gerçekleşecekse, bu sefer havayolu direncinin yenilmesi gerekir. Genel mekanizma bu şekilde işlerken, engelleyici etken olarak karşımıza pulmoner hastalıklar çıkabilir. Ve pulmoner hastalıklarda, tüm bu işlerin yükü oldukça artmıştır. Hatta hastada bir obstrüksiyon mevcutsa, tüm enerjisini havayolu direncini yenmeye harcayacak demektir. O halde genel bir yorum olarak ; Normal ve sakin bir solunumda, vücut toplam enerjisinin % 2-3 gibi ufak bir kısmını kullanırken ; ağır bir pulmoner hastalıkta tüm enerjinin belki de 3’te 1’lik bir kısmını harcaması gerekecektir. Bunun da anlamı, ağır pulmoner hastalıkları olan hastalarda postop döneme dair birçok komplikasyonun meydana gelmesidir. 3. Akciğer Volümü Akciğer volümü dediğimiz zaman, tek bir orandan söz etmeyiz. Dört ayrı oran, bu tek başlık altında incelenir. Bu kavramları akılda kalır ve anlaşılır şekilde açıklamaya çalışalım: -V = Tidal Volüm: T Anestezi uygulamasında primer olarak ayarlanan bir volümdür. Bir insanın normal bir şekilde nefes alırken ya da verirken kullandığı hava miktarını tidal volüm olarak tanımlarız. Yani normal bir solunumda inspire ya da ekspire edilen hava hacmidir. Normal bir erişkinde ortalama 500 ml kadardır. Tidal volüm, mekanik ventilasyonda ayarlanırken ortalama 6-8 ml/kg olarak hesaplanır. -IRV = İnspiratuvar Yedek Volüm: Yaptığımız tanımlamalarda hep normal bir solunum üzerinden hesaplama yoluna gitmekteyiz. Kavramda hep inspirasyondan, hem de bu inspirasyonun yedekliğinden söz edildiğine göre ; normal bir inspirasyon var, bir de üzerine yedek bir inspirasyon var. O halde bu yedek inspirasyon, zorlu bir inspiryum yapılarak alınabilir. İşte bu şekilde normal bir inspiryumun üzerine, zorlu bir inspiryum ile alınabilen hava miktarı ‘inspiratuvar yedek volüm’dür. Ortalama erişkin bir insanda 3000 ml kadardır. -ERV = Ekspiratuvar Yedek Volüm: Tıpkı inspiratuvar yedek volümdeki mantıkta olduğu gibi, normal bir ekspiryum sonrasında kişinin zorlu bir ekspirasyonla çıkarabildiği hava hacmidir. Ortalama 1100 ml kadardır. -RV = Rezidüel Volüm: Kişi ne kadar zorlu bir ekspirasyon yapsa da, akciğerinde mutlaka bir miktar hava kalır ve asla atılamaz. İşte bu havanın hacmi, rezidüel volümdür. İnsanın akciğerinde ortalama 1200 ml kadar rezidüel volüm (atılamayan hava hacmi) mevcuttur. 4. Akciğer Kapasiteleri Akciğerin kapasitesinden söz ederken, az önce tanımladığımız volümleri birarada değerlendirmemiz gerekecektir. -İnspiratuvar Kapasite: Bir insanın inspirasyon kapasitesini değerlendirirken, normal bir solunumu ile bundan hariç inspire edebileceği maksimum solunumu toplamak gerekir. O halde burada; tidal volüm ile inspiratuvar yedek volümün toplamı , bir insanın inspiratuvar kapasitesini göstermektedir. V + IRV = İnspiratuvar Kapasite T Yaklaşık 3500 ml kadardır. -Fonksiyonel Rezidüel Kapasite: Geniş kaynaklarda sıkça anılan bu kavram, anestezi uygulamalarındaki değişimi nedeniyle özel öneme sahiptir. FRC, ekspiratuvar yedek volüm ile rezidüel volümün toplamıdır. FRC = ERV + RV Tanımsal olarak da, normal bir ekspiryum sonrası akciğerde kalan hava miktarı olarak açıklanabilir. Normal bir ekspiryum sonrasında, alveol içindeki basınç atmosfer basıncına eşittir. -Vital Kapasite: Zorlu bir inspiryum sonrası, zorlu bir ekspiryumla çıkarılabilen hava miktarıdır. Yaklaşık değeri 60-70 ml/kg’dır. Vital Kapasite = IRV + VT + ERV -Total Akciğer Kapasitesi: Zorlu bir inspiryum sonrası, akciğerlerde bulunan hava miktarıdır. Ortalama 5800 ml’dir. TLC = RV + ERV + VT + IRV -Kapanma Kapasitesi: Bir insan, inspirasyon sonrasında pasif bir ekspirasyon yaptıktan sonra ; küçük havayollarında, altlarda daha fazla olmak üzere bir kapanma eğilimi mevcuttur. Kapanmanın başlamasında, rezidüel volüme ulaşana kadar ekspire edilen volüme kapanma volümü denir. Bu esnada akciğerde bulunan hava ise, kapanma kapasitesi olarak adlandırılmaktadır. O halde ; Kapanma Kapasitesi = Kapanma Volümü + Rezidüel Volüm Havayollarında kapanma olmamasının temel şartı ; kapanma kapasitesinin FRC’den büyük olmamasıdır. (Grafik Kaynak:Prof.Dr.H.Oktay SEYMEN) 5.Ölü Boşluk Kavramı İnsan her soluk alışverişinde belli bir miktarda havayı soluk yolunda kullanır. Mevcut bu havanın bir kısmı gaz değişimine katılmaz, yani ventilasyon etkinliğine bir katkısı olmaz. İşte bu havaya ölü boşluk havası diyoruz. Ölü boşluk havasının özelliği, asla alveollere ulaşmamasıdır. Erişkin genç bir insandaki ölü boşluk volümü ortalama 150 ml’dir. Bireylerin yaşı ilerledikçe, ölü boşluk volümü de hafif oranda artışa geçer. Bu volüm, ölü boşluk havasından ziyade alveollere kadar olan alanı da kapsar. Bu nedenle ventilasyonun bulunmadığı üst havayollarındaki boşluğa anatomik , perfüze olmayan alveollerdeki boşluğa da alveolar ölü boşluk denir. Her ikisinin genel adı da fizyolojik ölü boşluktur. Erişkin bir insanda, ayakta dururken büyük kısmı anatomik olan 2 ml/kg ölü boşluk mevcuttur. Endotrakeal entübasyon ölü boşluğu 1/3 oranında azaltırken, maskeler ve konnektörler (ara bağlantılar) bunu artışa geçirebilir. Bazı Durumlar ve Ölü Boşluk : Ayakta duruş ölü boşluğu artırırken, supin pozisyon azaltır. Bir hastanın boynu hiperekstansiyona getirildiğinde ölü boşluk artarken, fleksiyona getirildiğinde azalır. Yaş ilerledikçe ölü boşluk artar. Yapay bir havayolunun varlığı , pozitif basınçlı ventilasyon ölü boşluğu azaltır. Farmakolojik olarak bakarsak; antikolinerjiler ölü boşluğu artırır. Pulmoner emboli, hipotansiyon ya da amfizem gibi komplikasyonlar ölü boşluğu artırır. 6.Ventilasyon/Perfüzyon Kavramı Ventilasyonun anlaşılabilmesi, bazı kavramların birbiriyle ilişkilendirilmesiyle mümkün olacaktır. Geçmiş satırlarda bahsettiğimiz tidal volüm kavramı, ventilasyon etkinliği için direk bir ölçüdür. Bir insanın 1 dakikanın sonunda attığı gazların toplam volümü ventilasyondur. Tidal volüm sabit olmak üzere ; Dakika Ventilasyonu = Sabit Tidal Volüm x Frekans (Solunum Sayısı) Erişkin bir insanda, ortalama dakika ventilasyonu 5 L/dk’dır.
Description: