ebook img

ÖZNESİNİ ARAYAN NESNELER: ÇOCUK VE ÇOCUK HAKLARI Dr. Cüneyt OZANSOY PDF

24 Pages·2011·1.05 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview ÖZNESİNİ ARAYAN NESNELER: ÇOCUK VE ÇOCUK HAKLARI Dr. Cüneyt OZANSOY

ÖZNESİNİ ARAYAN NESNELER: ÇOCUK VE ÇOCUK HAKLARI Dr. Cüneyt OZANSOY (9 GİRİŞ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafindan 20 Kasım 1989 ta- rihinde kabul edilen "Çocuk Haklarma Dair Sözle şme", Türkiye ta- rafindan da imzalanmış ve 4058 sayılı Kanunla onaylanması uy- gun bulunmuş, 27 Ocak 1995 günlü Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiş 'e böylece iç hukukumuzun bir parças ı olmuştur. Sözleşme, onsekiz y şm altındaki insanlan "çocuk" olarak ta- mmlamakta, bu yaş grubu içinde yer alanlara yönelik kamusal ya da özel kuruluşlarca gerçekleştirilen tüm faaliyetlerde çocuğun ya- rannm gözetileceği ilkesini, bir dizi hak ile birlikte düzenlemekte- dir. Ülkemizde çocuklarm korunmas( ve yararlarmın gözetilmesi için uluslararası bir sözleşmenin ve devletin taahbüdünün gerekli olmadığı yolunda bir inanç yaygındır. "Çocuklanmızın her şeyin üstünde olduğu", "geleceğimiz olduğu"... gibi sloganlarla bu inanç, ülkemiz çocüklannın kimselere nasip olmayan bir sevgi çemberi içinde yaşatıldıklanm yineleyip durur ve böylesi hukuk metinleri- nin ve sözle şmelerin kendi sevgilerinin önüne geçmesine biraz da ironiyle bakar. Türkiye'nin 1997 yilmda, sözleşme gereği, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi'ne gönderdiği "Ülke Raporu", bu yaklaşı- mın veciz bir örneğini içerir "Türkiye, toplumsal ve geleneksel ya- pısı içinde tarih boyunĞa çocukla ilgili bakım ve korüma sorumlu- (t) Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi. TCJRIÜYE BAROLARBİRLİĞİ DERGİSİ 1999I 39 Iüğuna sahip bir ülkedir. Geleneksel Türk kültüründeki şefkat ve merhametle çocuklara yakla şılması bir aileyi ve toplumsal öğretim yöntemi olarak uygulanagelmiştir. Bu bakımdan çocuk hakları dü- şüncesi ülke kültürüne bugün olduğu gibi geçmişte de yabancı de ildir (1). ğ Ancak, iki yüz sayfay a k n "Rapor", an lan ülke kültürünün ı ş ı ı nas l olup da, bu küçük insanlar 23 Nisanlarda devlet büyükleri- ı ı nin makam koltuklanna davet ederken, yine bu küçüklerin kötü muamele ve her türden sömürü ve istismar ın konusu yapılmaları- m, sayıları dört milyonu bulan bir kesimin güç koşullarda işçi ola- rak çalıştırılmalarmı ve yine oniann devlet güvenliğine karşı yıkı- cı oldukları gerekçesiyle yaşlarının birkaç katını bulan hapis ceza- larıyla tecziyelerini ve karakollarda işkence görmelerini engelleye- medi ini cevaps z b rakmaktad r; ğ ı ı ı Muhtemel ve korkutucu olan udur ki, bütün bu olumsuzluklar ş büyüklerin o malüm sevgisi ve malüm ülke kültürü ad na yap l- ı ı maktadır; Ve yine muhtemeldir ki, tablodaki olumsuzlukhr sıklık-. la biraz kendini bilmez retori inin o tahammüifersa mazeretine ta- ğ nsa da, konu, devletin tarif ettii ve gerçekle mesi için tüm gücü- şı ğ ş nü seferber ettii toplum ve vatanda imgesiyle ilgilidir. Bu tarf, ğ ş çocuk tarifini de belirler. Bu tarife uymayan ya da yan çizenlrin, kamu yararı ve devlet bekası adına maruz kaldıklaır iyileştirici mu- amele, modem ulus devletin toplumuna yönelik patema]ist sevgi ve kollama misyonundan da ideolojik ve lojistik destek görür (2). Uluslararası bir sözleşme, tüm bu konularla hesaplaşıp, top- lumsal zeminleri dönü türme gücüne sahip de ildir. Ama, "sistem ş ğ değişmedikçe..." diye başlayan ve çoğu kez toptancı bir inclirgeme- cilikle yetinen atalet de anlaml görünmüyor. Bir sözle me, bir in- ı ş san haklan belgesi, ili kin oldu u sistemi ve onun zeminini kendi ş ğ başına dönüştüremez- hatta buna niyeti bile olmadığı söylenebilir- (1) Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi İlk Ülke Raporu - Türkiye, 1997 Ankara, s, 24. (2) Bu konunun özellikle devletin "hikmeti hükümet" nitelikli faaliyetiyle de ili kilendirildi i bir çal ma için bkz. P Meyer, Das Kind und dIe Staats- ş ğ ış rason oder die Verstaatlichung der Familie, 1981 Reinbek. 40 TÜRRİYE BAROLAR BİRLİĞİ DERGISI 199911 ama dönü ümün dinmiklerine me ru bir söylem gündemi sa la- ş ş ğ yabilir, o uzun k5 ular n ihtiyaç duydu u kulvarlar sisteme daya- ş ı ğ ı tabilir. • Böylesi bir söylemin de, sözle me mtni in Mfz na kilitlen ne- ş ıı ı ı yen, ilgili oldu u toplumsal alam ve ili kileri bütünlü ü içinde ğ ş ğ kavrayarak bu zemini sergileyenlsorgulayan bir yöntem gerektir- diği ortadaclır. Bu nedenle, Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne ilişkin aç klamalar incesinde, bu çal mada, çocukluk alann belirleyen ı ış ı ı egemen paradig naya k sa sa lamaYacak bir yer ayr ld . ı ı ğı ı ı Ama, yine belirtilmesi gerekli bir ba ka nokta da, çah ma n ş ş ıı böylesi bir yöntemi ve ilgili oldu u alan tümüyle kucakiama ve so- ğ ı runlar halletme say ta mad d r. Tant c olmak ve sorunu gün- ı ı ı ığı ı ı ı ı demde tuüna gere ini hat rlatmak d nda bir iddias da. yoktur. ğ ı ışı ı ocux OLMAYA DA R. İ Pavese'nin güncesinden bir not: "Çocuk olman n hiç bir güzel ı yanı yoktur: Yaşlandığımız zaman çocuk olduğumuz günleri hatır- lamakt r güzel olan" (3). . ı Yazarın bu kısa ve biraz da buruk ifadesi; çoçukluğun ait oldu- ğu o alışıldık söyleme kuşkuyla bakar. Bu ,s6ylem ise, çocukluğun güzelliklerle bezeli bir alt n ça oldu u mitosudur. Bu dönemde, ı ğ ğ yetişkiıiliğin içinde bunaldığı hayat gailelerine yer yoktur; çöc ı.ık, sınırlan olmayan bir özgürlük bahçesinde oyundan oyuna koştu' rur ve dahas , bütün çevrenin ilgi ve sevgi nesnesi olmak gibi - ye- ı ti kinlere pek nasip olmayan - ayr cal kla da ödüllendirilir. ş ı ı Ancak, aınlan bu dönemin altınhğından veya onun ayarından kuşku duymakta Pavese yalnız değildir. Gerçekten, bir başka açı- dan bu dönem, insan hayat n n travmalarla dolu, tahakküm ve ez- ı ı me biçimlerine s kça maruz kahnan talihsiz bir dilimi olarak da ı görülebilir. Bu yaklaşım, lunapark edebiyatımn yaldızını kazır fi- ziksel ve duygusal kötü muamele, ucuz emek olarak sömürülme, cinsel yönden suistimale maruz bırakılma, hayatlarınm her alanı- nı kiışatan ve devlet ile ailenin işbirliğiyle dayatılan zorbaca disip- (3) C. Pavese, Yaşama Uğraşı (çev. C. Çapaiı), İstanbul 1973. s. 20. 41 TÜRKIYE BAROLAR BİRLİĞİ DERGİSİ 1999/1 un kurallar , asgari insan haklannm kendil rinden esirgnmesi... ı ğ çocuklara hiç de yabanc de ildir. ı ğ Di er yönden, Pavese'nin ifadesi, bir ba ka gerçe i daha sezdi- ğ ş ğ rir çoculcJicia ilgili söylm ve yarat lan kategori, tümüyle yeti - ıı ı ş kinlerin diliyle belirlenir ve asl nda çocuMr hakk nda konu mak, ı ı ş yeti kinler hakk nda konu makt r : "Modern çocukluk paradigma- ş ı ş ı 5mm, modern yeti kin paradigmas da oldu unu ammsamal y z. ş ı ğ ı ı Çocu un ne olmas n söyledi imizde, kendimizin ne oldu unu söy- ğ ı ı ğ ğ leriz." (4). Başkaları adına konuşarak, onlar adına bir geçmiş ve bir gele- cek kurma konusunda yeti kinlerin sicili dü ünüldü ünde, yarat - ş ş ğ ı lan kategorinin birtak m mitler ve idealizasyonlar içermesi anla - ı şı l r olmaktad r. Böylelikle Alt n ça gibi ba ka efsaneler de çocuk- ı ı ı ğ ş luk dünyas na ta n r ve tabii bu yarat lan söylemin gerçeklere ne ı şı ı ı denli uydu u konusunda çocuklar n.görü üne ba vurulmaz. ğ ı ş ş Bu tav r, bir di er a ikar gerçekten beslenir. Çocuu ve onunç - ı ğ ş ğ ı karlar n en iyi bilenler yeti kinlerdir ve bu ç karlan kullanmak, ı ı ş ı dolay s yla çocu u korumak yeti kinlere dü en bir görevdir. Çün- ı ı ğ ş ş kü, çocuk zayft r, eksiktir, rasyonel; davran yetene inden yok- ı ı ış ğ sundur, çaresiz ve ba n l d r... Bu yakla m anan Brenne "inye- ğı ı ı ı şı ı ı rinde saptamas yla, "... ksaca : potansiyel kurband r." (5). Toplu- ı ı ı mun egemen değerlerinin, yaşa dayah bir ayrımcılık ile, nakıs eti- ketli statüler yaratmas , ya l lara yönelik tav rda da görülebilir. ı ş ı ı Küçükler, henüz üretim içinde rol alamayabak eksik yeti kin olarak ş görülür ve hayat sonraya ertelenirken, ya l lar da oyunda art k ro- ı ş ı ı lü bitmiş ve söyleyecek sözü kalmamış bir malül kategorisine ite- lenir. Franklin'in ifadesiyle, "toplumun her iki gruba da muamele- si sert ve ihmalk5rd r, fakat onlara yönelik tutumu paternalist ve ı koruyucudur. Kendisini bu potansiyel izofreniden kurtarmak için ş toplum insan statüsünü onlardan esirgeyerek gençleri ve ya l lan ş ı insanlık dışı kılhr" (6). Bu dışlamanm baz alındığı insan statüsü ise, kendisini üretimle ve iktisadi verimlilikle tan mlayan modern ı (4) N. Postman, Çocukluğun Yokoluşu (çev. K. kal), Ankara 1995, s. 85. (5) A. Brenner, "Kleine Menschen, Kleine Rechte", Freitag, 3.1.1997. s, 4. (6) B. Franklin, "Giriş,", B. Franklin (der.), Çocuk Hakları (çev. A. Türker). Istanbul 1998, s. 16.' 42 TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ DERGİSİ 1999/1 insanı betimler. Bu bağlamda, çocuklar da yaşlılar da, "pazarı ol- mayan", al n p- sat labilir de erler. üretmeyen nesneler olarak gö- ı ı ı ğ rülür (7). Ya l lar, sistem d na itilir ve hiçbir beklentiye konu ol- ş ı ışı mazken; çocuklar, sağlıklı, sisteme uyarlı iyi bir yurttaş olmaları için üzerlerine yat r m yap lan. nesneler haline gelirler (8). ı ı ı ÇOCUKLU UN TANIMLANMASI Ğ Çocuk ve çocuklu a yönelik tan mlama çabalar , birkaç yönden ğ ı ı güçlükler içeriyor. Öncelikle, yukarıda da değinildiği gibi, bu çaba- lar salt yetişkin bakışıyla belirlenmiş veya bir başka deyişle, bir ta- km beklentiler ve idealize edi lerle karartlm t r. ı ş ı ış ı Diğer yönden, çocukluk evrensel bir kategori değildir, tammian- d dönemin tarihsel ve toplumsal ko u.11ar yla belirlenen kültürel ığı ş ı bir kurgudur (9). Varolan çocukluk kavram na bak ld nda, biyo- ı ı ığı (7) Bkz. Gündüz Vassaf, Cennetin Dibi - Modem Zamanlarda Eğlencelik Hayat, Istanbul 1996, s. 130 vd.; J. Spring, Özgür Eğitim (çev. A. Ek- nekçi), Istanbul 1991, s. 95 vd. (8) Bu konuda mükemmel analüler için bkz. P. Freire, Ezilenlerin pedagojisi (çev. E; Özbek), İstanbul 1995, passim. Çocuğun bir yatırım nesnesi olarak görülmesi, çağdaş yazmda da egemenliğini sürdürür. Örneğin S. Atauz, aksi yönde bir modelin içinde yer almakla beraber, şu yaklaşımı ağzından kaçırmaktadır. "Bugün dünyada ıso milyon civarında çocuk tek başına veya ailesiyle birlikte yaşama savaşı vermekte, çocukluğunu yaşayama- makta ve yetişkinliğine nitelikli iş gücü olarak hazırlanamainaktadır." (ab.ç.), "Dünya Kentlerinin Yeni Olgusu: Sokak Çocuklar ", Birilcim, S. ı 116, Aralık 1998, s. 68. Keza, "en dogru yatınmın çocuklara yapılan yatırım olduğu"nu yineleyen iki çahşma:C. Gürçay . H. Kumaş, "Yasal Düzen- lemelerin Engelleyemedi i Gerçek: Üretim Faktörü Olarak Çocuk", ğ Türkiye'de Insan Haklar Konferans , 7-9 Arahk 1998'de sunulan ı ı tebliğ, TODAI, (çoğaltma), 1998 Ankara, sayfa numarası belirtihne- miş; M. Akarslan, 'Anahatlarıyla Çocuk Sorunlarının Ortaya Çıkışı, Çocuk Hakları Sözleşmesi ile Ilgili Yasal Düzenlemeler", Türkiye'de İnsan Hak- lan Konferansı, 7-9 Aralık 1998'de sunulan tebliğ, TÖDAİ, (çoğaltma). 5. 14, 19; Akarslan bu yaldaşımının gerekçesini de tebliğinin sonunda belirt- mektedir: "her ülkenin ulusal ç karlar bunu gerektirmektedir." s. 20. El- ı ı hak, do rudur! ğ (9) Bu konuda bkz. Postman, s. 7; Franklin, s. 22, 27; M. Tan, "Çocukluk: Dün ve Bugün". Toplumsal Tarihte Çocuk, Sempozyum 23-24 Nisan 1993, İstan- bul 1994, s. 11 vd.; 1. Doğan, "Çocuk Hakları. Tarihte, Dünyada ve Türkiye'de", ilkokul Öğretnıenlerinin Insan Haklan Açısından Eğitimi Pro- jesi Ders Malzemesi, IHD Yaymian. Ankara (tarih belirtilmemi ), .s. 103 vd. ş 9w . . 43 TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ DERGİSİ ı ı lojik düzeyler ile toplumsal düzeylerin iyiden iyiye birbirine kan - ş t r ld ..ortaya ç kan kar mdan ise, sabit ve de i mez bir katego- ı ı ığı ı ışı ğ ş riye ula lmak istendi i, kolayca görülebilir. şı ğ Buna kar n, çocukluk, üzerindeki yanl anlamalar n bertaraf şı ış ı edilmesiyle ortadan kalkabilecek salt fiktif bir alan olarak da görü- lemez. Bu alan n içerdi i çe itlili e dikkat çeken Franklin, çocuk- ı ğ ş ğ lukla ilgili be noktan n ortaya konmas gere ine de inir (10). Ön- ş ı ı ğ ğ celikle, çocuklu t n kültürel bir yap oldu unu belirten yazar, ikin- ğ ı ı ğ ci olarak çocuklukla yeti kinli in s n rlanm iki ya grubu olarak ş ğ ı ı ş çizen ayr m çizgisini "yaln zca keyfi de il, ayn zamanda tutars z" ı ı ğ ı ı görür (11). Buna göre, baz faaliyetler için yeti kin say lan insan- ı ş ı lar, ba ka baz faaliyetler için küçük say l rken, farkl cinsler için ş ı ı ı ı de s mrlar farkl çizilmekte, bunun dayancü ölçütler ise ikna ecli-. ı ı ğı ci olmaktan uzak görünmektedir; • Bir ba ka nokta,, çocuklar n yeti kin olmayanlar olarak negatif ş ı ş bir ölçütle tan mlanmas d r. Bebek]ik ile onsekiz ya . aras ndaki ı ı ı ş ı geni ya dilimine dikkat çeken yazara göre, bu dilim içinde kalan ş ş Lüm çocuklar n toptanc bir biçimde "çocuk" olarak tanmlanmas y- ı ı ı ı la ve "yeti kin faaliyetlerini yerine getirememeleri anlam nda ben- ş ı zer olduklar varsay m yla bu farklil n üzeri örtülüyor." (12). ı ı ı ığı Di er nokta, epeyce önemli bir alana dikkat çeker. ktidar.ili - ğ İ ş kileri alan. Gerçekten çocukluk terimi, salt dönemsel, ya a ili kin ı ş ş bir durum olmaktan öte, toplumda d lananlan, dü ük statülü ola- ış ş rak görülenleri nitelemek için kullan l r. Bu ba lamda, çocu un ne ı ı ğ ğ oldü u sorusuna aranan cevab n; topluh .da iktidara sahip olanlar ğ ı ı tarafindan verilmesi, bu iktidann içerdi i dayatanlboyun e en bi- ğ ğ çimlerine ba ml olmas , çocu a ili kin kategorinin irdelenmesin- ğı ı ı ğ ş (10) Franldin. s. 21 vd.; egemen çocukluk paradigması hakkında ayrıca bkz. Tan, s. 11 vd. (11) a.g.e.. s. 22. Keza bu yönde A. TuncelJS. Akço, "Özgürlük ve E şitlik Adas m Arayan K4 if. Çocuk", Radikal, 22.11.1996. ı ş (12) Franklin, bunu şöyle belirtiyor: "Dört yaşındaki bir insan ile onaltı yaşında- ki bir insan, aralar ndaki kapasite, beceri ve ihtiyaç farklar , onsekiz ı ı ya ndakilerle yirmi ya ndakiler aras ndaki farklardan çok daha fazla şı şı ı oldu u halde, 'yeti kin olmad klar ' için ayn ekilde çocuk olarak kabul ğ ş ı ı ı ş ediliyorlar." ]3kz s. 22. 44 . . . TÜRKIYE BAROLARBİRLİĞİ DERGISI 199911 de ihmal edilemeyecek bir boyuttur. Bu boyutun önemini geli tir- ş di i e itift kuramin n bütününe yayarak, bu alanda ufuk açan Pa- ğ ğ ı ı ula Freire'ye göre, "ezen ve ezilen aras ndaki ili kinin temel ö ele- ı ş ğ rinden biri, kural belirlemedir (prescription). Her kural belirleyi , ş bir insan n ba ka bir insana seçimini dayatmas demektir, bu da ı ş ı belirlenen insanm bilincini, belirleyen jnkiyle uyumlu bir bilince dönü türür" (13). Eklemeye gerek yok ki, böylesi tahakküm biçim- ş leri çocu u salt tan mlamakla yetinmez, onun yeti tirilme yöntem- ğ ı ş lerini de bu tan m n içinde beslendi i yo un bir ideolojik denetime ı ı ğ ğ dayand r r. - ı ı Bu bölümde de inilecek be inci ve son nokta, çocuklu un "yeni ğ ş ğ bir buluş" olduğudur. Gerçekten, bu nnookkttaayazarlar tarafından ko- laylıkla paylaşılan bir gerçeğe işaret eder ve. 17 hci yüzyıldan önce böyle bir kavramın olmadığı üzerinde anlaşılır. Plumb'ın deyişiyle, "çocukluk dü üncesi son 400 y la ait bir Avrupa icad dr" (14). Post- ş ı ı ı man'a göre de, "çocukluk fikri, Rönesans'm büyük icadlar ndan bi- ı ridir. Belki de en insam olan d r" (15). Ortaça n, yeti kinlerden ı ı ğı ş ayrı bir çocukluk kavramına sahip olmadığını biliyoruz. Çocukluk ile yetişkinlik arasında yap dayalı ayırıcı bir çizginin olmadığı bu döneme ilişkin kaynakların incelenmesi, çocuk-ve çocukluğu nite- leyecek - ayr sözcüklerin olu turulmad m göstermektedir (16). ı ş ığ ı Yetişkinlerle aynı çevrede yaşayan, uğraşlara katılan çocuklar için ne ayrım gözeten kurumlar vardı ne de bildiğimiz anlamda aıyp duygusu; "kesinlikle ayr bir çocukluk dünyas yoktu. Çocükluk ye- ı ı tişkinlerle aynı oyunları, aynı oyuncakları ve -aym peri masalları- (13) Freire, s. 27. İktidar ve terbiye etme biçimlerine de ğinen Foucault da, "di' siplin birey 'imal etmektedir'; bireyleri kendine hem nesne olarak, hem de icraatmın aracı olarak veren iktidara özgü bü teluıiktir" diyerek, devamın- da şu sonucun altını çizmektedir: 'Disiplinsel iktidarın başarısı, hiç kuşku- suz basit aletlerin kullanılmasına bağlıdır: hiyerrşik bakış, normalleştiri- ci yaptırım, bunların bileşik hale getirilmeleri ve bu birleştirmenin bu bile- şime özgü olan sınav biçimi altında gerçekleştirilmesi", M. Foucault, Ha- pishanenin Doğuşu (çev. M. A. Kılıçbay) Ankara 1993. s. 214. (14) Franldin'den naklen. s. 23. (15) Postman, s. S. - (1 S) Postman'ın kitabı bu konuda avrmtılı bit detleme sunmaktidır; özellikle bkz. s. 13-71. Keza bkz. Tan, s. 15-24. 45 TURRı-Y BEAROLAR BtItLlCİ OERGİSİ 1999/1 - - n payla m lard . Ya amlar n yeti kinlerden ayn de il, birlikte ı ş ış ı ş ı ı ş ğ sürdürmü5lerdi"(17). Çocuklar n, ait olduklar yeti kinler dünyas ndan kopmasm n, ı ı ş ı ı Aydmlanma dönemiyle ve snras yla toplumsalldü ünsel düzeyler- ı ş de ya anan kopma ile ili kilendirildi i görülmektedir (18). Çocuk- ş ş ğ lu un ayr bir kategori olarak belirlenip, ona ait ayr bir dünya ya- ğ ı ı ratma olarak ortaya ç kan bu süreçte, tar msal ekonomiden kapi- ı ı talizme do ru bir dönü üme girilmesi orta s n fin güçlenmesi, üre- ğ ş ı ı tim ili kilerindeki dönü ün lerin devlet ve bireyi yeniden tan mla- ş ş ı ı yan i levi, bu tabloda gözden kaç r ]mmal d r. Gerçekten, feoda- ş ı ı ı ı lizmden kapitalizme geçi le birlikte burjuvazi toplum sahnesine ş yeni bir sm folarhk ç karken, bu s mf önüne katarak ilerleyen ka- ı ı ı ı pitalizm de, i bölümü, kentle me ve sanayile meyi do urur. Bu sü- ş ş ş ğ reçte, toplumsl rollerin yeniden tarnmland , i bölümünün da- ığı ş yand - ve tabii gereksinim duydu u - uzla malkategorize olma ığı ğ ş biçimlerinin, bu siyasal ve ekonomik sistemin epistemolojik pozis- yonu olan pozitivizmden destek olarak, insanlar "yeniden tarif et- ı ti i" bilinir (19). ğ Bu yeni rol da t m - ya da dayat lmas nda - ya ça küçük olan- ğı ı ı ı ı ş lara dü en çocuk olmakt ve sistemin gereksinim duydu u vas fl ş ı ğ ı ı emek için, acil e itim/okul olan bir süreçten geçirilerek yeti tirilme- ğ ş liydiler. (17) J.H. Plumb, "The Great Change in Children", Horizon. Vol. 13, No. 1, Win- ter 1971, s. 7'den nakleden Postman, s. 28-29. (18) Bu konuda bkz. Meyer, s. 10 vd.; K Bumin, Bat da Devlet ve Çocuk, 2. ı Bas m; Istanbul 1998, s. 57 vd.; aym yazar. "Bilmeyen Kavga: Çocuklar ı Kimin?', Radikal 11 Nisan 1997; Franklin, s. 26 vd.; Postmari, s. 53 vd. (19) Disiplinsel iktidarrn kategorize etmesi üzerine Fouca ilt'nun ifadesi öyle: ı ş "(iktidar) kendine tabi k hnm olanlar tekdüze ve kitlesel bir ekilde dize ı ış ı ş getirmektense; onlar ay rmakta, çözün lemektö, farkl la trmakta, bu ı ı ı ı ş ı • ayr brma sfreçlerini gerekli ve yeterli tekilliklere kadar götürn ektedir. ış ı ı Bedenlerin ve güçlerin hareketli, kar k ve yarars z kalabal klarn , bir ışı ı ı ı ı bireysel unsurlar ço ullu u- ayri küçük hücreler, organik özerklilder, ğ ğ • genetik kimlikler ve sürekliikler, birle melerden olu an kesitler- halinde ş ş 'terbiye etmektedir.", s.213-214. Gerçi Foucaultbu saptamas m kapitalizm ı ve yine rol da tm ba laniyla s mrlamayan bir evrensel ema gibi sun- ğı ı ı ğ ı ı ş maktad r ancak, söz konusu olgünun tarihseliik boyutu ibmat edilemez. ı 46 - TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ DERGISI 199W! E ITIM ve OKUL: KURTULTJ UN YA DA ESARET N B LET Ğ Ş İ İ İ Açıktır ki, çocukluk diye bir kavram ve kategorinin olu şması, aslında yetişkinlerin dünyasındaki bir değişimin sonucudur. Yetiş- kinin dünyasımn yeniden tanımlanması ve edindiği yeni rol karşı- s nda, çocuklar bu dünyadan "kovulmu 1ar' (20), gönderildikleri ı ş yeni dünya ise, yine yeti kinlerin kendilerine uygun gördü ü ro].ün ş ğ dünyas olmu tur. ı ş Sözkonusu sürecin ba lang c n biraz daha gerilere götüren ş ı ı ı Postman'a göre, hareketli tipteki matbaa makinesinin bulunu u ve ş yetişkinlik anlayışını bu makinanın simgesel bir dünyaya taşıma- s yla, çocukluk ayr bir dünyaya yerle tirilir (21). Bu dönemden ı ı ş sonra art k e itim, yeti kinlerle beraber ya anan, hayat boyu sü ı ğ ş ş ren ve - yine hayatla biti ik olarak - ayri mekan ve düzenlemeler ş içermeyen o eski biçimini yitirir. Art k e itim ya ile ifade edilen, ı ğ ş insan yaşamının belli bir bölümünün ayrıldığı, çocuklükla sınır- land bir faaliyet haline gelir. Bu faaliyetleri düzenleyen ve kont- ığı rol eden disiplin ve bedensel cézalarla birlikte, uzun bir okuma sü- resini içeren okul, Franklin'in deyi iyle, çocuklara "önceden sahip ş olmadıklan zayıflık ve masumiyeti bahşetti ve onları yetişkinlere bağımlı ve onların disiplinine tabi kıldı" (22). Bunun bir başka ifa- desi, çocuklann yeti ki lerden farkl bir do as , gereksinmeleri ol- ş ıı ı ğ ı duğu inancımn yer etmeye başlamasıdır. Onlar, yetişkinlerden farklı düşünür, farklı öğrenir, farklı giyinir ve farklı yaşarlardı. Modern ailenin olu umu ile biçimsel eitim ili kisi, özellikle ş ğ ş Aries'in art k bir klasik say lan çal mas nda dikkat çekicidir (23). ı ı ı ı Aile artık yeni bir işlev kazanmış, çocuklara yönelik tutumları söz- konusu bu e itim süreci ve yap s ile uyarli formlara bürünerek, ğ ı ı kendisini çocuk ile ili kisinde yeniden tan mlam t r. ş ı ış ı (20) Kişi Meyer, s. 10 vil. (21) Pöstrnan, s. 33 vd. (22) Franklin, s. 26. (23) P. Aries, Cehturies of Übildhood: A Social History of Family Life, New York 1962. TÜRIÜYE BAROLARBİRLİĞİ DERGİSİ ısenq 47 Bu yeni tan miaman n çocuk için hay rl sonuçlar do urmad , ı ı ı ı ğ ığı genellikle kabul edilir "Aileler gardiyanlara, muhafizlai-a, koru- yuculara, bask cilara, bak c lara, cezaland r c lara, be eni ve dü- ı ı ı ı ı ı ğ rüstlük hakemlerine dönü ürken,onlann beklentilri ve sorumlu- ş luklar daha ciddile mi ve zenginle mi ti." (24). E itsel ayg bn ı ş ş ş ş ğ ı kapitalist yap larda devletin ideolojik ayg t (D A) olarak egemen ı ı ı İ bir rol oynad na de inen Althusser'e göre, aile de bu i birli ine ığı ğ ş ğ kat l r "... burjuvazinin bir numaral , yani egemen D A's olarak ı ı ı İ ı kurdu u siyasal DIA's n n harekeflerinin arkas nda eski egemen ğ ı ı ı D A'n n, yani Kilise' in i levlerini, gerçekte ö retimsel ayg t n İ ı ıı ş ğ ı ı yüklei di ini dü ünmemiz için nedenlerimiz olduu kan s nday z. ı ğ ş ğ ı ı ı Hatta unu da ekleyebiliriz Okul-Aile çifti, Kilise-Aileçiftiriin ye- ş rini ald ." (25). ı Kendisini devletle bir uzla ma içinde var eden modern aile, ço- ş cu u da devletle bu uzla ma içinde pa'la rn ,.devletin vatanda- ğ ş ş ış ndan bdklentileri ailenin çocuktan beklentilerini belirlemi ; okul şı ş arac l yla bir hizaya getirmenin ad e itimle me rula tr l rken, ı ığı ı ğ ş ş ı ı ı bu faaliyet okul d nda - özel alanda - ailenin gönüllü denetçili i ışı ğ ile sürdürüimü tür (26). Her türlü tahakküm biçimleri hayata ha- ş z rlama ad na uyg4an rken, çocuk varl n n kendisine ait olma- ı ı ı ı ığı ı d duygusunun içselle tirildi i, bir feda öz iesine dönü türülmü - ığı ş ğ ı ş ş tür. Okula ba lat l rken, ö retmene/devlete "eti senin,kemi i be- ş ı ı ğ ğ nim" deyi iyle teslim edilen, her sabah güne and ile ba lay p, "Var- ş ş ı l m Türk varl na arma an olsun" diye feda söylemiyle yo rulan ığı ığı ğ ğ çocuk örne i, ülkemizin de yukar da sergilenen tabloya "frenk dün- ğ ı yas ndan al nt lar" diye bakamayaca n gösterir. ı ı ı ğı ı (24) Postman, s. 61. Ailenin zaman içinde kazand anlam ve i levler için bkz. ığı ş M. Poster, Ele tirel Aile Kuraln (çev. A. G. Tezcan), Istanbul 1989; W. Re- ş ı leh, Fa iznin Kitle Ruhu Anlay (çev. B. Onaran), stanbul 1975, özellik- ş ı ışı İ le s. 68-104. (25) L. Aithusser, deoloji ve Devletin Ideolojik Ayg tlar (çev. Y. Alp/M. Öz - İ ı ı ı k), 4. Bas , Istanbul 1994, s 42. Keza Bumin de bu i birli ine dikkat çe- şı ı ş ğ kiyor: "...bu süreç içinde 'okul'un kap s ndan otöritelerden birisi ayr lrken, ı ı ıı bir di eri zaten kap y tutn u tur. Büyük okul tarihçisi Mona Ozaut'un söz- ğ ı ı ı ş leriyle 'laik okulda vatan, kilise okulunda Tanr 'ya tannm rplü oynamak- ı ı ış tad r", "Çoculdar Kimin?..."s. 9; keza aym yazar, Bat da Devlet ve Çouk, ı ı s.lOvd. (26) Meyer.s.22. 48 TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ DERGİSİ 1999/1

Description:
için üzerlerine yatırım yapılan. nesneler haline gelirler (8). ÇOCUKLUĞUN . de yaşanan kopma ile ilişkilendirildiği görülmektedir (18). Çocuk-.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.